Haberler

Erdoğan ve Bush Arasında İlginç İş Bölümü

Ankara'dan Önceki Gün Gelen Bir Haber, Hemen Hiç Kimsenin İlgisini Çekmedi.

Ankara’dan önceki gün gelen bir haber, hemen hiç kimsenin ilgisini çekmedi. Habere göre, Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin salı günü yapılan MYK toplantısı sırasında Gürcistan’daki krizi değerlendirmiş. Erdoğan, Gürcü lider Mihail Saakaşvili’yi aramasına rağmen, Rusya Başbakanı Vladimir Putin’e telefon etmemesini şöyle açıklamış:

“Sayın Putin'i de arayıp görüşecektim. Ancak, Başkan Bush, Pekin'deki olimpiyat açılışlarında bir araya geldiklerinde Sayın Putin ile görüştü. Başkan Bush görüşünce benim aramama gerek kalmadı, ben de Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili'yi aradım. Ayrıca, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'u arayarak devreye girmesini istedim.”

Başbakan Erdoğan, bu “ilginç” gerekçeyi açıkladıktan bir gün sonra, önce Moskova’ya, ardından Tiflis’e gitti. MYK’daki açıklamasının üstünde durulmadığı için, Başbakan’ın tutumundaki bu “âni değişim” sorgulanmadı.

Erdoğan’ın son dış gezilerini izleyen bir muhabir olsam, Başbakan’a şunları sorardım (Gürcü yetkililerin çıkardığı onca zorluk altında çalışan Hürriyet muhabirlerine Tiflis’te böyle bir fırsat verilmediğini biliyorum):

-         Daha iki gün önce telefonda bile görüşmeye gerek görmediğiniz halde, neden birden karar değiştirip Putin ile buluşmak üzere tâ Moskova’ya gittiniz?

-         MYK toplantısında ‘ABD Başkanı arayınca, benim aramama gerek kalmadı’ ifadesi ile neyi kastettiniz?

-         Uluslararası arenadaki bir kriz sırasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak devreye girerken, muhakkak ‘milli çıkarları’ gözeterek tavır alıyorsunuz.  ABD Başkanı’nın da Türkiye’nin çıkarlarını kolladığını mı düşünüyorsunuz ki, o bir liderle görüşünce, sizin görüşmenize gerek kalmıyor? Aranızda bir “ast-üst ilişkisi” mi var?

Son sorum yanlış anlaşılmasın. Başbakan’ın, ABD Başkanı George W. Bush’un “ast”ı gibi davrandığını imâ etmiyorum.

Aksine, Erdoğan’ın MYK’daki sözlerine sinen o “özgüvenli” havanın, bunun tam tersini yansıttığını düşünüyorum.

Yani Erdoğan öyle bir laf etmiş ki, sanki Bush, Amerika’dan Sorumlu Başbakan Yardımcımız.

Erdoğan’ın Putin’e “Sayın” diye hitap ederken, Bush’a “Başkan” unvanını uygun görmesinin nedeni ise muamma.

O sözlerdeki havayı Başbakan’ın “Kasımpaşalılık ruhuna” bağlayıp, meseleyi önemsemeyebilirsiniz.

Doğrusu ben de, Erdoğan’ın “bilinçaltında” kendisini Bush ile nasıl “bağlantılandırdığını” pek merak etmiyorum.

Hatta, Başbakan’ın Türkiye’yi “Batı uygarlığının lokomotif bir ülkesi” olarak özümsediği ve bu şekilde hissettiği için, bu sözleri samimiyetle söyleyebildiğine bile inanabilirim.

Fakat gözden kaçtığını düşündüğüm bir başka noktaya, ilk soruda vurguladığım o “tavır değişikliğine” dikkat çekip yeniden soruyorum:

Başbakan Erdoğan, ne oldu da, iki gün önce telefon etmeye bile gerek duymadığı Putin’in ayağına kadar gitmeye karar verdi?

Rus lider ile Pekin’de görüşen ancak anlaşamayan “ast” statüsündeki Bush’un aklına yeni bir şey mi geldi ki, coğrafi olarak Moskova’ya daha yakın olan Sayın Erdoğan’dan, bunu Putin’e bizzat iletmesini rica etti? Yoksa Erdoğan, Moskova’da yalnızca Türkiye’nin çıkarlarını mı savundu?

Ve son olarak: ABD ile Rusya arasında çıkan ‘Ilık Savaş’ta, Türkiye hangi cephede?

ABD’nin “sözcülüğünü” mü yapıyoruz? Rusya’ya mı daha yakınız? Yoksa akıllıca bir “denge siyaseti” mi güdüyoruz?

Umarım bu soruların yanıtını, Amerika’dan Sorumlu Başbakan Yardımcımız Bush değil de, aynı dili konuştuğumuz birileri verir.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Dünya

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title