Akib'den Kriz Uyarısı
Akdeniz İhracatçı Birlikleri (Akib) Başkanlar Kurulu Başkanı Engin Tan Narin, Tüm Sektörlerin 2008 Yılını İyi Değerlendirmesi Gerektiğini Belirterek, Döviz Bazında Borçlanmamalarını İstedi.
Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) Başkanlar Kurulu Başkanı Engin Tan Narin, tüm sektörlerin 2008 yılını iyi değerlendirmesi gerektiğini belirterek, döviz bazında borçlanmamalarını istedi.
Narin, yaptığı yazılı açıklamada, yabancı yatırımcılar için "kur garantisi" teşkil eden yüksek rezervin, sıcak para akışını hızlandırdığını, sıcak paranın da döviz kurunun yükselmesini engelleyerek enflasyonun düşmesine yardımcı olduğunu, ancak cari açığı da büyüttüğünü belirtti. Bu durumun "devalüasyon tehlikesi" yarattığına işaret eden Narin, bu tehlikeyi gören IMF'nin, yatırımcıların telaşlanmaması için "Rezervlerinizi daha da artırın" diye öğüt verdiğini kaydetti. Dış borç stoku olan bir ülkenin,
cari döviz geliriyle karşılayamadığı her ithalatın, ek borç oluşturacağını belirten Narin, "'Borç yaratmayan sermaye girişi' deyimi, sermaye hareketlerini sınıflandırmaya yarayan bir terimdir. Sonuç değişmez. Finanse edilemeyen cari açık yoktur. Cari açık, her zaman bir sorundur. Yabancı sermaye, üretim ve dağıtım maliyeti bakımından kendisi için uygun ülkelere, daha yüksek sermaye getirisi elde etmek için gider. O ülkeyi kalkındırmak için değil. Sürdürebilir kalkınma modelini uygulayabilen, yani ihracatı,
ithalatından daha hızlı artan ülkelere, sürekli olarak önemli tutarlarda yabancı sermaye girer. Yabancı sermaye, öz kaynakla kalkınmanın cabasıdır" dedi.
Bu konuları iyi idrak edenlerin 2008'den karlı çıkacaklarını savunan Narin, geleceğe yönelik "Bugün döviz ne olur? Yarın ne olur?"dan ziyade "Orta vadede ne olur?" ona bakmak gerektiğini ifade etti. Dünyada şok bir gelişme olmadığı takdirde artık 2007 yılının ekonomik gelişmesini tamamladığını kaydeden Narin, "Artık Türkiye, dünya ekonomisine daha bağlı hal almıştır. Yabancı yatırımcıların sermaye olarak Türkiye'de yüzde oranları özellikle banka ve ilaç sektöründe giderek artmıştır ve hatta bazı
stratejik sektörlerde genel olarak bakıldığında yabancılar birçok sektörümüzü ele geçirmiş durumdadır. İşte 2008'de özel sektörün ve devletin dikkat etmesi gereken en önemli konu stratejik olarak bağlı olduğumuz kurumların tamamını kaptırmamamız olmalıdır. Dolardaki ani hareketler ve uzun süreli durgunluklar ihracat ve ithalatımızı etkilemiştir. Türkiye 250 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmine ulaşmıştır, burada dövize bağlı olarak 100 milyar dolar ihracat gerçeği var, ancak 150 milyar dolarlık ithalatı
da görmemiz gerekir. 470 milyar dolar milli gelirimiz mevcut, bu da şu anlama gelmektedir, yüzde 55 oranında milli gelirimiz dış ticarete bağımlı hal almıştır. Bu durum, dış gelişmelere endeksli olduğumuzun bir kanıtı olarak ortaya çıkmaktadır. İşte tehlikenin bir kısmı burada yatmaktadır" ifadelerini kullandı.
Dünya ekonomisinin, son dönemlerde hızla büyümenin yaşandığı bir süreçten geçtiğini ve tüketime dayalı bir ortam oluştuğunu dile getiren Narin, şu anda Türkiye'deki insanların 90 milyar dolar borçlandırıldığını kaydetti. Türkiye'ye ciddi bir döviz girdisi olduğunu belirten Engin Tan Narin, hiçbir yabancı yatırımcının Türkiye'yi kalkındırmak için bu paraları getirmediğine vurgu yaparak, şunları kaydetti:
"Burada yabancının hedefi en yüksek getirisi olan ülkelere paralarını aktarıp kazanç elde etmektir. Yabacı sermaye girişi para bolluğunu beraberinde getirdi, ancak 2008'de bunun devamlılığını ancak özelleştirme ile sağlamanız imkansız gibi gözükmekte. 73 milyar dolarlık döviz rezervi yüksek denilebilir, ama bu paranın tamamı Merkez Bankası'nın değildir. Esas para 36 milyar dolardır. Tüm sektörler 2008'i çok iyi değerlendirmeliler ve döviz bazında olan borçlarını minimalize etmeliler. Çünkü çok ciddi bir
kaos ortamı gelişmektedir ve bu kaosun nasıl çözüleceği belli değil. Bu kaos faizlerle oynayarak durdurulamayacak, yani dalga sinsi bir şekilde yaklaşmakta. Büyük soru işaretleri mevcut, durgunluk 2008'de daha belirgin hal alacaktır. Bütün dünya aynı durumda. Uluslararası rezervin de maliyeti vardır. Türkiye yüzde 7 ile borçlanıyor, yani elindeki parayı satmaya kalksa en fazla yüzde 4 ile satabilir. Bu da yüzde 3 kayıp anlamına gelmektedir. Türkiye'de aşırı değerli YTL ülkemizin rekabet gücünü ortadan
kaldırmıştır. Bu da sanayimizin binbir zahmetle yapı taşlarını yok etmektedir, cari açığı artmıştır. 2008'deki tavsiyem kağıt üzerindeki kazanç ile gerçek kazancı karıştırmamak ve buna çok dikkat etmek."
(HK-MT-ÖZ-E)