Erkan Baş: Bu Ülkede Her Çocuğun Karnı Doyana Kadar İki Elimiz Bu İktidarın Yakasında Olacak
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, "Türkiye’de 15 milyon ilk, orta, lise öğrencisi var. 184 gün okula gidiyor bu çocuklar. Hepsine bir öğün vermek için 204 milyar lira paraya ihtiyaç var. Bu bütçenin yüzde 1,5’i. Bu memlekette okuyan her çocuğa yemek verebiliriz okulda karnını doyurabiliriz. Bir yıl patronlara vergi affı uygulamasınlar, 20 yıl bu ülkede çocuklar ücretsiz yemek yerler. Bu ülkede her çocuğun karnı doyana kadar iki elimiz bu iktidarın yakasında olacak" dedi.
(TBMM) - Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, "Türkiye'de 15 milyon ilk, orta, lise öğrencisi var. 184 gün okula gidiyor bu çocuklar. Hepsine bir öğün vermek için 204 milyar lira paraya ihtiyaç var. Bu bütçenin yüzde 1,5'i. Bu memlekette okuyan her çocuğa yemek verebiliriz okulda karnını doyurabiliriz. Bir yıl patronlara vergi affı uygulamasınlar, 20 yıl bu ülkede çocuklar ücretsiz yemek yerler. Bu ülkede her çocuğun karnı doyana kadar iki elimiz bu iktidarın yakasında olacak" dedi.
Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. 4. Yasama Yılının başlangıcından itibaren Meclis Genel Kurulu'nda sadece uluslararası anlaşmaların onaylanması dışında herhangi bir yasama faaliyeti yürütülmediğini belirten Baş, Meclis'teki çalışmaları şu sözlerle eleştirdi:
"Memleketin bu kadar çok ağır yükü, gündemi, çözülmesi gereken meselesi varken TBMM, iktidar grubu, ittifak ortağı tarafından çalıştırılmamaktadır. 4. Yasama Yılı 1 Ekim'de başladı. O gün bugündür uluslararası anlaşmaların onaylanması dışında Meclis'ten geçmiş tek bir kanun yok. Koskoca Kasım ayında Meclis toplam sadece 29 saat çalışmış. Geçtiğimiz hafta perşembe günü hiç çalışmamış, çarşamba günü 3 saat çalışmış, salı 4 saat çalışmış. Neredeyse Meclis'te herhangi bir işlemin yapılmadığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu çatı altında henüz yoksullar, emekçiler, halkımız için çıkmış hayra yorabileceğimiz tek bir kanun görmedik ancak buradaki milletvekilleri bu ülkedeki milyonlarca yurttaştan maaş alıyorlar çalışsınlar diye. Bunun karşısında en küçük bir faaliyet bile yapılmadığının altını çizerek başlamak istiyorum."
"Sizin itibarınız yok ki tasarruf edesiniz"
TBMM Plan ve Bütçe Komisyon'nda görüşülmekte olan 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2024 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi'ni "dümenci bütçesi" olarak nitelendiren Baş, şunları söyledi:
"Bütçede bir müsamere izliyoruz. Her sene benzer rakamlar, benzer hedefler, aynı yalanlar; sadece yıl değişiyor, bazı rakamlar üzerinde ufak tefek oynamalar yapılıyor. Bugün Türkiye'de belki de her şeyden çok konuşmamız gereken konu bütçedir. Kalemler aynı, faiz dağ tepe olmuş aynı duruyor. İşçinin, emekçinin, yoksulun, alın teriyle namuslu insanların cebinden alınıyor, bir grup para babasına veriliyor. Bütçede bizim sesimizin ulaştığı milyonlarca insanın hayrına tek bir kalem yok. Bu bütçe, sarayın ve beyzadelerinin bütçesidir. Bir tarafta yoksullukta rekor kırıyoruz, öbür tarafta Türkiye dolar milyonerlerinde rekor kırıyor. Çocukların açlığını, geleceksizliğini dert ediyoruz, bunlar bütçe yaparken sarayda perdeye asacakları kornişi bundan daha değerli görüyorlar. Bu bütçe, dümenci bütçesidir. Dümene geçmişler, gemiciklerini yürütmek için halkı uyutmanın yol ve yöntemlerine çalışıyorlar.
Erdoğan'la anlaştığım tek konu var. Diyor ya, 'İtibardan tasarruf olmaz.' Gerçekten olmaz, olmayan şeyin tasarrufu olmaz. Sizin itibarınız yok ki tasarruf edesiniz. Okulda çocukların aç olduğu ülkede itibardan bahsedebilir misiniz? İş cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin her gün arttığı, adaletin yerle bir olduğu bir ülkede yöneticisiniz ve biz sizin itibarınız olduğunu düşüneceğiz öyle mi? Olmayan şeyin tasarrufu olmaz. Bu sene 10 ayda 81 çocuk, yani her ay 8 çocuk, yani her hafta 2 çocuk çalışırken hayatını kaybediyor bu ülkede. Bir ülkede bundan daha büyük bir felaket olabilir mi? Bir tarafta sadece babası bu iktidarı parçası olduğu için, sadece zengin olduğu için başka hiçbir vasfı olmayan zevk-i sefa içerisinde yaşayan insanlar var. Öbür tarafta okula gittiğinde aç kalan, aç kaldığı için okul gitmekten vazgeçip çalışmaya başlayan, çalışırken de hayatını kaybeden bu ülkenin çocukları var. Sadece zenginlerin çocuklarının yaşayabildiği bu düzeni reddediyoruz.
Yarın çok ayrıntılı bir çalışmayı kamuoyuyla paylaşacağız ama şimdi söyleyeyim: Tek bir tuşa basarak, tek bir imzayla, tek bir kararla bu ülkede bütün çocuklara okulda bir öğün yemek verilebilir. Yeter ki istensin. Arkadaşlarımız kalem kalem tüm kaynaklara çalıştılar. Türkiye'de 15 milyon ilk, orta, lise öğrencisi var. 184 gün okula gidiyor bu çocuklar. Hepsine bir öğün vermek için 204 milyar lira paraya ihtiyaç var. Bu bütçenin yüzde 1,5'i. Bu memlekette okuyan her çocuğa yemek verebiliriz okulda karnını doyurabiliriz. Bir yıl patronlara vergi affı uygulamasınlar, 20 yıl bu ülkede çocuklar ücretsiz yemek yerler. Bu ülkede her çocuğun karnı doyana kadar iki elimiz bu iktidarın yakasında olacak."
"Barış aynı zamanda toplumsal bir demokratikleşmenin tamamlanmasına ihtiyaç duymaktadır"
Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu çalışmalarına ilişkin de konuşan Baş, AYM ve AİHM kararlarına rağmen tutukluluk ve hükümlülükleri devam eden siyasetçiler serbest kalmadan demokratik bir barış olmayacağını belirtti. "Barış sadece silahların susmasıyla sağlanamaz" diyen Erkan Baş, şöyle devam etti:
"Komisyon çalışmalarına dair birkaç cümle söylemek istiyorum. Bu kadar yaşamsal bir konu magazin malzemesi gibi ele alınamaz. Kürt sorununun silahlı çatışma zemininden çıkması, siyasal bir mesele olarak ele alınması, bunun demokratik çözümünün geliştirilmesi ve ülkemizde, bölgemizde, dünyada barışın sağlanması için üzerimize düşen ne görev varsa bunu yapmaya hazırız diye en başından beri söylüyoruz. Bu bizim öncelikli siyasal hedeflerimizden bir tanesi olarak da ifade edilebilir. Kürt sorununda barışın sağlanmasının siyasal, toplumsal, kültürel adımlar atılmasıyla başlayabileceğini, bunun da Türkiye'deki genel demokratikleşmenin hayata geçirilmesiyle mümkün olabileceğini unutmamak lazım. Komisyon; işleyişiyle, meseleyi ele alışıyla, atılabilecek adımları atmamasıyla aylardır neredeyse hiçbir yol kat edilmemesine, oradaki emeğin boşa düşmesine vesile oldu. Tabii ki komisyon farklı toplumsal kesimleri dinleyecek, onların değerlendirmelerini alacak ama aynı zamanda onlarla ilgili müzakerenin yürütülmesinin de zeminini hazırlaması gerekir. Kürt sorununun tarifini yapması gerekir. Ama maalesef bugüne kadarki pratik açısından baktığımızda komisyon buna hizmet etmekten son derece uzak kalmıştır.
Silahların susması barış için atılması gereken tarihsel bir adımdır ancak barış sadece silahların susmasıyla sağlanamaz. Barış aynı zamanda toplumsal bir demokratikleşmenin, genel bir özgürleşme mücadelesinin tamamlanmasına ihtiyaç duymaktadır. O yüzden gerçekten barış isteyenler şimdi büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Selahattin Demirtaş'ın tahliyesini bile tartışma konusu yapanların, AİHM ve AYM kararlarını tartışma konusu yapanların, bunların hayata geçirilmesi konusunda neredeyse ipe un serenlerin tüm toplum tarafından görüldüğünü bilmeleri gerekiyor. Komisyonun çalışmalarının geldiği aşamada Selahattin Demirtaş'ın, Figen Yüksekdağ'ın, Kobani kumpas davası başta olmak üzere siyasi davalardan tutuklanan siyasetçilerin tahliyesi, barış akademisyenlerinin, uyduruk KHK'larla üniversiteden koparılan akademisyenlerin görevlerine iadesi, AYM kararlarının uygulanması, Can Atalay örneğindeki gibi 3 kere hakkında verilen AYM kararına rağmen haksız tutuklulukların devam etmesi kabul edilemez aşamaya gelmiştir. Bu demokratikleşme adımları barışa zarar vermez."




















