Haberler

    Çağla Büyükakçay ile Adana WTA İstanbul ve gelecek hedefleri üzerine

    Güncelleme:

    Arketip kavramına hemen hemen her alanda rastlamak mümkündür.

    Arketip kavramına hemen hemen her alanda rastlamak mümkündür. Analitik psikolojinin “babası” Carl Gustav Jung, bireylerin veya nesnelerin ilk örneklerini betimlerken kullanmıştır bu kelimeyi. Zaten arketip kavramını çözmesiyle Sigmund Freud’un psikanaliz biliminden ayrılmıştır.

    Sanatta da arketip, bir şeyin “henüz en yetkin biçimine ulaşmamış ilk örneği” olarak tanımlanır. Özellikle de Jean Dubuffet, Franz Kline gibi isimlerin temsilcisi olduğu, 1920’lerda doğup Soğuk Savaş dönemine damga vuran abstre ekspresyonizm, arketip kavramının en değerli uzantılarından biridir. Jung Felsefesinin egemen olduğu bu akımda arketipler, yalnızca ilk örnek olmayabilir. Onlara göre bazı sonradan gele örnekler de ilk olarak kabul edilebilir.

    Bu akıma göre sanatçının doğayı incelemesi ve kendi iç dünyasını ister toplum ister kendisi için anlatması gerekmektedir. Tabii bu akımdakiler biraz fütürist biraz da realistlerdir. Gerçekleri kabullenirler ki böylece geleceklerini iyi bir şekilde anlayıp eser üretebilsinler.

    Bireysel spor dallarının en önemli uzantılarından olan tenis, asla bu kadar karmaşık olmadı. Fakat içerisindeki sporcuların sahip olduğu düşünce yapıları ve başarıları kendi arketiplerini doğurdu. Bu arketipler genel geçerde kabul görse de her toprakta başka bir arketip doğdu. Türkiye’nin kadın tenisinde bu tanıma uyan Çağla Büyükakçay, biraz gerçekçi biraz gelecekçi biraz da dışavurumcu. Zira gerçekleri görüp teniste geleceği inşa edebilmek için çalışıyor. Ve hikâyesindealph bu tarz ögeleri barındırıyor.

    Koronavirüs salgını “rakamsal” açıdan düşüşe geçmiş olsa da spor organizasyonları, artık “yeni normal”de şekillenecek. Sizce bu dönemde neler değişebilir?

    Spor dünyasında hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylemek gerçekten de mümkün. Sahalardan uzak kaldığımız dönemlerde evde antrenman yaparak hazır kalmaya özen gösterdik. Fakat geri döndüğümüzde neler olacağını öngörmek zor. Zira spor organizasyonları, binlerce insanı bir araya getiren etkinlikler. Orada bir güven ortamı yaratmak zor olacak. Sosyal mesafe kuralları gibi birçok yeni şey uygulanacak.

    Türkiye’de öne çıkan tenisçilere baktığımız zaman bu isimlerin Adana doğumlu veya aile kökenlerinin oraya bağlı olduğunu görüyoruz. Siz de bu isimlerden birisiniz. Sizce bu başarının ardında ne var?

    Doğrusunu söylemek gerekirse Adana, yalnızca teniste değil birçok farklı alanda başarılı, lider isimler çıkaran bir şehir. Tabii insanı ve kültürü bakımından da eşsiz bir yer. Tenis bildiğiniz gibi bir açık kort oyunu. Adana’daki havanın hemen hemen 12 ay boyunca açık havada oynamaya elverişli olması tenise büyük bir avantaj sağlıyor. Ayrıca saatlerce tenis oynadıktan sonra sosyal yaşantınızı rahat ve keyifli bir şekilde sürdürebilmenize de imkân sağlayan bir yer. Diğer büyük illere baktığınız zaman bu tarz lüksü maalesef bulamıyorsunuz.

    Türkiye’den çıkan “başarılı” tenis oyuncu sayısının az olduğunu görüyoruz. Sizce bunun nedeni ne?

    Buradaki en önemli etken aslında tenis oynayan insanın çok az olması. Tenis dünyada genel geçer algıda en popüler bireysel spor fakat ülkemizde yaygınlaşması çok geç oldu. Tenise tabii ki ilgi var ancak kültürümüz gereği “spor” yapmaktan pek de hoşlanmayan bir milletiz. Tenisi izlemeyi seviyoruz. Yine kültür gereği bir maçın sonucuna odaklıyız ve sabırsızız. Teniste senede 27-28 kez uluslararası turnuvaya çıkıyorsunuz ve çok sayıda maç yapıyorsunuz. Eğer bir turnuvayı kupa ile kapatamazsanız başarısız sayılıyorsunuz. Fakat kaybetmek, bu işin bir parçası, gelişme aşaması. Maalesef buna tahammül edemiyoruz. Fedakârlık yapamıyoruz. Tahammül edemiyoruz. Bu şeyler tenisin doğasına aykırı.

    Tam burada sormak istediğim bir şey var. Sizce WTA İstanbul iyi bir şekilde değerlendiriliyor mu? Organizasyon hakkında düşünceleriniz neler?

    WTA İstanbul, ülkemizin en önemli tenis organizasyonu bence. Tenisimizin yalnızca bugününü değil geleceğini de inşa ediyor. Ben kariyerimin ilk yıllarında itibaren o organizasyonda birçok değerli raketle karşılaştım. O maçlardan bir şeyler öğrenip kendimi geliştirdim. Şampiyonlara karşı oynarken ileride o şampiyon olmak için çalıştım. Günümüzdeki çocukların bu turnuvalardaki profesyonelleri ilham alması gibi yani. Organizasyon uzun yıllar boyunca mükemmel bir iş çıkardı. Partiler verildi, konserler yapıldı, reklamlar çekildi, iyi bütçelerle değerli isimler getirildi. Son iki senede ekonomik zorluklara karşı direnildi ve turnuva, hakkıyla devam etti. Eğer teniste iyi bir gelecek inşa etmek istiyorsak WTA İstanbul’u korumamız lazım.

    Turnuva hazırlıklarınız nasıl oluyor? Toprak, çim ve sert kortlara hazırlanırken ne gibi net ayrımlar ortaya çıkıyor?

    Toprak korttayken uzun ralliler olacağını göz önüne alıp daha sabırlı bir oyun anlayışı sergilemeniz gerekiyor. Bunun için dayanıklılık antrenmanlarına, oyunda liderliği ele almak için birkaç teknik detaya eğilmeniz gerekiyor. Çim kort, rallilerin daha kısa sürdüğü bir zemin. Bu nedenle agresif olup işi bitirmeye odaklanıyorsunuz. Sert zemin ise ikisinin karışımı. Yeri geldiğinde agresif olmak gerekiyor yeri geldiğinde ise sabırlı olmak. Fakat genel olarak her zeminde fiziksel ve zihinsel açıdan diri kalmanız şart.

    Kariyerinizde birçok kez ilk 50 ve 100’de alan oyunculara karşı galibiyetler aldınız. Bu psikolojik olarak size neler kazandırıyor?

    Büyük bir özgüven kazanımı. Açıkçası kortta kimle oynarsam kazanabileceğime inanıyorum, rakiplerimi gözümde büyütmeden elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bunlar, aldığım galibiyette önemli faktörler. İlk “büyük” maçlarımda kazanmaya yaklaşmış fakat mağlubiyetler almıştım. Sonrasında ise tecrübelenip galibiyetler elde ettim. Dediğim gibi kaybetmek, bu sporun bir gelişim aşaması. Büyük maçlarda aldığım galibiyetlerden sonra Grand Slam şampiyonlarına karşı kafa kafaya oynayabiliyordum. İlk 10 galibiyeti de aldım. Bunlar hayalden de öteydi benim için fakat gelişim, inanç ve disiplin her şeyi sağlayabilir.

    Maria Sharapova’yla olan gösteri maçınızda neler hissetmiştiniz? Yani; hazırlık süreciniz, maç içindeki düşünceleriniz, sonrasında onunla olan diyaloglarınız…

    O maç günü Türk tenisi adına unutulmazdı bence. Hazırlık süreci keyifliydi zaten tam da sezon hazırlıklarını yaptığımız bir dönemdeydi. Antrenman ve kondisyon tempom çok yoğundu. Tabii tarihin en iyilerinden olan birine karşı maça çıkacağım için de motivasyonum çok yüksekti. Maç için elbette heyecanlıydım fakat herkesin yaşadığı heyecanı hissedince biraz daha heyecanlanıyordum. 15,000 kişi önünde korta çıkmak mükemmel bir histi. Maçtan önce Maria Sharapova’yla konuşmak için odasına gittim ve biraz sohbet etme şansı yakaladım. Bu kadar büyük tribünler karşısında oynamaya alışkın olsa da inanamadığını ve atmosferin mükemmel olduğunu söylüyordu. Güzel ve keyifli bir gündü açıkçası. TEB BNP Paribas’ın bu organizasyonunda yer aldığım için gurur duyuyorum.

    Kazandığınız maçların ardından bir sonraki maça hazırlanırken nasıl bir düzen kuruyorsunuz? Bilinçaltınızı “rahatlama”ya maruz bırakmamak için özellikle.

    Elbette her maçın farklı bir dinamiği var. Genel olarak rahatlamaya maruz kalmamak için, “anı” yaşamak için en önemli kuralım plan yapıp zihnimi o plana odaklamak oluyor. Yalnızca maça odaklanıyorum, o kadar. Çünkü bu şekilde duygularınızdan uzaklaşıyorsunuz. Geriye sadece siz ve planınız kalıyor.

    Teniste en sevdiğiniz hücum ve savunma teknikleri neler?

    Hücum konusunda rakibi savunmaya zorlayıp file önüne gelerek forehand drive vole vuruşunu seviyorum. Savunmada ise rakibin beni zor duruma soktuğu, fileye geldiği durumlarda koşup lob vurmaktan keyif alıyorum.

    Maç gününde beslenme planınızı hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz? Özellikle maç sırasında molalarda kenara gelip gıda takviyesi yaparken net bir zamanlamanız var mı yoksa maç içi aksiyona göre mi hareket ediyorsunuz?

    Genelde sade bir beslenme planım oluyor. Sossuz karbonhidratlar, yumuşak dokulu etler ve vitamin açısından bazı sebzeler tüketiyorum. Bol bol su tüketiyorum tabii. Maç sırasında ise molalarda biraz muz ve elektrolit kaybım için destekleyici gıda tüketiyorum.

    Tabii ki henüz bunu konuşmak için erken fakat tenisten sonraki hayatınızı düşünüyor musunuz? Antrenörlük, yorumculuk veya buna benzer bir şey için hedefleriniz var mı?

    Çocukluğumdan beri teniste iyi şeyler yapabileceğime inandım. Bunu kanıtlamaya çalışmak en büyük motivasyon kaynağım oldu. Şimdi ise bambaşka bir noktada bambaşka şeyler hayal ediyorum. Ve bu tenis kültürümüze dair oluyor. 2016’da WTA Şampiyonu olduktan sonra ülkemizde tenise olan ilginin artışını gördüm. Çocukların ve ailelerin bu spora dair bilgi edindiklerine tanık oldum. Fakat bu şeyleri daimi kılmamız gerekiyor. Tenisi sevdirme, ülkemizdeki tenis kültürünü geliştirme üzerine projelerim var.

    17 Ağustos 2018’de Instagram hesabınızdan “Sümeyye Boyacı, Sevilay Öztürk ve Özge Üstün”e dair bir video paylaşıp onların başarılarını övmüştünüz. Tabii bunun gibi daha birçok spor dalına dair paylaşım yapıyorsunuz. Ülkenin diğer olimpik sporlardaki gelişimini nasıl görüyorsunuz?

    Ülkemizde sporcu olmanın zorluklarını, yurt dışında bu bayrağı temsil etmenin ne kadar değerli olduğunu iyi bildiğim için bizi temsil eden her sporcumuzu takip ediyorum. Onları destekliyorum. Onların başarısı hepimizin ilham kaynağı oluyor. Hepsinin hikâyesinde büyük bir adanmışlık ve fedakârlık var. Profesyoneller olarak birbirimizi desteklemeli, birbirimizden ilham almalı ve diğerlerine örnek olmalıyız.

    Hayatınızın belirli bir döneminde sizi etkileyen veya bir kararı almanıza yardımcı olan söz, kitap ve filmler var mı?

    Düşünce yapımın değişmesinde rol oynayan bir kitap var tabii. Carol Dweck’in Aklını Kullan kitabı bu konuda önemli. Filmlerde ise The Greatest Game Ever Played ve Dangal öne çıkıyorlar.

    Fakat sanırım Aziz Nesin’in ÇOCUKLARIMA şiirinin son kıtası en çok etkilendiğim şey oldu:

    “Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum

    Derlerse ki bu işler bişeye yaramaz

    De ki bütün işe yarayanlar

    İşe yaramaz sanılanlardan çıkar”

    Kaynak: EuroSport.com / Spor

    Çağla Büyükakçay Tenis Spor Haberler

    500
    Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
    title