Haberler

Itziar Ituno'dan Snob Magazin'e çarpıcı açıklamalar

Güncelleme:

'La Casa de Papel'in başrol oyuncularından Itziar Ituno, rol aldığı "Grev" filminin galası için İstanbul'a geldi. Yönetmenliğini Metin Yeğin'in üstlendiği filmde rol alan Itziar Ituno, Snob Magazin'den Aynur Cihan'ın sorularını yanıtladı. Ituno, 'Grev' filminde neden rol aldığını, Türkiye hakkındaki izlenimlerini, 'La Casa de Papel' dizisine dair bilinmeyenleri, şarkıcılık serüvenini ve Türk dizilerinin neden yabancı ülkelerde yoğun ilgi gördüğünü açıkladı. İşte dünyaca ünlü oyuncunun çarpıcı açıklamaları...

Metin Yeğin'in senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği, 1910 yılında Bursa'da gerçekleşen bir işçi direnişini anlattığı "Grev" filmi, 29 Ekim'de gösterime girecek. Snob Magazin'den Aynur Cihan'a özel açıklamalarda bulunan Itziar Ituno, Türk dizilerinin İspanya'da neden bu kadar çok ilgi gördüğünü açıkladı. Ituno, "Dizileriniz çoğunda dramatik öğeler var. Gördüklerimin çoğunda da maço ya da soyluluğa özendiriyorlar. Ülkemizde saplantılı bir şekilde Türk dizileri izleniyor. Feminist bir kadın olmama rağmen Türk dizilerini izlemeye başladığımda bırakamıyorum" açıklamasıyla şaşırttı.

İŞTE O RÖPORTAJ...

- İstanbul'a hoşgeldiniz. Şehrimizi nasıl buldunuz?

İnanılmaz güzel bir şehir. Burada yaşayanlar çok şanslı

-Daha önce İstanbul'a geldiniz mi?

İkinci gelişim. İlk kez 15 sene önce tatil için İstanbul'a gelmiştim. Sadece 5 gün kalmıştım. Bu sefer daha fazla yeri görebildim.

'Grev' adlı film için kamera karşısına geçtiniz. Teklif size nasıl ulaştı?

Gazeteci dostum Orsola Casagrande aracılığıyla bana ulaştılar. Senaryoyu okuyunca ve rol arkadaşlarımı görünce teklifi severek kabul ettim. Çekimler iki gün sürdü. Film Bask bölgesindeki Baigorri'de çekildi.

'Grev'de oynamayı neden kabul ettiniz? Senaryonun hangi yönü sizi cezbetti?

Metin Yeğin'in yönetmenliğini yaptığı bu hikayedeki bazı detaylar gözüme inanılmaz güzel göründü. Bir yandan Türkiye'de grevde olan kadın işçiler ve Ermeni kadınlar... Diğer yanda da oynadığım karakter Casilda'nin hikayesi hoşuma gitti. Filmde, İspanya'daki iç savaşın ortasında bulunan militan kadını canlandırdım. Bütün bunların bir araya gelmesi beni cezbetti.

"ANNEM TÜRK DİZİLERİNİ İZLİYOR"

Türk dizileri dünyada yakından takip ediliyor. Siz bu zamana kadar herhangi bir Türk dizisini izlediniz mi?

Sadece bir Türk dizisinin bir kısmını gördüm. Adını hatırlamıyorum. Çünkü geleneksel medyadaki diziler saatlerce sürüyor, izlemek için zaman gerekiyor o yüzden izleyemiyorum. Ama annemin dizisi 'Fatmagül'ün Suçu Ne'. Annem pek çok Türk dizisini izliyor. Türk dizilerinin hastası.

-Son dönemde İspanya'da ekrana gelen Türk dizileri reyting rekorları kırıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu dizilerin çoğunda dramatik öğeler var. Çok izlemediğim için içeriğinin ne olduğunu tam olarak bilmiyorum ama insanlar izlemeye başladıklarında bırakamıyorlar. Saplantılı bir şekilde izleniyor. Gördüklerimin çoğunda da maço ya da soyluluğa özendiriyorlar. Diğer yandan da inanılmaz bir drama var. Sanırım o drama insanları çok fazla çekiyor. Kendi mücadelesinde olan feminist bir kadınım ama yine de ben de izlediğimde baka kalıyorum, izlemeye devam ediyorum. O dramayı seviyoruz.

"TÜRKİYE'DEN TANIDIĞIM OYUNCU YOK"

-Türkiye'den tanıdığınız ve beğendiğiniz oyuncular var mı?

Bugüne kadar Türk dizilerini izleme şansım olmadı. Türkiye'de yapılan işler çok fazla bizim oralara ulaşmıyordu. Ama şimdi bu dijital platformlarla birlikte biraz daha fazla izleyebiliyor ve tanıyabiliyor olduk. Ama şöyle bir düşündüğüm zaman bizim 'Grev' filminde tanıştığım arkadaşlar dışında tanıdığım Türkiye'den tanıdığımız oyuncu yok.

-Türkiye'deki oyuncular haftalık 160 dakikalık dizi çekiyorlar. Siz bu tempoda çalışır mıydınız?

Bu süre inanılmaz uzun. Sanki sadece çalışmak için yaşıyorlarmış gibi! Böyle bir düzen bana barbarlık gibi geliyor. Daha önce Bask bölgesinde bir dizide oynadım. Her gün yayınlanan ve her bölümü yarım saatlik bir diziydi. Günde en fazla 12 saat çalışıyorduk 21 yıl sürdü bu dizi. Ama onun dışında bahsettiğiniz böyle bir 160 dakikalık dizide rol alamam. 12 saatten fazla çalışamam.

"TEKLİF GELİRSE ROL ALIRIM"

-Herhangi bir Türk dizisinden teklif alsanız rol alır mısınız?

Teklif gelmiş olsaydı oynamayı çok isterdim ama inanılmaz hızlandırılmış şekilde Türkçe öğrenmem gerekirdi herhalde. (Gülüyor) Belki bir koçum olursa ya da dilsiz bir rol verirlerse Türkçe bilmeyen biri olarak o zaman belki olabilirdi.

"HUMUS VE MERCİMEK KÖFTESİNİ ÇOK SEVDİM"

-Türk yemeklerini nasıl buldunuz?

İsimlerini tam bilmiyorum ama tadına baktığım bütün mezelere bayıldım. Humus ve mercimek köftesi artık favorim! Çipura balığı ve çayı da çok sevdim.

"ÖZGÜRCE YÜRÜYEMİYORUM"

-Dünyada fenomen olan 'La Casa de Papel' dizisinden sonra hayatınızda neler değişti?

Diziden sonra hayatımda çok fazla şey değişti. Bütün kapılar bir anda açıldı. La Casa Papel'in öncesinde bana gelen hiçbir teklife 'hayır' deme lüksüm yoktu ama şimdi böyle bir lüksüm var. Diğer bir taraftan da popülerliğin getirdiği birtakım zorluklar var. Dünyanın herhangi bir yerinde anonim bir kişilik olarak özgürce yürümem mümkün olmuyor. Bu bahsettiğimiz popülerliği de insanın gündelik hayatının içinde bir yerlere oturtması ve onunla yaşaması çok kolay olmuyor. Yine de şöhreti kavuştuğum için mutluyum. 40'ımdan sonra ayaklarım yere daha sağlam basmaya başladı.

"BU KADAR POPÜLER OLMAYI BEKLEMİYORDUK"

-Bu projenin bu kadar ses getireceğini tahmin ediyor muydunuz?

Hayır, bu kadar büyük bir yankı uyandırmasını beklemiyorduk. Hatta dizi çekildikten sonra ilk olarak İspanya'da bir televizyon kanalında gösterildi ve insanlar çok fazla izlemedi. Ancak Netflix satın aldıktan sonra bir anda herkes bizi duydu. Bu kadar popüler olacağımızı düşünmezdik.

"İSTANBUL'U OYNAMAK İSTERDİM"

-Dizide hep İstanbul karakteri olacağı söylendi ama olmadı. Siz İstanbul olur muydunuz?

-Evet, İstanbul olmayı çok isterdim. Çünkü bu şehri çok seviyorum. Hatta bir yandan Avrupalı'yı diğer yandan da Doğulu'yu oynayabilirdim. İkisini birden yani...

-Dizinin finaline az bir süre kaldı. Hayranlarınızdan nasıl tepkiler alıyorsunuz?

En baştan beri çok güzel tepkiler alıyoruz. Şimdi de herkes hikayenin sonunda ne olacağını çok fazla merak ediyor. Zannediyorumm ki son 5 bölüm bu kadar merakla beklendiği için inanılmaz bir izleyiciye ulaşacağız.

"MÜZİK DÜNYASINA SIZDIM"

-Aynı zamanda şarkıcılık da yapıyorsunuz. Sizin için oyunculuk daha önemli olsa gerek?

Tabii, benim asıl mesleğim oyunculuk zaten. Fakat tiyatro okurken size sesinizi nasıl kullanacağınızı da öğretiyorlar. Yarın öbür gün müzikalde oynarsam lazım olabilir diye... Şarkıcılık serüvenim şöyle başladı; Halk müziği yapan bir toplulukta şarkı söylüyordum daha sonra bir rock grubunda söylemek için bana bir teklif getirdiler. Ben de onlara, 'Şarkıların sözlerini sadece ben yazarsam söylerim' diye bir şart koştum. Onlar da kabul etti ve öyle de devam etti. Bütün şarkıların sözlerini Bask dilinde yazıyorum.

Tabi bir yandan bunu yaparken bir kadın olarak kendi mücadelemi ve kendi bakış açımı sözlere yansıtabiliyorum. Çünkü rock dünyasında erkekler egemen! Dolayısıyla oraya da böyle sızmak gerekiyor.

-Türk şarkıcılardan bir düet projesi teklifi gelirse kabul eder misiniz?

Elbette kabul ederim.

"KADINLARIN MÜCADELESİ İNANILMAZ"

-Kadın mücadelesine vurgu yapan biri olarak evrensel kadın hakları ve mücadelesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Kadın hakları konusunda ilerleme sağladığımızı düşünüyorum. Sadece Avrupa'da değil Latin Amerika'ya da baktığım zaman kadınların mücadelesinde inanılmaz bir hareketlilik var. Kadınların uyanışa geçtiğini düşünüyorum. Kendimizi bugüne dek ezilmiş ve baskı altında kalmış bireyler olarak tanımlamıştık. Ama her geçen gün kadınların sesinin çeşitli platformlarda daha gür çıktığını görüyoruz. Bu mutluluk verici bir durum.

GREV FİLMİNİN KONUSU NEDİR?

"Grev" filmi, Osmanlı'nın son dönemlerinde, II. Meşrutiyet Devrimi'nin iki yıl sonrasında, henüz İttihat Terakki'nin iktidarda olduğu bir dönemde, Osmanlı'daki iktisadi süreçlerin başına çöreklenmiş Düyun-u Umumiye'nin yaratılan değere el koymak üzere cendereyi nasıl giderek sıktığının ve bu sıkılan cendereye tepki olarak, kadın iplik işçilerinin başını çektiği, grevin hikayesini anlatıyor.

Çalışma koşullarının kötülüğüne tepki olarak başlayan grev, kentteki az sayıda Ermeni ve Rum sosyalistin de katkılarıyla dokuma ve diğer departmanlara da yayılıyor ve beş bin işçinin katılımına ulaşıyor. Film, Bursa'da örgütlenen bu ilk grevin hikayesini, Selanik doğumlu bir İspanyol olan II. Enternasyonal'in bir temsilcisinin gözünden anlatıyor.

"Grev" filmi, 29 Ekim Cuma günü gösterime giriyor.

Kaynak: Snob Magazin / Magazin

İstanbul İspanya Türkiye Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title