Eskişehir: Sokak Hayvanlarının Çöplüğe Bırakılmasına Tepki
Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği (Ehkd) Başkanı Ayten Tutkun, "Topladıkları Sahipsiz Hayvanları, Kanunla Yasaklanmasına Rağmen Şehir Çöplüğüne Bırakarak Çevre ve Toplum Sağlığını Koruduklarını Zanneden Belediyeler, Başlarını Devekuşu Gibi Kuma Gömmekten Başka Bir İş Yapmamaktadır" Dedi.
Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği (EHKD) Başkanı Ayten Tutkun, "Topladıkları sahipsiz hayvanları, kanunla yasaklanmasına rağmen şehir çöplüğüne bırakarak çevre ve toplum sağlığını koruduklarını zanneden belediyeler, başlarını devekuşu gibi kuma gömmekten başka bir iş yapmamaktadır" dedi.
Tutkun, yaptığı açıklamada, tarih boyunca belediyelerin sokaktaki başıboş hayvanlar meselesini zehirleyerek ya da vurup öldürerek çözmeye çalıştığını belirtti. Tutkun, "Sokaklarda zehirlenerek saatlerce can çekişen hayvanları kurtarabilmek adına ayran içirmek veya yoğurt yedirmek telaşı içinde koşuşturduğumuz günleri, dün gibi hatırlarız. Belediyeler toplumdan tepki almaya başladıklarındaysa, gece yarıları el ayak çekildikten sonra hayvanları zehirlemeye devam etti. Ancak, öldürmelerine rağmen bitiremediler ve bir türlü çözüm bulamadılar. Bu arada, bazı gönüllü hayvan korumacıları ve belediyeler barınak yapma yolunu seçerek, sokaklardan toplanan köpekleri buralara istifledi. Uygulamada görüldü ki, barınaklar ölüm kampı oldu. Onları barınaklara almakla sokaktaki hayvan nüfusu azalmadı. Aksine 200-300 hayvanı esarete mahkum ederken, binlercesi sokaklarda üredi. Sokak hayvanı problemine çare bulanamadığı gibi, barınaklardaysa yüzlercesi doğal olmayan ortamlarda yaşatılmaya çalışıldı. Belediyelerce kedi ve köpeklerin barınaklara kapatılarak sokak hayvanı meselesinin çözülmesinin ve nüfusu hızla artan bu hayvanların barındırılmasının ve bakılmasının pratikte mümkün olmadığı görüldü" şeklinde konuştu.
"Kısırlaştır, aşılat, işaretle, yaşat" projesinin 1 Temmuz 2004 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile kabul gördüğünü kaydeden EHKD Başkanı Ayten Tutkun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yerel yönetimler, kanun gereklerini tam anlamıyla yerine getirmeleri halinde insani, vicdani ve ahlaki bir çözümle 5-6 yıl gibi bir süre sonunda sokak hayvanı nüfusu kontrol edilebilir sayılara gerileyecektir. Bir mahalledeki tüm kedi, köpekleri toplayıp barınaklara kapatsanız bile bir müddet sonra o mahalleye başka hayvanlar gelecek ve kısır döngü devam edecektir. Oysa kısırlaştırma ve aşılamaları yapılarak işaretlenen hayvanlar, alındıkları mahallelere 5-6 gün içinde geri bırakıldığında, o mahalleye başka hayvanların gelmesini engelleyeceklerdir. Ayrıca, üreyemeyecekleri için o mahalledeki nüfus bir süre sonra gerilemeye başlayacaktır. Aşılandıkları için toplum ve çevre sağlığını da tehdit etmeyeceklerdir. Hayvan sahiplerinin de sorumlu davranmaları ve kanun gereği hayvanlarının üremelerini kontrol altına almaları ve hayvanlarını sokağa terk etmemeleri gerekmektedir. İtlaf için harcanan nakit, vakit ve işçilik giderlerinden çok daha ucuza mal olan insani, vicdani ve ahlaki çözüm; kısırlaştırmak, aşılatmak, işaretlemek ve yaşatmaktır. Topladıkları sahipsiz hayvanları, kanunla yasaklanmasına rağmen şehir çöplüğüne bırakarak, çevre ve toplum sağlığını koruduklarını zanneden belediyelerse, başlarını devekuşu gibi kuma gömmekten başka bir iş yapmamaktadır. Böyle yaparak sokak hayvanı meselesinin çözümü için iyi niyetle uğraş veren belediyelerin çalışmaları da sabote edilmiş olmaktadır. Eskişehir'de çevre ve toplum sağlığını çok ciddi bir boyutta tehdit eden vahşi bir çöplüğü bulunmaktadır. Her türlü mikrobun bulunduğu bu vahşi çöplük, maalesef sokak hayvanlarına hayat alanı yapılmıştır. Toplum ve çevre sağlığını koruduklarını zannedenler, çöplükten şehre ulaşabilen sokak hayvanlarını görmemezlikten gelmektedir."