Bursa: Türkiye'nin AB'ye Üyelik Süreci
Türkiye'nin AB Üyelik Sürecinin Bugünlerde Zor ve Güç Bir Dönemden Geçtiğini İfade Eden Bursa Genç Sanayici İşadamları ve Yöneticileri Derneği (Gesiad) Yönetim Kurulu Başkanı Denizhan Sezgin, Bir Tarafta Kıbrıs Sorunu, Diğer Tarafta Bazı Avrupalı Politikacıların ve Ülkelerin Türkiye Konusunu Politik Malzeme Yapmalarının Ülkemizde Ters Tepkilere de Neden Olduğunu Belirterek, "Tüm Bunların Etkisi...
Türkiye'nin AB üyelik sürecinin bugünlerde zor ve güç bir dönemden geçtiğini ifade eden Bursa Genç Sanayici İşadamları ve Yöneticileri Derneği (GESİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Denizhan Sezgin, bir tarafta Kıbrıs sorunu, diğer tarafta bazı Avrupalı politikacıların ve ülkelerin Türkiye konusunu politik malzeme yapmalarının ülkemizde ters tepkilere de neden olduğunu belirterek, "Tüm bunların etkisiyle Avrupa'da Türkiye'nin AB üyeliği konusunda bazı şüpheler artarken, Türkiye'de ise AB sürecine verilen destek azalıyor. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin çelişkili davranışları farklı yorumlara ve düşüncelere neden oluyor" dedi.
Geçtiğimiz günlerde, Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye'nin limanlarını açmaması nedeniyle üye devletlere öneriler sunduğunu kaydeden Sezgin, "Yapılan açıklamaya göre, iki taraf arasında ele alınması gereken başlıklardan Gümrük Birliği ile ilgili malların serbest dolaşımı, taşımacılık, iş kurma hakkı ve hizmet sunumu serbestisi, mali hizmetler, tarım, balıkçılık ve dış ticari ilişkiler konularında müzakerelerin durdurulmasını istedi. AB Komisyonunun onayladığı önerilere göre, kalan konularda müzakereler başlatılabilecek, ancak geçici olarak kapatılması için yine limanların ve havaalanlarının Kıbrıs Rum Kesimi'nin kullanımına açılması beklenecek. Bu bir tavsiye kararı, henüz kesin karar değil. Fakat Türkiye ile ilgili müzakerelerin yavaşlaması anlamına geliyor. Avrupa Birliği'nin 25 üye ülkesiyle birlikte 15 Aralık'ta yapacağı zirvede Türkiye ile müzakerelerin devam edip etmeyeceğine karar verecek" diye konuştu.
Son dönemde AB Komisyonu, Bakanlar Konseyi'ne, eğitim ve kültür, ekonomik ve parasal politika, işletmeler ve sanayi politikaları, mali kontrol konularında da Türkiye ile müzakerelerin başlamasını tavsiye etmesine rağmen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin öneriyi veto etmesiyle müzakerelerin başlamasına imkan verilmediğini belirten Sezgin, "Bu nedenle Avrupa Birliği ile Türkiye sadece son 1 yıldır 'Bilim ve Teknoloji' konusunu görüşebildi. Diğer taraftan Avrupa Birliği'ne 2004'te katılan 10 yeni üye ve 2007'de AB'ye üye olacak iki ülke Bulgaristan ve Romanya şimdiden Avrupa Birliği'nin siyasi ve sosyo-ekonomik sorunlar yaşamasına neden olmakta. Dolayısıyla AB içinde yaşanan bu olumsuzluklar Türkiye'nin müzakere sürecinin önceki aday ülkelerden daha güç olacağını göstermektedir" dedi.
Türkiye'nin AB sürecini duygusal tepkiler yerine gerçekçi bir bakış açısıyla yeniden ele almak gerektiğini belirten Sezgin, "Her iki tarafta da yaşanan çeşitli güçlüklere karşın, Türkiye'nin AB müzakere sürecinin 'tam üyelik' düşüncesiyle sürdürülmesi, hem Türkiye'nin hem de AB'nin yararınadır. Bu süreçte yapılması gereken, Türkiye ve özellikle Avrupa kamuoylarının Türkiye'nin AB süreci konusunda doğru bilgilendirilmesi, endişe ve yanlış anlamaların yerini 'gerçekçi' ve 'net' bir bakışın almasıdır. AB'ye yeni giren üyelerle kıyaslanamayacak kadar piyasa ekonomisinde deneyimi bulunan, 1996 yılından bu yana Gümrük Birliği içinde olan ve AB'nin güvenlik operasyonlarında önemli görevler üstlenen Türkiye için bu zorlukları aşmak olanaksız değildir. Bu zorlu süreç gerçekte Türkiye'yi yalnızca siyasi kriterler ve demokratikleşme alanında olgunlaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda kamu yönetimini, yaşamın her alanını kapsayacak ve Avrupa düzeyine çıkaracak büyük bir çağdaşlaşma projesi olarak görülmelidir" şeklinde konuştu.
Komisyonun kabul edilemez istekleri karşısında aslında Türkiye'nin masadan kalkmasının istendiğini ileri süren Sezgin, "Bu nedenle müzakereleri tümüyle askıya alıp, masadan kalkmak fazla bir anlam taşımıyor. AB tarafı müzakerelerin bir bölümünden çekilse ya da askıya alsa bile, Türkiye diğer başlıklarda müzakereleri sürdürmelidir. Bir kez masadan kalktığı takdirde Türkiye, bir daha masaya oturmak için çok daha ağır şartları kabul etmek durumunda kalacaktır. Dolayısıyla, yapılması gereken 15 Aralık'taki zirveyi beklemek ve oradan çıkacak sonuca göre hareket etmektir" dedi.