Haberler

Asıl Tiyatro, Tiyatrocuların Darbeye 'Tiyatro' Demesidir"

Gazeteci, yazar ve tiyatrocu Üstün İnanç, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine "tiyatro" diyen sanatçıları kınayarak, "Tiyatrocular, yakışıksız bir şekilde kendileri için değil, taklidini aldıkları şey için sahneye çıkıp rol almış gibi davranıyorlar.

SALİHA ÖZDEMİR - Gazeteci, yazar ve tiyatrocu Üstün İnanç, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine "tiyatro" diyen sanatçıları kınayarak, "Tiyatrocular, yakışıksız bir şekilde kendileri için değil, taklidini aldıkları şey için sahneye çıkıp rol almış gibi davranıyorlar. Utanmaları lazım." dedi.

İnanç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hayatında karşılaştığı ilk darbenin İstanbul'da üniversite öğrenimi gördüğü sıradaki 27 Mayıs 1960 darbesi olduğunu, babasının devlet memuru olması sebebiyle büyük sıkıntılar yaşadığını anlattı.

İnanç, şöyle devam etti:

"Demokrat Parti Fatih Gençlik Kolları başkanıydım. Üzülüyordum ama yapacak bir şey yoktu. Sokağa çıkma yasakları vardı. Yine de iyi kötü bir takım insanların yardımını gördüm bu arada. Şimdi Fatih'te üniversite binası gibi kullanılan yer eskiden kaymakamlık olarak kullanılıyordu. Askerin tayin ettiği cübbeli bir adam kaymakamdı. Orada her gün 'Silahlar nerede?' diye soruyorlardı, 'Yok böyle bir şey' deyince, 'Var namussuz, yalan söylüyorsun' diye dayak yiyordum. Kendi ayaklarımla gidiyordum, her gün adam beni dövüyordu ve dövdürüyordu çok acı bir şekilde."

Ardından gazetecilik yaptığı sırada 12 Mart 1971 muhtırasına şahit olduğunu aktaran İnanç, "12 Eylül en kuvvetli darbedir. Bunların hepsini yaşadık. 12 Eylül 1980 darbesinde ise Tercüman gazetesinde redaktörlük ve muhabirlik yapıyorduk." diye konuştu.

İnanç, şahsen tanıştığı Necip Fazıl Kısakürek'in 27 Mayıs darbesine "opera darbesi" dediğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kısakürek, 'Hiçbiri darbe değildir bunların. Kasıtlı, dış ülkelerin yaptığı işler.' derdi. Hiç unutmam, 27 Mayıs'ta Akis dergisi siyah beyaz çıkarak 1 milyon bastı ve sattı. Dergide, küçük bir haber vardı ve orada gece saat üç, üç buçuk sıralarında Amerikan büyük elçisinin kapısının çalınarak uyandırıldığı, 'Ordu darbe yaptı' denilince, 'Haberim var rahatsız etmeyin' dediği anlatılıyordu."

Darbe geleneğinin, 31 Mart ayaklanmasıyla 1908'de ilan edilen Meşrutiyet döneminden beri devam ettiği görüşünü dile getiren İnanç, "15 Temmuz'daki darbe girişiminde yaşananlar 31 Mart olaylarının kapanışı ve finalidir. Bu iş bitmiştir. Bu işi, bu bitişi veren millettir. Canını feda eden, şehit olan, ölen insanlardır. Bundan sonra bu iş olmaz, bu iş bitti, bu defter kapandı." yorumunu yaptı.

"Takma beyinli insanlar kendilerinin sözcüleri olamaz'

Üstün İnanç, özellikle tiyatro sanatçılarının darbe girişiminin, "bir tiyatrodan ibaret" olduğunu söylediklerine değinerek, şunları söyledi:

"Çünkü darbe başarısız oldu mu, oldu. Başarısız kılan hükümet mi, hükümet. 'Ona karşı duracağım, hükümeti başarılı göstermeyeceğim, Cumhurbaşkanı'nı cesur ve kahraman göstermeyeceğim, bunun için bir şeyler yapmam lazım' diye düşünüyorlar. Asıl tiyatro, tiyatrocuların darbeye 'tiyatro' demesidir. Takma beyinli insanlar kendilerinin sözcüleri olamaz, olamamışlardır."

Tiyatrocu Genco Erkal'ın darbe girişimi sırasında halktan yana tavır almadığını söyleyen İnanç, şunları paylaştı:

" Genco Erkal'ın Robert Koleji'nde okurken tiyatro merakı vardı. Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ağabeyimiz de o zamanlar, şimdi Lütfi Kırdar'ın olduğu yerdeki sergi ve spor sarayının müdürüydü. Genco Erkal'lara orada amatör yüreklerini teşvik etmek için, para almadan yer vermişti, tiyatroya orada başladılar aslında. Erkal, Gemuhluoğlu ağabeyimize iyilik gördüğü için hürmet ederdi. Genco Erkal Bey, iyi bir sanatçıdır onun bir tartışması yoktur bence. İyi bir sanatçıdır, fakat iyi bir analizci değildir. İyi bir analizci olsaydı dine, bilmem neye karşı da olsa bir takım böyle iri lakırdılar etmezdi. Tanışırız, bu hali beni üzmüştür."

"Komünist oyuncular dışlanınca piyasaya girdiler"

İnanç, 1951 yılında Demokrat Parti iktidarı zamanında Devlet Tiyatrolarında 'komünist toplaması" diye bir hadise yaşandığını anlatarak, komünist olduğu belirlenen oyuncuların devlet tiyatrosundan çıkarıldığını hatırlattı.

Devlet Tiyatrolarından çıkarılanların içinde usta oyuncular da olduğunu ifade eden İnanç, şunları aktardı:

"Bu insanlar işsiz kalınca özel tiyatrolar açtılar. İstiklal Caddesinde 20'ye yakın tiyatro vardı. Böyle bir üreme oldu, bu üremenin neticesinde onlar tabii birçok çırak yetiştirdiler. Komünist uzantıydılar, dışlanınca piyasaya girdiler. Orhan Kemal gibi isimlerden çok büyük eserler sahnelediler. Bakıyorsunuz, 15 tane salon, hepsi solcu. En olumlusu Lale Oraloğlu idi. 'Sol mol anlamam ben tiyatro bilirim' derdi."

İnanç, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu Gösteri Sanatları Merkezi'nin kurucuları ve yöneticileri arasında yer aldığını dile getirerek, "O merkezde yetişen öğrencilerin bir kısmı şu anda Şehir Tiyatroları'nda, Devlet Tiyatrosu'nda olan bile var. Devlet Tiyatrosu bahsettiğim sıkıntıyı atamadı ama Şehir Tiyatrosu daha atabilir konuma geliyor bence. Fakat şimdi artık eskisi kadar değil, şimdi dişe diş, kana kan verebilecek insanlar çıktı bizden de." ifadelerini kullandı.

Tiyatro sanatçılarının başarısız darbe girişimi karşısındaki sessizliği ve söylemlerini eleştiren İnanç, sözlerini şöyle tamamladı:

"Tiyatrocular, yakışıksız bir şekilde kendileri için değil, taklidini aldıkları şey için sahneye çıkıp rol almış gibi davranıyorlar. Utanmaları lazım. Özgürlük olmadan sanat olmaz, sanat olmadan tiyatro olmaz. Necip Fazıl'ın bir tabiri vardır. 'Tiyatro sanatın zirve noktası' der. Nerede o zirve? İşte bunların böyle mukallit söylemlerin içinde dolaşmaları yüzünden, tiyatro zirvede değil."

Kaynak: AA / Kültür Sanat

Demokrat Parti Genco Erkal İstanbul Kültür Sanat Haberler

title