Sağlık Bakanı Akdağ:

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 'CHP'nin işi zaten 7 senedir AK Parti hükümetlerinin karşısında yüksek yargı ile birlikte muhalefet etmektir' dedi.

Akdağ, Erzurum Ticaret Borsası'nda düzenlenen, 'Hayvancılık Değerlendirme Toplantısı' ile AK Parti Erzurum İl Başkanlığı tarafından yapılan 'İl Danışma Kurulu Toplantısı'na katıldı.

Recep Akdağ, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezinde düzenlenen AK Parti İl Danışma Kurulu Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, CHP ve MHP'nin anayasa değişikliğine karşı olan tutumlarını eleştirerek, AK Parti hükümetinin bu konudaki görüşünü anlattı.

'Biz aslında gerçek bir demokrasi istiyoruz vesayet demokrasisi istemiyoruz' diyen Bakan Akdağ, şunları kaydetti:

'Biz Türkiye'de vatandaşın egemenlik hakkını, 'hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir' yazıyor. Meclisimizde bunu ortaya koyan vatandaşın egemenlik hakkının tam olarak kullanılmasını arzu ediyoruz. Ülkemizde 1920 yılında bir Meclis kuruldu, 1923 yılında bir cumhuriyet kurduk. Daha sonra o cumhuriyetin ilk kuruluşunda kendine ait özel şartlar var. Ama bu özel şartlar çoktan geçti gitti artık 2010 yılındayız. Hala CHP'liler, sayın Deniz Baykal ve arkadaşları konuşurken o günlere atıf yapıyorlar. Enteresandır geçen gün Plan Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığı ile ilgili bir kanun yaparken, idare mahkemelerinin gelenekleriyle yorumlama alışkanlıklarıyla ilgili ben biraz şikayetlendim. Bir CHP'li arkadaş 1937'lere döndü. Referandumu konuşmaya başladık. 'Referandum olmaz. Ülkede referandum olsaydı o zaman Türkiye'de bu değişiklikler olabilir mi?' dedi. İnanın benim kanım dondu. Sanki 2010 yılında değilde 1930'lu yıllardayız.'

- DEMOKRASİ BİLİNCİ-

Akdağ, Türkiye'de artık demokrasi bilincinin çok ilerlediğini belirterek, 'Ben şuna tüm samimiyetimle eminim. Türk halkının demokrasi bilinci bugün birçok batılı ülkenin demokrasi bilincinin üzerindedir' dedi.

Türk halkının oldukça politize bir halk olduğunu ifade eden Akdağ, şöyle devam etti:

'Ben eskiden ajans dinlemeyi yani haberleri o eski transistörlü radyoda dinlemeyi dedemden öğrendim. Onun için kendi sırça köşklerinde yazan bazı köşe yazarları var. Halkı haşa aşağılamaya çalışan bir takım seçkinler zümresi var. Bunlar Türk halkının, yani sizin, bizim geldiğimiz noktanın farkında değiller. Bu halktan korkanların, demokrasiden bahsetmeye hakları yok. Bir taraftan halktan korkuyorlar bir taraftan da bizim yaptığımız işlere sivil vesayet gibi yaftalarla leke, kara çalmaya çalışıyorlar. Çok büyük haksızlık ediyorlar. Sivil vesayet diye birşey mi olurmuş. Siyasetçiler vatandaşı, vatandaşın gücünü temsil ederler. Tabi insan için siyaset yapmak yerine, kendi seçkincilik emelleri peşinde siyaset yapanların meseleyi böyle değerlendirmeleri normal.'

Akdağ, uzlaşmayı temin edememeleri ve TBMM'de anayasayı değiştirememeleri durumunda, milletin 'Cumhurbaşkanını kim seçsin' oylamasında olduğu gibi gerekeni yapacağını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Geçen hafta Çankırı'daydım. Orada vatandaşlarla konuştuk. Dediler ki 'sayın bakanım hiç endişelenmeyin yeter ki şu sandığı bizim önümüze getirin'. Bunu Samsun'un Terme ilçesinde de gördüm. Millet bu meseleye kendini çoktan hazırlamış. AK Partililer olarak bize düşen başta CHP ve MHP'nin milleti yanlış bilgilendirmek istemesi karşısında gerekeni yapmaktır. Meseleye sahip çıkmak zorundayız. Kasaba kasaba, köy köy, mahalle mahalle bu meseleyi millete olduğu gibi gerçeklerin çarpıtılmasına müsaade etmeden aktaracağız.'

- YÜKSEK YARGI-

Bakan Akdağ, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğunu ve buna inanmayanın bulunmadığını ifade ederek, 'Peki bu egemenlik nasıl kullanılıyor bir bakalım. 2011'in Temmuzunda yine bir seçim olacak. Millet, meclisini oluşturacak. Ben size soruyorum. Türk milleti adına karar veren, bunu da kararlarında söyleyen yargının özellikle yüksek yargının, milletin iradesi neresindedir. Siz hiç iradenizi yüksek yargının üzerinde bugüne kadar hissettiniz mi?' diye konuştu.

Bir başsavcının, kişi olarak iktidar partisine kapatma davası açabildiğini ve bu süreci yaşadıklarını anımsatan Bakan Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bu süreç parti kapatılmasa bile memlekete nelere mal oluyor yaşadık. Sonuçta zaman kaybı, ekonomik kayıp olumsuz bir hava oluyor. Peki biz bu Anayasa değişikliği ile neyi getiriyoruz. Biz Meclis'te çoğunluğu olan parti, parti kapatmalarıyla ilgili karar versin demiyoruz ki. Bakın Meclis'te grubu olan partilerden eşit üyeler alınacak. Bu üyeler başsavcının böyle bir talebi olursa, bunun Anayasa Mahkemesi'ne gidip gitmeyeceğine karar verecek. Yani bu işi bir kişinin iki dudağı arasında olmaktan çıkarıyor. Milletin iradesiyle oluşmuş partilerden milletvekillerinden bahsediyoruz. Peki CHP, MHP bunun nesine karşı çıkıyor. Bunun arkasındaki sebepleri dikkatle düşünmeliyiz. CHP'nin zaten milletten bir beklentisi yok. CHP'nin işi zaten 7 senedir AK Parti hükümetlerinin karşısında yüksek yargı ile birlikte muhalefet etmektir. Böylesine siyasetin içine göbeğine kadar batmış bir yüksek yargıyı bu ülkenin siyaseti kaldırır mı? Buna kimsenin hakkı yok. Bu ülke insanına, bu ülke demokrasisine bunu yapmanın kimsenin hakkı yok.'

Akdağ, AK Parti olarak kuvvetler ayrılığı ilkesine inandıklarının altını çizerek, şunları kaydetti:

'Biz HSYK nasıl oluşsun diyoruz? Ağırlıklı olarak hakim ve savcıların oyuyla, bu güzel bir demokratik yaklaşım değil mi? Şu anda HSYK'nın 5 kişilik üyesi nasıl seçiliyor biliyor musunuz? Yargıtay orada boş olan bir üyenin yerine 3 aday belirliyor. Bu 3 adayı seçerken genel kuruldan çoğunluk usulüyle önce bir kişiyi seçiyor onu kenara koyuyor. Sonra ikinci kişinin ismini seçip kenara koyuyor. Sonra üçüncü kişinin ismini seçip kenara koyuyor. Mesela buna göre, Türkiye'de bu mantıkla bir seçim yapılacak olsa AK Parti'den başka Meclis'e hiçbir kimse milletvekili gönderemezdi. Hemen her şehirde önde değil miyiz? En çok oy bizim olduğuna göre Meclis'e bütün milletvekillerini böyle bir seçim olsa biz gönderirdik. Ama öylemi nasıl yapılıyor? Nispi temsil yapılıyor değil mi? Biz diyoruz ki bu çoğunluk usulüyle yapılan seçimler tek yol açıyor. Farklı düşüncelerin temsil edilmesini önlüyor. O zaman böyle yapılmasın. En çok oy alan 3 kişi Cumhurbaşkanı'nın önüne gitsin. Cumhurbaşkanı seçsin. 21 kişiye çıkarıyoruz kurulu. Şimdi eski kurulun yapısı mı daha demokratik hakkaniyetli tarafsızlığı sağlar. Hangisi? Güneş kadar açık.'

'CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, televizyon televizyon dolaşıp bu meseleyle ilgili panik içerisinde sağa sola saldırıyor' diyen Akdağ, şöyle devam etti:

'HSYK'nın son zamanlardaki davranış biçimini açıkça görüyoruz. Tekrar ifade ediyorum muhalefetin yerine muhalefet eden bir yüksek yargı olmaz. Böyle tarafsız yüksek yargı olmaz. Devam eden bir davaya apaçık müdahale eden bir yüksek yargı hakkaniyeti ve adillik düşüncesini zedeler. Şimdi ben TÜİK'in bazı değerlerinden bahsedeceğim. Hep diyoruz ya Türkiye'yi 4 ana ayak üzerinde geliştiriyoruz. Adalet, emniyet, eğitim, sağlık. 2003'le 2009'un kıyaslamasını yapacağız. Memnuniyet ne olmuş? Nereden nereye gelmiş? Eğitimde memnuniyet 2003'e göre 9 puan artmış. Asayişte memnuniyet 19 puan artmış. Sağlıkta memnuniyet 26 puan artmış. Peki adalette memnuniyet 8 puan azalmış. Bakın 4 ayağın birinde arıza var. Peki biz AK Parti hükümeti olarak bir dünya adalet sarayları yaptık. Yargının işini kolaylaştıracak yeni sistemler geldi. Nedir sıkıntı? Millet demokrasilerde en doğru kararı verendir. İşte bunun için yargı reformu yapıyoruz işte bunun için anayasayı değiştirerek Türkiye'de gecikmeden bir yargı reformu yapmak gerekir. İşte bunun için sayın Devlet Bahçeli yanlış düşünüyor. (Bekleyelim) düşüncesi son derece yanlıştır.'

Akdağ, Erzurum Ticaret Borsası'nda düzenlenen 'Hayvancılık Değerlendirme Toplantısı'nda ise sektördeki sivil toplum örgütü temsilcileri ve çiftçilerin sorunlarını dinledi.

Notlar alan Akdağ daha sonra çiftçilerin sorularını yanıtlayarak, AK Parti hükümetinin hayvancılık sektörüne de büyük önem verdiğini belirtti.

Bu arada toplantıda söz alan Doğu Anadolu Besiciler Birliği Başkanı Nazmi Ilıcalı'nın 'Şu anda İstanbul, Ankara'dan eline çantayı alıp köylere düşen danışmanlar var. Birkaç sabit isim de söyleyebilirim. 3 milyar, 5 milyar alıyorlar. Köylüler biliyorlar. Bunlar ya bakanın adamı, ya müsteşarın adamı' diye konuşması üzerine Bakan Akdağ müdahale etmek zorunda olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

'Bunlar her kimse siz bunu getirip valiliğe, tarım il müdürlüğüne, hatta icap ederse savcılığa şikayette bulunacaksınız. Şimdi böyle birşey söylenir bu toplantıda, bu yapışır kalır. Bizim ne tarım bakanımızın, ne müsteşarımızın bu anlamda bir adamı falan hiç kimsesi yoktur, olamaz. Eğer istismar eden varsa, köylümüz de çiftçimiz de müteşebbisimiz de uyanık olsun. Bir adam dolandırıcılık yapıyorsa, dolandırıcılık yapmak istiyorsa biz tedbirlerimizi alırız.'

(AKS-SK) - ERZURUM

Haberler