Hasır, Fakirlerin Halısı Onların Geçim Kaynağı Oluyor
Kamil Aşan - Kütahya'nın Simav İlçesine Bağlı Çitgöl Beldesinde Yaşayan Kadınların Çoğu, Evlerinin Altındaki Atölyelerde Kınalı ve Nasırlı Elleriyle Hasır Dokuyarak Eşlerine Destek Oluyor
Kamil Aşan - Kütahya'nın Simav ilçesine bağlı Çitgöl beldesinde yaşayan kadınların çoğu, evlerinin altındaki atölyelerde kınalı ve nasırlı elleriyle hasır dokuyarak eşlerine destek oluyor.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, hasırcılık, 1960 yılında Simav Gölü'nün kurutulmasına kadar ilçedeki birçok ailenin geçim kaynağıydı. Gölden topladıkları sazlardan hasır imal eden aileler, geçimlerini bu yolla sağlıyordu.
Dokunan hasırlar, Osmanlı döneminde hayvanlarla, Cumhuriyet döneminde ise kamyonlarla Uşak, Balıkesir, Sındırgı, Akhisar, Kırkağaç ve Ödemiş'e götürülerek pazarlanırdı. Osmanlı döneminde bu ticarete 'yolculuk' denirdi.
Hasırcılığın yaygın olduğu dönemlerde Çitgöl'ün 200 hanesi çiftçilikle, 60 hanesi ise hasır ticareti ile uğraşırdı.
Gölün kurutulmasının ardından ham madde bulmada güçlük çeken bölge insanı, buna rağmen hasırcılıktan vazgeçmedi. Çitgöl'de kadınlar, genellikle Gediz Nehri ve Denizli'nin Çivril ilçesinden temin edilen sazları kurutup hasır dokuyarak aile bütçesine katkı sağlıyor.
Halk arasında 'fakir halısı' diye bilinen hasır, evlerin yanı sıra camilerde ve cenazelerin defin işlemlerinde kullanılıyor. Çitgöl'de yaklaşık beş asırdır sürdürülen hasır dokumacılığı, halkın en önemli geçim kaynağı olma özelliğini devam ettiriyor.
- HASIR DOKUMAYA SABAH NAMAZI VAKTİNDE BAŞLIYORLAR-
Evinin bahçesindeki tezgahta hasır dokuyan Zeynep Aydeniz (66), AA muhabirine yaptığı açıklamada, tezgahların 26 delikten oluşan hasır tarağı, iki tahtası, her iki yanında aykırt denilen kalın çubukları bulunduğunu bildirdi.
Kaba hasırın dokunmasının ortalama 15-20 dakika sürdüğünü ve hasırların genelde 2 metre 15 santimetre uzunluk, 1 metre 20 santimetre ene sahip olduğunu belirten Aydeniz, 'Bunun yanı sıra 30 delikli tarakla iyi hasır dokunur. Bu hasırlar sazların en iyi yerlerinden yapılır, cami ve evlerde kullanılır' dedi.
Eşlerinin çevredeki göllerden temin ettikleri sazları yere serip bir ay kuruttuklarını anlatan Aydeniz, sazın katmanlarını ayırarak özünden ip elde etmekle ve bu ipi tezgaha bağlayıp diğer katmanlarını dokumakla işe başladıklarını kaydetti.
Aydeniz, dokuma işine sabah namazı vaktinde başladıklarını ve günde 5-6 hasır dokuyarak öğleden sonra ertesi günün hazırlığı ve ev işleriyle uğraştıklarını söyledi.
Dokudukları hasırın kocaları tarafından çoğunlukla büyük şehirlere pazarlandığına işaret eden Aydeniz, 'Ürettiğimiz hasırlar cenaze işlerinde örtü, sera örtüsü, seccade ve yer yaygısı olarak kullanılıyor' diye konuştu.
- 'ESKİDEN KIZLAR 7-8 YAŞLARINDA HASIRCILIĞI ÖĞRENİYORDU'-
Çitgöl'de hasırcılığın geçmişiyle ilgili araştırmalar yapan gazeteci Arslan Abdülkerimoğlu, beldede hasır dokumacılığının yüzyıllardır kadınlar tarafından sürdürüldüğünü ifade etti.
1960'a kadar Çitgöl beldesinde hane sayısının iki katı kadar hasır dokuma tezgahı bulunduğu bilgisini veren Abdülkerimoğlu, şöyle devam etti:
'Bundan 50 yıl önce her evde evin hanımı ve gelini hasır dokur, aile bütçesine ciddi katkı sağlardı. Kız çocukları 7-8 yaşlarına geldiğinde hasır dokumasını öğrenir ve hasır dokumaya başlarlardı. O yıllarda hasırların nakliyesi de ayrı bir iş kapısıydı. Ancak ham madde bulmakta zorluk çekilmesi yüzünden günümüzde Çitgöl'de 50 civarında hasır tezgahı kaldı. Hasırcılık beldede kadınlarımız tarafından sürdürülüyor. Çoğunlukla Çivril'den getirilen sazlarla hasır dokumacılığı devam ettiriliyor. Hasırlar, beşi bir arada 'dürge' denilen balyalar halinde naklediliyor. Evvelden Kula, Akhisar, İzmir, Manisa ve Soma'ya pazarlanan hasır dokumalar, şimdi büyük şehirlere gönderiliyor.'
(KA-SDT-OSM) - KÜTAHYA