O Şiirin Yazarı O İdamları Anlattı
Başbakan'ı Ağlatan Şiirin 8 Yıl Hapiste Yatmış Şairi O Günleri Anlattı
12 Eylül'ün toplumun üzerinden bir buldozer gibi geçtiğini söyleyen Nevzat Çelik, "Şafak Türküsü'nü 22 yaşında Metris Cezaevi'nde yazmaya başladım, Sağmacılar Cezaevinde bitirdim. Binlerce on binlerce insan cezaevinde binlerce kişi idamla yargılanıyor. Sürekli baskı ve işkence var, açlık grevleri var. Her an ölümler oluyor. Çok yakıcı ve sert bir dönemde 'hayır' diyebilen; umudu söyleyebilen bir şiirdi" dedi. Cezaevi yıllarından sonra Şafak Türküsü kitabı ile ilgili düzenlediği imza günlerine ilginin çok yoğun olduğunu belirten Çelik, şiirin toplumda ortak bir yaraya parmak bastığını belirterek, "Cezaevinden çıktıktan sonra yoğun imza günleri oldu. Ben o imza günlerinde türbanlı kızları da görüyordum, üniformalı askerleri de görüyordum. İmza alabilmek için saatlerce bekliyorlardı. Bu da şiirin başarısıydı" ifadelerini kullandı.
12 Eylül'de hayatın baharında 20 yaşında bir üniversite öğrencisiyken tutuklanıp Dev-Sol davasında idam istemiyle yargılandınız. Hakkınızdaki iddianamede idamı gerektirecek hangi hususlar vardı?
"12 Eylül gelmeden önce 1980'de Mart ayında tutuklandım. Kimi eylemlerde benim olduğum ifade edildi. O eylemleri yaptığı iddia edilen de Devrimci Sol Örgütü'ydü. Bu ifadeleri kabul etmememe rağmen tutuklandım ve ilişkide olmadığım bir örgütün eylemlerinden ötürü yargılandım. Benim ilişkilenmediğim ve içinde olmadığım bir takım yaralama öldürme eylemleri vardı. İşin komik tarafı mahallemdeki bir vatandaşı öldürmekle suçlandım. Düşünebiliyor musunuz? Kendi mahallenizdeki bir kişiyi tutup öldürüyorsunuz ve ondan sonra dolaşıyorsunuz. Böyle bir şey yok. Aptalca iddialardı. 12 Eylül'den itibaren toplu davalar açılmaya başlandı, ilk toplu davalardan bir tanesi de Dev-Sol ana davasıydı. Ben de orada 82. sanık olarak gösterildim ve idamım istendi."
-Kaç yıl cezaevinde kaldınız?
8 yıl.
Şiirlerinizin gönlünüzden satırlara dökülmesi cezaevi dönemine mi denk geliyor?
"Şiirlere olan ilgim cezaevi öncesinden vardı. Benim kuşağımdaki arkadaşlarım edebiyatla da ilgiliydi. Kavramsal kitaplarla da ilgiliydi. Biz 14 yaşlarında da şiirler okurduk. Bir şiiri 20'li yaşlardan itibaren yazabilirsiniz. Şiiri şiir olarak yazabilmek 14 yaşında mümkün değildir. Dolayısıyla ben 19 yaşında cezaevine düştüm. O döneme denk gelmesi yaş ile ilgili bir şey. Cezaevinde olmasam da şiirle buluşurdum. Cezaevi koşulları daha farklı bir şey. Sizin kendinize erken dönmenizi de sağlıyor. Bir taraftan müthiş baskı ve işkence koşulları, bir taraftan akıl sağlığınızı ruh sağlığınızı yitirmeden o koşullarda yaşama tutunabilmek diye bir derdiniz vardı. Dolayısıyla bur şiir edebiyat bunun için de çok önemliydi. Benim için çok önemli bir tutanak oldu şiir. Akıl, ruh belki de beden sağlığı açısından kendimi koruyabilmemi sağlayan bir şeydi şiir."
Şafak Türküsü'nü ne zaman ve nerede yazdınız?
"Şafak Türküsü şiirini bitirmemle beraber aslında Şafak Türküsü dosyasını da bitirmiş oldum ben. Şafak Türküsükitapolarak 1984'de Akademi Kitapevleri Ödülü'nü kazanarak yayınlandı ve yayınlanır. Yayınlandığında da ilk kez bir şiir kitabı liste başı oldu. O da Şafak Türküsü'dür. Şafak Türküsü'nün şiir olarak yazılma süreci 1983 Mayıs-Ekim arasında olmuştur. O dönemde ben Metris'teydim. 16-18 kişilik koğuşlarda kalıyorduk. Daha sonra oradan Sağmacılar özel tip cezaevine naklettiler. Üçer kişilik hücrelerden oluşuyordu. Dolayısıyla Metris'te başlayan Şafak Türküsü'nün yazılma süreci Sağmacılar özel tip cezaevinde tamamlandı."
"12 EYLÜL TOPLUMUN ÜZERİNDEN BULDOZER GİBİ GEÇTİ"
Şafak Türküsü'ne sizi hangi duygular sürükledi?
"Şiir tamamlandıktan sonra şairin elinden çıkar. Şairin elinden çıkabilmesi için de şairin ona yabancılaşması gerekir. Artık ona hiçbir şey yapamaz hale gelir. Dolayısıyla o şiir bitmiştir. Bittikten sonra da şair,