Haberler

DHA YURT ÖZEL GÜNDEM

Küçük Taha'ya Cumhurbaşkanı Erdoğan sahip çıktı ELAZIĞ'ın Olgunlar Mahallesi İshak Sunguroğlu Caddesinde yaşayan Rıfat Sis (36) ve Azine Sis'in (32), tek çocuğu olan 6 yaşındaki Taha Kemal Sis, beynindeki tümör nedeniyle sol gözünün görme özelliğini kaybetti.

Küçük Taha'ya Cumhurbaşkanı Erdoğan sahip çıktı

ELAZIĞ'ın Olgunlar Mahallesi İshak Sunguroğlu Caddesinde yaşayan Rıfat Sis (36) ve Azine Sis'in (32), tek çocuğu olan 6 yaşındaki Taha Kemal Sis, beynindeki tümör nedeniyle sol gözünün görme özelliğini kaybetti. Maddi durumu iyi olmayan aile ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan telefonla görüştü. Taha ile ilgili bilgi alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, talihsiz çocuğun tedavisi için gerekli girişimlerin yapılacağını ifade etti.

Anne Azine Sis, 15 gün önce oğlu Taha Kemal Sis'in sol gözünde kayma meydana geldiğini fark etti. Bunun üzerine aile, çocuğu hastaneye götürdü. Hastanede çekilen tomografide 6 yaşındaki Taha Kemal Sis'in iki göz sinirinin üstünde bir tümör olduğu tespit edildi. Bu nedenle de sol gözünün görme özelliğini kaybettiğini öğrendi. Doktorlar tarafından aileye tümörün, büyüdüğü ve Elazığ'da ameliyatın yapılamadığı, İstanbul'da ameliyat edilmesi gerektiği söylendi. Ameliyat masrafının ise 50 bin lira olduğunu öğrenen aile maddi imkanları olmadığı için yetkililerden yardım beklediğini sosyal medya üzerine duyurdu. Kısa sürede sosyal medyada oldukça fazla paylaşım alan duyurunun ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anne Azine Sis ile telefonda görüşerek, Taha'nın durumu ile ilgili bilgi aldı.

"CUMHURBAŞKANIMIZIN ARAYACAĞINI HİÇ BEKLEMİYORDUK AMA BİZİM İÇİN UMUT OLDU"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan telefonda anne Azine Sis ile yaptığı görüşmede, Taha'nın ameliyatı için gerekli her şeyin yapılacağını ifade etti.

Anne Azine Sis ise yaptığı açıklamada, "Cumhurbaşkanımız oğlumuza sahip çıktı. Kendisine teşekkür ediyorum. Cumhurbaşkanımız bizim yanımızda olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanımızın arayacağını hiç beklemiyorduk ama bizim için umut oldu. Allah razı olsun" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

Anne ve çocuktan görüntü

Azine Sis'in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile konuşmasından görüntü

Röportaj

Genel ve detay görüntü

Haber-Kamera: Erkan BAY / ELAZIĞ,

=================================

Trafik cinayetinde tahliye olan sanık: Tartışma çıkarsa uzaklaşın

İZMİR'de, yol verme nedeniyle çıkan kavgada, Gürcan Karatosun'un darbedilerek öldürülmesiyle ilgili açılan davada tutuklu yargılanan 3 kişiden Bahattin Nalcı ve Ramazan Çoban serbest bırakıldı. Aydın Ö.'nün ise tutukluluk halinin devamına karar verildi. Nalcı ve Çoban, yaşananlardan dolayı üzgün olduklarını belirtti. Çoban, "Herkes sinirlerine hakim olmaya çalışsın. Biz böyle bir olayın içinde bulunduk ve başımız yandı, kimsenin başı yanmasın. Trafikte bir tartışma çıkarsa, oradan derhal uzaklaşın" dedi.

Oto alım satım işi yapan Gürcan Karatosun, Manisan'nın Akhisar ilçesinde birlikte kafeterya işlettiği oğlu Alican Karatosun ile otomobil satın almak için geçen 21 Temmuz gecesi İzmir'e geldi. İddiaya göre, otomobille seyir halinde olan baba ve oğlu, Yeşildere Caddesi üzerinde bir araçta bulunan Bahattin Nalcı (27), Ramazan Çoban (36) ve Aydın Ö. (34) ile yol verme yüzünden tartıştı. Tartışmanın ardından yollarına devam eden iki taraf, Halide Edip Adıvar Caddesi'nde tekrar karşılaştı. İddiaya göre araçtan inen 3 kişi ile baba ve oğul arasında tartışma çıktı. Baba Gürcan Karatosun, bu sırada yaşanan kavgada darbedilmesi sonucu yere düştü. Çevredekilerin ihbarı üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından Gürcan Karatosun ve oğlu Alican Karatosun, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Ancak Gürcan Karatosun yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Polis tarafından yakalanan 3 kişiden Ramazan Çoban ve Bahattin Nalcı ise emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından sevk edildikleri adliyede tutuklandı. Aydın Ö. ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianame, İzmir 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi ve ilk duruşma geçen 7 Ocak'ta görüldü. 'Kasten öldürme' ve 'Kasten yaralama' suçlarından müebbet hapis cezası istemiyle tutuklu yargılanan Ramazan Çoban ve Bahattin Nalcı'nın, kamera kayıtlarının incelenmesi sonrasında kavgaya karışmadıkları tespit edildi. 2 kişinin tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar veren mahkeme, Aydın Ö. hakkında yakalama kararı çıkardı. Kısa süre içinde yakalanan Aydın Ö., cezaevine gönderildi.

'İLK YARDIMDA BULUNDUK'

Tahliyelerinin ardından açıklamalarda bulunan Ramazan Çoban ve Bahattin Nalcı, olayın ardından trafik magandaları olarak gösterildiklerini söyledi. Nalcı, "Biz arabanın önünde, hayatını kaybeden şahsın oğluyla konuşurken bir anda arkada tarafta Gürcan Karatosun'un yere düştüğünü gördük. Hemen yanına gittik. Sağlık ekiplerini arayarak durumu bildirdik ve sağlıkçılar gelene kadar da ilk müdahaleyi yine biz yaptık. Elimizden gelen her şeyi yaptık ancak kurtarılamadı. Bu olayın yaşanmasından ötürü gerçekten çok üzgünüz" dedi.

'ÇOK ZOR ZAMANLAR GEÇİRDİK'

Diğer tutuksuz sanık Çoban ise olayın ardından maganda olarak gösterildiklerini ve bunun kendilerini çok üzdüğünü belirterek, "Biz işimizde gücümüzde insanlarız. Böyle bir olayın içinde bulunduğumuz için gerçekten çok üzgünüz. Olayın ardından uzun süre cezaevinde kaldık ve çok zor zamanlar geçirdik. Bu süre zarfında işlerimiz bozuldu ve bir takım manevi problemler yaşadık. Toparlanmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

Vatandaşlara seslenen Çoban, trafikte yaşanan tartışmalarda daha sakin olunması gerektiğini belirterek, "Herkes sinirlerine hakim olmaya çalışsın. Biz böyle bir olayın içinde bulunduk ve başımız yandı, kimsenin başı yanmasın. Trafikte bir tartışma çıkarsa, oradan derhal uzaklaşın" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

Ramazan Çoban ve Bahattin Nalcı ile röp.

Avukat Ahmet Önen ile röp.

Önceki haberden arşiv görüntü

Genel ve detay görüntü

Haber: Davut CAN - Kamera: Tekin GÜRBULAK / İZMİR,

==================

Sasalı'daki maymun ve lemurlar çerez ve kuru meyveyle besleniyor

İZMİR Büyükşehir Belediyesi'nin Çiğli ilçesi Sasalı Mahallesi'nde 12 yıl önce kurduğu Doğal Yaşam Parkı'nda, 138 tür hayvan bulunuyor. Doğal Yaşam Parkı sakinleri için yaz aylarında olduğu gibi kış aylarında da özel beslenme programları hazırlanıyor. Hayvanlar, kış soğuklarına karşı mücadele edebilmeleri için enerji içeriği yüksek gıdalarla besleniyor.

İzmir'de Çiğli'nin Sasalı Mahallesi'nde 2008 yılında 425 bin metrekare alan üzerine kurulan Doğal Yaşam Parkı'nda aslan, kaplan, Asya Filleri, pumalar, kızıl geyiklerin yanı sıra yırtıcı kuşlar, sürüngenler, zürafalar  başta olmak üzere tam 138 tür bulunuyor. Doğal Yaşam Parkı sakinleri, soğuk havalardan korunmak için özel gıdalarla besleniyor. Doğalgazla ısıtılan alanda bulunan canlıların üşümemesi için ziraat mühendisleri, veteriner hekimler, biyologlarca sürekli denetimler yapılıyor. İzmir Doğal Yaşam Parkı Müdürü Şahin Afşin, hayvanların doğal yaşamlarında olduğunu hissetmesi için her türlü çalışmayı yaptıklarını belirtti. Diyet uzmanlarının da bulunduğunu ve bazı türlerin kış soğuklarından etkilenmemesi için, enerji  içeriği yüksek besinlerle onları beslediklerini söyledi. Şahin Afşin, "Burası doğalgazla ısıtılıyor. Soğuk havalarda zürafa ve belli hayvan gruplarının kaldıkları yerlere soğuk geçirmemesi için yataklık ot dediğimiz otlar seriliyor. Lemurlar için de küçük ısıtıcılar kullanılıyor. Fil ailesinin barındığı alanda da havanın eksi derecenin altına düşmemesini sağlıyoruz" dedi. Hayvanların soğuktan korunması ve hastalıklara karşı dirençlerinin artması içi özel diyet programları uygulandığını ifade eden Şahin Afşin, "Kanatlı grubunda bulunan yırtıcılarda et tüketen kartal gibi yaban hayvanlarında metabolizması yavaşlıyor. Diğer kanatlı gruplarında buğday, arpa, yulaf gibi enerji içerikli yiyecekler takviye ediliyor" diye konuştu. Doğal Yaşam Parkı'nı ziyaret edenlerin, en çok lemurları görmeye geldiklerini de ifade eden Afşin, çocukların daha çok lemur ve tavşanları sevdiklerini ayrıca fil ailesinin de ilgi odağı olduğunu anlattı.

'DENGELİ ŞEKİLDE BESLEMEZSEK HASTALIKLARLA MÜCADELE EDEMEZLER'

Ziraat Mühendisi Eylem Arslan ise Doğal Yaşam Parkı'nın sakinleri için kış aylarına özel diyet programları uyguladıklarını belirterek, "Yaz aylarında çok sıcak havalarda onları serinletmek için çabalıyoruz. Kış aylarında da özel ilgiye ihtiyaçları var. Biz insanlar gibi düşünün. Soğuklarla mücadele edebilmeleri için enerji içeriği yüksek gıdalarla beslememiz gerekiyor. Hayvan gruplarına göre de ayrı bir beslenme programı uygulamamız gerekiyor. Etçileri düşündüğümüzde et miktarını yüzde 10 ile 20 arasında artırmamız gerekiyor. Bu şekilde onlar daha iştahlı şekilde etlerini yiyorlar. Bunun miktarını artırarak besliyoruz. Diğer grupları düşündüğümüzde de otla beslenen hayvanlarda 24 saat önlerinde kuru otları ile enerji ve protein içeriği dengelenen pelet yem ile besleniyorlar. Hayvanların soğukla mücadelesini desteklemesi adına bu yemlerde yüzde 5 ile 10 arasında artış sağlıyoruz" dedi. Ayı grubunun ise kışın genelde uyudukları için yiyeceğe çok fazla ihtiyaç duymadıklarını belirten Arslan, "Maymun ve lemur gibi hayvanlar için de, enerji içeriği yüksek olan çerez ve kuru meyve takviyesi yapılıyor. Yiyecek miktarını artırıyoruz. Kanatlı grubunda da kullandığımız ürünler aynı aslında. Kanatlılara özel yem miktarlarında yüzde 5 ile 10 arasında artış yaparak, darı ve buğday gibi enerji içeriği yüksek olan yemler ilave ediyoruz. Bunlar yapılmazsa dirençleri düşer, hastalanma ihtimalleri artar. Bizim veteriner hekimlerimiz onlara ne kadar koruyucu hekimlik çalışmaları uygulasa da, biz doğru ve dengeli bir şekilde beslemezsek, hastalıklarla mücadele edemezler" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

Doğal Yaşam Parkı'ndan görüntü

Hayvanlardan görüntü

Vatandaşların hayvanları izlemesi

Fil ve lemurlar beslenirken görüntü

İzmir Doğal Yaşam Parkı Müdürü Şahin Afşin ve Ziraat Mühendisi Eylem Arslan ile röp.

Genel ve detay görüntü

Haber-Kamera: Umut KARAKOYUN/ İZMİR,

=====================================

Trabzon'da pistten çıkan yolcu uçağına Manisalı iş insanı talip oldu

TRABZON'da, 2 yıl önce havalimanına inişi sırasında pistten çıkan ve denize 25 metre kala toprağa saplanmasının ardından kullanılmaz hale gelen ve Yomra Belediyesi tarafından Millet Kıraathanesi'ne dönüştürülmek için alınan ancak maliyeti yüksek bulununca atıl durumda kalan Boeing 737-800 tipi yolcu uçağına Manisalı iş insanı Celal Darcan talip oldu. Darcan, uçağı Kosova'ya götürüp, restorana çevirmeyi planladıklarını söyledi.

Ankara- Trabzon seferini yapan bir havayolları şirketine ait PC8622 sefer sayılı Boeing 737-800 tipi yolcu uçağı, 13 Ocak 2018 tarihinde Trabzon Havalimanı'na iniş yaptığı sırada pist başında manevra yaparken, kontrolden çıkıp, pistin kuzey yönünde deniz tarafına yöneldi. İniş takımları, balçığa dönüşen toprağa saplanan uçak, denize 25 metre kala durabildi. Olay yerine sevk edilen kurtarma ekipleri, 162 yolcu ile 6 mürettebatı hiçbir sorun yaşanmadan tahliye etti. Trabzon Havalimanı, hava trafiğine kapatılırken, uçaklar da Erzurum, Erzincan, Ordu-Giresun ve Samsun havalimanlarına yönlendirildi. Yaşanan olayın ardından 500 ve 350 tonluk 2 vinçle, 100 kişilik ekibin 20 saat süren çalışmasıyla bulunduğu yerden çıkarılan uçağın yapılan incelemesinde, aldığı hasar nedeniyle bir daha uçamayacak durumda olduğuna karar verildi. Kullanım dışı kalan uçak, 15 ay önce Trabzon'un Yomra ilçesine getirildi. Yoma Belediyesi tarafından Millet Kıraathanesi'ne dönüştürülmek istenen uçağın, 1,5 milyon lira maliyet gerektirdiğinin belirlenmesi üzerine projeden vazgeçildi. Uçak, kaderine terkedildi.

'KENDİLERİNDEN HABER BEKLİYORUZ'

Ancak uçağa sürpriz bir talip çıktı. Manisalı besici, iş insanı Celal Darcan, restorana dönüştürmek üzere uçağa talip oldu. Darcan, uçağı Yomra'nın başına dert olmaktan kurtaracağını belirterek, "Bu konuda girişimde bulunup, Yomra Belediye Başkanı ile görüştük. Kendilerinin gazetelere vermiş olduğu 'Uçak ilçemizin başına dert oldu' beyanatlarını hatırlatıp, uçağı oradan kaldırıp, restoran haline getirebileceğimizi söyledik. Kendileri de olumlu baktılar ancak tabii ki tek başlarına karar veremedikleri için hiyerarşik yapıya uygun şekilde bizim onlardan haber beklememizi rica ettiler. Biz de an itibari ile verilecek kararı bekliyoruz" dedi.

'MALİYETİ 250 BİN DOLAR'

Projenin maliyetinin toplamda 250 bin dolar olduğunu belirten Darcan, "Biz bu uçağı alırsak Kosova'ya götüreceğiz. Balkanlar da henüz uçak restoran yok. Biz Türkler olarak bir ilki gerçekleştirmek istiyoruz. Uçağı yaklaşık 2 bin kilometre yolculuk yaptırıp, Kosova'ya götüreceğiz. 8-9 ay gibi bir çalışma sonrasında uçağı hayata döndüreceğiz. Götürdüğümüzde ilk işimiz uçağın en tepesine Türk bayrağını dikip, dalgalandırmak olacaktır. Uçak içerisinde yapacak olduğumuz restoran da tamamen Türk vatandaşlarımızı istihdam edeceğiz. Yaklaşık 15 kişiyi çalıştırmayı planlıyoruz. Bu uçağın sadece oradan kaldırılıp karayoluyla götürülmesi 100 bin dolar, uçağın restorana dönüşmesinde ise 150 bin dolar. Özetle, toplam da 250 bin dolar gibi bir para harcamayı planlıyoruz. Umuyoruz ki bize olumlu bir dönüş olur. Umuyoruz ki şu an ilçenin başına dert olan uçak Kosova'da bizim için bir ekmek kapısı olur" dedi.

Darcan, eğer uçağı Kosova'ya götürüp, restorana dönüştürebilirlerse, oraya gelen Türk milleti adına canını seve seve veren şehitlerin yakınları ve gazilere hizmeti ise kesinlikle ücretsiz vereceklerini kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

----------------

İş insanı Celal Darcan ile röportaj

Uçağın arşiv fotoğrafları

Haber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA,

====================================

Sanal gerçeklik gözlüğü sayesinde Peru'da yoga yaptılar

İZMİR'de, denizcilik firmasında çalışan ve aynı zamanda hobi olarak yoga eğitmenliği yapan Görkem Şahin, deniz üzerinde sörf tahtalarıyla ve yatta yer çekimsiz yogadan sonra sanal gerçeklik gözlüğü ile yoga yaparak bir ilke imza attı. Sanal gerçeklik gözlüğü ile yoganın telif haklarını alan Şahin, insanların ilgisini çekerek onları yogaya yönlendirip farkındalık yaratmak istediğini söyledi.

İzmir'de bir denizcilik firmasında çalışan Görkem Şahin, aynı zamanda hobi olarak yoga eğitmenliği yapıyor. Yaz aylarında deniz gibi farklı mekanları deneyen Şahin, yatta yer çekimsiz yoga ve sörf tahtaları üzerinde yoga yaptı. Kış aylarında kapalı ortamda doğada olabilmeyi amaçlayan Şahin, telif hakkını da satın alarak sanal gerçeklik gözlükleri ile yoga yapmaya başladı. Şahin, 4 kişilik bir grupla stüdyosunda yoga dersleri vererek, kişilere farklı deneyimler yaşatıyor. Katılımcılar, sanal gerçeklik gözlüğü sayesinde Peru'ya giderek, bedenleri yoga stüdyosundayken kendilerini bambaşka bir ülkede hissediyor.

Çok farklı bir deneyim olduğunu söyleyen Şahin, "Yazın dış mekanda yoga yapıyorduk ama kışın gelmesiyle hava şartlarından dolayı iç mekanda nasıl yapabiliriz diye düşündük ve bu fikir ortaya çıktı. Sanal gerçeklik gözlüğüyle yoganın telif hakkını aldık, Türkiye'de ilk yapan biziz. Çok keyifli bir alan yarattık. Kişilere istedikleri yerde yoga yapma imkanı sunuyoruz. Bugün Peru'daydık yarın Sibirya dağlarındayız. Başka bir gün Hawaii'de, başka bir gün okyanusun üzerinde yoga yapacağız. Doğayı kullandığımız için herkes ayrı bir deneyim yaşıyor. Kişi kendini çok özgür hissediyor. Zaten kapalı alanlarda çalışıyoruz ve çok stresli bir hayatımız var. Burada farklı deneyimler yaşamak kişileri rutinlerinden çıkarıp özgürleştiriyor" diye konuştu.

'YOGA İLE İNSANLARIN HAYATINA DOKUNUYOR'

Yoganın yanında nefes terapisi ve zihin çalışmaları yaptığını da anlatan Şahin, "Kişilerin kök korkuları üzerine çalışıyorum. Ben buna tekamül diyorum, tekamül ettikten sonra kişiler bambaşka deneyimler yaşayarak kısır döngülerinden kurtuluyor. Kişilerin daha çok dikkatini çekebilmek için deniz üzerinde, yatlarda yoga yapıyorum. İnsanlarda biraz olsun farkındalık yaratıp, onların hayatına biraz dokunabilirsem bu benim için ayrı bir keyfe dönüşüyor" dedi. Yoga derslerine katılan araştırma görevlisi İrem Tatar (28), "İkinci kez sanal gerçeklik gözlüğüyle yoga yaptım. Yoganın boyutunu çok değiştiriyor. Farklı yerlerdeymiş gibi hissediyoruz. İnsanın içe dönüşünü artırıyor çünkü odadaki kişilerle değil, hiç gitmediğiniz bir ülkede yalnız yoga yapıyormuş gibi hissediyorsunuz. Çok huzurlu bir deneyim" dedi.

'AĞRILARLA GELİP HUZURLA ÇIKIYORUM'

8 aydır yoga yapan avukat Esin İrgül (34), "Yoga insanın fiziksel ve ruhsal açıdan bir bütünlük sağlamasına yarıyor. Peru'daki enerjisi yüksek ortamda, İnka medeniyetinin spiritüel anlamda derin tarihi olan topraklarda yoga yapıyor olmak çok keyifli ve değişikti. Benim mesleğim çok stresli, daha sakin ve dingin hale gelmemi sağladı. Derslere baş ağrısıyla geliyorum, çıktığımda baş ağrım geçiyor. Sol omzumun ağrısıyla geliyorum, ona da iyi geliyor. Görkem hocamız ağrıyan bölgelere masaj da yapıyor. Bütün vücut ağrılarına iyi geliyor, esneklik kazanıyoruz. Bu da bizi olası kazalardan ve sakatlıklardan koruyabiliyor. Vücudumuz esnek olduğunda hayata dair çoğu olaya daha esnek bakabiliyoruz. Tadını çıkarıyoruz her şeyin. Ben her anlamda çok büyük faydasını gördüm" diye konuştu.

'NEFES TERAPİSİYLE UNUTKANLIKTAN KURTULDUM'

Nefes terapisi ve zihin terapisi alan Merve Kocabaşoğlu (19) ise "Terapilerde yaşadığımız olaylar üzerinden bir takım nefes alıştırmaları yaparak içimizi boşaltmamız sağlanıyor. Dalgınlık ve aşırı unutkanlık problemiyle gelmiştim. Çevremde bununla ilgili alay konusu olduğum çok olmuştu. Özellikle ehliyet kursuna yazılırken, çok zorlanacağımı düşünüyorlardı. Trafik sınavından geçtim, şu an direksiyon dersleri alıyorum. Hiçbir kaygım, dikkat eksikliğim kalmadı. Dersler konusunda da sıkıntı yaşıyordum, fakat terapiden sonra dönemi başarıyla bitirdim. Tırnak yeme problemim vardı, ikinci seanstan sonra bir anda kendi kendime bunun ne kadar iğrenç bir şey olduğunu fark ettim. 13 yıldan sonra bunu bırakabileceğimi düşünmüyordum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :

------------------------------

Yoga stüdyosunda gözlüklerle yoga yapılırken görüntüler

Farklı yoga duruşlarından görüntüler

Görkem Şahin ile röp.

Katılımcılar ile röp.

Haber: Melis KARAKUZULU, Kamera: Mücahit BEKTAŞ/İZMİR,

======================

Turizmde sömestir heyecanı: Doluluklar yüzde 100'e ulaştı

TÜRKİYE genelinde 18 milyonun üzerinde öğrenci ve 1 milyonun üzerinde öğretmen, yarıyıl tatiline başlıyor. 16 günlük tatilde kayak merkezleri en çok talep gören alan olurken, termal tesisler ve Akdeniz kıyıları da öne çıktı. Doğal güzellikleri nedeniyle Bolu'da Abant ve Gölcük, Doğu Anadolu'da ise Kars'a kadar giden Doğu Ekspresi'nde yer bulmak çok zorlaştı.

Geçen yıl 9 Eylül Pazartesi günü başlayan 2019- 2020 eğitim ve öğretim yılının ilk yarısı 17 Ocak Cuma günü sona eriyor. Türkiye genelinde 18 milyonun üzerinde öğrenci ile 1 milyonun üzerinde öğretmenin 16 günlük yarıyıl tatiline çıkacak olması başta kayak bölgeleri termal, sahil ve kültür turları olmak üzere turizm sektöründe büyük bir canlılık oluşturdu.

17 Ocak Cuma günü başlayacak olan yarıyıl tatili 3 Şubat Pazartesi günü çalacak ders ziliyle yeniden başlayacak. 16 gün sürecek olan yarıyıl tatilini 'kış- kayak', 'termal', 'sahil' ve 'kültür turları' olmak üzere dört konseptte değerlendiren Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Sururi Çorabatır, kış- kayak turizmi açısından Uludağ, Palandöken, Kartalkaya, Erciyes, Davraz, Sarıkamış, gibi bölgelerde doluluk oranlarının yüzde 100'e ulaşmasını beklediklerini açıkladı.

TERMAL OTELLER VE SAHİL

Termal turizminde ise Yalova, Pamukkale, Afyonkarahisar, Sandıklı ve Kızılcahamam'ın ciddi talep gördüğünü anlatan TÜROFED Başkanı Çorabatır, termal otellerinde de sömestir tatil döneminde yüzde 100 doluluk beklediklerini kaydetti. Sahil turizmi açısından ise Akdeniz ve Ege kıyılarının otelcilerden alınan bilgilere göre ciddi doluluk oranlarına ulaşacağını dile getiren Çorabatır, "Sömestir tatilinin turizm sektörü açısından önemli bir ekonomik canlılık oluşturmasını bekliyoruz" dedi.

DOĞU EKSPRESİ'NDE YOĞUNLUK

Kültür turlarının da yarıyıl tatilinde ciddi talep gördüğünü kaydeden Çorabatır, Kapadokya'nın öne çıktığını belirterek, Kapadokya bölgesinde de önemli doluluklara ulaşılacağını açıkladı. TÜROFED Başkanı, yarıyıl tatilinde son yıllarda büyük talep gören Doğu Ekspresi ve Van Gölü Ekspresi trenleriyle Sivas, Erzurum, Erzincan, Kars, Van gibi Doğu Anadolu illerine de çok yoğun talep olduğunu ve bilet bulmanın neredeyse imkansız hale geldiğini dile getirdi.

HEM EĞİTİM HEM EĞLENCE

Son yıllarda özellikle Antalya bölgesinde yarıyıl tatilinde yeni bir konsept oluştuğuna da dikkat çeken Sururi Çorabatır, "Yarıyıl tatilinde son senelerde otellerle eğitim kurumları arasındaki çalışmalar nedeniyle etüt kampları yapılmaya başlandı. Hem öğrenciler tatil yapıyor, hem aileleri de geliyor, hem de sınavlara hazırlanıyorlar. Tatil boyunca hem eğlenip enerjilerini atıyorlar, hem de ders çalışıyorlar" diye konuştu.

Yarıyıl tatiline çıkacakların trafik kazalarına karşı dikkatli olmaları gerektiği uyarısında bulunan Çorabatır, tatile çıkacak sürücülere "Lütfen hava şartlarına hazırlıklı şekilde yola çıkalım ve trafik kurallarına uyalım" diye seslendi.

İYİ BİR SÖMESTİR TATİLİ

Yarıyıl tatilinde özellikle kayak merkezlerindeki otellere talebin çok ciddi düzeyde olduğunu belirten Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) Başkanı Ülkay Atmaca ise "Sıralamada ilk sırada kayak merkezleri var ve yüzde 100 doluluğa ulaştı. Ardından termal ve sahil otelleri geliyor. Meslektaşlarımızdan aldığımız bilgilere göre rezervasyonlar çok iyi durumda. Erken rezervasyon fırsatlarının devam ediyor olması da taleplerin daha da artacağını gösteriyor. Turizm sektörü olarak iyi bir sömestir tatili geçireceğiz" dedi.

MERKEZLERDE KAR DURUMU

Kayak merkezlerinde başta Uludağ olmak üzere talebin çok iyi olduğunu belirten Uludağ Kayak Merkezi'ndeki Beceren Hotel'in sahibi Haluk Beceren, kar kalitesi ve hava şartlarının çok iyi olduğunu ve rezervasyonların da devam ettiğini kaydetti. Uludağ'da kar kalınlığının 50 santimetre ile 2 metre arasında olduğunu belirten Beceren, "Maden pistine kadar tüm pistlerde kayak yapılabilir durumda. Batı'dan Doğu'ya diğer tüm kayak merkezlerinde de kar kalınlıkları çok iyi ve doluluk oranları şu an yüzde 70- 80'ler civarında. Sömestir tatiliyle yüzde 100'e ulaşacağını düşünüyoruz" diye konuştu.

ABANT, GÖLCÜK VE KARTALKAYA

Hem kış hem de doğa turizmi açısından Bolu Abant ve Gölcük tabiat parkları, Sapanca ve Kartalkaya gibi bölgeleri değerlendiren TÜROFED Yönetim Kurulu Üyesi Halit Ergül de, bölgede kent merkezi ve ilçelerdeki tüm otellerin yarıyıl tatili hazırlıklarını tamamladığını ve doluluk oranlarının yüzde 80- 95 arasında olduğunu dile getirdi. Bölgenin doğal güzellikleriyle dört mevsim farklı güzellikler sunması nedeniyle insanların doğa için bölgeyi tercih ettiğini anlatan Ergül, "Bölgemize yoğun ilgi olduğu için çok memnunuz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Havalimanı ve otellerden arşiv görüntü

TÜROFED Başkanı Ahmet Barut röportaj

HABER: Mehmet ÇINAR- KAMERA: Emrah GÜL/ANTALYA,

===========================

Burdurlu kadınlar çini sanatını öğreniyor

BURDUR'daki Kültür ve Sanat Atölyesi'nde 45 kadın kursiyerin katılımıyla çini kursu başlatıldı. Haftanın üç günü kursa gelen kadınlar çini sanatını öğreniyor. Kursu veren görsel sanatlar öğretmeni Hülya Altuğ, "Çalışmamız yaklaşık 6 ay sürecek. Biz ana tema olarak çini sanatını icra ederek geleceğe iz bırakanlardan biri olmaya çalışacağız" dedi.

Burdur Belediyesi Kültür ve Sanat Atölyesi'nde çini sanatının öğretilmesi amacıyla kurs açıldı. Görsel sanatlar öğretmeni Hülya Altuğ (46) tarafından verilen kursa, tamamı kadın 45 kursiyer yoğun ilgi gösterdi. Haftanın üç günü çalışma yapan kursiyerler, ürettikleri eserleri düzenlenecek kurslarda tanıtacak.

Burdur Belediyesi Kültür ve Sanat Atölyesi'nde 19 yıldır gönüllü kurs veren görsel sanatlar öğretmeni Hülya Altuğ, "Kursiyerlerimize 16'ncı yüzyıldan günümüze kadar devam eden eski Türk sanatlarından biri olan çini sanatını öğretiyoruz. Çini sanatı bildiğiniz gibi önce toprağın şekil alıp, fırınlanıp, bir tarafı verniklenerek, sır yapılarak üzerine desenler ve renkler yapılması. Biz atölyemizde şu anda bu sanata giriş aşamasındayız" dedi.

'ÇALIŞMAMIZ YAKLAŞIK 6 AY SÜRECEK'

Kütahya'ya giderek çini sanatıyla ilgili incelemelerde bulunduklarını anlatan Altuğ, "Kütahya'da yapılan çalışmaları gördük. Geleneksel çini sanatı nasıl yapılmış, günümüze nasıl gelmiş, değişikliğe uğramış mı, bunları gözlemledik. Malzemeleri temin ederek atölyemizde çalışmaya başladık. Atölyemizde şu an eskiz (ön çalışma, taslak) aşamasındayız. Çalışmamız yaklaşık 6 ay sürecek. Biz ana tema olarak çini sanatını icra ederek geleceğe iz bırakanlardan biri olmaya çalışacağız. Arkadaşlarımız bununla ilgili geleneksel yapıda yapılmış çini sanatı örneklerini ortaya koydu" diye konuştu.

'BURDUR CAM MOZAİĞİ ÇALIŞIYORUZ'

Atölyede 7 yaşından 70 yaşına kadar kursiyer olduğunu belirten Hülya Altuğ, şunları söyledi:

"Birçok unutulmaya yüz tutmuş sanatı atölyemize taşıdık. 19 yıl önce ilk olarak ahşap yakma sanatıyla başladık. Daha sonra ahşap üzerinde birçok süsleme sanatını icra ettik. Yağlı boya, akrilik, cam vitray, birçok mozaik türünü çalıştık. Mozaik türlerini çalışırken, yeni bir şey daha ortaya çıkardık. Burdur cam mozaiği çalışıyoruz. Şu anda patent aşamasındayız, ilerleyen günlerde açıklamasını yapacağız. Burdur cam mozaiği çalışıyoruz. Bu zanaatı, sanata dönüştürdük. Öğrencilerimiz birçok farklı çalışma yaptı."

'BİRÇOK ÇALIŞMA YAPTIK'

Kursiyerlerden Şefika Kabay da (60) "7 yıl önce emekli olduktan sonra bu atölyeye gelmeye başladım. Keçe çalışması, cam mozaik gibi birçok çalışma yaptık. Şimdi de çini sanatı çalışıyoruz. Öğretmenimizin bize gösterdiği gibi yapmaya çalışıyoruz. Haftanın üç günü buradayız. Hem vaktimizi değerlendiriyoruz hem bir şeyler öğreniyoruz. Öğretmenimize bize verdiği emek için teşekkür ediyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Kursiyerlerden detay

RÖP 1: Hülya Altuğ (kurs eğitmeni)

Kursiyerlerin çalışmasından detay

RÖP 2: Şefika Kabay (kursiyer)

Detay

HABER- KAMERA: Mesut MADAN/BURDUR,

===========================

Her grip 'domuz gribi' değil

SON dönemde influenza (grip) salgınında artış olduğunu belirten uzmanlar, geçmeyen hırıltılı öksürük, yüksek ateş, burun akıntısı, yorgunluk gibi belirtileri olan kişilerin uzmana başvurması gerektiğine vurgu yaptı. Uzmanlar, her grip vakasına 'domuz gribi' denilmesinin yanlış olduğunu belirtti.

Medical Park Antalya Hastane Kompleksi'nde görev yapan İç Hastalıkları Uzmanı Doç.Dr. Ezel Taşdemir, son dönemde değişen hava olayları nedeniyle vatandaşların influenzaya yakalanma durumunda artış gözlendiğini söyledi. Geçmeyen hırıltılı öksürük, burun akıntısı ve yüksek ateş gibi belirtilerin baş gösterdiğini anlatan Doç.Dr. Taşdemir, alerjisi olan kişilerin bu tür hastalıkları daha uzun sürede atlattığını vurguladı. Taşdemir, ileri yaş grubunda olan kişilerde ve çocuklarda hastalığın çok daha ağır seyrettiğini belirtti. Taşdemir, bu tür hastalıklarda hijyene çok dikkat edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

INFLUENZA'NIN ALT GRUPLARI

Doç.Dr. Ezel Taşdemir, "Her vakaya 'domuz gribi' dememiz doğru değil. Influenza A, B, C şeklinde virüs alt grupları olan bir virüstür. Domuz gribi de zaten influenzanın A grubunda olan H1N1 virüsüdür. Özel testler yapılarak tanı konulabilir. Fakat şu aralar gördüğümüz grip salgınlarının çoğu influenza B dediğimiz, bildiğimiz basit gribal enfeksiyondur. Influenza'nın bu alt tiplerini ayırt etsek de tedavide aslında ortak karar vermekteyiz. Fakat komplikasyon açısından H1N1 virüsü biraz daha immunosit veya kronik hastalıkları olan ileri yaş grupları ve çocuklarda biraz daha ağır seyrettiği için hastaları bu konuda bilinçlendirmemiz gerekiyor" dedi.

YÜKSEK ATEŞ, HIRILTILI ÖKSÜRÜK VE BURUN AKINTISI

Influenza belirtilerini anlatan Taşdemir, "Yaygın vücut ağrıları, yüksek ateş, öksürük, burun akıntısı ve genel kırgınlıkla ortaya çıkar. Aslında hepsinin özellikleri ortaktır. Fakat hastalık seyir esnasında saydığım grup hastalarda komplikasyonlar yönünden biraz daha dikkatli olmak gerekir. Komplikasyonlar açısından hastalarımızı uyarıyoruz. İnatçı, geçmeyen hırıltılı öksürükler, solunum güçlükleri, düşmeyen ateş olursa mutlaka uzmanlara danışmaları gerekiyor. Hastalara genellikle anti-gribal tedavi uygulamaktayız" diye konuştu.

'ALERJİNİZ OLABİLİR'

Doç.Dr. Ezel Taşdemir, "Yanılınan bir diğer konu ise şudur; Geçmeyen hırıltılı öksürük, burun akıntısı olan hastalarda grip ya da soğuk algınlığı değil, temelinde alerji olduğu görülmüştür. Çoğu hastanın alerji yatkınlığı varsa, gribal enfeksiyon gibi hastalık süresi uzamaktadır. Bu konuda özellikle ayırıcı bir tanı koyulmalıdır. Bu hastalık alerjik mi yoksa gribal bir enfeksiyon mu önce bunu teşhis etmek gerekir. Gerekli kan ve alerji testleri yaparak bu hastalığı ayırt edebiliyoruz" dedi.

'HİJYEN ÇOK ÖNEMLİ'

Bu tür hastalıkların önüne geçmek için genellikle mevsim geçişlerinde dikkatli olunması konusunda da uyaran Doç.Dr. Taşdemir, "Hijyen çok önemli. Bu tarz bulaşıcı hastalıklarda genellikle damla yoluyla geçtiği için el temizliğine dikkat etmek gerekir. Enfeksiyonu olan kişilerin çalışmasını değil, evde dinlenmesini öneriyoruz" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

--------------

Doç. Dr. Ezel Taşdemir ve muhabirin sohbet etme görüntüleri

Doç. Dr. Ezel Taşdemir'den detaylar

Doç. Dr. Ezel Taşdemir'in röportajı

HABER- KAMERA: Aslı DURAN/ANTALYA,

===========================

Doğada aç kalan tavşanlara 'Tavşan Evi'nde bakıyorlar

BAYBURT'ta çiftçilikle uğraşan kuzenler Muharrem Kocaağa (28) ve İslam Er (19), köylerinde inşa ettikleri 'Tavşan Evi'nde, doğal yaşam alanı karla kaplanan ve yiyecek bulmakta zorlanan tavşanlara bakıyor. Her gün 100'e yakın tavşanla yakından ilgilenen kuzenler, bugüne kadar yüzlerce hayvanı da tedavi ettirip, doğaya bıraktı.

Merkeze bağlı Akbulut köyünde yaşayan Muharrem Kocaağa ve kuzeni İslam Er, doğal yaşam alanları karla kaplanan, yiyecek bulmakta zorlanan aç ve yaralı tavşanlara kucak açmak için, kulübe yapmaya karar verdi. Çiftçilikle uğraşan hayvan dostu kuzenler, kolları sıvayarak, köylerinde kendi imkanlarıyla kulübe inşa etti. Kuzenler, bölgede yardıma muhtaç tavşanları, 'Tavşan Evi' adını verdikleri kulübede beslemeye başladı. Her gün 100'e yakın tavşanla yakından ilgilenen kuzenler, bugüne kadar yüzlerce hayvanı da tedavi ettirip, doğaya bıraktı. Karadeniz'in zorlu coğrafyasında aç ve bakıma muhtaç tavşanların gönül dostu olan kuzenler, arazilerindeki işlerinden arta kalan zamanı, yakından ilgilendikleri Tavşan Evi'ndeki misafirleriyle geçiriyor. Tavşanlara severek bakan kuzenlere, Türk Kızılay'ı Bayburt Şubesi ve bazı gönüllüler ise yem ve havuç desteğinde bulunuyor.

'TAVŞANLAR, BAZI İNSANLARDAN DAHA İYİ'

Hayvancılıkla uğraşan İslam Er, hava sıcaklıkların eksi 20 derecelere düşmesi nedeniyle tavşanların sayısında azalma olduğunu belirterek, "Türk Kızılay'ı Bayburt Şubesi ve gönüllüler, tavşanlar için seferber oldu. Veteriner hekimler, buraya geldi ve tüm tavşanları kontrol edip, aşı yaptı. Yem sıkıntısı yaşıyorduk, sağ olsunlar destek oldular.  Tavşanların kontrolleri de bundan sonra gönüllü Veteriner Hekim Murat Kerem Çavdar tarafından ücretsiz olarak gerçekleştirilecek.  Yardımseverlerden de destekler aldık, balya otu, marul ve havuç getirdiler. Bir senedir yüzlerce tavşanı tedavi edip, doğaya bıraktık. Bu işi severek yapıyoruz. Sabah işlerimi hallettikten sonra buraya geliyorum, tavşanlarla vakit geçiriyorum. Tavşanlar, bazı insanlardan daha iyi. Biz bu işi severek, gönülden yapıyoruzö dedi.

TÜM BAKIMLARINI ÜSTLENDİ

Gönüllü olarak tavşanların bakımlarını üstlenen Veteriner Hekim Murat Kerem Çavdar da, Muharrem Kocaağa ve İslam Er'in örnek bir işe imza attığını söyleyerek "Burada 100'den fazla tavşan var. Bu tavşanların aşıları ve mevsimsel olarak ortaya çıkan hastalıklarıyla ilgili çalışmalar yapacağızö diye konuştu.

'ÖRNEK DAVRANIŞ HEPİMİZİ MUTLU ETTİ'

Tavşan Evi'ni, mahalle sakinlerinin de benimsediğini dile getiren Bayburt Kızılay Gençlik Kolları Başkanı Hasan Türkoğlu ise "Hayvan severler sayesinde yaralı ve aç tavşanlar, sıcak bir yuvaya kavuştu. Bu örnek davranış hepimizi mutlu etti. Tavşan Evi için yem takviyesinde bulunduk. Öte yandan bu sevimli hayvanlar için yem desteği vermek isteyen herkes, bizle iletişime geçebilir" ifadelerini kullandı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------

-Tavşan Evi'nden detaylar

-Tavşanlara yem getiren Bayburt Kızılay Gençlik Kolları'ndan detaylar

-Tavşanlardan detaylar

-Tavşanlara aşı vurulmasından detaylar

-Tavşanlara bakan İslam Er ile röportaj

-Tavşanların bakımlarını üstlenen Veteriner Hekim Murat Kerem Çavdar ile röportaj

Bayburt Kızılay Gençlik Kolları Başkanı Hasan Türkoğlu ile röportaj

-Tavşanlardan detaylar

Haber-Kamera: Murat SÖYLEMEZ/Bayburt,

============================

Dede yadigarlarını topladı, köy evini müzeye çevirdi

RİZE'de fizik öğretmeni Ali Kuleci (55) Ardeşen ilçesindeki köyünde dedesinden kalma evi müzeye dönüştürdü. Kuleci, İstiklal Savaşı Gazisi olan dedesi Faik Kuleci'ye ait sakladığı marangozluk aletleri ve kişisel eşyaları, 'Dedemin Evi' adını verdiği müzede sergiliyor. Antika eşyaların da yer aldığı müzenin ilgi odağı olduğunu belirten Kuleci, "Geçmişimizi, geleceğimize taşımak için yola çıktık" dedi.

Ardeşen ilçesine bağlı Gündoğan köyünde, fizik öğretmeni Ali Kuleci, İstiklal Savaşı Gazisi dedesi Faik Kuleci'ye ait araç marangoz aletleri ve bazı kişisel eşyaların kaybolmaması için ortaya çıkardığı fikir, müzeye dönüştü. Ali Metin Kazancı Rize Lisesi'nde müdürlük görevi de yapan Kuleci, dedesinden kalma evi, restore ederek 'Dedemin Evi' adını verdiği müzeye dönüştürdü ve dedesine ait eşyaları burada sergilemeye başladı. Geçmişle gelecek arasında köprü olması amacıyla hayalini gerçekleştiren Kuleci, yaklaşık 15 yıllık çalışma sonucu biriktirdiği antika eşyaları, müzede sergiliyor. Herkese açık olan müze ev, ziyaretçilerini ağırlarken, Kuleci, yeni antikalar için de araştırmalarını sürdürüyor. Müzede, gazi Faik Kuleci'ye ait marangoz aletleri ve özel eşyalarının yanı sıra, yöre kültürünü anlatan ahşap ürünler, kenevir ipliği tezgahı, tüfekler, Çanakkale Savaşı'na ait tarihi kalıntılar, bakır kaplar gibi antikalar da yer alıyor.

'DEDEMİN EŞYALARI İLE YOLA ÇIKTIK'

Öğretmen Ali Kuleci, gazi dedesinin hatırasını yaşatmak ve eğitimci olarak köyünde bir farkındalık ortaya koymak için böyle bir çalışmanın içine girdiğini belirterek, "Dedemden kalan eşyalar, sevenlerimizden ve çevreden yapılan destekler ile kendi katkılarımızla güzel bir birikim yaptık. İlk başta dedeme ait olan marangoz aletlerini, kişisel eşyalarını bir araya toplayarak başladım. Onların kaybolmaması için böyle bir oluşumun içine girdik. Bu merakım arttı duyanlar bana kendi evlerindeki araç gereçlerle destek vermeye başladı. Hem araç gereç olarak hem de motivasyon olarak çok destekleri oldu. 'Dedemin Evi' biz bu işe girmeden önce atıl durumdaydı, kullanılacak halde değildi. Müze fikrimiz ile beraber önce bu evin onarımını gerçekleştirdik, girişte gelen misafirlerin oturabileceği bir salon yaptık, odalarında ise ürünleri sergiliyoruz. Bu ev tamamen müze fikrimizin hayata geçirilebilmesi için ayrıldı. Burada kimse kalmıyor, kendi evimiz hemen yan taraftaö dedi.

'15 YILDA 250'Yİ AŞKIN ÜRÜN TOPLADIK'

15 yıla yakın bir zamandır eşya topladığını anlatan Kuleci, "15 yıldır bu iş üzerine odaklandım, ürünler topluyorum. Saymadım ne kadar parça var ama 250 üzerinde olduğunu düşünüyorum. Buradaki en eski ürün dedeme ait olan bir hızar. Yaklaşık 140 yıllık bu hızarla zamanında bu ev yapılmış. Buradaki araç gereçlerin çoğunluğu da en az 100 yıllık zaten. Benim için burada en kıymetli ürünler dedeme ait olan, dedemin bizzat kullandığı eşyalar. Çünkü dedem benim için gerçekten çok kıymetli. Onun hatırasını yaşatabilmek için böyle bir çalışmanın içerisine girdim ona ait olan hiçbir ürünün kaybolmasını istemiyorum. Dedemin eşyalarına asla paha biçemem ve hiç kimseye de veremem. Dedemin benim için bu kadar önemli olmasının sebebi benim bu yerlere gelmemde maddi ve manevi büyük katkıları olmasıdırö diye konuştu.

'EŞİME DESTEK OLUYORUM'

Sınıf öğretmeni Taliye Kal Kuleci de, meslektaşı olan eşine destek olduğunu söyleyerek, "Eşimin bu fikrine her zaman destek oldum. İlk zamanlarda topladığı eşyaları eve getiriyordu, ben de bu eşyaların ayak altında kalmaması için dedemizin evini onararak orada toplanması için destek oldum. Evi onarıp sonrasında eşyaları buraya taşıyarak sergilenecek hale getirdik. Kültürel değerlerimizin kaybolmaması ve bu vesile ile gelecek nesillere geçmişimizde kullandığımız araç ve gereçlerin aktarılmasına katkı sağladığımız için çok mutluyuzö ifadelerinde bulundu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------------

-Dedemin evi müzesinin dışından detaylar

-müzenin içindeki eşyalar

-Ali Kuleci'nin eşyalarla ilgilenmesi

-Röportajlar

HABER KAMERA: Arzu ERBAŞ/RİZE-DHA

===============================

Engelliler derneğinde askerlik eğitimi

TOKAT'ın Zile ilçesinde, Engellilere Meslek Kazandırma ve Dayanışma Derneği, vatani görev özlemi çeken engelliler için haftanın belli günlerinde askerlik eğitimi veriyor. Dernek Başkanı Halil İçcan, "Askere gidemeyen kardeşlerimize o mutluluğu yaşatmaya çalışıyoruz" dedi.

Zile Engellilere Meslek Kazandırma ve Dayanışma Derneği tarafından yapılan uygulama ile haftanın belli günlerinde 8 engelliye askerlik eğitimi veriliyor. Dernekte yapılan uygulamada isteyenlere askeri kamuflaj da giydiriliyor. Askerlik yapamayan engellilerin bu yöndeki özlemlerini görünce bu çalışmaya başladıklarını belirten Zile Engellilere Meslek Kazandırma ve Dayanışma Derneği Başkanı Halil İçcan, "Burada olan özel kardeşlerimizle haftanın belirli günleri derneğimizde askerlik eğitimi yapıyoruz. Askere gidemeyen kardeşlerimize eğitim yaptırarak askerlik özlemlerini gideriyoruz. Hem de kendileri hem de biz mutlu oluyoruz. Asker kıyafetlerimizi giydiriyor, künyelerini yaptırıyoruz. Vatanımızın bölünmez bütünlüğü için özel kardeşlerimizle her zaman hazır durumdayız. Çocuklarımız dışarıda asker gördükleri zaman mutlu oluyor, 'Ben de askerim' diyorlardı. Biz de haftanın belli günleri bu şekilde eğitim yapmaya karar verdik. Herkes mutlu oldu" dedi.

Engelli İsmail Can Arslan'ın annesi Züleyha Arslan da, yapılan uygulamadan memnun olduklarını belirterek, "Evde kaldıklarında çok sıkılıyorlardı. Bence bu büyük bir başarı bizim için. Bu eğitimlerde de daha bir mutlu oluyorlar. En büyük asker bizim asker diyoruz. Duygulu ve sevinçliyiz" diye konuştu.

Eğitim alan engelliler ise uygulamadan memnun olduklarını belirterek dernek yönetimine teşekkür etti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

------------------

-Dernekten görüntüler

-Askerlik eğitimi verilmesi

-Engellilerin görüntüsü

-Oluşturulan künyeleri

-Dernek Başkanının konuşması

-Engelli annesinin konuşması

-Engellilerin sözleri

Haber-Kamera:  Yaşar Erkan İÇEN/ZİLE(Tokat),

=============================

Başsavcının melekleri dünya şampiyonluğuna hazırlanıyor

DÜNYADA milli sporcu olarak kayak müsabakalarına katılan tek otistik ikizler olmayı başaran 16 yaşındaki Muhsin Murat ve Aliye Zeynep Bingül kardeşler, kayağın yanı sıra yüzme, jimnastik ve bisiklet sporları ile yaşama sarılıyor. Son olarak 13 Ocak'ta Palandöken'de 6'ıncı kez Türkiye şampiyonu olan Bingül kardeşler, INAS'ın İtalya'da düzenleyeceği Dünya Kayak Şampiyonası'nda madalya kazanmak için antrenmanlarını ara vermeden sürdürüyor.

HAYATI DOLU DOLU YAŞIYORLAR

Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Ünal Bingül ve mühendis eşi Nesrin Kaya Bingül'ün ikiz çocukları Muhsin Murat ve Aliye Zeynep Bingül, doktorların "Okuyamaz, yazamaz, hatta evden dahi çıkamaz" demesine rağmen 3 yaşında jimnastikle, 6 yaşında da kayakla tanıştı. İkizler, alenin büyük fedakarlığının yanı sıra öğretmen ve özel eğitimcilerinin de desteğiyle, sporla hayata bağlandı. Özverili çabaları ile çevresindekilerin kendilerine yönelik "yapamaz, başaramaz" gibi ön yargılarını yıkarak başarıdan başarıya koştular. Günlük hayatları genelde eğitim ve antrenmanla geçen ikizler, spor ve katıldıkları etkinliklerle sosyalleşmeye çalışıyor.

GELECEK VADEDEN SPORCU SEÇİLDİLER

Dünyada milli sporcu olarak kayak müsabakalarına katılan tek otistik ikizler olmanın yanı sıra kendi yaş gruplarında Türkiye'nin de tek lisanslı otistik milli sporcuları olan ikizler, kayak ve jimnastik sporlarında şu ana kadar Türkiye'de toplam 6 birincilik elde etti. Şampiyonluklarının ardından INAS'ın Polonya'da düzenlediği Özel Sporcular Dünya Şampiyonası'nda en iyi gelecek vadeden özel sporcu ödülünü de alan ikizler, 15 Mart'ta İtalya'da yapılacak Dünya Özel Sporcular Yarışması için hazırlıklarını sürdürüyor.

HER GÜN 6 SAAT ÇALIŞIYORLAR

Erzurum Bisiklet Gençlik Spor Kulübü (BİKE) Başkanı Mustafa Kocaman, lisanlı kayak sporcuları olan Aliye Zeynep ile Muhsin Murat Bingül'ün Türkiye şampiyonluğunu kazanmalarına rağmen Palandöken'deki çalışmalarının aralıksız sürdüğünü söyledi. Günde yaklaşık 6 saat antrenman yaptıklarını vurgulayan Kocaman, "Denizden 3 bin 176 metre yükseklikteki Palandöken'in 2 bin 800 rakımında kayak antrenmanlarını sürdüren Bingül kardeşler, güçlerine güç katıyor. 15 Mart'ta İtalya'da düzenlenecek olan Dünya Şampiyonasına iddialı hazırlanıyoruz. Bu çocukların beşinci kez dünya şampiyonluğuna katılışı oluyor. Geçen yıl ki dünya şampiyonluğunda ikisi de gelecek vadeden sporcular unvanını aldı. Şampiyonada yaş ve kategori olmadığı için Bingül kardeşler normal hayatlarına devam edebilen kişilerle yarışıyor. Buna rağmen Zeynep 2016'da dünya dördüncüsü Murat'ta 2018'de dünya 6'ncısı oldu. Zeynep ayrıca bu yıl normal çocuklar arasında Erzurum'da yapılan il birinciliği yarışmasında il birincisi oldu. Kayseri'de 30 kişinin yarıştığı yarışmada ise 10'uncu oldu. Onlarla ne kadar gurur duysak azdır. Adeta imkansızı başarılıyorlar" diye konuştu.

'ONLAR RABBİMİN BİR ARMAĞANI'

Zeynep ve Murat Bingül'e otizm tanısı 2,5 yaşındayken konuldu. Bu tanıyla ailenin yaşamı tümden değişti. Gıda mühendisi anne Nesrin Bingül, çocuklarıyla daha fazla ilgilenebilmek için emekli oldu. Kendini çocuklarının eğitimine ve gelişimine adadı. Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı baba Ünal Bingül de eşine destek verdi. Anne ve babasının çabalarının karşılığını veren Zeynep ve Murat, dünya çapında dereceler alan kayakçılara dönüştü.

"Meleklerim" dediği otizmli ikizleri ile her zaman gurur duyduğunu söyleyen Başsavcısı Ünal Bingül, "Onlar Rabbimin bir armağanı. 16 yıldır otizmle büyük mücadele yürütüyoruz. Bu çocukların böyle kayak yapması hakikaten bir mucize. O nedenle yavrularımız dünyada tek otizmli kayakçılar. Amacımız Türkiye'yi dünyada en güzel şekilde temsil edip şampiyon olabilmek. Çok büyük emek sarf ediyoruz. Başta annesi olmak üzere hayatımızı çocuklarımıza yönlendirmiş durumdayız" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

-Özel sporcuların yarışmalarından detay

-Zeynep ve Murat Bingül'den detaylar

-Zeynep ve Murat Bingül'ün yarışmasıdan detay

-Yarış sonrası babası Ünal Bingül'ün çocuklarını tebrik etmesi

-Ünal Birgül ile röp

-İkizlerin Jimnastik antrenmanından detay

Haber: Turgay İPEK - Kamera: Zafer KUMRU / ERZURUM,

===============================

Kümbet Yaylası'nda kış güzelliği

GİRESUN'un Dereli ilçesine bağlı 1640 rakımlı Kümbet Yaylası, beyaza büründü. Çam ormanlarının çevrelediği yaylanın karla kaplı görüntüsü, ziyaretçilerini kendisine hayran bırakıyor.

Dört mevsim ziyaretçilerine, doğanın güzelliklerini sunan Karadeniz'in yaylaları, karla ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Bölgede etkili olan karla birlikte beyaza bürünen yaylalarda, seyri doyumsuz manzaralar ortaya çıkıyor. Giresun'un önemli turistik yerleri arasında yer alan Dereli ilçesine bağlı Kümbet Yaylası'nın beyaz örtüyle kaplı hali, hafta sonu tatilcileri ve turistlerin yanı sıra, doğa tutkunlarını da cezbediyor. Deniz seviyesinden 1640 metre yükseklikteki yaylada, çam ağaçlarının, karla kaplanması, kartpostallık görüntüler oluşturdu. Yayla, zengin bitki örtüsüyle, doğada huzur bulmak isteyenlerin de adresi oluyor. Araçlarına zincir takarak yaylaya ulaşan ziyaretçiler, vakit geçirdikleri muhteşem doğada sıkça fotoğraf çekilip, bu anları ise ölümsüzleştiriyor.

'DOĞAL GÜZELLİKLER GÖRÜLMEYE DEĞER'

Kümbet Yaylası'nı ziyaret eden Şerafettin Şahin, eşsiz doğanın insana huzur verdiğini söyleyerek, "Kışın, gezmeye, karın tadını çıkarmaya geliyoruz. Normalde buraya yağan kar, bu mevsimde bir buçuk metreyi bulurdu. Ama şimdi 20 santim bir kar var. O da çok güzel manzaralar ortaya çıkardı. Burada biraz vakit geçirip, fotoğraf çekeceğiz. Buranın doğal güzellikleri görülmeye değer. Karla kaplanmış çam ağaçları, bu muhteşem doğa insana huzur veriyor" dedi.

'DOYUMSUZ MANZARAYA SAHİP'

Yaylaya gelmek isteyenlerin araçlarına zincir takmaları gerektiğini belirten Ercan Duyar ise "Kar görmek ve karın tadını çıkarabilmek için yaylaya çıktık. Burası kendine hayran bırakan bir doğaya sahip. Çam ağaçlarının oluşturduğu ormanlar insana huzur veriyor. Bakmaya doyamıyor insan bu manzaraya. Doyumsuz manzaraya sahip. Kar yağınca da ayrı bir güzel oldu. Ama buraya gelmek isteyenler mutlaka zincir takmalı ve dikkatli olmalılar. Gidebildiğimiz yere kadar çıkıp ailemizle birlikte karın tadını çıkarmaya çalışıyoruz" diye konuştu.

'ŞEHİRLERİMİZE ARTIK KAR YAĞMIYOR'

Yaylada karın keyfini sürdüklerini dile getiren Şerife Özcan da, "Burası çok güzel. Şehirlerimize artık kar yağmıyor. Biz de karın tadını çıkarabilmek için yaylaya çıkmaya çalıştık. Ama aracımız, yollar buz olduğu için çıkamadı. Biz de çıkabildiğimiz yerden karın tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Kar çok güzel, buradaki manzara görülmeye değer" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

----------------

-Kümbet Yaylasından drone görüntüleri

-Yaylanın içinden görüntüler

-Doğa manzaraları

-Röportajlar

-Muhabir (Aleyna Keskin) anonsu

Haber-Kamera: Aleyna KESKİN-Selçuk BAŞAR GİRESUN

===============================

Uludağ'da sömestr yoğunluğu

KIŞ turizminin gözde mekanlarından Uludağ, sömestr tatilinin başlamasıyla birlikte doldu taştı. Yarıyıl tatilini fırsat bilen aileler, çocuklarıyla birlikte Uludağ'a akın etti.

2019-2020 eğitim yılında yurdun dört bir yanında öğrenciler karne sevinci yaşadı. Yarıyıl tatilinin başlangıcıyla birlikte Uludağ'da hareketlilik yaşandı. Sömestr tatilini değerlendirmek için farklı şehirlerden Uludağ'a gelen ve güneşli havanın da etkisiyle pisti dolduran vatandaşlar, kayak keyfini yaşayarak doyasıya eğlendi.

KAR KALINLIĞI 120 SANTİMETREYE ULAŞTI

Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nden alınan bilgiye göre, dağda en düşük hava sıcaklığı sıfırın altında 13, en yüksek hava sıcaklığı sıfırın altında 7 derece olarak ölçüldü. Oteller Bölgesi'ndeki kar kalınlığı ise 120 santimetreye ulaştı.

"HEM DÜŞÜYORUZ, HEM KAYIYORUZ"

Uludağ'a İstanbul'dan geldiklerini belirten üniversite öğrencisi Aslı Zorlu, "Biz buraya arkadaşlarımla tatile geldik. Hem düşüyoruz, hem kayıyoruz, hem eğleniyoruz. Ayrıca çok güzel bir tatil oluyor. Uludağ'ın da zaten bu mevsimi çok güzel" dedi.

"GÜZEL BİR ENERJİSİ VAR"

Yarıyıl tatilini arkadaşlarıyla birlikte Uludağ'da değerlendirdiklerini belirten üniversite öğrencisi Yağmur Akkaya ise, "Finallerimizi bitirdik, tatilimizi değerlendirelim dedik. Arkadaşlarımızla geldik. Çok kayamıyoruz düşe kalka ama keyifli çok güzel vakit geçiriyoruz. Çok kalabalık ama güzel bir enerjisi var. Hava da soğuk fazlasıyla sıkı giyinmeye çalıştık bu şekilde" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

-------------------------

-Uludağ son durum ile ilgili anons

-Pistlerden görüntüler

-Kayak yapanlardan görüntüler

-Röportajlar

-Genel detaylar

Haber: Huzeyfe ÖZDEMİR - Kamera: Mehmet İNAN/BURSA,

=============================

Darbe girişimi, gravür sanatçısının işlerini etkiledi

DÜZCE'de, yaklaşık 50 yıldır silahlar üzerine işleme yapan gravür sanatçısı Mehmet Karslıoğlu (61), 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan darbe girişimi sonrası kargo aracılığı ile silah yollamanın yasak olması nedeniyle işlerinin bitme noktasına geldiğini söyledi. Karslıoğlu işlerin düşmesi nedeniyle iş yerini müzeye çevirdi.

Silah tutkunlarının silahlarına güzel görüntü vermek için başvurduğu gravür işlemeciliği sanatı yok olma aşamasına geldi. 15 Temmuz 2016 yılında yaşanan hain darbe girişimi sonrası kargo aracılığı ile silah taşınamaması nedeniyle silah süsleme sanatçılarının da işleri bitme noktasına geldi. Düzce'de daha önce babasıyla birlikte gravür işlemeciliği yapan ve son 35 yıldır kendi iş yerinde bu sanatı yürütmeye çalışan Mehmet Karslıoğlu, işlerinin düşmesiyle iş yerinin bir kısmını eski silah ve bıçakları sergilediği müzeye çevirdi.

1985 yılında av tüfekleri üzerine krom kaplama yaptığı bir atölye kurduğunu söyleyen Mehmet Karslıoğlu, "Düzce'de faaliyet gösteren 45 tüfek atölyesinde üretilen tüfeklerin kaplamalarıyla işe başladım. 1990 yılında silah sektörü ile uğraşmam gerektiğini düşündüm. Daha sonra silah tamir ruhsatı aldım. O günlerden bugüne kadar silah süslemeciliği, gravür sanatı ile ilgileniyorum. Son 2-3 yıl içinde bu mesleğimiz kayboldu diyebiliriz. Hayat devam ediyor, iş geldikçe bizde devam ediyoruz. Ama tezgahlarımız boşaldı. Biz eskiden kargo şirketleri ile protokol yapmıştık. Türkiye'nin her yerinden kargo ile bize silah geliyordu. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kargo ile silah taşımacılığı yapılmayacağına dair tebligat gönderildi ve bizler de kabul ettik. O günden bugüne kadar bize kargo ile silah gelmiyor. Silahlarını yaptırmak isteyen kişiler kendileri getirmek zorunda kalıyorlar. Onun için de bu bize büyük zarar verdi. Bizle çalışan arkadaşlarımızın çoğunun işine son vermek zorunda kaldık. Ara sıra elimize iş geliyor. Geldikçe bunları yapıyoruz. Ama eskisi kadar çalışma şeklimiz yok" dedi.

İŞ YERİNİ MÜZEYE ÇEVİRDİ

Karslıoğlu, işlerinin düşmesi nedeniyle çok sayıda işleme tezgahını kapattığı için iş yerinin bir bölümünü silah ve bıçak müzesine dönüştürdüğünü belirterek, "Bu olduğumuz yer Kültür Bakanlığı'na kayıtlı şahsıma ait bir müzedir. Müzede eski tarihi tüfekler, tabancalar, kılıçlar, kamalar gibi birçok malzeme var. Bu eserlerin çoğunu eskiden ben biriktirdim. Gören bazı arkadaşlarım da benim elimde olan eseri de alabilirsin dediler. Burada 89 eser var" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :

--------------------------------

Mehmet Karslıoğlu ile röp

Silahlardan görüntü

Müzeden görüntü ve detaylar

Dosya adı dzcgravür

HABER-KAMERA: Tezcan SOLMAZ /DÜZCE,

=============================

Atık varilleri kullanarak deniz aracı yapıyor

KOCAELİ'nin Körfez ilçesinde oturan Recep Ertem (38), oğlunun internette görüp beğendiği deniz aracını atölyesinde üretiyor. Büyük bir bölümünü varil, demir gibi atık malzemeleri kullanarak yapan Recep Ertem, deniz aracını yaklaşık bir ay sonra suya indirmeyi planlıyor.

Körfez Barbaros Mahallesi'nde yaşayan müteahhit Recep Ertem, 14 yaşındaki oğlu Muhammet'in internetten görüp beğendiği deniz aracını kendi imkanlarıyla yapabilmek için 3 ay önce atölyesinde çalışmalara başladı. Tasarımını yaptığı arıcın büyük bir bölümünü müteahhitlik firmasında kullandığı varil, demir, boya gibi inşaat malzemelerinden geriye kalan atıkları kullanarak yapan Recep Ertem, deniz aracını yaklaşık 1 ay sonra suya indirmeyi planlıyor.

Hobi olarak başladığı bu yolda olumlu sonuçlar aldığı takdirde, üretim yapıp satmayı da hedefleyen Recep Ertem, "Oğlum Muhammet bana 'Baba bana denizde giden bisiklet yap' dedi, bende ona bisiklete yalnız başına bineceksin, biz en iyisi büyük bir şey yapalım hep beraber ailecek binelim dedim. Sandal fazla sallandığı için biz de böyle bir şey denedik. İnternetten videoları izleyerek araştırmaya başladım. Türkiye'de olmayan bir bot modeli gördük ve o modeli tasarlamaya başladık. İlk olarak kendimiz için yapıyoruz, eğer beğenilirse ve güzel olursa belki ileride üretip satmayı da düşünüyoruz. Bu amaçla başlamıştık yola ve projemizin sonuna geldik inşallah 1 ay sonra yüzdüreceğiz" dedi.

ATIK MALZEMELERİ KULLANIYOR

Tasarımındaki parçaların büyük bir bölümünün atık malzemelerden oluştuğunu, böylece maliyetinin piyasada bulunan teknelerin çok altında olduğunu ifade eden Recep Ertem, "Malzemelerin büyük kısmını atık malzemelerden topladık, altına koyduğumuz variller bizim kendi işimizde kullandığımız ham madde varilleri. Yani malzemelerin büyük bir kısmı zaten elimizde vardı, elimizde olmayanları da tedarik edip ekledik ve ortaya böyle bir sonuç çıktı. Son olarak bir motor alıp direksiyon tertibatıyla teknemizi tamamlamak istiyorum. Şu anda yaklaşık 10 kişiyi rahat bir şekilde taşıyabilecek bir kapasiteye sahip ona göre hesaplarını yaptık. 5 ton taşıyacak kapasitesi var, kendi ağırlığı da yaklaşık olarak 1 ton. Bitirince İzmit Körfezi'nde ailecek gezeceğiz" diye konuştu.

'SUYA ÇIKACAĞI GÜNÜ SABIRSIZLIKLA BEKLİYORUM'

Babasına yardımcı olan Muhammet Ertem, "İnternette gezerken suda giden bir araç gördüm sonra babamdan bana o araçtan yapmasını istedim. Babam da bana 'Ona ailecek binemeyiz daha büyük bir şey yapalım' dedi ve daha sonra bu tekneyi yapmaya başladık. Geminin suya çıkacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum. Okuldan geldiğim zaman çantamı hemen eve bırakıyorum ve atölyeye gelip babama yardım ediyorum. Ailecek ve arkadaşlarımla teknemize bineceğimiz o günü sabırsızlıkla bekliyorum" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:

-------------------------------

-Recep Ertem ve oğlunun atölyeden çalışırken görüntüsü

-Teknenin görüntüsü

-Recep Ertem ve oğlu Muhammet Ertem ile röportaj

-Detaylar

Haber-Kamera: Alişan KOYUNCU-Dinçer AKBİR-Nabi YAZICI /KÖRFEZ(Kocaeli),

================================================

Emekli polis memurunun fotoğraf sergisi

MERSİN'de emekli polis memuru Halil Öz, Yörükleri konu aldığı 'Doğanın Özgür İnsanları' temalı fotoğraf sergisi açtı.

Yenişehir Atatürk Kültür Merkezi'nde açılan ve 26 eserin yer aldığı sergiye ilgi yoğun oldu. 6'ncı kişisel fotoğraf sergisini açan Öz, 'Doğanın Özgür İnsanları' adını verdiği sergi ile konar-göçer Yörüklerin hayatını anlatmaya çalıştığını söyledi. Yörüklerin Türkiye'nin sigortası olduğunu dile getiren Öz, "6 yıldır konar- göçer Yörükleri ziyaret ediyorum. Bunlar dağlarda tamamen üretim yapan insanlar. Bu benim altıncı sergim. Konar göçer Yörüklerin hayatlarını gözler önüne sermeye çalışıyorum. Ben Yörüklerin Türkiye'nin sigortası olduğunu düşünüyorum. Dağlarda tamamen üretim yapan insanlar. Geçtiğimiz günlerde ilimizde bir ormanlık alan kesildi. Eğer bu Yörüklerimiz olsaydı ağaçlar kesinlikle kesilmezdi. Ormanda bir ateş tütse ilk haber veren bu Yörük kardeşlerimizdir. Bu şekilde kültürümüzü yaşatmaya devam ediyoruz" dedi.

Görüntü Dökümü

-------------------------------

-Sergilenen resimlerden görüntü

-Emekli polis memuru Halil Öz ile röp

Haber-Kamera: Soner AYDIN/MERSİN,

===============================

Tarsus'ta gençlerin tehlikeli yolculuğu

MERSİN'in Tarsus ilçesinde araçlara tutunarak ayaklarındaki patenlerle metrelerce ilerleyen gençler hayatlarını tehlikeye attı.

İlçenin farklı noktalarında 15 genç, patenlerle trafikte ilerleyen araçlardan tutunması dikkat çekti.  Gençlerin tehlikeli yolculuğu, cep telefonu kamerasıyla görüntülendi. Görüntülerde bir araca tutunarak ayaklarındaki patentlerle metrelerce ilerleyen gençler, görenleri de korkuttu.

Kazaya davetiye çıkartan gençler, canlarını hiçe sayarak, trafiği de tehlikeye atıyor.

Görüntü Dökümü

--------------------------

Patenci gençlerin araçlara tutunarak trafikte gidişleri

Haber: Okan ÇALIŞKAN - Kamera: TARSUS(Mersin),

=========================

Sınır köylerindeki kız çocukların kuaför sevinci

ŞIRNAK'ın Silopi ilçesinde Milli Eğitim Müdürlüğü'nce yürütülen proje kapsamında Irak sınırında bulunan Ortaköy'de kuaföre gidemeyen kız çocuklarına kuaförlük hizmeti sunuldu.

Silopi Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından uygulamaya konulan 'Kuaförüm köyümde' projesi kapsamında ilçeye bağlı köy okullarındaki kız çocuklarına kuaför hizmeti verilmeye başlandı. Proje kapsamında Irak sınırında bulunan Ortaköy'e gelen kadın kuaförler, kız çocuklarının saç bakımını yaptı. Kadın kuaförler, kız çocuklarının okudukları sınıflarda saç bakımlarını yaparken, ilk kez kuaförle tanışan çocukların heyecanlandıkları görüldü.

Projenin amacının kuaföre gidemeyen kız çocuklarına yönelik olduğunu anlatan kuaför Meryem Yanlıç, "Silopi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile bir proje başlattık. İlçemize bağlı 10 köy okulunda okuyan bütün kızlarımızın saç kesimini üstlendik. İlçeye gelemeyen bütçesi olmayan öğrencilerimizin saçlarını kestik ve bakımlarını yaptık. Saç bakımı yaptığımız kızlarımızın mutlu olduğunu gördük" dedi.

Kız öğrenciler ise uygulamadan duydukları memnuniyeti dile getirdi. Yapılan bakım sonrası saçlarının çok güzel olduğunu söyleyen Besna Nur Binici, "Kırıkları aldılar, bakım yaptılar. Saçlarıma yeni bir doğallık kattılar" diye konuştu.

Havin Emlik ise daha önce annesi tarafından saçının kesildiğini belirterek, "Kuaför ablalarımız Silopi'den buraya geldiler. Saçlarımız kestiler. Bazen annemiz yada ablamız saçımızı kesiyordu. Maddi durumda sıkıntılarımız oluyordu. Silopi'ye gidemiyorduk. Çok teşekkür ediyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

-----------

Saç bakımın yapıldığı sınıf

Sınıftaki öğrenciler

Öğrencilerin saç bakımlarının yapılması

Röportajlar

Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Mehmet Selim YALÇIN/SİLOPİ(Şırnak),


Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Güncel Haberler

İran Cumhurbaşkanı Reisi helikopter kazasında hayatını kaybetti! İşte son 24 saatte tüm yaşananlar

İran Cumhurbaşkanı Reisi helikopter kazasında hayatını kaybetti! İşte son 24 saatte tüm yaşananlar

Helikopterin enkazını bulan Akıncı, İran'da paniğe neden oldu: Füzelerimizin yeri ifşa oldu

Helikopterin enkazını bulan Akıncı, İran'da paniğe neden oldu: Füzelerimizin yeri ifşa oldu

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İran'daki helikopter kazası nedeniyle 1 günlük milli yas ilan ediyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan: İran'daki helikopter kazası nedeniyle 1 günlük milli yas ilan ediyoruz

Bakmadan Geçme

Astrolog şampiyonluk tahminleri 2024! Astrologlar Galatasaray mı Fenerbahçe mi şampiyon olacak diyor? Milli yasta bankalar açık mı? 21 Mayıs Konya'da elektrik kesintisi yaşanacak ilçeler! (GÜNCEL) MEDAŞ Konya elektrik kesintisi ne zaman bitecek? X çöktü mü, Twitter çöktü mü, sorun mu var, problem ne? 21 Mayıs Gaziantep elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Gaziantep'te elektrikler ne zaman gelecek? Gaziantep'te elektrik kesintisi! 21 Mayıs İstanbul elektrik kesintisi! ELEKTRİKLER NE ZAMAN GELECEK? İstanbul'da elektrik kesintisi! 21 Mayıs 2024 Antalya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Antalya'da elektrikler ne zaman gelecek? 21 Mayıs Manisa elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Manisa'da elektrik ne zaman gelecek? Manisa'da elektrik kesintisi! 21 Mayıs İzmir GEDİZ elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! İzmir'de elektrik ne zaman gelecek? İzmir'de elektrik kesintisi! 21 Mayıs Ankara elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Ankara'da elektrikler ne zaman gelecek? Ankara'da elektrik kesintisi! Süper Loto sonuçları açıklandı mı? 21 Mayıs Süper Loto kazanan numaralar neler? Süper Loto sonuçlarına ne zaman, nereden bakılır? 21 Mayıs Adana elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Adana'da elektrikler ne zaman gelecek? Adana'da planlı elektrik kesintileri! Son Depremler! Bugün İstanbul'da deprem mi oldu? 21 Mayıs AFAD ve Kandilli deprem listesi! 21 Mayıs Ankara'da, İzmir'de deprem mi oldu? Cüneyd öldü mü, intihar mı etti? Kızıl Goncalar Cüneyd diziden ayrıldı mı? 21 Mayıs 2024 Resmi Gazete ATAMA KARARLARI! Bugünün kararları neler? 21 Mayıs Resmi Gazete yayımlandı! 32266 sayılı Resmi Gazete atamalar listesi!
Erdoğan'dan İmamoğlu'na gönderme: Belediyelerin görevi gazetecileri şarap festivaline götürmek değil

Erdoğan'dan İmamoğlu'na gönderme: Belediyelerin görevi gazetecileri şarap festivaline götürmek değil

title