TÜM KATEGORİLER
Filistinli Yönetmenin Türkiye Hayali
"Şatilla'nın Çocukları"nın da aralarında olduğu çok sayıda etkileyici belgesele imza atan Filistinli yönetmen Mai Masri, "Filmlerin dünyada bir şeyleri değiştireceğini ve sosyal bir değişim yaratacağını sanmıyorum.
HİLAL UŞTUK - "Şatilla'nın Çocukları"nın da aralarında olduğu çok sayıda etkileyici belgesele imza atan Filistinli yönetmen Mai Masri, "Filmlerin dünyada bir şeyleri değiştireceğini ve sosyal bir değişim yaratacağını sanmıyorum. Yardım eder ama değiştiremez" dedi.
"3000 Gece" isimli filmiyle, BFI Londra Film Festivali'ne katılan başarılı yönetmen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk filmini 1982'de, Beyrut'un işgali sırasında çektiğini belirterek, "O, benim ilk belgeselimdi. Daha sonra zor koşullar, savaş ve işgal gibi hep insani konulara odaklanan çok sayıda belgesel çektim. Filistin'de mülteci kampında, intifada sırasında, işgal döneminde, memleketim Nablus ile Kudüs'te filmler çektim. Bütün bu hikayeler beni '3000 Gece'yi çekmeye yönlendirdi" diye konuştu.
Mai Masri, bugüne kadar çoğu kadınlar olmak üzere, çok sayıda sıradan insanın hikayesini dinlediğini ve bunların bazılarını ekrana yansıtabildiğini dile getirerek, "Söylenecek, çekilecek çok daha etkileyici hikayeler olduğunu da hep düşünmüşümdür" açıklamasında bulundu.
Yaşanmış bir olaydan beyaz perdeye aktardığı yeni filmini anlatan Masri, "3000 Gece, bu hikayeler içinde, hem yönetmen hem de Filistinli olarak beni çok etkiledi. Filistin ve Lübnan'da yaşıyorum. Bu nedenle sadece yönetmen değilim. Kişisel olarak da çok fazla şey yaşayıp gördüm" ifadelerini kullandı.
Yönetmen Masri, filmin, Filistinli bir kadının İsrail hapishanesinde yaşadıklarını ve orada çocuk sahibi olmasını ele aldığını belirterek, şu bilgileri verdi:
"Hikayeyi duyduğumda çok etkilendim. Çünkü bunu yaşayan kadın, nasıl çocuk sahibi olduğunu ve ne zorluklar yaşadığını anlattı. Diğer mahkumlarla, çocuğunu nasıl büyüttüğünü ve bütün mahkumların bu çocuğun annesi haline gelişini anlattı. Bütün bunlardan etkilenerek kurguyu yaptım."
Filmi, Ürdün'de bir hapishanede çektiğini söyleyen Masri, Filistinli oyuncuların yanı sıra kendi kızları Nur ve Hannah'ın mahkum rolünde filmde yer aldığını kaydetti.
"Bu büyük bir kavga"
Mai Masri, Filistinli bir yönetmen olarak film çekmenin kolay olmadığına dikkati çekerek, "Özellikle de Filistin gibi, savaşın ve işgalin olduğu bir yerde çekim yapmanın çok fazla zorlukları var. Lübnan'da da savaşın belli dönemlerinde filmler çektim. Bunun dışında kaynak bulmak gibi sorunlar da var" diye konuştu.
Filistin'e ilişkin insan hikayeleri de dahil her şeyin politik olduğunu belirten Masri, filmlerine çok fazla ilgi olduğunu belirterek, "Hikayeyi nasıl anlattığınıza bağlı bu. İnsani yandan anlatırsanız, çok güçlü olur" dedi.
Masri, İsrailli yönetmen ve yapımcılara göre, Filistinlilerin sesini duyurmasının daha zor olduğunu vurgulayarak, "Kendi hikayelerimizi, kendi kelimelerimizle anlatabilmek için, artık daha çok Filistin filmi ve belgeseli çekiliyor. Ancak, filme kaynak bulmak ve destek görmek konusunda, tabii ki her şey İsrailli yönetmenler için daha kolay. Filistinliler bu lükse sahip değil. Yani bu büyük bir kavga" ifadelerine yer verdi.
"Benim filmim dünyayı değiştirecek diyemem"
Yönetmen Masri, filmlerinin insanları etkilediğini, bazen de rahatsız ettiğine işaret ederek, "Bu da iyi çünkü bu, onların düşünmesini ve hatırlamasını sağlıyor. Filmler duygularla ilgilidir. Bazen acı verse ve zor olsa da insanların kalbine ve aklına dokunur. Filmlerin dünyada bir şeyleri değiştireceğini ve sosyal bir değişim yaratacağını sanmıyorum. Yardım eder ama değiştiremez. İnsanları etkileyecek ve kalplerine dokunacak bir bilinç oluştururlar. Bu nedenle film çekiyorum" diye konuştu.
Çektiği belgesel ve filmlerinin dünya çapında birçok ülkede izleyiciye ulaştığını ifade eden Masri, şunları kaydetti:
"Benim filmim dünyayı değiştirecek diyemem. İlk intifadayı yaşadım ve filme çektim. O bir şeyleri değiştirebilmişti. Çünkü genellikle gençlerin ve güçlü kadınların katıldığı, silahsız bir isyan, bir başkaldırı vardı. Küçük bir çocuğun, tankların ve silahlı askerlerin karşısında durarak sembol olduğu bir durum vardı ve bu, dünyanın algısını değiştirdi. İnsanların orayla bağ kurmasını ya da Filistinlilere insani yönden, daha tarafsız şekilde bakmasını sağladı."
Mai Masri o dönem yaşananların, Filistinlilerin yaşadığı baskı ve işgale karşı dünya kamuoyunun düşüncesini biraz değiştirdiğine ve farkındalık yarattığına inandığını ifade ederek, ancak koşulların giderek daha zorlaştığını söyledi.
"Filistinliler bu kavgada kendini çok yalnız hissediyor"
İsrail'in Filistinlilere yaptıklarına karşı, dünya devletlerinin duyarsız kaldığına dikkati çeken Masri, uluslararası politikacılar ve karar mekanizmaları tarafından, Filistin'in bağımsızlık hakkını destekleyecek hiçbir adım atılmadığını dile getirdi.
Ünlü yönetmen, İsrail'in işgale ve yerleşime devam ettiğini kaydederek, "Orada şu an yaşananlar, bir çeşit soykırım. Filistinliler bu kavgada kendini çok yalnız hissediyor. Bir yandan Filistinlilere kamuoyu desteği olsa da o bölgedeki durumu değiştirmeye yetecek bir şey henüz olmadı. Belki yeni bir isyan, üçüncü intifada olabilir. Sanıyorum insanlar bıktı. Bu şekilde devam etmek imkansız. Her şeylerini kaybettiklerinin farkındalar. Filistin'in özgürlüğü ve Filistin'i yeniden kurmak için ayağa kalkıyorlar."
"Filmimin BM'de gösterilmesini isterim"
Mai Masri, yeni filminin Birleşmiş Milletler'de (BM) gösterilmesini isteyip istemeyeceği yönündeki soruya ise "Elbette gösterilmesini isterim" yanıtını verdi.
BM'nin, Filistin-İsrail sorunu konusunda daha etkili olmasını umduğunu sözlerine ekleyen Masri, "BM tarafından, Filistin'i desteklemek, işgali sona erdirmek ve mültecilerin dönme hakkına destek vermek gibi konularda belki yüzlerce defa çözüm üretildiğini düşünebilirsiniz ama bu çözümlerin hiçbiri uygulanmadı" diye konuştu.
Yönetmen Masri, bölgede nasıl bir çözüm bulunursa bulunsun, Filistinlilerin özgür olması gerektiğini, çözüm bulunamazsa, tüm bölgede bir daha hiçbir şekilde istikrar olmayacağını dile getirdi.
"İstanbul'daki film festivallerine de katılmayı istiyorum"
"3000 Gece"nin katıldığı 3. festivalin BFI Londra Film Festivali olduğunu aktaran Masri, dünya prömiyerini Toronto'da yapan filmin, festivallerde müthiş bir ilgi gördüğünü söyledi.
Yönetmen Masri, filminin Türkler tarafından da izlenmesini istediğini belirterek, "İstanbul'daki film festivaline de katılmayı istiyorum. Henüz başvuru yapmadık ama Türkiye'deki en önemli film festivaline katılmayı umuyoruz. 3000 Gece'nin Türkiye'de de görülmesini ve geniş bir izleyici kitlesine ulaşmasını istiyorum" dedi.
Türkiye ve İstanbul'un çok güzel ve etkileyici olduğunu ifade eden Masri, "Öncelikle doğal bir güzelliğe sahip. Ülke çok güzel. Birbirinden farklı mimari, tarih ve kültürlerin bir arada olduğunu görüyor ve bunu hissedebiliyorsunuz. Müthiş" diye konuştu.
