Başbakan'dan Bahçeli'ye: İspatlamazsan Alçaksın, Adisin
Başbakan Erdoğan, MHP lideri Bahçeli'nin "Terör örgütünün başıyla aynı masada oturdu." sözlerine çok sinirlendi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bugünkü grup konuşmasına değinerek, "Bu sabah yaptığı konuşmasına bakıyorsunuz Bahçeli'nin, aman Yarabbi. Baştan aşağı, tamamıyla ağzından salyalar akıyor. MHP'yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir" dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, başörtüsünü yasaklayanların, on yıllar boyunca başörtüsünün Türkiye'yi böleceğini, parçalayacağını iddia ettiğini belirterek, "Ne oldu Türkiye bölündü mü, parçalandı mı? İşte biz serbest bıraktık. Hangi sorun çıktı? Dinlerle, kültürlerle, inançlarla ilgili yaptığımız her reformun öncesinde başta CHP ve MHP olmak üzere, muhalefet son derece karamsar, son derece karanlık tablolar çizdi. 'Şu dilde televizyon açarsanız, ülke bölünür, üniversitede bölüm açarsanız millet bölünür, klavyelere özgürlük getirirseniz Türkiye parçalanır.' Peki ne oldu? Hiç bir dedikleri çıkmadı. Korkuttukları gibi de olmadı, korkulan da olmadı. Ne oldu biliyor musunuz? CHP ve MHP'nin, onların egemen zihniyetlerinin bizden önceki 10 yıllar boyunca bu millete gereksiz yere zulmettikleri ortaya çıktı" diye konuştu.
CHP ve MHP'nin korkuları kendilerinin ürettiğini, ürettikleri korkularla milleti tehdit ettiklerini ve millete istedikleri gibi istikamet çizmeye çalıştıklarını belirten Erdoğan, "Aslında şu anda CHP'nin de MHP'nin de bu kadar hırçınlaşmasının altında işte bu yatıyor. CHP, on yıllar boyunca bölünme, parçalanma korkusuyla işi idare ettiler. Şimdi bu korku ortadan kalktıkça varlık zeminini kaybettiler. MHP on yıllar boyunca terör korkusuyla, şehitleri istismar ederek işi idare ettiler. Şimdi bu korku, kaygı ortadan kalkınca o da varlık zeminini kaybetti" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte bu sabah yaptığı konuşmasına bakıyorsunuz bu Bahçeli'nin, aman Yarabbi. Baştan aşağı, tamamıyla, - şu kürsüden ifade ediyorum - ağzından salyalar akıyor. Biz öyle konuşmayacağız. Tamamıyla bir müfteri edasıyla yaptığı konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16–17 yıldır o partinin başındasın, geldiğin yer ortada. Ben MHP'li kardeşlerime hep sesleniyorum: MHP'yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bu denli bir tehlikedir. Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar, şu bu filan falan. Kalkıp evladıma Hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum: 'Terör örgütünün başıyla aynı sofrada oturup oturmamaktan' bahsediyor. Meydanlarda defaatle söyledim. Ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin. Müfteri iddiasını ispatla mükelleftir. 3.5 yıl bu ülkede Başbakan Yardımcılığı yaptın ve takımın yargılandı. 'Efendim kurtuldu.' Niye kaçıp iktidardan? Sakarya depremlerinin, Düzce depremlerinin, Kocaeli depremlerinin altında kalan sensin, sen. Oraları ayağa kaldıramadınız, kaçıp gittiniz, biz geldik ve oraları ayağa kaldırdık.
Bu ülkede faiz lobisinin ihya edilmesinin tek sebebi sizsiniz. Şu anda da beraber yandaş olduğunuz CHP o da aynı işleri yaptı. Bu ülkede CHP'nin yavrusu DSP ile beraberdiniz. Görev zararı adı altında, bu ülkede sıkıntıların en önemli sebebi siz oldunuz. Ziraat ve Halkbankasını batırdınız, Vakıfbank'ı kapatılır hale getirdiniz. Nice bankalar zaten kapatıldı, gitti. Halbankası ile Ziraat biliyorsunuz birleştirildi, böyle bir noktaya getirildi. Biz Halkbankasına şahsiyetini kazandırdık, kişiliğini kazandırdık. Esnafıma yüzde 47 ile kredi verirken, öbür tarafta aynı şekilde Ziraat Bankası yüzde 59 ile kredi verirken, biz şimdi bunları adeta sıfırladık, 0.5 aralığına getirecek kadar indirdik. Bu halka, milleti zulmeden siz oldunuz, biz ise bu zulmü kaldıran olduk. İki de bir ayakkabı kutuları ile konuşup duranlara sesleniyorum: Ayakkabı kutularının içine milyarlarca ne Avro ne Dolar sığmaz, o ancak sizin kasalarınıza sığar. Neler yaptıklarınızın hepsi ortada, 3.5 senede kaçıp gittiniz. Daha fazla kalamadınız orada. Şu anda ben bugünkü konuşmasıyla alakalı da gerekli olan davalarımı yine açacağım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı'na 'köksüz' diyecek kadar köktenliği binasip olan bir kişi bunun hesabını verecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanına 'despot' diyen bir adam bunun hesabını verecektir. Eğer Türkiye'de böyle birileri aranıyorsa, aynaya baksınlar."
-"Milleti korkutmak için kullanılan tüm vasıtaları tek tek ortadan kaldırmaya devam edeceğiz"
Başbakan Erdoğan, buna benzer çalışmaları HDP'nin de yaptığını, silahlarla korkutarak siyaset yaptıklarını ifade ederek, "Çünkü arkalarında silahlı bir terör örgütü vardı. Silahların sustuğu bir ortamda, demokratik bir zeminde siyaset yapamıyor olmanın hırçınlığını taşıyorlar. Ellerindeki gulyabaniler birer birer gittiği için, artık kendileri gulyabani olmaya başladılar. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz bu ülkeyi, milleti korkutmak için kullanılan tüm vasıtaları inşallah tek tek ortadan kaldırmaya devam edeceğiz" dedi. Erdoğan, herkesin özgürce yaşadığı, inancının gereğini özgürce yerine getirdiği, yaşam tarzlarını özgürce muhafaza ettiği yeni Türkiye'nin inşaasını kararlılıkla sürdüreceklerini kaydetti.
Erdoğan, "Dik dur eğilme, Simav seninle" sloganı atılması üzerine, "Sağolun, varolun, biz de sizlerle beraberiz. Tabi biz lafla değil veya muhalefet gibi değil. Deprem anında anında Simav'da olduk. Yeni bir Van inşa ettik, yeni bir Bingöl inşa ettik. Hiçbir zaman durmadık" dedi.
Geçen pazar günü 160'dan fazla STK, dernek ve vakfın yöneticileri ile yaptığı toplantıda bir kez daha bu hissiyatı, özgürlük ortamını, oluşan memnuniyeti müşahede ettiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"AK Parti'nin 12 yılda tesis ettiği özgürlük, istikrar ve güven ortamının Türkiye'nin büyümesi ve güçlenmesi, hakkın ve hayrın çoğalması için kullanması yerine, kendi hırsı ve ikbali için kullananlar da oldu. Görünürde öğrenci yetiştiriyor, yoksul öğrencilerin elinden tutuyorlardı. Görünürde okul, yurt açıyor, yardımlaşma faaliyetinde bulunuyor. Ama öyle bir noktaya gelindi ki zalim ile batılın aynı olmadığını hem bizler gördük hem aziz milletimiz gördü. Milletimizin değerlerinin, şefkatinin, merhametinin, yardım etme hissiyatının görünenden çok farklı amaçla kullanıldığı acı bir şekilde ortaya çıktı. Yaklaşık 40 yıl boyunca cemaat maskesi altında, ince ince, son derece sinsi bir şekilde bir ihanet şebekesinin inşa edildiğini gördük. Bu şebeke öyle bir noktaya geldi ki, 'benden olmayanın faaliyet hakkı, söz hakkı, hatta yaşam hakkı dahi yoktur' demeye başladı. Hiçbir alanda başkalarının varlığına tahammül edemez hale geldiler. Doymak bilmeyen bir iştahla, tatmin edilemez bir hırsla, kendileri dışındaki her grubu, kesimi, kendileri gibi düşünmeyen herkesi son derece iğrenç metotlarla saf dışı bırakmaya başladılar. Kendilerine rakip olan herkesi, hatta bizzat yanlarındaki arkadaşlarını, telefonlarını dinleyerek, yatak odalarını gözetleyerek, şantaj atarak, iftira atarak saf dışı bırakma gayretine girdiler. Nerede varlarsa, nerede varlık gösteriyorlarsa, orada kendilerinden başka hiç kimseye tahammül edemediler.
Öyle bir noktaya öyle bir azgınlık seviyesine ulaştılar ki Türkiye'yi topyekün kontrol altında tutmak, Türkiye'nin istikametini tek başlarına belirlemek gibi bir şehvete kapıldılar. İşte orada da en büyük yanlışı yaptılar. Orada maskeleri düştü, gerçek yüzleri ortaya çıktı. Dertlerinin talebe yetiştirmek, yoksulların elinden tutmak, yardımlaşmak olmadığı, dertlerinin iktidar olduğu, güç olduğu, hırs ve ikbal olduğu orada ortaya çıktı. Başta emniyet ve yargı içine yerleştirdikleri maşaları aracılığıyla kendi faaliyet alanları dışında, hatta meşruluk çerçevesinin, helal dairesinin dışında teşebbüslere giriştiler. Bize farklı göründüler. Ama gizliden gizliye başka işlerin içine girdiler. Bunların bizim dönemimizde büyüdükleri, geliştikleri, güç kazandıkları iddiası tamamen asılsız bir iftiradır. 12 Eylül darbesine bakın, bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz, 28 Şubat darbesine bakın, bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz.
Sadece Türkiye'deki darbecilerden değil, uluslararası bazı çevrelerden, özellikle de istihbarat örgütlerinden bunların güç devşirdiklerini görürsünüz. Altını çizerek ifade ediyorum: Her işlerinde tedbir adı altında, işte o 40 yıllık gizlenme taktiklerini kullandılar. Takiyye var, yalan var, iftira var. 40 yıl boyunca da farklı çevreler tarafından gizlice beslendiler. Bu şebekenin yargı ve emniyet içindeki maşaları eliyle nasıl hukuk cinayetleri işlediklerini, geçmişte fark edebilmek kolay değildi. Evet, mağdurlardı, maruz kaldıkları zulmü biliyorlardı ama fakat ateş düştüğü yeri yakıyor, bizim de milletimin de gerçeklerden haberdar olmamız çok ustaca engelleniyordu. İşte böcek soruşturması... Bazıları soruyor, neden iki yıl beklediniz? Biz iki yıl beklemedik ama onlar maşaları yoluyla iki yıldır bu soruşturmanın üzerini örtüyor, bugün de hala üzerini örtmenin hayasızca, ahlaksızca mücadelesini veriyorlar. Biz bunun takipçisiyiz, bunu takip edeceğiz. Sırf kendileri gibi düşünmüyor diye, sırf deşifre ediyor diye, masum insanları dahi nasıl zindana attıkları bugünlerde tek tek ortaya çıkıyor. 'Darbeyle, darbe girişimleri ile mücadele ediliyor' görüntüsü altında, gerçek zanlıların yanında masum insanların da nasıl mahkum edildiği, bugün tek tek ortaya çıkıyor."