Haberler

Adalet Bakanı Sadullah Ergin: (2)

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "AB kendi taahhütlerine sahip çıkmaz ise, Türkiye'nin selameti açısından asgari standartları sağlayacak altyapıyı bizim inşa etmemiz gerekiyor" dedi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "AB kendi taahhütlerine sahip çıkmaz ise, Türkiye'nin selameti açısından asgari standartları sağlayacak altyapıyı bizim inşa etmemiz gerekiyor" dedi.

Resmi temaslarda bulunmak üzere Belçika'nın başkenti Brüksel'e gelen Adalet Bakanı Sadullah Ergin, düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu.

Bakan Ergin, Anayasa Mahkemeleri'ne yapılan bireysel başvurularda, AİHM'nin içtihatlarına paralel şekilde içtihatlar oluşturulması gerektiğini belirterek, "Gerek Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru yöntemi, gerekse AİHM'e yönelik başvurular, iç hukuk yöntemleri tükendikten sonra başvurulabilen yöntemlerdir. Dolayısıyla her iki mahkemeye de kesinleşmiş yargı kararları gelecektir. Bu açıdan yargıların tamamlanması aşaması bitmiş olacak. Bizim açımızdan yargılamalar orada bitiyor. Anayasa Mahkemesi'nin oluşturacağı içtihatlar, AİHM'nin içtihatlarına paralel olacaktır. Aksi halde AİHM, bireysel başvuru yolunu etkin bir iç hukuk yöntemi olarak kabul etmeyebilir.

Nitekim dünyada bu şekildeki ya da Avrupa'daki bu şekildeki uygulama örneklerinin bir kısmını, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi etkin bir iç hukuk yolu olarak görmemiştir ve o ülkeden tekrar doğrudan müracaatları kabul etmeye başlamıştır.

Bu tehlikeyi de gözeterek Anayasa Mahkemesi bireysel başvuruyu başlatmadan önce, uzmanlarını aldı, uzmanlarını Strazburg mahkemelerinde önemli ölçüde çalışmaya tabii tuttu, iki sene içerisinde AİHM'in içtihatları çerçevesinde geniş bir fikri altyapı oluşmasını sağladı. 2010'da referandumda geçti bu tasarı, kanunlaştı ve 2012'de uygulanmaya başlandı. Bu iki sene Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru için altyapı oluşturma süresiydi. Uzmanlarını eğitti, üyelerini iyi uygulama örneklerinin olduğu ülkelerde çalışma ziyaretlerine gönderdi ve kanaatimce Anayasa Mahkemesi çok ciddi bir altyapı hazırlığı yaptı.

Bu açıdan Anayasa Mahkemesi'nin vereceği kararların, Strazburg Mahkemesi'yle paralel olacağını düşünüyorum. O şekilde kararların çıkması halinde de Anayasa Mahkemesi'ndeki bireysel başvuru yolunun etkin bir iç hukuk yolu olduğuna dair AİHM bir karar verecektir. Ondan sonra da buradaki kararın üstüne Strazburg'a gitme imkanı olmayacaktır" dedi.

"DOKUNULMAZLIK TARTIŞMALARINA YENİ BİR BOYUT KATMAK İSTEMİYORUM"

Adalet Bakanı Ergin, dokunulmazlık konusunda şahsi fikirlerinin sorulması üzerine, bu konuyu kendisinin de Brüksel'den takip edebildiğini ve Türkiye'ye dönüşte tam bir bilgi aldıktan sonra detayları paylaşabileceğini söyleyerek, "Bu konuda çokça tartışmalar yapıldı ve basına zaten yansıdı. Ben bu anlamda bu tartışmalara yeni bir boyut katmak istemiyorum ancak Türkiye'den gelen son haberleri siz de izliyorsunuz. Bir tek partiye ait milletvekillerinin dokunulmazlığı ya da dokunulmazlık dosyalarının gündeme gelmesine dair bir gelişme yok sanki. Tüm partilerin dokunulmazlık dosyalarının incelemeye tabi tutulması yönünde bir takım gelişmelerden bahsediliyor. Doğrusu ben de sizler gibi buradan takip edebildim süreci. Ama Türkiye'ye dönüşte kaynağından bilgilendikten sonra detayları paylaşma imkanım olur. Onun için ihtiyatla yaklaştım" ifadelerini kullandı.

AB SÜRECİ

Ergin'in, "AB'nin Türkiye'yi eleştirme konusunda hukuki ve etik altyapısı yok" ifadesiyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Müzakereler durursa biz bunlara Ankara kriterleri der yolumuza devam ederiz" açıklamasıyla çelişip çelişmemesine yönelik soruyu cevaplayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "Bizim açımızdan AB önemli bir proje ve biz bu proje içerisinde Türkiye'nin ve milletimizin orta ve uzun vade selametini arzu ettiğimiz için varız. ve bu projenin bize katacağı katma değer olduğunu düşünüyoruz. O açıdan Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği Türkiye'ye negatif ayrımcılık anlamına gelecek bir takım uygulamalar yapıyor olabilir. Bunları kendileriyle paylaşıyoruz" dedi.

Ergin, şöyle devam etti:

"Tarama sonu raporlarının verilmemesinin hiçbir mantıki ve hukuki altyapısı olmadığını da ifade ediyoruz. 2006'da bitmiş tarama süreci 2012 yılında, hala tarama sonunda Türkiye'nin şu fasıllarda şunları yapması lazım diye bir yol haritası vermeyen Avrupa Komisyonu, niçin şunları yapmadın diye sorma hakkına sahip değildir diyoruz. Hukuken böyle bir imkanınız yok, etik olarak da böyle bir imkanınız yok. Bu, öğrencisine ödev vermeden niçin ödev yapmadın diyen öğretmenin tavrına benziyor ya da reçete yazmadan niçin bu ilaçları kullanmadın diyen doktorun tarzına benziyor. Türkiye'ye bunu yapmaya hakkınız yok.

Ama bunun yanında bu şekildeki bir muameleden dolayı, Türkiye, bu iddialarından vazgeçmez, vazgeçmemiştir, yoluna devam etmektedir. Bu tam aksine bizim tezlerimizi güçlendiren bir tutumdur. Biz, Avrupa Birliği istiyor diye bunları yapıyor değiliz. Bu talep edilenler, Türkiye'nin ve milletimizin yararınadır diye düşündüğümüz için bunların peşindeyiz.

Sayın Başbakanımız, 'AB bu konuda taahhüdüne uymaz ise, biz, Kopenhag siyasi kriterlerine Ankara kriterleri diyip yolumuza devam ederiz. Maastricht kriterlerini İstanbul kriterleri yapar yolumuza devam ederiz' demiştir. Doğrusu şuanda yaptığımız da bundan farklı bir şey değildir. Bizim amacımız en nihayetinde tam üyeliktir ama AB kendi taahhütlerine ve imzasına sahip çıkmaz ise Türkiye'nin selameti açısından bu asgari standartları sağlayacak altyapıyı bizim inşa etmemiz gerekiyor, onun için çalışıyoruz."

TUTUKLU GAZETECİLER - CPJ RAPORU

Tutuklu gazeteciler hakkında CPJ'nin yayınladığı raporu bir sirk aynasına benzeten Adalet Bakanı Ergin, raporun etraflıca konuşulan bir konu olduğunu ifade ederek, "CPJ'nin yapmış olduğu çalışmanın ne denli yanlış olduğunu, adeta bir sirk aynasına baktığımızı ifade ettim" dedi.

Ergin CPJ raporuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:

"CPJ raporu bir sirk aynasıdır. Şişmanı zayıf, zayıfı şişman, uzunu kısa, kısayı uzun yapan sirk aynalarına benziyor. Biz Türkiye'deki, CPJ'nin bahsetmiş olduğu hususla ilgili tespitlerimizi yaptık, tüm muhataplarımızla bunu paylaştık. Bu paylaştığımız bilgileri sizlerle de paylaşacağız, sizlere bunları yazılı olarak arkadaşlarımız takdim edecekler.

Biz, yargılaması devam edenlere ilişkin herhangi bir değerlendirme yapmadık ama yaklaşık 15'e yakın davası bitmiş temyiz mahkemesinden temyiz aşamasından da geçmiş hadiseleri ortaya koyarak, bunların gazetecilikle hiç ilgisi olmayan faaliyetlerden mahkum olduğunu anlattık. Adam öldürmekten, banka soymaktan, bombalama yapmaktan mahkum olmuş isimleri de gazeteci diye listeye koyup yaygara yapmak, tamamen bir sirk aynası tutmaktan farklı değildir.

Tutuklu gazeteciler meselesini küçümsemek için söylemiyorum bunları.

Ve sayının 76, 60, 40, 30 gibi rakamlar olması üzerinden bir değerlendirmeye de tabi tutmuyorum. Bir tek tutuklu gazeteci bile fazladır. Türkiye kendi standartlarını iyileştirme noktasında ciddi bir çalışma içerisindedir. Biz bir yandan bu çalışmaları yaparken, diğer yandan Türkiye'nin iyi niyetli gayretlerini zehirlemeye, sabote etmeye dönük bu tip çalışmaları, sirk aynası tutma faaliyetlerini doğrusu muhataplarımızla paylaştık. Onlara da bütün bunları çıplaklığıyla ortaya koyduk.

CPJ, Türk yargısını eleştirmektedir ama Türk yargısı bir yargılama yaparken iddia makamını dinlemiştir, savunmayı dinlemiştir, tanıkları dinlemiştir, bilirkişi raporlarına bakmıştır ve öyle bir karar vermiştir. İlaveten bir de temyiz aşamasından geçirmiştir. Ama CPJ sadece sanık avukatlarının beyanlarını alt alta koyarak bir belge yayınlamıştır buna da rapor demiştir. Sadece sanık avukatlarının beyanlarına dayalı olarak bir raporlama yapmıştır. Bu raporu hazırlayanlara şunu ifade ettim; siz Türk yargısını eleştiriyorsunuz ama Türk yargısı kadar bile adil davranmadınız. Çünkü mahkemeler tarafları dinleyerek bir hüküm kurdular, temyizden geçirdiler ama CPJ, tek taraflı beyanları alt alta koyarak rapor diye yayınladı. O açıdan bu çalışma yönteminize, metodunuza itirazımız var. Bunu bir belge olarak, bunu bir rapor olarak kabul etmiyoruz, reddediyoruz dedik.

Ancak bunun yanında Türkiye'de ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü noktasındaki eleştirileri, yapılması gereken değişiklikleri, değişimleri, iyileştirmeleri reddetmiyoruz. Bu konuda yapılması gereken çalışmalar olduğunu düşünüyoruz ve bu noktada adımlar da atıyoruz. Bu şekilde adım atan bir irade var iken bu iradeyi sabote etmenin doğru olmadığını anlattık."

"HİÇ KİMSE TÜRKİYE'NİN PROBLEMLERİNİ OLDUĞUNDAN FARKLI GÖSTERME GAYRETİNE GİRMESİN"

Türkiye'nin kendi sorunlarıyla yüzleşmeye hazır olduğunu, hiç kimsenin bu problemleri olduğundan farklı gösterme gayretinde olmaması gerektiğini ifade eden Adalet Bakanı Sadullah Ergin, "ETOK komite, Türkiye'deki gazetecilerin davasını takip eden, yargılama sürecini takip eden özel kurulmuş bir komite. Öğlen çalışma yemeğinde onlarla beraberdik ve bu konuları geniş bir şekilde paylaştık. Doğrusu onlar da bu tip bir takım hususlardan bizim aktarımlarımızdan istifade ettiklerini bize beyan etmişlerdir. Bu bilgileri onlarla da paylaşmışızdır.

Biz şunu çok net ifade ediyoruz; biz kendi sorunlarımızla yüzleşmeye hazırız. Bunun için gayret ediyoruz ama hiç kimse de bizim problemlerimizi olduğundan farklı gösterme gayretine girmesin. Türkiye kendi problemleriyle yüzleşen, bu problemleri aşmak için gayret sarf eden bir ülkedir. Bu problemleri olduğundan farklı göstermeye, sunmaya çalışanların dikkatini çektik ve bu konuda yanlış yöntemlerle yapılan raporlamalara dikkat etmelerini istedik ve biz kendi penceremizden çalışma sonuçlarımızı onlarla paylaşmış olduk" şeklinde konuştu.

HÜKÜMETİN İLERLEME RAPORUNA SERT TEPKİ GÖSTERMESİ

Adalet Bakanı Ergin, hükümetin, AB'nin İlerleme Raporu'na sert tepki göstermesinin sebebinin sorulması üzerine konunun gündeme gelmediğini ancak raporda Türkiye'nin hak etmediği beyanlar bulunduğunu ifade ederek, "Bu İlerleme Raporu'ndan, o rapordaki eleştirilerden istifade edeceğimiz boyutlar vardır. O boyutlardan istifade ederiz. Ama o raporda, bize göre Türkiye'deki sorunları farklı yansıtan ifadeler vardır, Türkiye'nin hak etmediği beyanlar vardır. O noktada da biz kendi eleştirilerimizi muhataplarımıza yöneltiriz. Neticede Avrupa Komisyonu, kendi gördüğü ya da kendisine aktarılan hususları raporuna yansıtmıştır. Biz de o raporda yanlış bulduğumuz, Türkiye'nin hak etmediği bir takım ifadeleri onlarla paylaşmışızdır" dedi.

DİZİ VE ÇİZGİ FİLM CEZALARI

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun bir kanalda yayınlanan 'The Simpsons' adlı çizgi film için verdiği para cezasının ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Muhteşem Yüzyıl" adlı diziye karşı olan çıkışının hatırlatılması üzerine bu konuları değerlendirdi.

Ergin, "Dizilerle ilgili olarak ya da yapılan bir takım yayıncılık faaliyetlerine ilişkin olarak değerlendirmeler, o ilgili kuruluşların yani burada RTÜK'ün yapmış olduğu bir tasarruftan bahsettiniz. Doğrusu bu tasarrufun gerekçesini görmüş değilim. Bütün bunlar yasal yetkileri içerisinde yapılmış bir çalışma mıdır değil midir bunların değerlendirilmesi lazım. Eğer RTÜK'ün kendi yetkisini aşan bir değerlendirmesi varsa, buna karşı da yasal yollar açıktır. İlgili yapımcılar, ilgili televizyon kanalları bu yasal yollara müracaat etmek suretiyle varsa bir yanlış uygulama bunları düzeltme, doğrultma haklarına sahiptirler. Türkiye bir hukuk devletidir. Bu yapı içerisinde yanlış uygulamalar olabilir. Varsa bir yanlış uygulama bunu doğrultacak mekanizmalar vardır" ifadelerinde bulundu.

OMBUDSMANLIK KONUSU

Bakan Ergin, ombudsmanlıkla ile ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine de şunları söyledi:

"Biz, ombudsmanlık kurumunu hayata geçirinceye kadar uzun ince bir yoldan geçtik. Bildiğiniz gibi daha önce yasası yapılmıştı ama önceki Cumhurbaşkanımız döneminde anayasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle veto edilmişti. Daha sonra 2010 anayasa değişikliğinde anayasal altyapısı inşa edildi, bu yıl içerisinde yasası yapıldı ve buna dayalı olarak da seçimleri yapıldı.

Türkiye'de maalesef siyaset zemininde olmaması gereken bir fikri münazara zemini var. Doğrusu buna meselelerimizi uygun platformlarda ve zeminlerde konuşamama sorunu diyebilirsiniz. Bu meselede de yeni seçilen kamu denetçisiyle ilgili olarak, yargıtayda görülen bir davada, genel kuruldaki bir davada, 23 ya da 24 hakimden bir tanesi olarak katılmış Sayın Ömeroğlu. Burada kullandığı oy çerçevesinde bir takım değerlendirmeler yapılıyor. Ben bu değerlendirmelerin içerisine girmek istemiyorum. Neticeten, yargıç sıfatıyla orada bir çalışma yapıyor ve 5. Daire'de çalışan bir üyedir Sayın Ömeroğlu. O dava ise farklı dairede görülüp oraya gelmiş bir davadır. Dolayısıyla kendi dairesinin ihtisas alanında olmayan bir dosya.

Netice itibariyle verilen karar tartışılabilir. Verilen kararın lehinde, aleyhinde değerlendirmelerde bulunulabilir. Ama sadece buna bakarak Sayın Ömeroğlu'nun iyi bir ombudsman olmayacağı şeklindeki değerlendirmelerin, ben biraz maksadı aşan bir değerlendirme olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki süreçte çalışmaları takip edelim. Bu çalışmaların neticesinde ortaya çıkacak performans üzerinden değerlendirmelerin bizi daha sağlıklı noktaya taşıyacağını düşünüyorum." - BRÜKSEL

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Dünya

Recep Tayyip Erdoğan Avrupa Birliği Brüksel Türkiye Dünya Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title