Haberler

ABD'li Türk Bilim Adamından İlginç Tespitler

Güncelleme:

ABD'li Türkiye kökenli bilim adamı Doç. Dr. Kadir Demir, Türkiye'nin Yükseköğretim Kurumlarının yapısı ve işlevselliği ile ilgili ilginç tespitlerde bulundu.

ABD'li Türkiye kökenli bilim adamı Doç. Dr. Kadir Demir'den ilginç tespitler.

Doç. Dr. Demir, Türkiye'nin yüksek profili bir bilim merkezi olabilmesi için ülkede çok geniş tabanlı bilimsel sahaların oluşturulmasını vurguladı.

ABD Georgia State Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan. Dr. Demir bu amaç doğrultusunda İstanbul ve Ankara gibi araştırma yoğunluğu fazla olan köklü üniversitelerden ilk etapta faydalanılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Demir ''Örnek olarak Hacettepe, ODTÜ ve Bilkent Üniversitelerini kapsayan sadece master ve doktora odaklı bir bilim üçgeni oluşturularak bünyesinde sosyal ve fen bilimleri alanlarında birçok araştırma merkezini kapsayan araştırma bilimleri oluşturulabilir (genetik mühendisliği araştırma merkezi, fen bilimleri araştırma merkezi gibi...). Bu üniversiteleri tek çatı altında toplayarak Türkiye'de yüksek profilli akademisyenlerin liderliğinde master ve doktora öğrencilerinin dünyanın dört bir tarafından istihdam edilerek araştırma yoğunluğu yüksek profilli bir merkez oluşturabilir. Böyle bir konsept kapsamında dışardan bilim insanlarını da Türkiye'ye çekebilecek bir potansiyel olmakla birlikte önemli bir sorun haline gelen beyin göçünün de önüne geçmiş oluruz'' dedi.

"TÜRKİYE'DE YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMLARININ SINIFLANDIRILMASI İHTİYAÇTIR"

ABD ile Türkiye arasındaki yükseköğretim farklılıklarından birinin de sınıflandırma farkı olduğunu dile getiren Doç. Dr. Demir, ABD'deki sayıları yaklaşık 4 bini bulan yüksek öğretim kurumlarının misyonlarına ve amaçlarına göre Carnegie sınıflandırılmasına göre kategorize edildiğini belirterek Carnegie'yi şöyle özetledi: '' Carnegie yüksek öğretim kurumlarının tanımlanması ve sınıflandırılması amacıyla ABD'de 1970'ten beri kullanılan bir çerçevedir. Bu sınıflandırma doğrultusunda akademisyenlerin ders ve araştırma yükleri de şekillenmektedir. Örnek olarak araştırma aktivitesi çok yüksek olan University of Michigan, Georgia State University, Harvard, Yale gibi üniversitelerde dış kaynaklı araştırmalar ön plana çıkmaktadır. Bu misyon akademisyenlerin ders araştırma yoğunluğunda belirleyici bir faktör olmaktadır. Bu sınıftaki bir üniversitede görev yapan öğretim üyelerinin ders yükü bir dönemde haftada ortalama 6 saate denk gelen 2 dersi kapsamaktadır. Öğretim üyelerinin maaş karşılığı olan diğer zamanlarının çoğunluğunu araştırmaya adanması beklenmektedir. Fakat, misyonu lisans öğrencisi yetiştirmek de olan yüksek eğitim kurumlarında bir akademisyenin ders öğrenme ve öğretmeye odaklanması beklenmektedir. Bu nedenle ders yükü de artmaktadır. Bu sınıflandırmada yer alan üniversitelerde görev alan akademisyenler haftada 4-5 ders vermektedir. ABD'yi birçok bilimsel anlamda rol model kabul eden Türkiye ise böyle bir sınıflandırmaya gitmede çok geri kalmıştır.'' Böyle bir sınıflandırmanın Türkiye için acil bir ihtiyaç olduğunun altını çizen Doç. Dr. Demir, Türkiye'deki bütün üniversitelerin aynı kategoride değerlendirmesine de karşı çıkarak ''Türkiye'de üniversiteler misyon sorunu yaşıyor. Şırnak, Mardin, Artvin, Çorum... gibi üniversitelerin ve hatta yüksek lisans programları olmayan bazı üniversitelerdeki araştırma ve ders yükünün ODTÜ, İTÜ, Boğaziçi gibi üniversitelerle eşit görülmektedir. Özellikle bu durum doçentlik ve Profesörlük unvanlarının elde edilmesinde büyük bir adaletsizliğe neden olmaktadır. ODTÜ gibi araştırma yoğunluklu üniversiteler bilimsel çalışma yapmaya daha elverişli durumdalar; çünkü master ve doktora programları olmakla birlikte araştırma yapmak için gerekli kaynak ve insan gücüne sahipler. Oysa ki yeni kurulan üniversitelerde bu mümkün olmamakla beraber bu üniversitelere farklı misyonlar yüklenmiştir. Genel anlamda akademisyenler Türkiye'de ağır ders yükü altında ezilmekte, bundan dolayı bilimsel çalışmalar için gerekli olan yeterli zaman mevcut değildir'' diye konuştu.

"TÜRKİYE'NİN BİLİMSEL LİDERLİĞİ İÇİN REFORMA İHTİYACI VAR"

Bir an önce yüksek öğretim kurumlarının YÖK önderliğinde amaç ve misyonlarına göre sınıflandırılmasının çağımızda gerekli olduğuna işaret eden Doç. Dr. Demir konuşmasını şöyle sonlandırdı:''Türkiye'nin teknolojik ve bilimsel anlamda uluslararası alanda lider konumuna gelmesi ve bu alanda yol alabilmesi için bu reformun bir an önce yapılması gerekmektedir. Aksi halde üniversitelerde harcanan eforların etki alanları dar olacaktır. Buna ek olarak araştırmacı olarak yetiştirilen akademisyenler bu misyondan uzak bir şekilde çok yoğun ders yükü altında ezilmektedir, ayrıca ders yoğunluğu bilimsel verimliliği düşürmektedir. Bilginin en büyük hazine ve güç olduğu bu çağda

bilimsel anlamda üretkenliği az olan bir ülke maalesef geri kalmaya mahkumdur. Elma ile armudun birbirinden ayrılma zamanı gelmiştir. Türkiye'de yükseköğretim kurumlarının bir an önce reforma ihtiyacı vardır.''

Kaynak: Temsilci / Yerel

İstanbul Türkiye Yerel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title