Haberler

Namık Kemal kimdir? Namık Kemal şiirleri nelerdir? Doğum günü ne zaman? Namık Kemal eserleri ve tüm şiirleri!

Güncelleme:

Namık Kemal'in doğum günü bugün 21 Aralık'tır. Vatan şairi Namık Kemal'i saygı ve rahmetle anıyoruz. Peki Namık Kemal kimdir, nereli, hangi dönem şairleri arasında bulunur? Namık Kemal'in en güzel şiirleri nelerdir? Namık Kemal'in eserleri nelerdir? Namık Kemal şiirleri ve kitapları!

MEB 100 Türk Edebiyatçı arasında yer alan Namık Kemal'in şiirleri ve eserleri çok merak ediliyor. Peki Namık Kemal kimdir, şiirleri nelerdir? Namık Kemal'in doğum günü ve vefat günü ne zamandır? Namık Kemal hakkındaki bilgilere haberimizden ulaşabilirsiniz.

NAMIK KEMAL KİMDİR?

Namık Kemal (d. 21 Aralık 1840, Tekirdağ - ö. 2 Aralık 1888, Sakız Adası), Türk milliyetçiliğine ilham kaynağı olmuş, Genç Osmanlı hareketi mensubu yazar, gazeteci, devlet adamı ve şair.

Yurtseverlik, hürriyet, millet kavramlarına bağlı bir Tanzimat Devri aydınıdır. Bu kavramları Türk fikir hayatına ve edebiyatına sokan kişi kabul edilir. Heyecanlı, kavgacı kişiliği, akıcı, parlak üslubu nedeniyle devrinin diğer yazarlarından daha fazla tanındı. "Vatan Şairi" ve "Hürriyet Şairi" olarak anılan Namık Kemal, şiirin yanı sıra tenkit, biyografi, tiyatro, roman, tarih ve makale türlerinde eserler verdi. Özellikle Türk edebiyatının ilk edebi romanı olan İntibah ve batılı anlamda Türk edebiyatının sahnelenen ilk tiyatro eseri olan Vatan yahut Silistre eserleriyle ünlüdür. Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü eserleri ve fikirleriyle etkiledi.

NAMIK KEMAL YAŞAM ÖYKÜSÜ

21 Aralık 1840 tarihinde Tekirdağ'da dünyaya geldi. Babası Yenişehirli Mustafa Asım Bey, annesi bir Arnavut olan Fatma Zehra Hanım'dır.

Tekirdağ'daki evlerinin civarında bulunan tekkenin şeyhi Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi kendisine "Mehmet Kemal" adını verdi. Çocukluğu annesinin babası Abdülatif Paşa'nın yanında geçti. Abdülatif Paşa, Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağında vali yardımcısı idi; Afyonkarahisar sancağına tayin edildiğinde ailece Afyon'a taşındılar. 1848 yılında annesi Fatma Zehra Hanım'ı Afyon'da kaybetti. Mehmet Kemal, yaşamını dedesinin yanında sürdürdü.

Abdülatif Paşa'nın değişik kentlerde görev yapması nedeniyle düzenli bir eğitime devam edemedi. Özel dersler aldı ve kendi kendini yetiştirmeye çalıştı. Arapça ve Farsça öğrendi. Dedesi Afyon'daki vali yardımcılığı görevinin ardından ailesiyle İstanbul'a gelmişti. Orada, 3 ay Bayezid Rüştiyesine ve ardından 9 ay Valide Mektebi'ne devam etme fırsatı buldu.

NAMIK KEMAL SANATÇI ÖZELLİKLERİ

Tanzimat döneminin en önemli düşünce, sanat ve siyaset adamlarından birisidir. "Toplum için sanat" anlayışını benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır. Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır. Divan edebiyatının süslü-sanatlı düz yazısı yerine, belli bir düşünceyi iletmeyi amaçlayan yeni bir düzyazıyı kullanmıştır. Eserlerinde noktalama işaretlerini kullanmıştır. Gençliğinde Divan Edebiyatı tarzında şiirler yazmış, Avrupa'ya gittikten sonra yeni edebiyatı benimsemiş ve o yolda yapıtlar vermiştir. Namık Kemal, Fransız edebiyatını örnek almış, romantizmin etkisinde kalmıştır. Şiirleri biçim bakımından eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işlemiştir. Ayrıca şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yaratmıştır.

Celaleddin Harzemşah adlı tiyatrosunda Tiyatro ile ilgili düşüncelerini açıklamış, tiyatroyu "eğlencelerin en faydalısı" olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı yapıtlar vermiştir. Tiyatrolarının hepsi dram türündedir.

NAMIK KEMAL ŞİİRLERİ

MURABBA ŞİİRİ

Sıdk ile terk edelim her emeli her hevesi,

Kıralım hâil ise azmimize ten kafesi;

İnledikçe eleminden vatanın her nefesi,

Gelin imdada diyor, bak budur Allah sesi!

Bize gayret yakışır merhamet Allah'ındır;

Hükm-i âtî ne fakîrin ne şehinşâhındır;

Dinle feryadını kim terceme-i âhındır

İnledikçe bak ne diyor vatanın her nefesi...

Mahv eder kendini bülbül bile hürriyet içün;

Çekilir mi bu belâ âlem-i pür mihnet içün?

Dîn içün, devlet içün, can çekişen millet içün,

Azme hâil mi olurmuş bu çürük ten kafesi?

Memleket bitti, yine bitmedi hâlâ sen, ben,

Bize bu hâl ile bizden büyük olmaz düşmen;

Dest-i a'dâdayız Allah içün ey ehl-i vatan;

Yetişir terk edelim gayrı hevâ vü hevesi! ...

BEYİTLER

Sana senden gelir bir işte 'dâd' lâzımsa

Zaferden ümidin kes gayriden imdad lâzımsa.

Yüksel ki yerin bu yer değildir;

Dünyaya gelmek hüner değildir.

Bize gayret yaraşır, merhamet Allah'ındır.

Hükmü ati ne fakirin, ne de şeyhin şahındır

HÜRRİYET KASİDESİ

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten

Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten

Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetten

Mürüvvet-mend olan mazluma el çekmez iânetten

Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma

Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten

Vücûdun kim hamir-i mâyesi hâk-i vatandandır

Ne gâm râh-ı vatanda hak olursa cevr ü mihnetten.

Muini zâlimin dünyada erbâb-ı denaettir

Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten

Hemen bir feyz-i bâkî terk eder bir zevk-i fânîye

Hayatın kadrini âli bilenler, hüsn-i şöhretten.

Nedendir halkta tul-i hayata bunca rağbetler

Nedir insana bilmem menfaat hıfz-ı emanetten.

Cihanda kendini her ferdden alçak görür ol kim

Utanmaz kendi nefsinden de ar eyler melametten

Felekten intikam almak, demektir ehl-i idrâke

Edip tezyid-i gayret müstefid olmak nedâmetten

Durup ahkâm-ı nusret ittihâd-ı kalb-i millette

Çıkar âsâr-ı rahmet, ihtilaf-ı rey-i ümmetten

Eder tedvîr-i âlem bir mekînin kuvve-i azmi

Cihân titrer sebât-ı pây-ı erbâb-ı metânetten

Kaza her feyzini her lutfunu bir vakt için saklar

Fütur etme sakın milletteki za'f u betaetten

Değildir şîr-i der-zencire töhmet acz-i akdamı

Felekte baht utansın bi-nasib- erbab-ı himmetten

Ziya dûr ise evc-i rif'atinden iztırâridir

hicâb etsin tabiat yerde kalmış kabiliyetten

Biz ol nesl-i kerîm-i dûde-i Osmaniyânız kim

Muhammerdir serâpâ mâyemiz hûn-ı hamiyetten

Biz ol âl-i himem erbâb-ı cidd ü içtihâdız kim

Cihangirâne bir devlet çıkardık bir aşiretten

Biz ol ulvi-nihâdânız ki meydân-ı hamiyette

Bize hâk-i mezar ehven gelir hâk-i mezelletten

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet

Kaçar mı merd olan bir can için meydân-ı gayretten

Kemend-i can-güdâz-ı ejder-i kahr olsa cellâdın

Müreccahtır yine bin kerre zencîr-i esâretten

Felek her türlü esbâb-ı cefasın toplasın gelsin

Dönersem kahbeyim millet yolunda bir azîmetten

Anılsın mesleğimde çektiğim cevr ü meşakkatler

Ki ednâ zevki âlâdır vezâretten sadâretten

Vatan bir bî-vefâ nâzende-i tannâza dönmüş kim

Ayırmaz sâdıkân-ı aşkını âlâm-ı gurbetten

Müberrâyım recâ vü havfden indimde âlidir

Vazifem menfaatten hakkım agrâz-ı hükümetten

Civânmerdân-ı milletle hazer gavgâdan ey bidâd

Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-i hamiyetten

Ne mümkün zulm ile bidâd ile imhâ-yı hürriyet

Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten

Gönülde cevher-i elmâsa benzer cevher-i gayret

Ezilmez şiddet-i tazyikten te'sir-i sıkletten

Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet

Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Senindir şimdi cezb-i kalbe kudret setr-i hüsn etme

Cemâlin ta ebed dûr olmasın enzâr-ı ümmetten

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl

Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

Senindir devr-i devlet hükmünü dünyaya infâz et

Hüdâ ikbâlini hıfzeylesin hür türlü âfetten

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar

Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletten

Hürriyet Kasidesi'nin Açıklaması:

çağın değer yargılarını doğruluktan ve samimiyetten sapmış görerek

kendi arzumuz ve saygınlığımız ile devlet kapısından ayrıldık.

kendini insan bilenler halka hizmet etmekten usanmaz,

mürüvvet sahibi olanlar zavallılara yardım etmekten kaçınmaz.

eğer millet, hor görülmüşse onun şanına bir eksiklik geleceğini sanma;

yere düşmekle cevher, değerinden özünden birşey kaybetmez.

vücudun mayası, vatan toprağıdır;

bu vücut, acı ve sıkıntı içinde vatan yolunda toprak olursa, en küçük bir üzüntü duyulmaz.

dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir;

insafsız avcıya hizmetten zevk alan ancak köpektir.

hayatın değerini şöhretin güzelliğinden üstün tutanlar ile

geçici zevklere ebedî feyiz tercih edilir.

insanlarda hayatın uzamasına bunca düşkünlük nedendir;

insan emaneti koruyacağı yerde ondan niçin menfaat bekler?

kişi dünyada herkesten kendini alçak görür, ayıplanmaktan kaçınır,

fakat kendi nefsinden utanmaz.

akıllı ve bilinçli olanların, yaptıklarından pişman olup çalışmalarını artırması ve bunlardan ders alması, felekten intikam almak demektir.

başarının, üstünlüğün değeri, milletin gönül birliğinde durur;

koruma ve kollama eserleri ise ümmetin düşüncesinin çarpışması ile çıkar.

iktidar sahibi bir kişinin azim gücü, dünyanın bir düzene girmesini sağlar;

metanet sahibi kişilerin ayaklarını sağlam basması ile cihan titrer.

kader, her feyzini, her lütfunu bir zaman için saklar;

milletteki gevşeklikten, zayıflıktan sakın korkma!

zincire vurulmuş aslana ayaklarının güçsüzlüğü töhmet değildir;

bu dünyada nasipsiz himmet sahiplerinden talih utansın.

ışık yüksekliğin doruğundan uzaksa çaresizliktendir;

tabiat yerde sürünen kabiliyetten utansın.

biz o osmanlılar boyunun ulu soyundanız;

mayamız, bütünüyle şehadet kanıyla karılmıştır.

biz o yüce hamiyetli, çalışkan ve güçlü kişileriz ki

bir küçük aşiretten dünyaya hükmeden bir devlet meydana getirdik.

biz o yüce yaratılışlı milletiz ki

hamiyet meydanında ayaklar altında toprak olmaktan bize ölüm daha iyi gelir.

hürriyet mücadelesi korkulu ateş olsa ne dert,

yiğit olan bir insan gayret meydanından kaçar mı?

cellâdın can yakan kemendi acımasız bir ejder bile olsa,

yine bin defa esaret zincirinden daha iyidir.

felek her türlü eziyet yollarını toplasın gelsin,

millet yolunda hizmetten dönersem kahpeyim.

bu yolda çektiğim acılar, sıkıntılar anılsın;

bunun en basit zevki bile vezirlikten, sadrazamlıktan daha iyidir, yücedir.

vatan, bir vefasız alaycı sevgiliye dönmüş,

aşkına bağlı olanları gurbet acılarından ayırmıyor.

korkudan, yalvarma yakarmadan uzağım;

benim yanımda görevim menfaatimden, hakkım hükûmetin kötü niyetlerinden daha üstündür.

ey adaletsiz, milletin yiğitleriyle mücadeleden sakın;

senin zulmünün kılıcı hamiyet kanının ateşi karşısında erir.

zulüm ile, işkence ile hürriyeti ortadan kaldırmak ne mümkün;

eğer kendinde bir güç görüyorsan insanoğlundan idraki kaldırmaya çalış.

gönülde çalışma gevheri, elmas cevherine benzer;

ağırlığın tesirinden, baskının şiddetinden ezilmez.

ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyüleyici imişsin.

gerçi esaretten kurtulduk derken senin aşkının esiri olduk.

şimdi kalbi fethedecek güç sendedir, güzelliğini gizleme;

güzelliğin, milletin nazarlarından ebediyete kadar uzak kalmasın.

ey geleceğin umudu, sen ne can dostuymuşsun;

dünyayı bütün üzüntü ve sıkıntılarından kurtaran sensin.

hükmetme çağı senindir, hükmünü dünyaya geçir;

allah yüceliğini her türlü belâlardan korusun.

ey yaralı kükreyen aslan, senin gezdiğin güzel sahralar zulmün köpeklerine kaldı,

artık gaflet uykusundan uyan!

YOKTUR ŞİİRİ

Gül ruhluların misali yoktur.

Hurşidin o rengi âli yoktur.

Ağyar ile ülfet etmek ister

Ben ölmeden ihtimali yoktur.

Cevretme değil fedayı aşka,

Öldürse dahi vebali yoktur.

Allah'adır istinadım ancak

Nevi beşerin kemali yoktur.

VAVEYLA

Nefta 1

Feminin rengi aksedip tenine

Yeni açmış güle misal olmuş

İn'itafiyle bak! ne al olmuş!

Serv-i simin safalı gerdenine

Bu letafetle ol nihal-i revan

Giriyor göz yumunca rü'yama

Benziyor aynı, kendi hülyama

Bu tasavvur dokundu sevdama

Ah böyle gezer mi hiç canan?

Gül değil arkasında kanlı kefen

Sen misin sen misin ey garib vatan!

Nefta 2

Bu güzellikte hiç bu çağında

Yakışır mıydı boynuna o kefen?

Cisminin her mesamı yare iken

Tuttun evladını kucağında

Sen gider isen bizi kalır sanma

Şühedan oldu mevt ile handan

Sağ kalanlar durur mu hiç giryan?

Tende yaştan ziyadedir al kan

Söyleyen söylesin sen aldanma!

Sen gidersen bütün helak oluruz

Koynuna can atar da hak oluruz

Nefta 3

Git vatan! Kabe'de siyaha bürün

Bir kolun Ravza-i Nebi'ye uzat

Birini Kerbela'da Meşhed'e at

Kainatta o hey'etinle görün!

Bu temaşaya Hak da aşık olur

Göze bir alem eyliyor izhar

Ki cihanda büyük letafeti var

O letafet olunsa ger inkar

Mezhebimce demek muvafık olur

Aç vatan göğsünü İlah'ına aç!

Şühedanı çıkar da ortaya saç!

Nefta 4

De ki Yâ Râb bu Hüseyn'indir

Şu mubârek Habîb-i zî-şânın

Şu kefensiz yatan şehîdânın

Kimi Bedr-in kimi Hüneyn'indir

Tazelensin mi kanlı yâreleri?

Mey dökülsün mü kabr-i eshâba?

Yakışır mı sanem bu mihrâba?

Haç mı konsun bedel şu mîzâba?

Dininin kalmasın mı bir eseri?

Adem evlâdı bir takım cânî

Senden alsın mı sâr-ı şeytânî?

VAVEYLA:çığlık

FEM: ağız

İN'İTAF: yönelme,(bu şiirde: yansıma)

SEVR-İ SİMİN: gümüşten selvi

NİAL-İ REVAN: yürüyen fidan

MESAM: ter delikleri,gözenek

ŞÜHEDA: şehitler

HAK OLMAK: toprak olmak,ölmek

MEVT: ölüm

HANDAN: sevinçli,şen

GİRYAN: ağlayan

RAVZA-İ NEBİ: Peygamberin mezarı

MEŞHED: bir şehidin öldüğü yer (bu şiirde: Hazreti Hüseyin'in öldüğü yer)

HEYET: olduğu gibi

GER: eğer

HABİB-İ ZİŞAN: ünlü büyük sevgili,Hazreti Muhammet

ŞEHİDAN: şehitler

BEDR,HÜNEYN: Peygamberimizin müşriklere karşı iki savaşı

ESHAB: Peygamberimizi görenler,O'nun zamanında yaşayanlar

SANEM: put

MİZAB: oluk,su yolu

SAR-İ ŞEYTANİ: şeytanın öcü

HIRRANAME

Kedimin her gece böbrekle dolardı sepeti

Yok idi Ni'metinin râhatının hiç adedi

Çeşmi şehlâ nigehi fârik iken nik ü bedi

Sardı etrafını bin dürlü adular

Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi

Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Keyfi gelse bıyığın oynatarak mırlar iken

Kızdırırsan yüzüne atlayarak hırlar iken

Kuyruğu geçse ele dırlanarak hırlar iken

Sofrada her kedinin def'ini hazırlar iken

Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi

Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Keseyi kapsa dökerdi yere hep pâreleri

Ciğere işler idi tırnağının yâreleri

Koşturur oynar idi kukla gibi fareleri

Deliğe sokmaz idi bir gün o âvâreleri

Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi

Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Ürperir tüyleri bir kerre deyince mırnav

Korkudan başlar idi lerzişe bakkal ile manav

Saldırırdı âdeme bulmaz ise başka bir av

Yüzünü görse köpekler diyemezken hav hav

Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi

Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

Sokulunca yatağa kovmak ile gitmez idi

Okşamakla tokadı tekmeyi farketmez idi

Yiyecek görse gözü mırlaması bitmez idi

Kedimi gaflet ile fare-i idbâr yedi

Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi

VATAN ŞARKISI

Âmâlimiz efkârımız ikbâl-i vatandır

Serhadimize kal´a bizim hâk-i bendedir

Osmanlılarız ziynetimiz kanlı kefendir

Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz

Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Kan ile kılıçtır görünen bayrağımızda

Can korkusu geçmez ovamızda dağımızda

Her gûşede bir şir yatar toprağımızda

Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz

Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Top patlasın ateşleri etrafa saçılsın

Cennet kapusu can veren ihvâna açılsın

Dünyada ne bulduk ki ölümden de kaçılsın

Gavgâda şehdetle bütün kâm alırız biz

Osmanlılarız can verir nâm alırız biz

Namık Kemal kimdir? Namık Kemal şiirleri nelerdir? Doğum günü ne zaman? Namık Kemal eserleri ve tüm şiirleri!

NAMIK KEMAL ESERLERİ

Oyunları:

Vatan Yahut Silistre (1873, yeni harflerle 1940)

Gülnihâl (1875)

Âkif Bey

Zavallı Çocuk (1873)

Kara Belâ

Celâleddin Harzemşah

Romanları:

İntibah (1876)

Cezmi (1880)

Tarih konulu eserleri:

Bârika-i Zafer

Devr-i İstîlâ

Evrâk-ı Perîşan Serisi (1872)

Silistre Muhâsarası (1873)

Kanije Muhâsarası (1874)

Osmanlı Tarihi Medhali (1888)

Edebi Tenkitleri:

Lisan-i Osmani'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazat-ı Şamildir

Bahar-ı Daniş Mukaddimesi (1874)

Terceme-i Hâl-i Nevruz Bey (1875)

Mukaddeme-i Celal (1888)

Tahrîb-i Harabat

Takip

İrfan Paşa'ya Mektup

Renan Müdafaanamesi

İntibah Mukaddimesi

Mes Prison Muahezenesi

Makale türünde eserleri:

Lisan-ı Osmanî'nin Edebiyatımız Hakkında Bazı Mülâhazatı Şamildir

Kaynak: Haberler.com / Gündem

Namık Kemal Aralık Haberler

title