Haberler

Cuma namazı nasıl kılınır, kaç rekattır? Abdest nasıl alınır? 20 Aralık hutbesi

İslam aleminde heyecanla beklenen bir zaman olan günlerin en değerlisi Cuma günü geldi! Duaların geri çevrilmediği bu mübarek günde, Cuma namazı için camilere akın edilir. Sokaklara taşan cemaat, imamın okuyacağı 20 Aralık Cuma hutbesi huşu içinde dinleyecek. Peki, Cuma namazı nasıl kılınır, kaç rekattır? İşte, Cuma hutbesi metni ve detaylar...

Bir Cuma gününe daha gelmenin sevinci ve heyecanı ile Cuma namazı vakti için hazırlıklara başlandı. İslam aleminin haftalık bayramı olan Cuma gününde, Müslümanlar camileri dolduracak ve hatta birçok yerde sokaklara taşacak. Diyanet tarafından hazırlanan 20 Aralık Cuma hutbesi konusu Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlendi. Peki, Cuma namazı nasıl kılınır, kaç rekattır, kime farzdır, sünnetleri nelerdir? Abdest nasıl alınır? Cuma hutbesi metni ve Cuma namazı hakkında merak edilenler haberimizde.

CUMA NAMAZI NASIL KILINIR, KAÇ REKATTIR?

Cuma günü camide öğle namazı vaktinde cemaatle kılınır. Cuma namazı dört rekat ilk sünnet, iki rekat farz ve dört rekat son sünnet olmak üzere on rekattır. Önce ilk sünnet tıpkı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Sünnetin ardından imam-hatip minbere çıkarak oturur. Müezzin, iç ezanı okur. Ezandan sonra imam-hatip kalkarak iki kısımdan oluşan hutbeyi okur. Hutbede cemaati dini konularda bilgilendirici ve yönlendirici konuşma yapar.

Hutbe okunduktan sonra imam-hatip minberden inerek cemaatin önüne geçer ve cemaate iki rekat Cuma namazı kıldırır. İmam-hatip, Cuma namazının farzına ve cemaate imam olmaya, cemaat de Cuma namazına niyet eder. Tıpkı cemaatle kılınan sabah namazı gibi iki rekat Cumanın farzı kılınır. Cuma namazında imam-hatip, Fatiha ve zamm-ı sûreyi sesli olarak okur.

Cuma namazının farzı kılındıktan sonra, cumanın son sünneti kılınır. Bu sünnet, öğlenin ilk sünneti gibi kılınır. Böylece Cuma namazı tamamlanmış olur.

CUMA NAMAZI KİMLERE FARZDIR?

Şu şartları taşıyan kişiye Cuma namazı kılmak farz olur:

1. Müslüman olmak,

2. Akıllı olmalı,

3. Ergenlik çağına gelmiş olmak,

4. Erkek olmak,

5. Hür ve serbest olmak,

6. Mukim olmak (misafir olmamak),

7. Sağlıklı olmak,

8. Kör olmamak,

9. Ayakları sağlam olmak.

ABDEST NASIL ALINIR?

Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı tarafında abdest nasıl alınır şöyle anlatılmış; Niyet ve besmele ile abdeste başlanıp önce eller bileklere kadar ve parmak araları da hilallenerek/ovuşturularak üç defa yıkanır. Varsa deri üzerindeki hamur, boya, sakız gibi maddeler temizlenir. Parmaktaki yüzük oynatılır. Misvak veya diş fırçası ile, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlenir. Sağ el ile üç defa ağza, üç defa da burna su verilir. Üç kere yüz yıkanır. Sonra dirsekle birlikte sağ kol üç defa, sonra aynı şekilde sol kol üç defa yıkanır. Sağ el ıslatılarak avuç ve parmakların içiyle başın üstü bir defa mesh edilir. Bu şekilde başın dörtte birini mesh etmek yeterli ise de iki elle başın tamamının mesh edilmesi Malikî mezhebine göre farz, diğer mezheplere göre sünnettir. Eller yine ıslatılarak başparmakla kulağın dışı, şehadet parmağı veya serçe parmakla içi mesh edildikten sonra her iki elin arkasıyla boyun mesh edilir. Önce sağ, sonra sol ayak, parmak uçlarından başlanarak topuk ve aşık kemikleri de dâhil olmak üzere yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına özen gösterilir.

CUMA HUTBESİ METNİ

Diyanet'in sitesinde yayımlanan 20 Aralık Cuma Hutbesi metni şu şekilde:

TAKVA: EN HAYIRLI AZIĞIMIZ

Muhterem Müslümanlar!

Peygamberimiz (s.a.s), genç sahabi Muâz b.

Cebel'i Yemen'e elçi olarak tayin etmişti. Uğurlarken

onunla birlikte yola çıktı ve bazı tavsiyelerde bulundu.

Muâz bineğinin üstünde gidiyor, Resûl-i Ekrem de

onun yanında yürüyordu. Allah Resûlü (s.a.s)

tavsiyelerinin sonunda şöyle buyurdu: "Ey Muâz! Bu

seneden sonra benimle karşılaşamayabilirsin, belki

de ancak şu mescidime veya kabrime uğrarsın."

Bu sözler üzerine Muâz (r.a), Peygamberimizden

ayrılmanın üzüntüsüyle ağlamaya başladı. Allah

Resûlü ise yüzünü Medine'ye doğru çevirerek şöyle

buyurdu: "İnsanların benim gözümde en üstün

olanları, kim olurlarsa olsunlar ve hangi makam

ve mevkide bulunurlarsa bulunsunlar, takva sahibi

olanlarıdır."1

Aziz Müminler!

Takva, kul olarak Allah'a karşı maddi ve manevi

bakımdan sorumluluklarımız olduğunu bilerek

yaşamaktır. Rabbimizin emirlerine itaat edip O'nun

hoşnutluğunu kazanmaktır. Rızasını kaybettirecek

işlerden kaçınarak O'nun rahmetinin gölgesine

sığınmaktır. Takva, Cenâb-ı Hakkın bizlere

mükemmel bir örnek ve eşsiz bir rehber olarak

gönderdiği Sevgili Peygamberimizin izinden

yürümektir.

Kıymetli Müslümanlar!

İlahî rahmete ve himayeye mazhar olmak ancak

takva ile mümkündür. Nitekim hutbemin başında

okuduğum ayet-i kerimede şöyle buyrulmaktadır: "Ey

iman edenler! Allah'a karşı hakkıyla takva sahibi

olun ve ancak Müslüman olarak can verin."2

Hakkıyla takva sahibi olmak, her an kendini

Allah'ın huzurunda hissetmeyi, saygıda kusur

etmemeyi ve O'na derin bir sevgiyle bağlanmayı

gerektirir. Bu haliyle takva, Rabbimizin azabını

gerektirecek işler yapmaktan ve O'nun huzuruna yüzü

kara çıkmaktan endişe etmektir. "Ey iman edenler!

Allah için takva sahibi olun. Herkes yarın için ne

hazırladığına baksın!"3 ayeti gereği, ahiret için

bugünden hazırlık yapmaktır.

Değerli Müminler!

Peygamber Efendimiz bir defasında, eliyle

göğsünü işaret ederek üç kere "Takva işte

buradadır"4 buyurmuştur. Evet, takvanın yeri kalptir

ancak belirtileri bedendedir, sözdedir, davranıştadır.

Takvanın huzur veren etkisi, ibadetlerimizde, iyi

işlerimizde ve güzel ahlakımızda kendisini gösterir.

Takva bilincimiz, kötülük ve haramlardan kaçınmakla

kuvvetlenir; dürüstlük ve samimiyetle kemale erer.

Takva müminin kalkanıdır. Yüreğine düşen

titreme, vicdanına dokunan sestir. Günahlarla arasına

çekilen set, sevaplarla kurduğu ünsiyettir. Öyleyse

takva sahibi bir mümin, kalbini fitne ve fesattan, dilini

yalan ve iftiradan, gözünü harama bakmaktan korur.

Elini haksızlığa uzatmaz, ayağıyla kötülük yolunda

koşmaz. Bile bile günah işlemek bir yana, şüpheli

şeylere dahi meyletmez. Zira muttaki bir mümin bilir

ki, Allah'ın emir ve yasaklarına riayet etmek ona

dünyada mutluluk, ahirette kurtuluş getirecektir.

Aziz Müslümanlar!

Takva, Rabbimiz katında bize değer kazandıran

yegâne ölçüdür. Çünkü dinimize göre üstünlük ölçüsü

mal, mülk, makam, meslek, ırk ve cinsiyet değildir.

"Allah katında en değerliniz, en derin takva

bilincine sahip olanınızdır"5 ayeti bu gerçeğe işaret

etmektedir. İman ile şereflenen, takva elbisesine

bürünen, tertemiz bir kalbe ve salih amellere sahip

olan kişi, insanların en faziletlisidir. İşte Allah (c.c),

böyle muttaki kimselerle beraberdir. Onların

dostudur. Cenneti ve içindeki benzersiz nimetleri de

muttakiler için hazırlamıştır.6

Kıymetli Müminler!

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Azık edinin;

kuşkusuz azığın en hayırlısı takvâdır. Ey akıl

sahipleri! Bana karşı gelmekten sakının."7

O halde, şu fani dünyada hayatımızı takva ile

bereketlendirelim. Günahlardan sakınıp hep iyi

olmaya ve iyilikte bulunmaya devam edelim.

Nefsimizin doyumsuz arzularına, şeytanın

aldatmasına kanıp hem dünyamızı hem de ahiretimizi

heba etmeyelim. Söylediğimiz her sözün, yaptığımız

her işin hesabını bir gün Rabbimize vereceğimizi

unutmayalım. Hutbemi Sevgili Peygamberimiz

(s.a.s)'in şu hadisiyle bitiriyorum: "Nerede olursan

ol, Allah'a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!

Bilerek veya bilmeyerek bir kötülük işlersen

peşinden iyi bir şey yap ki onu yok etsin. Bir de

insanlara güzel ahlâkla davran!"8

Kaynak: Haberler.com / Gündem

Aralık Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title