Haberler

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gençleri sanal dünyalardan mahrum bırakmayacağız

Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sebilürreşad Kültür ve Sanat Merkezi'nin açılışında yaptığı konuşmada, gençleri sanal dünyalardan mahrum bırakmayacaklarını belirtti. Erdoğan, gençlerin kültür-sanat çalışmalarını ve teknoloji faaliyetlerini gördükçe geleceğe olan güveninin arttığını ifade etti. Ayrıca, çocukları küresel sapkın akımların etkisinden korumak için çalışacaklarını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Gençlerimizi birtakım platformların sanal dünyalarına hapsedip sahip oldukları büyük medeniyet birikiminden mahrum bırakmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulus'taki Sebilürreşad Kültür ve Sanat Merkezi'nin açılışına katıldı.

Erdoğan, ülkenin dört bir yanında gençler tarafından yürütülen kültür-sanat çalışmalarını, teknoloji faaliyetlerini, fikri-felsefi sohbet denemelerini gördükçe geleceğe olan güveninin arttığını söyledi.

Mehmet Akif'in hayali olan Asım'ın neslini yaşatmak için hep birlikte daha çok çalışılması, daha iyi mücadele edilmesi gerektiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gençlerimizi internet mecralarındaki birtakım platformların sanal dünyalarına hapsederek, sahip oldukları büyük medeniyet birikiminden mahrum bırakmak isteyenlere aradıkları fırsatı vermeyeceğiz. Son dönemde iyice hız kazanan çocuklarımızı inancından, kültüründen, ailesinden, benliğinden hatta cinsiyetinden kopartarak küresel sapkın akımların esiri yapma çabalarını mutlaka boşa çıkaracağız." diye konuştu.

Mehmet Akif'in ömrünü adadığı, çıkardığı yayınlara ismini verdiği, ilhamını aldığı dostdoğru yolun önünü açarak, mücadelelerine devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yine Akif'in diliyle ifade edecek olursak 'Allah'a dayan sa'ye sarıl, hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.' Gerek Sırat-ı Mustakim'in, gerek Sebilürreşad'ın içinde yazılara, tartışmalara, değerlendirmelere bakıldığında sanki bir asır bu ülkede hiçbir şey değişmemiş hissine kapılabiliyorsunuz. Bu bir yönüyle fikri devamlılığın emaresi olmakla birlikte, bir yönüyle de ülke ve millet olarak hala bazı kör düğümleri çözemediğimizin, aşamadığımızın işaretidir. Üstelik bu kördüğüm sadece teorik düzlem değil, hayat biçimlerimizde de geçerlidir."

"Kaybettiğimizi sandığımız anahtar yerli yerinde duruyor"

Konuşmasında Nasreddin Hoca'nın "kayıp anahtar" fıkrasını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Evet millet olarak biz de kaybettiğimiz anahtarı son iki asırdır aydınlanma sandığımız bir yerde arıyoruz. Halbuki kaybettiğimizi sandığımız anahtar yerli yerinde duruyor. Sadece topraklarımızda değil, kavramlarımıza da musallat olan emperyalistlerin ayakları altında ezdiklerini sandıkları paspasın altındaki anahtarı, oradan alıp kapıyı açmak bize kalmıştır. Bizi anahtarımızı yanlış yerde aramaya sevk edenlerin cenderesinden kendimizi kurtarabileceğimiz gün aradığımızı bulacağız. Sebilürreşad'ın bir asrı aşkın vakittir yapmaya çalıştığı şey 'hiç karanlık ile aydınlık bir olur mu' buyuran yüce kitabımızın kavramlarının içini doldurmaktır.

Konfüçyüs'e önemli bir devlet görevine getirilmesi halinde ilk ne yapacağı sorulduğunda, 'önce her şeye adını bildirirdim' dediği rivayet edilir. Biliyorsunuz Batı sömürgeciliğine, katliamlarına, hırsızlıklarına, haksızlıklarına kılıf uydurmakta çok mahirdir. Öyle ki siyasi, ekonomik, askeri, teknolojik tahakkümüne zemin hazırlamak için her birimizin dünyasını kendi kavramlarıyla inşa etmenin yollarını da bulmuştur. İsrail'in Gazze'de uyguladığı zulmü bile insan hakları, demokrasi, özgürlük, güvenlik ve diğer tüm parıltılı kavramlarla meşrulaştırmak için kullananlar bunlar değil mi? Kendi güvenlikleri ve refahları için dünyanın geri kalanını yoksulluğa, kargaşaya, çatışmaya sürükleyen, kan ve ateşe boğan bunlar değil mi? Her şeyi yuttuğu halde doymayıp, 'daha yok mu?' diyen cehennemin aradıkları da bunlar olsa gerektir. Öyleyse bize düşen vazife tıpkı bir asır önce Sırat-ı Mustakim ve Sebilürreşad'ın yapılmaya çalışıldığı gibi kendi medeniyetimizin peşinden gitmek, kendi kavramlarımızı inşa etmektir. Bu cendereden ancak o şekilde çıkabiliriz."

-"Artık hiç kimse bu ülkede karanlığı 'aydınlık' diye pazarlayamayacak"

Erdoğan, Peyami Safa'nın 60 yıl önce söylediği, "Bu çağ, umumiyetle küçük solukların ve sabırsızlığın çağıdır. Koşmayı yürümeye tercih eden genç okuduğundan fazla yazmayı, düşündüğünden fazla hüküm vermeyi, aradığından fazla bulmayı tercih eder." ifadeyi anımsatarak, şunları kaydetti:

"Evet, bilmediğinin farkındaki cehli basit, tevazu ile öğrenmeye açık olabilir. Bilmediğini bilmeyen cehli mürekkebe hiçbir şey öğretemezsiniz. Türkiye uzunca bir süre aydın despotizmi altında işte böyle bir cehli mürekkep zulmüne maruz kalmıştır. Milletin imanına, ameline, kutsalına düşmanlığı, aydınlık kılıfı altında topluma dayatanların borusu hamdolsun artık eskisi kadar rahat ötmüyor. Bize binlerce yıl öncesinden işaret gönderen kadim atalardan Selçuklu'ya ve Osmanlı'ya kadar bu topraklardaki bize ait tüm izleri yok sayıp, kendilerine başka kökler arayanların safsataları artık müşteri bulmuyor. Zamane sihirbazlarının çabaları da hakikatlerin görülmesine engel olamıyor. Perde çekemiyor. Bizim son 30 yılda belediyelerde, geçtiğimiz 21 yılda hükümette hayata geçirdiğimiz programların, inşa ettiğimiz eserlerin, yaptığımız hizmetlerin en büyük kazanımı işte budur. Artık hiç kimse bu ülkede karanlığı 'aydınlık' diye pazarlayamayacak, bu millete cehaleti 'erdem' diye dayatamayacak. Artık hiç kimse bu ülkeye, bu millete kaybettiğini yanlış yerde aratamayacak. Ataların 'yitik kaybedildiği yerde aranır' sözüne kulak vererek, yönümüzü kendi köklerimize döndük."

"Bu kutlu bayrağı dünyanın burcuna dikeceğiz"

Erdoğan, Mehmet Akif'in en büyük özelliğinin ümidi asla kaybetmemesi, sebatı, azmi, kararlılığı elden bırakmaması olduğunu ifade etti.

Bu milletin ve bu toprakların sesi olan Orhan Gencebay'ın, "Düşe kalka varacağım yanıp sönen ümidime, gayret et deli gönlüm derman gelsin dizlerime." dizelerini anımsatarak, "Gerçekten de düşe kalka yürüttüğümüz bu mücadelede ümidi asla elden bırakmayacağız. Gerekirse dizlerimizdeki son dermanı da kullanarak, bu kutlu bayrağı dünyanın burcuna dikeceğiz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, en büyük mirasın bu mücadele ruhu, medeniyet şuuru ve arayış bilinci olduğuna inandığını ifade etti.

Katılımcılar

Törene, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer İleri, İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un torunu Selma Ersoy Argon, bazı AK Parti milletvekilleri ile Cumhur İttifakı Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı ve Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok da katıldı.

Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 17 Şubat 1921'de İstiklal Marşı'nın yayımlandığı ilk Sebilürreşad nüshası hediye edildi.

(Bitti)

Kaynak: AA / Politika

Recep Tayyip Erdoğan Politika Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title