Film Festivaline Kurumsal Alt Yapı Oluşturulmalı
2.Uluslararası Malatya Film Festivali Ana Sponsoru ve Manas Evleri Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Öztürk;
"2.Uluslararası Malatya Film Festivali kişiselleştirilmemeli, umuma teşmil etmeliyiz. Film festivalinin kurumsal bir alt yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Böylesi organizasyonları angarya kabul etmeyecek bir irade ortaya koymalıyız.
Madem ki insanlığın ortak dili sinemadan bahsediyoruz, bunun çok stratejik bir konu olduğunu, yılların ihmalinden kaynaklanan ama tedavisi mümkün bir hastalık olduğuna odaklanarak hareket etmek lazım. Hele, ülke genelindeki hastalıklı bir yaklaşım olan sanat denilen icra'yı bir kısım kısır ideolojik yaklaşımların ürünü olarak görmeyi bırakıp, baskılardan da uzak tutarak evrensel ve estetik değer taşıyan eserlere nasıl dönüştürebiliriz sorusunu vicdanlara nakşetmeliyiz"
2.Uluslararası Malatya Film Festivali Ana sponsoru Manas Evleri Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Öztürk gazetemize yaptığı açıklama da, Festival atmosferinin sinema konusunda kendilerini derin düşüncelere sevk ettiğini belirterek, "Özellikle yaşanan ülke gündeminin yoğunlukla içler acıtan manzarası olan depremle dahi kıyaslama yapıldığında çok daha tehlikeli olduğuna inandığım, tedavisinin asırlarca mümkün olmadığını bildiğim, ölen latifelerin bir daha canlanmasının mümkün olmayacağını düşündüğüm, kültür zelzelesine ve ahlaki erozyona artık dur demeliyiz" dedi.
Festival bize gösterdiği en büyük olgunun ulusal ve uluslararası marka yüzümüzün tanınması için şehrin manevi dinamiklerinin ön plana çıkartılması ve şehir için vitrin projeler hazırlanması gerektiğine de vurgu yapan Öztürk, "Bu noktada şehrin kültürel kimliği olmalı ve ruh haritası oluşturulmalıdır. Müteşebbis ruhların yetiştiği, dinamik insanların yaşadığı bir şehri, sadece yılların hımbıl alışkanlığı ile kayısı argümanıyla, temsil asgarisine indirgememeliyiz.
Başlangıç vuruşumuzda belki kayısı dillendirilmeli, ancak bu şehrin destansı vizyonlar içeren potansiyelinin de olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Ezber bozarak bir yandan şehrin vitrin projelere ihtiyaç duyduğunu hissedip, böylesi organizasyonlara destek vermeli, diğer yandan da organizasyonların daha da nitelikli ve keyfiyetli hale gelmesi için gayret sarf etmeliyiz.
Bu hususta sosyal hayattan ve tarihi zenginlikten beslenen kaynaklarımızın tüm dünyanın ihtiyacını karşılayabilecek zenginlikte olduğunun hatırlanması ve bu potansiyel gücün bizde bütün renkleriyle mevcut olduğunun bilinmesi moral gücümüz adına da kafîdir. İnsani duyguların ve kahramanlıkların en ince ayrıntılarına kadar kanaviçe gibi örüldüğü memleketimiz sadece Türklerin değil tüm insanlığın beslendiği havzalar olmalıdır" dedi.
PROJEYİ UMUMA TEŞMİL ETMELİYİZ
Festival henüz ikinci yaşındayken dahi vurgusunu tüm kamuoyuna pekiştirdiğini söyleyen Manas Evleri Yönetim Kurulu Başkanı Yakup Öztürk, "Bu proje tüm insanlığın duygu ve terennümlerini temsil eden sinema ile alakadar olduğu için önem arz etmektedir. Projeyi kişiselleştirmemeli, umuma teşmil etmeliyiz. Böylesi organizasyonları angarya kabul etmeyecek bir irade ortaya koymalıyız.
Madem ki insanlığın ortak dili sinemadan bahsediyoruz, bunun çok stratejik bir konu olduğunu, yılların ihmalinden kaynaklanan, ama tedavisi mümkün bir hastalık olduğuna odaklanarak hareket etmek lazım. Hele, ülke genelindeki hastalıklı bir yaklaşım olan sanat denilen icra'yı bir kısım kısır ideolojik yaklaşımların ürünü olarak görmeyi bırakıp, baskılardan da uzak tutarak evrensel ve estetik değer taşıyan eserlere nasıl dönüştürebiliriz sorusunu vicdanlara nakşetmeliyiz" şeklinde konuştu.
FESTİVAL DÜNYAYA AÇILMALI
Film festivali sadece Malatya' ya hasredilmemesi gerektiğini de anlatan Öztürk, "Bu tür projeler Türkiye'nin Dünya'ya açılan esrarlı perdesi olmalıdır. 6,5 milyar insanın gönlünde fizik ötesi duyguları depreştiren ve kendi iç dünyasına olan yolculuğunda "maraza müptela" olmadan sahili selamete çıkartacak sinyaller vermeliyiz. İnsanlık için hava ve sudan daha da elzem olan manevi beslenme kaynakları oluşturmalıyız.
Meşrebi, mezhebi, felsefesi ne olursa olsun bu konu insanlık için dünyanın gelmiş geçmiş en büyük savaşlarından ve bu gün verilen en büyük mücadelelerden çok daha önemli ve stratejik bir konudur. Bu konu devletin strateji planlarının en başına oturtulmalı ve bu konuda kültür elçileri ve komisyonları oluşturulmalıdır. Ciddi bir istişari kurulla zaman kaybetmeden olay şekillendirilmeli, Devletin en üst seviyesinde teşvik edilmeli ve bu hareketin kısa vadedeki iş ve aş dan çok daha önemli olduğu hatırlatılmalıdır" dedi.
DEVİR, "SÖYLEME-SÖYLENME" ZAMANI DEĞİLDİR
Öztürk, "Dünya ya sunacağımız ve belki bir gün hiçbir anlam ifade etmeyecek petrolümüz yok ama, insanlığın kaderini değiştirme noktasında ahlak ve irfan zenginliğimiz var. Bunun günümüz literatürüyle hazırlanması konjuktöre uygun bir şekilde sinemaya hazır hale getirecek iradeyi ortaya koymamız lazım.
Sinemayı insanlığın ihtiyaç duyduğu gönül zenginliğimizin tebliğ metodu olarak görmeliyiz. Hislerimizin samimiyeti adına, teşebbüste bulunduğumuz çağdaş bir Battal Gazi filmi çekme hazırlıklarımız ve henüz proje aşamasındaki Malatya'ya yapacağımız uluslararası bir film platosu yeterli bir gösterge olacaktır" şeklinde konuştu.