Haberler

BDP Eşbaşkanı Demirtaş: Devlet, Bunların Babasının Mülkü Gibi Yiyip İçtikleri Bir Yapıdır

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye'de yargının güvenirliğini yitirdiği için toplumda kaos ve korku olduğuna belirterek, "Bunların babasının mülkü gibi yiyip içtikleri bir yapıdır devlet Türkiye'de.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye'de yargının güvenirliğini yitirdiği için toplumda kaos ve korku olduğuna belirterek, "Bunların babasının mülkü gibi yiyip içtikleri bir yapıdır devlet Türkiye'de. Kendi kendinden hesap sorar mı bir yapı? Yapmaz. Bunu göreceğiz. Her gidişlerinde onlar o mahkeme salonunda o acıyı ve katliamı yaşayacaklar. Bizler bunun peşini bırakmayacağız" dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Demirtaş, ilk olarak Çerkezlere değindi. 1864'te Çarlık Rusyası'nın yaptığı katliama değinen Demirtaş, "Çerkes halkı da sürgün sonucunda dilini unutma noktasına gelmiştir. Çerkeslerin dili de yok olmak ile karşı karşıyadır. Soçi'de Rus-Çerkes savaşı sırasında Çerkes halkının son direniş noktasında orada direnen bütün halkın katledildiği bir bölge var. Çerkesler orayı 'kızıl çayır' olarak adlandırıyor. O bölgede Olimpiyat köyü inşa ediliyor. 2014 kış Olimpiyat açılışında Çerkes katliamının yapıldığı yerdeki Olimpiyat köyünde yapılacak. Başbakan Erdoğan da açılışa gidecek. Buradan Erdoğan'a çağrı yapıyoruz henüz ortaya çıkmamış bu Çerkes katliamı adına o açılışı protesto ederek gitmemelisiniz. Bizler Kürtler olarak bu dramın ne demek olduğunu iyi anlarız. Biz Çerkes halkının bu konudaki direnişinin yanındayız" dedi.

Kayseri'de görülen Ali İsmail Korkmaz davasını hatırlatan Demirtaş, şöyle devam etti:

"cinayetin Eskişehir'de devlet eli ile işlendiğini için duruşmaları Kayseri'de yapıldı. Kamu görevlilerinin sanık olduğu davalar da 'güvenlik' gerekçesi ile başka illerde yapılıyor. Bunlar tesadüf değildir. Eskişehir Valiliği, başvuru yapıyor ve karar ile Kayseri'ye nakil yapılıyor. Bu yönlü bilinen davaların hiçbiri olayın olduğu yerde görülmedi. Lice davası daha yeni açıldı. Lice, Lice'de yakıldı. Fakat yargılama Eskişehir'e alındı. Eskişehir Valisi de orada güvenlik yok deyip Korkmaz davasını Kayseri'ye gönderdi. Kulp davası yeni açıldı. Dava Ankara'ya nakledildi. Metin Göktepe davası önce Afyon'a oradan Aydın'a daha sonra itiraz üzerine tekrar Afyon'a alındı ve polislere ödül gibi ceza verilerek kapatıldı. Gazi Davası, İstanbul'dan Trabzon'a gönderildi ve üstü örtüldü. Hakkâri'de 16 yaşındaki Seyfullah Turan'ın ölüm tehlikesi atlatması olayında o dava da Isparta'ya alındı bu polis yırttı. Şerzan Kurt davası Eskişehir'e alındı ve orada da 8 yıl gibi bir hapis ile polis memuru kurtarıldı. Musa Çitil davası olarak yansıyan dava Mardin'den Çorum'a nakledildi.

Yargılamalar başka illere alınması ile yüz yüze yargılama ilkesi ihlal ediliyor. Yargılamayı yapan yargıçlar hiçbir zaman olay yeri ve gerçek deliller ile yüzleşemeyecek. Bu devletin katliamları örtme yönteminin bir başkasıdır. Eskişehir'de güvenlik yok diyorsunuz ama buna benzer davaları oraya götürmüşsünüz. Kimin güvenliği yok. Orada insanlar sanıklara, yargıçlara saldırıyor mu? Hayır. Mağdur olanların yakınlarının güvenliği tehlikeye girdi. Çünkü gittikleri illerde polisin ve sivil faşist zihniyetli çetelerin saldırısına uğradılar. Şerzan Kurt'un ailesi Eskişehir'de saldırıya uğradı. Uğur Kaymaz'ın avukatları ve ailesi saldırıya uğradı. Dün Kayseri'de Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi saldırıya uğradı. Buradaki dert güvenlik değil. Devletin tetikçilerinin kendi eli ile korunmasının faaliyetidir. Türkiye Cumhuriyeti döneminde AKP dönemi dahil devlet bireyden üstündür. Kutsaldır. Devlete taş atmak öldürülmek için gerekçedir."

Devletten hesap sormanın tek yolunun bütün ailelerin birleşmesi olduğunu ifade eden Demirtaş, "Bu zihniyetin halka hesap vermesinin zamanı geçmiştir. TCK'da düzenlenen en ağır suçla yargılanıyorlar ama polis memuru tutuklanmıyor. Peki, sen 15 yaşında slogan attığı için tutuklanan çocukların hesabını nasıl vereceksin. 3 yılla yargılananı 5 yıldır tutuklu yargılıyorsun. Bizim belediye başkanları ceza aldığında devlet borçlu çıkacak ama halen tutuklular. Vahşice adam öldürmekten yargılanan polis memuru tutuklu değil. İşte bu adalet sistemi bu iktidarların yarattığı faşizmin kalesi olmuştur. Bugün paralel diyorlar. Sen onlardan daha paralelsin. Bunları cemaat yapmadı. Beraber yaptınız. Mahkemelerde adalet dağıtılmadığını artık herkes biliyor" diyerek şöyle devam etti:

"Adalet mülkün temeli ise mülk çökmüştür. Yargının güvenilirliğini yitirdiği bir toplumda kaos ve korku vardır. Türkiye bu durumdadır. Türkiye'de yargıcı ve mahkemesi olmayan tek siyasi hareket biz ve muhalif güçlerdir. Olmasın da. AKP'nin, CHP'nin ve MHP'nin var. Bunlar her biri kendilerine özel mahkemeler yargıçlar oluşturdular. Emniyette hepsinin adamları, yandaşları var. Devlet içinde çatışma var. Devlet hiçbir zaman halkın devleti olamadı. Bunların babasının mülkü gibi yiyip içtikleri bir yapıdır devlet Türkiye'de. Kendi kendinden hesap sorar mı bir yapı? Yapmaz. Bunu göreceğiz. Her gidişlerinde onlar o mahkeme salonunda o acıyı ve katliamı yaşayacaklar. Bizler bunun peşini bırakmayacağız. Davaların güvenlik gerekçesi ile nakledilmemesi için kanun teklifi hazırladık ve bugün Meclis'e sunacağız. Vicdanı olan milletvekillerinin de buna destek vermesini bekliyoruz.

Haziran ayında yaptığımız bir konuşmada 'O zaman Başbakan'a ÖYM'lerin kendisini yargılayabileceğini' söylemiştik. 8 ay önce. Şimdi bu mahkemeler bunları ve çocuklarını yargılıyor. Büyük bir telaş ile 'bu mahkemeler paraleldir kaldırmamız lazım' diyorlar. İşin ucu size dokununca hemen kaldırmamız lazım. Vatandaş Bilal gibi olabilir mi? Tabiî ki olamaz. Paralel devlet her gün konuşuyorsun. Var tabiî ki. Bizden daha iyi biliyorsun. Birlikte oluşturdunuz. Madem var belge nerede. Bu suç değil mi? Paralel devlet ile ilgili bir kişi yargılanmayacak mı? Diyarbakır'da bir yerden alıp başka yere koymuşsun. Elinde belge varsa bunu mahkemeye ver. Suçtur bu. Bu kadar ilkesizlik olmaz. En ağır suçla itham edeceksiniz ama yargılamayacaksınız. Bütün düzenlemeleri yaparken AKP'ye zarar vermeyecek hale getireceksin. Ergenekon'da olduğu gibi. Şimdi paralel devlet ile de aynı şekilde mücadele ediyorlar. Kendine dokunan kadarını engelliyor onun yerine kendi devletini inşa ediyor. Hadi tarihi bilmiyorsun günceli takip et. Saddam ve Esad'a bak bunlar senden daha güçlü polis devleti kurdular. Saddam veya Esad'ın mahkeme üzerindeki etkisi senden daha mı azdı. Bunlar liderleri kurtarmıyor."

-"BİLETİNİ 30 MART'TA VERECEĞİZ"-

Demirtaş, Türkiye'de denenmemiş tek yolun demokrasi olduğunu belirterek, "Yeni, sivil-özgürlükçü bir anayasa, parlamentonun hükümete bağlı olmadığı bir demokratik sistem anlayışı. Bunları yaparsanız kurtarabilirsiniz. Ülke için de sizin için de iyi olur. Bunları yapmazsanız burnunuzdan fitil fitil gelir. Gidişat aşağı doğrudur. Bir kez daha polis devletini güçlendirerek sadece birkaç ay zaman kazanabilirsini. 30 Mart'ta bütün toplum AKP'ye büyük ders verecek. Biletini 30 Mart'ta vereceğiz. İlk genel seçimde de otobüse bindirip yollayacağız" dedi. Demirtaş, cemaat-AKP savaşının demokrasi savaşı olmadığına dikkat çekerek, "Cemaatin de adaletten ve demokrasiden yana bir tavır koyması gerekmektedir" dedi.

Demirtaş şöyle devam etti:

"Sizi paralel olarak suçluyorlarsa bırakın paralel olanlar versin bir cemaat olarak hizmet etmek istiyorsanız siz de bu işin içinden alnınızın hakkı ile çıkmak istiyorsanız derin devletin ve yaptıklarınızın hesabını verin. Din, bir şeylere alet olması için insanlara gönderilmiştir. İslami maske adı altında yapılan hırsızlıklar, yolsuzluklar, paralel işler ilk defa bunlar döneminde İslami camiaya maal olmuştur. Bugün 10 bin Kürt siyasetçinin içeride tutulması bunlara maal edilmiştir. Bu anlayış İslamiyet'i temsil edemez. Bildiğimiz kapitalist zihniyettir. Muhafazakar kesim 30 Mart'ta bunların hesabını bu anlayıştan soracak bir duruş içinde olmalıdır.

Bir basın açıklaması yapacağız 5 tane kamera ile takip ediyorlar. Toplantımızda dışarıya dinleme cihazı koyuyorlar. 12 yıldır paralel devlet yönetiyordu da 17 Aralık sabahı mı haberiniz oldu. 16 Aralık günü Başbakan çıkıp paralel devleti eleştirseydi haklı olurdu ama bugün kendi meşruiyetinin tartışıldığı bir dönemde bunu söylüyor. Biz Türkiye'de çaresiz ve alternatifsiz değiliz. Bunlara mecbur değiliz. Biz iyi bir alternatifi hak ediyoruz. Türkiye'de ilk defa artık halk kendini yönetsin diye kendi ayaklarında duran güçlü bir alternatif var. 90 yıldır halk iktidar olamadı. Biz artık olsun diyoruz. Artık bunun fırsatı ve olanakları oluşmuştur. 30 Mart akşamı birçok kesim tarafından şaşırtıcı olacak. Başbakan ve diğer muhalefet liderleri seçim sonuçlarını izlerken yanlarından sağlık ekibi ve dilaltı hapını bulundursun. Tansiyonlarınız fırlayacak.

-İNTERNET YASAĞI-

İnternete getirilmek istenen sansürü de sert dille eleştiren Demirtaş, "Öylesine bir teknik ile yapılacak ki yasak dahil anlaşılamaz. Şimdiye kadar getirilen yasaklarda sitelere ulaşılabiliyordu ama bunların getirdiği yasak ile siz bunlara ulaşamayacaksınız. Hükümetin bunu yasaklamaya kalkması tam bir tutarsızlıktır. Demokrasi adımı adı altında büyük bir sansürdür. Çocukları koruduklarını söylüyorlar. Sen bununla mı koruyorsun. Her sokak başında bahisçi var. Resmi kumar yerleridir bunlar. Milyarlarca dolarlık bir piyasadan bahsediyoruz. Kumardan vergi alıyor. Çocukları orada koruma derdi yok. Fuhuş, tecavüz, uyuşturucu metropollerde çocukları teslim almış durumda. Bunları önleyecek ne yapıyorsun da internetteki sansür için çocuk bahanesini atıyorsun" dedi.

Türkiye'nin uyguladığı politikaların Suriye'de şiddetin artmasına neden olduğunu belirten Demirtaş, "Mezhepçi politika, radikal grupların silahlandırılması, Türkiye sınırlarının El Kaide ve İŞİD'e açılması, TIR'lar ile silah yollanması Suriye'de kanın daha fazla akmasına neden olmuştur. Başbakan'ın Suriye'de asıl korkusu Rojava'dır" diyerek şöyle devam etti:

"Başından beri engellemeye çalıştığı budur. O kanın içinde bir model uygulanmaya çalışılıyor. İnşa edilen özerklik modeli dışında başka bir model öneren hareket var mı? Hangisini ele alırsanız alın onun gibi birlikte yaşayalım diyen bir güç var mı? Yok. İŞİD'de Türkiye'nin komşusu oldu. Başbakan PYD ile mücadele ediyor İŞİD'e destek için de TIR'ları yollamaya devam ediyor. Arada bir göstermelik obüs atıyorlar. Asya Abdullah oradan gelirken bile büyük bir baskı ile sınırı geçebiliyor. Diplomatik temas için gelen siyasi lidere bile binbir zorluk ile izin veriliyor. Ama TIR'lar, İŞİD yanlıları istediği zaman girip çıkıyor. Rojava konusunda Türkiye artık düşünmelidir. Orada Türkiye'ye kardeş bir yapı gelişiyor. Bu yönetim Suriye için bir modeldir. Saldırmak yerine desteklemek Türkiye açısından en doğru politikadır. Türkiye'nin Rojava'daki gelişmeleri engellemek yerine ilişki kurmalı ve desteklemelidir. Savaş politikaları kimseye birşey kazandırmayacaktır."

Ekonomik gelişmelere de dikkat çeken Demirtaş, "İstihdamı arttırmak işsizliği önlemek için gelir düşmeden çalışma saatini düşürüp istihdamı arttırmak lazım. Aksi durumda bütün fatura emekçinin üstünde olmak durumunda olacak. Başbakan'ın iki dudağına bağlı hale geldiği için Merkez Bankası, dünyada özel bir şirketten farklı ele alınmıyor. Başbakan'ın çok kızdığı faiz lobilerinin Türkiye'yi teslim aldığı ortaya çıktı. Gezi'de halk faiz lobisine teslim olmadı ama Başbakan oldu. Hepsine haram olsun" diyerek konuşmasını tamamladı.

Kaynak: ANKA / Güncel

Selahattin Demirtaş Ali İsmail Korkmaz Kayseri Suriye Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title