Haberler

Başbakan Ulusa Sesleniyor.

Güncelleme:

Başbakan Ulusa Sesleniş Konuşmasında Gündeme İlişkin Bir Çok Değerlendirme Yaptı.

Başbakan'ın Konuşması Şu Şekilde: Aziz vatandaşlarım... Sizlerle hasbihal etmek, Mart ayının değerlendirmesini yapmak üzere, Ulusa Sesleniş programıyla, yeniden karşınızdayım. Öncelikle hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. Çetin kış şartlarını geride bıraktığımız; güzel, taptaze bir baharla buluştuğumuz bir dönemdeyiz. Toprağın, tabiatın yeniden dirilişine şahit oluyoruz. Bu güzel baharın, ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Bu vesileyle, vatandaşlarımızın ve ortak coğrafyadaki kardeşlerimizin Nevruz'unu da bir kez daha kutluyorum.

Değerli vatandaşlarım, Bahar nasıl yeni bir başlangıcı simgeliyorsa, Mart sonunda Meclisimizde kabul edilen yeni yasal düzenleme de eğitim sistemimizde yeni bir dönemi müjdeliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda, Milli Eğitim sistemimizi yeniden düzenleyen yasa teklifi kabul edildi. Bu adım, demokrasimiz adına, genç nesillerimizin istikbali adına atılmış tarihi bir adımdır. Öncelikle, tarihi nitelikteki bu yasa teklifinin hazırlanmasında, kabul edilmesinde emeği geçenlere, Komisyona, Komisyon Başkanımıza, üyelerine, yasaya destek verenlere, şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca bütün kışkırtmalara, bütün tahriklere, bütün provokasyonlara rağmen sükünetini koruyan; sabırlı, soğukkanlı, sağduyulu bir tavır gösteren milletvekillerini kutluyorum. Meclis Genel Kurulu'nda alınan bu kararla, Milli Eğitim sistemi, üzerindeki ideolojik baskıdan kurtarılmış, milletimizin arzu ettiği bir istikamete girmiş, demokratik bir aşamaya geçmiştir. Zira, 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren yürürlüğe konulan ve bugüne kadar sürdürülen zorunlu eğitim, aslında sorunlu bir eğitimdi. Bir darbe ürünüydü. Bir dayatmaydı. Pedagojik kaygılarla değil, ideolojik kaygılarla dayatılmış bir modeldi. İşte, Yüce Meclisimiz, kabul ettiği yeni düzenlemeyle, söz konusu mağduriyeti gideren, tarihi bir kararın altına imza attı. Bu milletimizin talebiydi. Milletimizin isteğiydi. Eğitim ve öğretimde özgürleşmenin yolunu açtı.

Değerli vatandaşlarım, Meclisimizde kabul edilen yeni düzenleme ile birlikte artık kesintisiz eğitim adı verilen darbe mahsulü sistem tarihe karışıyor. Kesintisiz eğitim yerine, kademeli eğitim geliyor. Bununla birlikte, zorunlu eğitimin süresi 8 yıldan 12 yıla çıkıyor. Bakınız, AB üyesi ülkelerde, 2020 yılına kadar, 18-65 yaş arası nüfusun yüzde 90'ının en az lise mezunu olması hedefleniyor. Şu anda, bizim ülkemizde nüfusumuzun sadece yüzde 28'i lise mezunu'Gelişmiş ülkeler, genç nesillerine böyle bir gelecek hazırlarken, biz, bundan geri kalamayız, genç nesillerimizi gelişmiş ülkelerdeki imkanlardan, fırsatlardan yoksun bırakamayız. Bu bakımdan, zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması geleceğimiz açısından son derece hayati bir önem taşımaktadır. Burada şunu da özellikle belirtmeliyim Kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen bu eğitim modeliyle, 12 yıllık zorunlu eğitim süresi, üç kademeye ayrılıyor. Birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul, üçüncü kademe ise, yine aynı şekilde 4 yıl süreli lise eğitimi olacak. İlk dört yılın sonunda, öğrencilerimiz mevcut ilköğretim okuluna gidebileceği gibi, başka bir ilköğretim okulunun 'ikinci kademesine' de devam edebilecek. İlk kademeye sınıf öğretmenleri, ikinci kademeye ise branş öğretmenleri girecek. Milli Eğitim Bakanlığımız 'ikinci kademe' müfredatını yeniden düzenleyerek bu kademedeki 'alan' derslerinin ağırlığını artıracak. Öğrencilerimiz, liseye devam ederken özellikle mesleki eğitimle ilgili 'yönlendirme' derslerini de alabilecek. Bununla birlikte, çocuklarımız 'açık lise'de okumak suretiyle de zorunlu eğitimini tamamlayabilecek. Bu sayede, öğrencilerin tümünün lise binalarına gitmesine gerek kalmayacak; isteyen öğrenciler liseyi 'açık lise'den de bitirebilecek. Yine bu düzenleme kapsamında, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı, seçmeli ders olarak öğrencilerimize sunuluyor. Bu vesileyle, ben, halkımızın talepleri, halkımızın arzusu doğrultusunda bu adımı atan milletvekillerini tekrar kutluyor, tebrik ediyorum. Bu düzenlemenin halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli vatandaşlarım, Biliyorsunuz, son bir haftayı, ülkemizi temsilen, Güney Kore ve İran'da geçirdik. Güney Kore'de, bütün dünyanın, bütün insanlığın geleceğini yakından ilgilendiren Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katıldık. Ülkemizin bu alandaki görüş ve yaklaşımlarını, dünyanın önde gelen liderleriyle paylaşma imkanı bulduk. Nükleer Güvenlik, uluslararası toplumun, son iki yıldan bu yana, çok daha güçlü bir şekilde gündemine aldığı, çok daha hassasiyetle eğildiği bir meseledir.Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin ilki, bundan iki yıl önce, Vaşington'da düzenlenmişti. İkincisi ise 26-27 Mart'ta Güney Kore'nin başkenti Seul'de gerçekleşti. Seul'deki zirve, bizim açımızdan son derece olumlu, son derece verimli geçti'Zirvede yaptığım iki ayrı konuşmada, nükleer enerji ve nükleer silahlar hususunda ülkemizin yaklaşımını; bu alandaki politikalarımızın dayandığı temel ilkeleri açıklama imkanı buldum. Bizim bu konudaki temel yaklaşımımız, temel hedefimiz çok net, çok açıktır Biz, nükleer enerjinin sadece barışçıl amaçlarla kullanılmasından yanayız. Dünyanın, nükleer silahlardan tümüyle arındırılmasını savunuyoruz. Yakın zamanda nükleer santral projelerini başlatan bir ülke olarak, bizim, bu alandaki temel önceliğimiz, nükleer enerjiden yüksek emniyet ve güvenlik standartlarında yararlanmaktır. Seul'deki zirve sırasında, ABD Başkanı Sayın Barak Obama başta olmak üzere, pek çok liderle ikili temaslarımız da oldu. Yaptığımız görüşmelerde, dünya üzerinde yaşanan temel sıkıntıları, bölgemizdeki istikrarsızlıkları gidermek; barışın, istikrarın, huzurun hakim olması için atılabilecek müşterek adımları ele aldık. Zirve sonunda, toplantıya katılan diğer devletlerle birlikte ortak bir bildiriye imza attık'İmzaladığımız bildiriyle, dünya üzerindeki nükleer emniyetin güçlendirilmesi, nükleer terörizm riskinin azaltılması yönündeki siyasi irade beyanımızı perçinleyerek, önümüzdeki döneme yönelik uygulama önceliklerimizi de belirlemiş olduk.

Değerli vatandaşlarım, Güney Kore'deki zirvenin hemen ardından, resmi bir ziyaret için İran'a geçtik. Tahran'da, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Sayın Muhammed Rıza Rahimi ve İslami Danışma Meclisi Başkanı Sayın Ali Laricani ile görüşmelerde bulundum. Ardından da Meşhed'de İran'ın Dini Rehberi Sayın Ayetullah Ali Hamaney'le görüşmem oldu. Malum, İran'ın nükleer programı, uzun bir süredir, dünya kamuoyunun yakından takip ettiği, mercek altına aldığı hususların başında geliyor. Biz, Türkiye olarak, bu konuda, başından itibaren ilkeli bir tutum izledik. ve bugün de, aynı duruşumuzu korumaya devam ediyoruz. İran'ın nükleer programı konusundaki endişelerin diplomatik yollarla giderilebileceğine inanıyor; İran ile uluslararası toplum arasında yaşanan güven bunalımının, barışçı bir şekilde çözümü için çabalarımızı sürdürüyoruz. Yakın bir zamanda, İran ile P5+1; yani Birleşmiş Milletlerin daimi 5 üyesi olan ülkeler ve buna ilaveten Almanya arasında müzakerelerin başlaması bekleniyor. Güney Kore ve İran'daki temaslarımızda, tarafların söz konusu müzakereleri İstanbul'da yapma arzusunda olduklarını müşahede ettik. Türkiye olarak, yürütülecek bu müzakereler neticesinde, olumlu gelişmeler sağlanabilmesini ümit ediyoruz. Türkiye, bu meseleye diplomatik yolla çözüm bulunabilmesi için, her türlü katkıyı sunmaya hazırdır. Tahran ziyaretimiz sırasında bunu, İranlı yetkililere bir kez daha hatırlatma imkanımız oldu. İran, asırlardır barış içinde komşuluk ettiğimiz, kültürel sahada, ticari-ekonomik sahada köklü ilişkilerimizin bulunduğu, bölgemizin önemli ülkelerinden biri'Son yıllarda artan siyasi temaslarımız sayesinde, İran'la ikili ilişkilerimiz; ticari-ekonomik alandaki işbirliğimiz, her geçen yıl daha da güçleniyor, daha da artıyor. Nitekim, göreve geldiğimizde aramızdaki ticaret hacmi 2 milyar dolar iken, 2011 yılı itibariyle 16 milyar doları aşmış bulunuyor. İran'daki temaslarımızda, ülkelerimiz arasındaki ilişkileri daha da güçlendirmek için neler yapılabileceğini konuşmamızın yanı sıra, bölgesel sorunlara ilişkin görüş alışverişinde de bulunduk. Bu çerçevede, İran'ın Dini Rehberi Sayın Ayetullah Hamaney ile Cumhurbaşkanı Sayın Ahmedinejad ile yaptığımız görüşmelerde, Suriye meselesine de değindik. Suriye'de akan kandan, İranlı yetkililerin de üzüntü duyduklarını müşahede ettik. Onların da, Suriye halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesinden yana olduklarını gördük. Bizler de, Suriye'deki gelişmelere dair endişelerimizi, İranlı yetkililere ayrıntılı biçimde anlatma imkanı bulduk. Türkiye, en uzun kara sınırlarını paylaştığı Suriye'de yaşanmakta olan bu kaosa seyirci kalamaz. Suriye'deki kaos ve kargaşa, Türkiye'yi de, İran'ı da, bölgemizin genelini de çok yakından ilgilendiren, çözüm için müşterek gayretler göstermemiz gereken bir sorundur.

Aziz milletim, Bu vesileyle, şu hususu, bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi grubun, hiçbir etnik ve dini grubun, hiçbir mezhebin çıkarını gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı hedef alan saldırıların derhal durmasını; halkın meşru taleplerinin ivedilikle karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki, Esad rejiminin icraatları, bu konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor. Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıklamış olmasına rağmen, halkı hedef alması ve operasyonları devam ettirmesi de açıkça bunu gösteriyor. Bizler, Sayın Annan'ın iyi niyet misyonu çerçevesinde yürütmekte olduğu çabaları elbette destekliyoruz. Ancak Suriye yönetiminin, inandırıcılığını artık neredeyse tümüyle yitirmiş olduğunu da biliyoruz. Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladığı günden bu yana, halka yönelik saldırıları ve operasyonları durdurmaması; kardeş kanını akıtmaya devam etmesi, maalesef, uluslararası toplumu boş vaatlerle oyaladığı intibaını güçlendiriyor! Bizler, dün olduğu gibi bugün de yarın da, kardeş Suriye halkının yanında yer almaya devam edeceğiz. Nitekim, Suriye Halkının Dostları Grubu toplantısına, İstanbul'da ev sahipliği yapmamız da, tüm Suriyelilerin meşru haklarını elde edebilme uğruna verdikleri mücadeleyi, samimiyetle desteklememizden kaynaklanmaktadır. Türkiye olarak bizim, masum insanların katledilmesine, halka ölüm saçılmasına, kardeş kanının akıtılmasına seyirci kalmamız, asla mümkün değildir!

Değerli vatandaşlarım, Bu ay içinde, yurtdışı temaslarımızın yanı sıra, yurt içindeki hamlelerimize de devam ettik. Bu ay, iki önemli açılış gerçekleştirdik'8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü kutlama vesilesiyle ziyaret ettiğimiz Mardin'de, 149 milyon Lira tutarında, 38 kalem hizmet ve yatırımın, resmi açılışını gerçekleştirdik. Ertesi gün ise, İstanbul'da, Ataköy Spor Salonu'nda, 14'üncü Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nın açılışını yaptık. İstanbul'da, 3 gün boyunca, 172 ülkeden yaklaşık 700 sporcuyu ağırladık. Gerçekten çok başarılı bir organizasyona imza attık. ve bu vesileyle yeni salonumuzun açılışı da gerçekleşmiş oldu. Bu ay içinde yasama faaliyetlerimiz de tüm hızıyla devam etti. 'Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Yasasıö ile 'İntibak Yasasıönı, Mart ayında, ülkemize, milletimize kazandırdık. Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa Tasarısıyla, artık kadınlarımız için yeni bir süreç başladı. Şiddete uğrayan, şiddet tehdidiyle karşı karşıya olan kadın, çocuk ve aile bireyleri, artık koruma altına alınacaklar. Mağdurun can güvenliğinin sağlanması için koruma tedbiri, hakim veya mülki amir tarafından alınacak; gecikme olmaması için, koruma tedbiri, gerektiğinde kolluk kuvvetleri tarafından da verilebilecek. Mağdurlara, can güvenliğinin sağlanması yanında ekonomik ve adli destek verilecek. İhtiyaç olduğunda, şiddet mağdurlarına barınma sağlanacak, evini, iş adresini değiştirmesi sağlanacak. Koruyucu tedbir kararlarının takibi, teknik araç ve yöntemlerle yapılabilecek. Mağdurların nafakaları çok hızlı şekilde tahsil edilecek. Bu yasayla, 7 gün 24 saat uzman personelin çalışacağı Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri kuruyoruz. Kadınlar için, şiddet mağdurları için son derece önemli, devrim niteliğindeki bu kanunun, aziz milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Buradan, bilhassa emekli vatandaşlarımıza da seslenmek istiyorum

Değerli kardeşlerim, Sevgili vatandaşlarım, Bakınız, biz, hükümet olarak, 9 yıl boyunca, bütün sosyal kesimlerimizin refahını arttırmak, yaşam kalitesini arttırmak, alım gücünü yükseltmek için yoğun bir gayret içinde olduk. Bir yandan geçmişin ihmallerini, kayıplarını telafi ederken, diğer yandan ücretli kesimimizin; işçilerimizin, memurlarımızın, asgari ücretlilerin, emeklilerimizin maaşlarını enflasyonun çok çok üzerinde arttırdık. Sadece bir örnek olsun diye, 2002 yılından bugüne kadar, emekli maaşlarındaki artış oranlarına dikkati çekmek istiyorum. Zira, rakamlar, artışlar son derece dikkat çekici...SSK emekli maaşını 9 yılda yüzde 217 oranında artırdık, reel artış yüzde 39.SSK tarım emeklilerinin maaşı yüzde 239 arttı, reel artış yüzde 49.BAĞ-KUR esnaf emeklisinin aylığı, 9 yılda yüzde 344 oranında arttı, reel artış yüzde 94. BAĞ-KUR Tarım emeklisinin aylığı yüzde 648 arttı, reel artış yüzde 227. Memur emeklimizin maaşını da yüzde 159 artırdık, burada da reel artış yüzde 14. Şimdi, 12 Haziran seçimleri öncesinde, emeklilerimize verdiğimiz bir sözü yerine getirdik ve İntibak Yasası'nı çıkarttık. Bu düzenlemeyle, 2000 yılından önce emekli olan ve 6 gruba ayrılan SSK emeklilerimiz arasındaki maaş adaletsizliğini gideriyor, emeklilerimize büyümeden pay veriyoruz. Artık, 2000 yılından önce maaş bağlanmış 2 milyon 700 bin emeklimizin aylıkları yeniden hesaplanacak. 2008 yılına kadar geçen sürede gerçekleşen büyüme oranlarının yüzde 75'i, söz konusu olan bu emeklilerimizin maaşlarına yansıtılacak. Böylece, 1 milyon 900 bin emeklimizin aylığında, 50 Lira ile 339 Lira arasında bir artış olacak. BAĞ-KUR emeklilerinin aylıklarında da intibak ihtiyacı olduğunu gördük ve 12 bin BAĞ-KUR emeklimizi intibak kapsamına aldık. BAĞ-KUR emeklilerimize de, intibak kapsamında 27 Lira ile 118 Lira arasında bir artış sağlayacağız. Bu vesileyle, on yıllardır devam eden, on yıllardır çözümü beklenen bir meseleyi çözüme kavuşturan İntibak Yasası'nın da emeklilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli vatandaşlarım, Biliyorsunuz, iki hafta önce, 16 Mart'ta Afganistan'da, Türkiye'nin komuta ettiği Kabil Bölge Komutanlığı emrinde görev yapan bir askeri helikopterimiz kaza geçirdi. Kazada, 12 askerimiz şehit düştü, 4 Afganlı kardeşimiz hayatını kaybetti. Yine, kanunsuz gösterilerde, güvenlik güçlerimize açılan ateş neticesinde, Yüksekova ve Cizre'de 5 polisimiz yaralandı, yaralı polislerimizden biri şehit düştü. Ben bu vesileyle, Afganistan'da şehit düşen kahraman askerlerimize; ayrıca, şehit düşen polislerimize, buradan, ekranlar aracılığıyla, bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına baş sağlığı ve sabır niyaz ediyorum. Aynı şekilde, helikopterimizin düştüğü yerde hayatını kaybeden Afganlı kardeşlerimize de Allah'tan rahmet diliyor; yakınlarına, Afgan halkına başsağlığı mesajlarımı yineliyorum. Hepsinin mekanı cennet olsun. Yaralı polislerimize de acil şifalar diliyorum. Şehitlerimizin, her biri bizim gözümüzde hakkı ödenemeyecek kahramandır; her biri milletimizin gurur kaynağıdır. Biz, ne pahasına olursa olsun, tüm şehitlerimizin mirasına, emanetine, onların geride bıraktığı dul ve yetimlere sahip çıkıyoruz, sahip çıkmaya da devam edeceğiz. İşte bu ay, şehitlerimizle, terör saldırıları nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımızla, aileleriyle ilgili yeni bir düzenleme daha yaptık?

Aziz vatandaşlarım'Düzenlemenin detayları hakkında daha önce açıklama yapmıştım, fakat, burada, ekranlar aracılığıyla bir kez daha tekrar etmekte yarar görüyorum. Şehit dul ve yetimleri ile gazilerimize, bugüne kadar, çeşitli kanunlar çerçevesinde ayni ve nakdi yardımlar yapılıyordu. Şehit dul ve yakınları ile gazilerimize, bir defalık olmak üzere, devlet ve vakıflar tarafından çeşitli tazminatlar ödüyor; aylık ödemeler yapıyor; eğitim yardımı veriyor; TOKİ tarafından faizsiz konut kredisi imkanı sağlıyorduk. Aynı şekilde, toplu taşıma araçlarından ücretsiz yararlandırıyor; 10 yıl süreyle kiralarını ödüyor, askerlik muafiyetinden istifade etmelerini sağlıyorduk. Yine bu kardeşlerimizi, çeşitli vergilerden muaf tutuyorduk. Ancak biz, hükümet olarak, şehit dul ve yetimleri ile gazilerimize daha iyi imkanlar sağlayabilmek için yeni bir adım daha atıyoruz. Yeni düzenlemeyle, şehitlik, gazilik, malullük kapsamını da genişletiyor; şehit yakınları ile gazilerimize daha geniş imkanlar sağlıyoruz. Şehit yakınları ve gazilere yapılacak gayrimenkul hibelerine muafiyet getiriyor, bu hibelerin vergi matrahından düşürülmesini sağlıyoruz. Terörle mücadele kanunu kapsamındaki er ve erbaşlarla, geçici köy korucularının ve 2008 yılının ekim ayından sonraki harp malullerinin de artık faizsiz konut kredisi imkanından yararlanmalarını sağlıyoruz. Malul olan gazilerimize sağlanan bakım desteğini, köy korucuları ve sivil vatandaşları da kapsayacak şekilde genişletiyor; sözkonusu bakım desteğini, bir asgari ücret tutarından, 2 asgari ücret tutarına yükseltiyoruz. Terörle mücadele esnasında yaralanan ve tedavisi devam eden personele, 1 yıl süreyle ödenen özel harekat ve operasyon tazminatının ödeme süresini 12 aydan 24 aya kadar çıkarıyoruz. Terörle mücadele görevi sırasında olmasa bile, görevleri esnasında yaralanan, bakıma muhtaç durumda olan vazife harp malulleri ile, köy korucuları da artık, ihtiyaç duydukları her türlü iyileştirici, rehabilite edici araç gereçlerin temininde katkı payı ödemeyecekler. Maluliyeti sürekli olan kardeşlerimiz, sağlık durumlarında meydana gelen değişikliğe göre, malullük derecelerini değiştirebilecekler. Düzenlemeyle yaptığımız getirdiğimiz en önemli yeniliklerden biri de, şehit ve gazi sayılma kapsamını genişletmek oldu. Terör olayları sebebiyle, göreve gidiş - dönüşler esnasında meydana gelen kazalar sonucu yaralanan, sakatlanan ve hayatını kaybedenleri, kanun kapsamına alıyoruz. Mülki idare amirleri ile ilgili dar kapsamı da genişletiyoruz. Her derecede polis okulları ve askeri okullarda okumaya hak kazanıp, geçici kaydı yapılan veya yaşları 18'in altında olan öğrencileri, aynı kanun kapsamına alıyoruz. Terör eylemlerinde hayatını kaybeden sivillerin yakınlarına da, tazminat ve aylık imkanı sağlıyoruz. Ayrıca, şehit yakınlarının istihdamıyla ilgili çok önemli bir yenilik getiriyoruzMevcut durumda, şehit olan kişinin eşine veya çocuğuna; ya da yakınlarından birine, sadece 1 istihdam hakkı tanınıyordu.Yapacağımız yeni düzenlemeyle, biri eşi ya da çocuğu, diğeri yakınlarından biri olmak üzere, toplam istihdam hakkını 2'ye yükseltmeyi hedefliyoruz.Anne-babaya ödenen maaşta, halihazırdaki düzenlemede, malullük ve muhtaçlık şartı aranıyor. Bu şartı da ortadan kaldırmayı planlıyoruz.

Artık anne babalara maaş bağlanması için, malullük ve muhtaçlık şartı aranmayacak; muhtaçlık belgesi istenmeyecek. Ben bu vesileyle, terör saldırılarında hayatını kaybeden güvenlik görevlilerimize, vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine, yakınlarına başsağlığı niyaz ediyor; yaptığımız bütün bu düzenlemelerin, şehit yakınlarına, gazilerimize hayırlı olmasını diliyorum. Hepinizi muhabbetle selamlıyorum. Allah yar ve yardımcınız olsun. Kalın sağlıcakla!

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Politika Güncel Haberler

title