Haberler

ABD'nin Ortadoğu Politikasındaki Değişim

Marmara Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Müdürü Küçükcan: "Bu gelişme İran'ı bölgede öne çıkaracak sonuçlar doğurabilir" Kadir Has Üniversitesi Afrika ve Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Mü...

FATİH OKUMUŞ / SARE SELVİ ÖZTÜRK - Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İran arasında 1979 yılından bu yana kesik olan ilişkilerin yeniden kurulmasına yönelik adımlar, Ortadoğu'daki bazı ABD müttefiki ülkelerde rahatsızlığa yol açtı.

ABD-İran arasındaki yakınlaşma "ABD'nin Ortadoğu politikasında eksen kayması mı yaşanıyor?", "ABD dost ve müttefik ülkelerle ilişkilerini zedeleyebileceğini bile bile İran'la niçin yakınlaşıyor?" sorularını gündeme taşıdı.

AA'ya konuşan Marmara Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Talip Küçükcan, "İran bu yıl yapılan seçimlerin ardından uluslararası topluma yeniden entegre olmak ve ülkeyi darboğaza sokan ekonomik yaptırımlardan kurtulmak istiyor. Bu nedenle ABD ve Batı'ya karşı daha açık politika izleme eğiliminde. ABD ise Ortadoğu'daki krizlerin çözümünde artık sıcak savaş ve işgal yerine, diplomasiye yatırım yapma kararında zira bu daha az maliyetli. Nükleer silah ve uranyum zenginleştirme konularındaki kuşkulardan dolayı İran'a yönelik yaptırımlar Tahran'ı zora soksa da dize getirmedi. Bu nedenle ABD ve İran rasyonel siyaset izlemeye karar vermiş görünüyor. Aynı zamanda İsrail'in İran'a saldırılması yönündeki baskılarını da ABD, askıya almış bulunuyor. Bu gelişme, İran'ı bölgede öne çıkaracak sonuçlar doğurabilir" dedi.

İran'daki devrim nedeniyle kesilen diplomatik ilişkilerin 34 yıl aradan sonra tekrar kurulduğunu hatırlatan Küçükcan " İlişkilerin henüz büyükelçilik düzeyinde olması mümkün görünmüyor. ABD mesafeli durduğu ve çatışma dilini kullandığı sürece İran üzerinde etkili olamayacağını veya yaptırımların sınırlı etkilerinin olacağını gördü. Bunda ısrar etmeme kararı aldı. İran da yıllardır kendisine uygulanan ekonomik ve siyasi blokaj ve izolasyondan kurtulmak istiyor. Ayrıca ABD, Suriye ve Irak üzerinde İran'ın etkisini gördü, bu nedenlerle yakınlaşma adımları atılıyor" diye konuştu.

"Ortadoğu'da İran ve Suudi Arabistan'ın çıkarlarının örtüşmediği, her iki ülkenin özellikle sekteryen temelli politikaları, mezhepsel ayrışmalara verdikleri destekler nedeniyle sürekli gerilim yaşadıkları biliniyor" tespitini yapan, Küçükcan Suudi Arabistan'ın ABD'ye tepkisini şöyle açıkladı:

"ABD'nin İran'a uluslararası platformda alan açabilecek desteği, kuşkusuz Suud tarafından kabul görmez. Suud ayrıca kendi ülkesinde yaşayan ve petrol bölgelerinde bulunan Şii nüfusun İran tarafından manipüle edilebileceğini düşündüğünden, ABD'nin bu ülke ile yakınlaşmasına sıcak bakmıyor. Diğer yandan ABD'nin müdahaleden vazgeçmesi, iki ülke arasında Suriye konusunda da ayrışmaya neden oldu. Suud bu nedenlerle tepkili."

Küçükcan, İran-ABD yakınlaşmasının İsrail-Filistin ilişkileri ve barış görüşmelerine etkisinin olmayacağını şu ifadeleriyle savundu:

"İran-ABD yakınlaşmasının yakın zamanda  İsrail ve Filistin ilişkileri ve barış görüşmeleri açısından etkisi olmaz zira İsrail'in parantez dışı kalacağı bir formülde süreç ilerlemez. İran-ABD yakınlaşması sadece Suudi Arabistan'ı değil İsrail'i de ciddi şekilde rahatsız etmektedir. İsrail'in saldırı planları yaptığı ülke İran. Bu nedenle İran-ABD yakınlaşması, İsrail ve Filistin ilişkilerine olumlu yansımaz."

ABD dış politikasının tek bir prensibe dayandığını, bunun da her başkan tarafından tekrar edildiği gibi ABD'nin ulusal çıkarları olduğunu, dolayısıyla rasyonel politikalar izlediğini vurgulayan Küçükcan, "ABD'nin çıkarları nerde bulunmasını gerektiriyorsa o bölgeye ağırlık verir. Diğer yandan Asya Pasifik'e ağırlık vereceğiz demesi Ortadoğu ve Afrika'dan tümüyle çekileceği anlamına gelmez ya da Ortadoğu'da yeni dengeler oluşturmak isterse geleneksel ittifaklarını gözden geçirebilir. Bu nedenle bir eksen değişikliği değil, öncelikler ve çıkarlar doğrultusunda yeni tercihlerden bahsedilebilir."

- "Suriye turnusol kağıdı oldu"

"Suriye'nin Ortadoğu'daki gelişmeler için bir turnusol kağıdı olduğunu" söyleyen Kadir Has Üniversitesi Afrika ve Ortadoğu Araştırmaları Merkezi Başkanı Doç. Dr. Sedat Aybar, "Suriye'deki gelişmelerin çok yönlülüğü ve karmaşıklığı Ortadoğu'da politika üretebilmek konusunda bölgeye ilgisi olan devletlere ders verdi. ABD açısından Irak ve Afganistan'daki fiyaskolardan sonra Ortadoğu'da politika üretebilmenin önünün açılması gerekiyordu" değerlendirmesinde bulundu.

"ABD'nin İran ile yakınlaşmasının arkasında, politikalarını çeşitlendirebilme konusunda önünü açma, uluslararası ilişkilerde daha üretken noktaya gelme isteği yatıyor" diyen Aybar şöyle devam etti:

"Arap Baharı ile birlikte ABD'nin, Ortadoğu'da İran'a ve hatta İsrail'e rağmen politikasını çeşitlendirmesi bekleniyordu. İran ile yakınlaşması ve Suudi Arabistan ile arasının açılmasında bu son gelişmeler yatıyor. ABD, alternatif politika üretebilmek konusunda tıkandığı için yakınlaşmalar, ittifakların yeniden tanımlanması, eski küslüklerin giderilmesi gibi yollara gitmiştir."

"Suudi Arabistan'da bir iç siyasi mücadele yaşanıyor

Galatasaray Üniversitesi İktidasi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beril Dedeoğlu ise Suudi Arabistan'da iç siyasi mücadelenin yaşandığını belirterek,  "Dünyanın en çok silahlanan ülkelerinden biri  olduğuna göre Suudi Arabistan'ın büyük bir tehdit algılaması var. En büyük mücadeleyi de İran'la Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya'da güç mücadelesinde görüyor. Söz konusu yakınlaşma bu açıdan klasik ittifak zincirini zedeleyen yakınlaşmadır" diye konuştu.

ABD yönetiminde, müttefiklerle ilişkilerin İran düşmanlığı üzerinden güçlendirilmesi yönündeki politikayı savunan bir kesim ile yeni küreselleşme akımına daha yakın olan bir kesim arasında ayrılık olduğunu dile getiren Dedeoğlu, "Obama yönetiminde kamplaşma siyasetinden yana olmayan bir tutum hakim. Kamplaşma siyasetinin Ortadoğu'da çatışmalara çözüm getirmediği, kazananı olmayan oyunlar olduğu düşünülüyor" ifadesini kullandı.

"ABD, tüm dikkatini Çin ile olan rekabetine vermek istiyor"

Dedeoğlu sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"ABD, tüm dikkatini Çin ile olan rekabetine vermek istiyor. ABD bu nedenle hem Rusya ile hem İran ile düşmanlık değil yakınlaşma ilişkisi içerisinde siyaset yapmaya ve onları Çin'in karşısında kazanmaya uğraşıyor. Bu siyaset sonuç verir mi vermez mi bilinmez. Cumhuriyetçiler de Rusya'nın, İran'ın ötekileştirilmesi, Suudi Arabistan ve İsrail'in eski ittifak ilişkilerinin kullanılmasını talep ediyor. Şu andaki Obama siyasetinin barışa çok daha hizmet eden bir yönü olduğunu kabul etmek lazım."

ABD-İran yakınlaşmasının İsrail'i, Obama'nın tezlerine biraz daha yakın davranmak zorunda bırakacağını kaydeden Dedeoğlu, "İsrail'in burada hareket esnekliği kalmaz. Şahinlerin ve çözümsüzlükten yana olanların elini çok daraltır. Obama yönetimi, İsrail-Filistin meselesinde barış için oldukça istekli ve bu yakınlaşma, bu barışın gerçekleşmesi için önemli olduğu şeklinde de yorumlanabilir" dedi.

"Suudi Arabistan'ın işine gelmedi"

ABD'nin, Rusya'nın Suriye konusundaki baskısından dolayı geri adım attığını ve bu durumdan İran'ın faydalanarak nükleer silah görüşmelerini kabul ettiğini dile getiren Kültür Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Köni de "İran, nükleer silah üretmeyeceğini ifade etti. Hamaney de bu durumu kabul etmişti, karşı tarafı konuşmalar yapmaya davet ederek 'nükleer tesisleri kontrole açabilirim' dedi. Bu durum İsrail'in işine gelebilir ama Şiiliğin, İran'dan Akdeniz'e kadar olan alana Irak'ın güneyi, Suriye ve Lübnan'a ilerlemesi, Suudi Arabistan'ın Sünni liderliği ve Sünniliği Ortadoğu'da ileri çıkarması işine gelmedi, ters düştü" şeklinde konuştu.

Suriye'de askeri müdahalenin gerçekleşmemesi, İran'la yakınlaşmanın Suudi Arabistan'ı Rusya ile görüşmeye ittiğini vurgulayan Köni, "ABD'nin karşısında Suudi Arabistan'ın, 'Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ni kabul etmiyorum, Ruslarla ilişki halindeyim' mesajı vermesi, Türkiye'nin Çin'den silah alımı, müttefik ilişkilerinin gergin bir hal alması sonucunu doğurdu. İki ülkede de ABD'ye karşı belirli tavır belirince, bu yapıyı değiştirmek için ters propagandaya başladılar" diye konuştu.

İsrail'in, ABD ile İran'ın yakınlaşmasından rahatsızlık duyduğunu vurgulayan Köni, "İsrail, Suriye'deki tek korkusu kimyasal silahlardı. İran'ın nükleer silahlarını kontrole açması halinde İsrail'in elinde koz kalmayacak ve Filistin meselesini çözüm üretmek zorunda kalacak" ifadesini kullandı. - İstanbul

Kaynak: AA / Güncel

Amerika Birleşik Devletleri Talip Küçükcan İsrail İran Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title