Haberler

Tüsiad Genel Kurulu

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes, "Farkında olsak da olmasak da yeni bir dünyanın kuruluşuna tanıklık ediyoruz.

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes, "Farkında olsak da olmasak da yeni bir dünyanın kuruluşuna tanıklık ediyoruz. Liberal dünya düzeni sarsılıyor. Bizim açımızdan soru bu yeni düzenin oluşumuna ne ölçüde katkıda bulunacağımızdır" dedi.

Başaran-Symes, TÜSİAD'ın 47. Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 2 yıl önce acı tatlı günleriyle sürdürdüğü başkanlığının bugün son günü olduğu belirterek, "Görevi devralırken yine bu kürsüden ilk teşekkür konuşmamda işimiz zor sadece Türkiye'de değil tüm dünyada iş dünyasının işi zor demiştim. Pek kolay değildi doğrusu." diye konuştu.

Yönetim kurulu ile birlikte ellerinden geleni canla başla çalışarak yaptıklarını, programlarını eksiksiz uyguladıklarını ve sözlerini tuttuklarını ifade eden Başaran-Symes, şunları kaydetti:

"Güncel olanın ötesinde ülkemiz için daha iyi bir geleceğin nasıl inşa edileceğine odaklandık. Gerek gördüğümüz tüm çalışmaları eksiksiz yaptık. Farkında olsak da olmasak da yeni bir dünyanın kuruluşuna tanıklık ediyoruz. Bu dünyanın şeklinin, normlarının, etkili kurumlarının ve kurallarının nasıl tanımlanacağını henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz, liberal dünya düzeni sarsılıyor. Dünya ölçeğinde demokratik değerler, yapılar, ilkeler, popülist otoriter dalgalarla boğuşuyor. Küreselleşme iddiası jeopolitik ağırlıklı gelişmeler karşısında geriliyor. Ancak modern dünyanın kazanımlarını insanların eşitlik adalet ve özgürlük arayışlarını uzun dönemde bastırmak mümkün değil."

Bu dinamikten 21. yüzyıla özgü yeni ve özgürlükçü bir düzen çıkacağına inandığını kaydeden Başaran-Symes, ekonomi politikalarında yeni arayışlar, büyümenin meyvelerinin daha adil paylaşılması, ışık hızıyla gelişen teknolojinin yarattığı işsizlik başta olmak üzere sosyal dengesizliklere deva olacak adımların atılması, önümüzdeki dönemde dünyadaki asıl gündem olduğunu söyledi. Başaran-Symes, "Bizim de asıl gündemimiz budur. Türkiye gibi ülkenin bu arayışın içinde yer alması gerekir ve şarttır. Bir dönem tüm dünyanın gıpta ederek baktığı bölge toplumları için bir örnek diye el üstünde tuttuğu bir ülkeydik, yine böyle bir konuma dönmememiz için hiçbir neden yok. Dış politikada yanlışlarımızı itiraf etmeyi bilebildik sırada ekonomiyi rayına oturtacak kararların olması gerekir. İç politikada da güvenlik sorunu başta olmak üzere neler yapılması gerektiğini Tuncay Bey sıraladı. Güvenlik meselesinin yalnızca güvenlikçilik prizmasından ele alınamayacağına ben de inanıyorum. Bizim açımızdan soru bu yeni düzenin oluşumuna ne ölçüde katkıda bulunacağımızdır." ifadelerini kullandı.

- İzmir ve İstanbul'daki terör saldırıları

Başaran-Symes, İzmir'deki terör saldırısında polis memuru Fethi Sekin'in şehit edilmesini anımsatarak, "Yılın ilk günlerinde İzmir'de polis memuru Fethi Sekin'in fedakarlığı sayesinde etkisi sınırlı kalan terör saldırısına tanık olduk. Bu olay karşısında gösterilen toplumsal tepkinin niteliği herkesi derinden etkiledi." dedi.

Yılbaşında Reina'daki saldırıyı hatırlatan Başaran-Symes, yılbaşı trajedisini gerçekleştirenlerin siciliyle bu terör eyleminden önce bazı çevrelerce yaratılan sevimsiz atmosferin etkisinin bir araya gelince çok boyutlu bir tepki patlaması olduğunu kaydetti.

Başaran-Symes, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu olay çoğumuza toplumsal yaşamı ve demokratik siyaseti düzenlemek açısından elimizdeki en değerli kavramın, ilkenin ne olduğunu sertçe hatırlattı 'laiklik'. Laiklik olmadan Orta Doğu'da tanık olduğumuz acıların, trajedilerin, şiddet dalgalarının ülkemizi de içine çekmesini engellememiz mümkün değil. Derneğimizin bu ülkeyi kendisi için Türkiye'nin bekası için en temel ilke saymasındaki isabeti de bu vesileyle kayda geçirmek isterim. Bunu böyle kabul etmek ve Cumhuriyet'in kurucularının, hem ülke tarihinden hem de kendi engin hayat tecrübelerinden çıkardıkları dersle rejimin temel taşı yaptıkları bu ilkeye, çağdaş bir yorumla sahip çıkmak, doğru anlaşılması, bilinmesi için çaba harcamak durumdayız ve zorundayız. Bu konuyu asla hafife alamayız, almamalıyız."

- Anayasa değişikliği

Başaran-Symes, Cumhuriyet'in, Kurtuluş Savaşı'nın başarıya ulaşabilmesiyle kurulduğunu belirterek, "O savaşı, Osmanlı payitahtının işgaline başkaldıran kahramanlarla dolu Millet Meclisi yönetti. En zorlu zamanlarda dahi yetkilerini kıskançça koruyan, bünyesinde güçlü kişilikleri barındıran bir Meclis. Cumhuriyeti kuran da bu Meclis oldu. Kurucu anlaşmamız Lozan'ı onaylayan, devrimleri gerçekleştiren, laiklik ilkesini anayasaya koyan, ülkemiz ve toplumumuz için önemli hedefleri onaylayan hep Meclisti, Meclisimizdi." diye konuştu.

En güçlü döneminde Mustafa Kemal Atatürk'ün kararlarını Meclis'in meşruiyetine dayanarak uygulamayı ilke edindiğini ifade eden Başaran-Symes, şunları aktardı:

"Rejimin zorlu başlangıç döneminde dahi Meclis'te aykırı sesler, muhalif şahsiyetler hep bulundu. Milletvekilleri, en zor şartlarda inandıkları değerler yönünde hareket ettiler, tavır aldılar. Sonuçta Cumhuriyet'in en idealist dönemlerinde, çağının ilerisinde olan kararlar alınabildi, adımlar atılabildi. Kadınların seçme seçilme hakkı, bu hakka da temel teşkil eden Medeni Kanun, Meclis'in onayıyla gerçekleşti.

Nihayet, 15 Temmuz'daki kalleş ve kanlı darbe girişiminin hedefinde gene Meclis vardı. Meclis o gece toplanarak rejimin ve demokrasimizin temel kurumu olduğunu gösterdi. Bu mirasın önemi ve anlamı üzerinde Anayasa değişikliklerinin tartışıldığı ve maddelerin oylandığı şu dönemde başta milletvekillerimiz olmak üzere etraflıca düşünmeliyiz kanısındayım. "

- Eğitim sistemi

Başaran-Symes, aralık ayında yayınlanan PISA sonuçlarının, eğitim düzeyinin yetersizliğini tescil ettiğini savunarak, sözlerine şöyle devam etti:

"Matematik becerisindeki zayıflık kadar öğrencilerimizin ana dillerinde okuduklarını anlayamayacak durumda olmalarından geleceğimiz adına endişe duyuyorum. Bu gençlerimizin 21. yüzyılın dünyasında gerekli becerilere sahip olmamalarının ne anlama geldiği üzerinde daha ciddi düşünmemiz gerekiyor. Bugünkü eğitim anlayışımızla, ülkemizdeki eşitsizlikleri yeniden üretirken, dünya ile rekabet etmesi mümkün olmayan, soru sormaya, araştırmaya, dünyayı kavramaya teşvik edilmeyen nesiller yetiştiriyoruz. Bu durumun bir insani ve toplumsal trajedi olduğuna kuşku yok.

Böyle bir eğitim sistemiyle Türk iş dünyasının kendisinden beklenen ve hevesle yapmak istediği atılımları gerçekleştirmesi de neredeyse imkansız. Keza, bu eğitim anlayışı ile siyasilerimizin söylemlerinde ve politika belgelerinde topluma hedef olarak gösterdiği ve bizim de desteklediğimiz 21. yüzyıl dünyasında en ön sıralarda yer edinme arzusu çelişiyor. Makas giderek açılmakta. Yıllardır eğitimin her alanında çalışmalar yaptık. Raporlar yayınladık. Yetkililerle elimizdeki tüm verileri ve önerilerimizi paylaştık. Yeni yönetimin bu çabaları artırarak sürdüreceğini biliyorum."

Başaran-Symes, dünyada rekabet gücü artırılacaksa, yetişen insanların bu ülkede huzur içinde çalışabilmelerinin sağlanmak zorunda olunduğunu aktararak, "Dışarıdan sermaye çekeceksek eğitim sistemimizi 21. yüzyılın gereklerine uydurmamız, özgürlüklere sahip çıkan bir anayasayla, iyi işleyen evrensel hukuk anlayışını benimsemiş bir yargı erkine sahip olmamız gerekir. Asya ekonomileriyle iş birliği yapmak istiyorsak verimlilik, teknoloji kullanımı, 'Sanayi 4.0' devrimine uygunluk gibi kriterlerde güven verici olmalıyız. Hükümetimiz ile yakın iş birliği içinde geliştirdiğimiz Sanayide Dijital Dönüşüm Platformunu bu inanç ve kararlılıkla destekliyoruz." dedi.

-AB ile ilişkiler

Türkiye'nin derinlerinde bilimsel olana, dünya ile başa çıkacak becerilere sahip olmaya, özgürlük solumaya yönelik talebin ne denli güçlü olduğunu da son iki yılda çok daha yakından gördüğünü, o özlemi derinden hissettiğini aktaran Başaran-Symes, "AB projesi bunların sağlanması açısından da önemini hala yitirmemiştir. AB'nin şu andaki durumuna bakarak bu hedeften vazgeçmek de söz konusu olmamalıdır. TÜSİAD olarak biz bu hedefin savunucusu ve ısrarlı takipçisi olduk. İlişkilerimizin bugünkü sorunlu hali, geçmişte kazandıklarımızı unutmamıza yol açmamalı." dedi.

Başaran-Symes, kabuk değiştiren bir AB ile ilişkilerin nasıl tanımlanacağını, Türkiye'nin bu yapının içinde kendi çıkarlarına en uygun şekilde nasıl yer alabileceği üzerinde düşünmeleri gerektiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Bugüne dek bu konuların nasıl ciddiyetle takipçisi olduysak bugünden sonra da çabalarımızı ve çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu yönde hükümetin AB ile Gümrük Birliğini güncelleme müzakerelerini kararlılıkla destekliyoruz. Unutmayalım ki Türkiye'nin küresel rekabet gücü AB sürecinde ilerleyen ve aynı zamanda dünyanın tüm diğer bölgelerine de açık olan ülke formülüne dayalıdır. Bu arada Cenevre'de Kıbrıs müzakerelerinde çözüm yönünde ilerlendiği haberi geliyor. Hem Avrupa hem Türkiye için tarihi bir fırsat söz konusu. Çözümün siyasi ve ekonomik etkileri çok olumlu olacaktır.

En nihayetinde Türkiye kendi yüksek hedeflerine toplumsal ahengini sağlamadan, yaratıcı, üretici sınıflarının bilgisini ve enerjisini harmanlamadan, çoğulculuğunu bir güç kaynağı olarak kullanmayı beceremeden ulaşamaz.

Hepsinden önemlisi Türkiye'nin gelecekteki refahını, ancak kurumlarını yenileyerek, hukukun üstünlüğünü sağlayarak, insan haklarına ve mülkiyet hakkına saygı duyarak, iş dünyasının dünyada rekabetçi olmasına katkıda bulunacak akılcı ekonomi politikalarını, teknoloji yönlendirmelerini uygulamaya koyarak tesis edebilir. Biz bu konularda da görevi yeni Yönetim Kuruluna güvenle emanet ediyoruz."

Siyasetçi ve bürokratlara teşekkür

Yönetim kurulunun iki yıllık görev süresinde Ankara'da dört ayrı hükümetin görev aldığını anımsatan Başaran-Symes, "Tüm çalışmalarımızda Meclisimiz, Bakanlarımız, bürokratlarımızla ülkemizi ileriye götürecek konularda açık ve samimi bir iş birliği içinde olduk. Tüm katkılarından ve yardımlarından dolayı kendilerine içten teşekkürlerimizi sunuyoruz." dedi.

Başaran-Symes, keyifle ve uyum içinde çalıştığı yönetim kurulundaki arkadaşlarının desteğinin iki yıl boyunca önlerine çıkan sorunları aşmasında en güçlü dayanağı olduğunu aktararak, "YİK Başkanımız Tuncay Özilhan desteğini hiçbir zaman esirgemedi. Siz sayın üyelerin önerileri, uyarıları hep yol gösterici oldu. Kurumun yuvarlak masa ve çalışma gruplarındaki özverili emeğiniz, en kritik anlarda kendisini gösteren dayanışma ruhunuz göreve daha şevkle asılmamızı sağladı." şeklinde konuştu.

Konuşmasının ardından Başaran-Symes, TÜSİAD üyeleri tarafından ayakta alkışlandı.

TÜSİAD Onursal Başkanı Rahmi Koç, Başaran-Symes'a plaket takdim etti. Başaran-Symes'ın yönetim kurulunu da sahneye davet etmesinin ardından fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.

Kaynak: AA / Ekonomi

İstanbul Türkiye İzmir Ekonomi Haberler

title