Haberler

Oecd Türkiye Daimi Temsilcisi Prof. Dr. Alkin: Uluslararası Platformlarda 3 Kıyamet Senaryosu Masada

Güncelleme:

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, iklimin yanında enerji arz meselesinin de önemli bir konu haline geldiğini belirtirken, uluslararası platformlarda “enerji arz güvenliği", "tahılların sevkiyatları" ve "küresel tedarik zinciriyle" ilgili 3 tane kıyamet senaryosunun gündemde olduğunu söyledi.

ESRA ALUS

Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) Türkiye Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin, iklimin yanında enerji arz meselesinin de önemli bir konu haline geldiğini belirtirken, uluslararası platformlarda "enerji arz güvenliği", "tahılların sevkiyatları" ve "küresel tedarik zinciriyle" ilgili 3 tane kıyamet senaryosunun gündemde olduğunu söyledi.

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD) tarafından düzenlenen 52. Gündem Buluşmaları, "Savaşın Gölgesinde Enerjinin Geleceği" temasıyla yapıldı. Toplantıda, Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin ile Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Direktörü Doç. Dr. Sohbet Karbuz değerlendirmelerini paylaştı.

"CARİ AÇIĞIMIZ İÇİNDEKİ ENERJİNİN PAYI ÇOK KRİTİK SEVİYEDE"

Enerji konusunu her açıdan ele alma çabasında olduklarını belirten Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, açılış konuşmasında şunları söyledi:

"Covid-19 pandemi dönemi bitmeden gelişen Rusya, Ukrayna savaşıyla beraber tüm dünya global olarak ekonomik ve sosyal biçimde büyük bir türbülansa ve dönüşüme girdi. Bu dönüşümü yaşarken küresel iklim değişikliği tehdidiyle beraber enerjinin bu dönüşümdeki en büyük etken olduğu ortada. Enerji insanlık tarihinin her döneminde stratejik öneme sahipti. Ancak önemi her geçen gün artan günümüzde hayati önem mertebesine gelmiş olan enerjiyi mutlaka enine boyuna değerlendirmeliyiz. Enerjinin tedarik koşulları, bulunabilirliği, fiyat mertebesi, fiyatındaki değişiklikler, fosil ve yeşil enerji tüketim oranlarındaki değişiklikler ve belirsizlikler, iklim değişikliğine olan hayati etkisi koşullarının nasıl gelişeceği, ülkemizin koşullarına geldiğimiz zaman ise ülkemizde hane halkının her gün artan enerji maliyetlerindeki yükü, diğer taraftan da ülkemiz ekonomisinin gelişiminde cari açığımız içindeki enerjinin payına baktığımız zaman enerjinin geleceğini öngörebilmemizin önemi gerçekten çok kritik seviyede.  Türkiye İMSAD olarak enerji konusunu her açıdan ele alma gayreti içindeyiz. Bizleri nelerin beklediğini anlamaya çalışacağız."

Türkiye OECD Daimi Temsilcisi Büyükelçi Prof. Dr. Kerem Alkin ise bir seneye yakın süredir katıldığı toplantılarda enerji arz güvenliğinin çok kritik olduğuna dikkat çektiğini hatırlattı. Rusya- Ukrayna savaşına kadar da bu konuya gereken önemin verilmediğini belirten Alkin, şu değerlendirmeleri yaptı:

"ENERJİ İHTİYAÇLARININ KARŞILANMASI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİYLE MÜCADELE KADAR KRİTİK BİR KONU: Enerji arz güvenliği gibi çok kritik bir konun çok fazla ihmal ediğini konuşmalarımda bir yıl boyunca söyledim. 24 Şubat'ta Rusya- Ukrayna savaşının patlak vermesiyle birlikte toplantılarda konular birdenbire dünyayı kurtarma gibi bir husustan, enerji arz güvenliği gibi bir kritik mesele varmış aşamasına geldi. Yani bir ülkenin temel enerji ihtiyaçlarını hane halkının, sanayi ve üretimin temel enerji ihtiyaçlarını karşılamak da en az iklim değişikliğiyle mücadele kadar kritik bir konuymuş gibi bir yeniden uyanış mı diyeyim, bir farkındalık söz konusu oldu.

BM'NİN SON DÖNEMDE YAPTIĞI TOPLANTILARDA KIYAMET SENARYOSU DA ORTAYA ÇIKTI: OECD başta olmak üzere, Birleşmiş Milletler (BM), hatta belki bu konulara bizim kadar fokuz olamasa da başka boyutları itibariyle, onların da radarına girdi. Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Çalışma Örgütü birdenbire bu kuruluşların bütünü iklim meselesinin yanında enerji arz meselesi önemli bir konu olarak gündemine aldı. Birleşmiş Milletler'in son dönemde yaptığı toplantılarda ortaya çok zorlu bir tablo olarak bir kıyamet senaryosu da çıktı. Çünkü genel manada şu anda bütün uluslararası platformlar dünya ekonomisinin önde gelen aktörleri ister G7 platformunda ister sonrasında G20 platformunda Endonezya Dönem Başkanı bu yıl ister Birleşmiş Milletler ister OECD platformunda kıyamet senaryosu bazında 3 tane tehditle ilgili ciddi çalışma yürütüyorlar.

Rusya, Ukrayna savaşının sebep olduğu enerji arz güvenliği riski çerçevesinde dünyanın enerji ihtiyacını karşılamayı nasıl yöneteceğiz? Burada çok karmaşık konular var.

Rusya Ukrayna Savaşı şunu gösterdi ki meğer dünyanın çok önemli bir coğrafik bölümü Rusya ve Ukrayna'da üretilen tahıl ürünlerine ciddi manada ihtiyaç duyuyormuş. Dolayısıyla bu tahılların Karadeniz başta olmak üzere dünyaya deniz yoluyla farklı metotlarla sevkiyatıyla ilgili büyük sorunlar yaşanırsa dünyanın tarım ve gıda arz güvenliğini nasıl yöneteceğiz? Bu konuyla ilgili olarak Afrika'da da çok sayıda ülkenin çok büyük zorluklarla karşılaşabileceği risklerle karşı karşıyayız.

Küresel tedarik zinciriyle ilgili zaten Covid-19 küresel pandemide başlamış ve halen de devam etmekte olan sorunlar. Tartışmalar derin.

SONBAHARDA DİZEL YAKIT BULABİLECEK MİYİZ: Çin'in sıfır vakayla ilgili yaklaşımı, acaba gerçekten pandemiyle mücadele mi yoksa aslında alttan alta küresel tedarik zincirindeki rolünü bütün dünyaya hatırlatmak için bilhassa izlediği bir strateji mi? Mal sevkiyatını acaba bilinçli olarak mı biraz ihmal ediyor? Son bir nokta mesela dizel yakıt meselesi. Şimdi anlaşılıyor ki işte tamam 'Mutabakat iklimi koruyacağız.' Avrupa bu nedenle bir süreden beri kömürden ciddi manada uzaklaşmış durumda. Yeni rafineri yatırımları özendirilmemiş. Çünkü işte havayı koruyacağız, iklimi koruyacağız, karbon salınımı azaltılacak. Tamam. Ama şimdi anlaşılıyor ki bu tercihler özellikle mesela dizel yakıt gibi vazgeçilmez bir yakıtta dışa bağımlılığı arttırmış. Dizel yakıt ithalatı yapılıyormuş. Çin meğer kendi ülkesindeki rafinelerde ürettiği dizel yakıtın iç ihtiyacı karşılayan bölümün dışındaki kısmını dünyaya ihraç ediyormuş. ve Çin şu anda ihracatı kesti. Sonbaharda dizel yakıt bulabilecek miyiz? Avrupa doğal gazsız mı kalacak? Peki doğal gaz ve petrol üretirken ortaya çıkan yan ürünler aynı zamanda tarım ve gıda üretiminde gübre başta olmak üzere pek çok girdinin de üretilmesini sağlıyordu. Onlar eksilirse küresel tarım ne olacak? Bölgesel tarım ne olacak? ve küresel tedarik zincirindeki aksaklıklar devam ederse mesela Türkiye gibi bir ülkeye başta inşaat malzemeleri olmak üzere tarım, gıda birçok alanda Avrupa'nın ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla rol mü düşecek? Bu bizim ihracatımızı daha da mı artıracak? İhracatımız artarken iç piyasadaki talebi de karşılamamız lazım. Üretimi nasıl arttıracağız gibi pek çok konuyu da gündeme getiriyor."

Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği Petrol ve Gaz Direktörü Doç. Dr. Sohbet Karbuz Avrupa'nın fosil yakıt rezervlerini tüketerek kendileri için yeni bir hikaye yazdıklarını belirtti. Karbuz bu konuda şu değerlendirmeleri yaptı:

"ENERJİ GÜVENLİĞİ KAVRAMI GERİ PLANA İTİLDİ: Avrupa ekonomisi yeniden şekillendirilecek, amaç bu. Kömür yok, gaz ve petrol kaynakları hızla tükendi. Rezervleri yok. Ne yapacaklar? Yeni bir hikaye getirecekler. Bu hikayenin adı da Yeşil Mutabakat. Yeşil Mutabakat nedir? Temiz enerjiye ve elektriğe yönelmek. Burada işte hidrojen ön plana çıkıyor. Şimdi enerjinin geleceğine baktığımız zaman, genel anlamda Avrupa bunu dünyaya da kabul ettirmek istiyor. Özellikle 2014 yılında Avrupa Birliği'nin enerji ve iklim stratejisinden sonradır enerji güvenliği ki Avrupa Birliği'nin 30 küsur yıldır enerji politikalarının bel kemiğiydi. Enerji güvenliği kavramı geri plana itildi. İklim ön tarafa çıktı.

ELEKTRİK ÜRETİMİNDE KÖMÜRE HATTA FİLOYLA BİLE DÖNDÜLER: Varsa yoksa yeşil enerji. Tamam bunlar güzel şeyler.  Ama enerji arz güvenliğini Rusya'nın Ukrayna'ya girmesiyle beraber çok daha fazla önemli hale geldi. Aslına geçmişe bakarsanız bunun emarelerini 2014'te Kırım'ın ilhakından sonra görebilirsiniz. Hatta onun öncesinde 2008-2000-2009'da yaşanan Ukrayna gaz krizlerinde de kendini göstermiştir. Yeşil enerji diye direttiler ve bugünkü duruma düştüler. Elektrik üretiminde kömüre, hatta fuil oile döndüler.

GAZIN İLERİDE TANIMI DEĞİŞECEK: Petrol, petrolün kullanım alanı ulaşım sektörüyle sınırlanacak. Gaz ise farklı. Gazın ileride tanımı değişecek. Yani doğal gazdan bahsetmiyor olacağız. Yeni bir kavram ortaya çıkacak. Bu kavramın adını ben henüz veremedim. Kimse koyamadı. Çünkü bu kavrama hem doğal hem de doğal olmayan suni diyelim gazlar girecek. Belki de gazlı yakıtlar diyeceğiz. Çünkü doğal gaz artı biyo gaz, artı biyo metan, artı hidrojen gazından bahsedeceğiz. Bunların toplamından. Özellikle hidrojen gazının oranı gittikçe artacak. Biyo metanın da oranı artacak ve doğal gazın azalacak. Şu anda bütün önemli uluslararası kurumların veya firmaların yaptığı tahminler uzun vadeli bunu gösteriyor. Buradan kurtuluş yok."

Kaynak: ANKA / Ekonomi

Türkiye Ekonomi Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title