Haberler

Cumhurbaşkanı Gül : "Türkiye Yeteri Kadar Açık, Hiçbir Şeyin Üstü Örtülemez"

Cumhurbaşkanı Gül, Habertürk'te yayınlanan 'Basın Kulübü Özel' programının konuğu oldu.

Cumhurbaşkanı Gül, Habertürk'te yayınlanan 'Basın Kulübü Özel' programının konuğu oldu. Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen canlı yayında Cumhurbaşkanı Gül, iç politikadan dış politikaya, demokratikleşmeden ekonomiye kadar geçtiğimiz yıl Türkiye ve dünya gündemini meşgul eden birçok konuyu detaylı bir şekilde değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Gül, ayrıca yeni yıla ilişkin beklentilerini de dile getirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Habertürk Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Erhan Çelik'in sunduğu "Basın Kulübü" programına konuk oldu. Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen programa, gazeteciler Fehmi Koru ve Ruşen Çakır sorularıyla katıldı. Cumhurbaşkanı Gül programın başında 2013 yılına ilişkin genel bir değerlendirmede bulunarak, "Önce herkesin yeni yılını kutluyorum, yeni yılın iyilikler getirmesini temenni ediyorum" dedi.

2013'TE DÜNYADA YAŞANANLAR

Cumhurbaşkanı Gül, sözlerine şu şekilde devam etti: 'Yeni yıl dediğimizde geriye bakıyoruz, 2013'e; önce dünyaya bakıp sonra da Türkiye'ye dönelim. Dünya için baktığımızda hala büyük ekonomik sıkıntıların bitmediğini görüyoruz. Özellikle Avrupa'da çok büyük ekonomik sıkıntılar var. Büyüme neredeyse durmuş vaziyette. Çok büyük işsizlik oranları var bazı gelişmiş ülkelerde. Mesela İspanya'da yüzde 25 işsizlik var, diğer ülkelerde çok büyük boyutlarda. Dolayısıyla bu krizlerden hala çıkamadılar; Avrupa Birliği kendi içerisinde yeniden yapılanma mücadelesi veriyor, belki ilerde iki vitesli dedikleri bir Avrupa Birliği söz konusu olacak. Tam entegre olmuş ülkeler, sonra da ikinci kategorideki ülkeler gibi. Amerika Birleşik Devletleri'nde Obama tekrar seçildi. Orada yavaş bir gelişme var ekonomide. Ama oradaki iyileşme bizleri biraz zorluyor ve ters etkiliyor, biliyorsunuz FED'in kararlarını. Bu tarafa baktığımızda mağrip ülkeleri, Afrika'ya ve Asya'ya baktığımızda maalesef çok büyük acılar, çok büyük sıkıntılar var. Arap Baharı maalesef o beklenen ümidi adeta söndürmüş vaziyette ve çok büyük sıkıntılar çekiliyor. Libya Başbakanı bugün buradaydı, beni de ziyaret etti. Biraz önce de Sayın Başbakan ile beraberdi. Hala bir kaos var. Tunus'ta daha iyimser olunabilir, diyalog ortamı var. Mısır'da tabii çok üzücü gelişmeler oldu. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı düşürüldü ve demokrasi askıya alındı. Cumhurbaşkanı hapiste, darbe yapılmış oldu orada. Gelişmeler kötü çok sayıda insan hayatını kaybetti, en son Mısır'a giden herkes bilir ki Müslüman Kardeşler oranın bir gerçeği, sosyolojik bir gerçeği adeta, onların terörist olarak ilan edilmesi üzücü doğrusu, Mısır'ın geleceği açısından üzücü. Nitekim Amerikalılar, Avrupalılar da bunun ne kadar yanlış olduğuna hep dikkat çektiler. Ümit ederiz ki orada işler doğru gider, Irak'ta büyük sıkıntılar var, sadece Ramazan ayında kutsal bir ayda bile bin kişi öldü. Bu sene yani 2013'te on bin kişi Irak'ta terörden öldü. Dolayısıyla hala belini doğrultamayan bir ülke. Suriye'de olup bitenler ise büyük içler acısı tabii ki, büyük ıstırap büyük ölümler yüz elli bine yaklaştı. İki buçuk milyon insan ülkesini terk etti. Nihayet kimyasal silah kullanıldı, balistik füzeler kendi halkına karşı kullanıldı. Büyük ızdırap var orada. İran'da bir yeni bir soluk var adeta. Yeni hükümet seçimlerden sonra dünya ile tekrar bir diyalog içerisine giriyor, bu olumlu bir şey. Bu şekilde şöyle bir çevremize baktığınızda batı aleminde ekonomik krizden dolayı büyük üzüntüler var. Doğu alemine baktığınızda çok büyük acılar var, kan, gözyaşı var."

TÜRKİYE'NİN 2013 GÜNDEMİ

Cumhurbaşkanı Gül, geçtiğimiz yıl Türkiye'de yaşananlara ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı: "Türkiye'ye gelirseniz tabii çok canlı bir yıl oldu, çok meşgul bir yıl oldu. Özellikle Haziran ayına doğru İstanbul'daki Taksim Gezi meseleleri ve bu son tartışılan kamuoyundaki olaylar aslında 2013 yılında Türkiye'de yapılan birçok güzel şeyi açıkçası gölgeledi. Bu açıdan baktığınızda az önce söylediğim gibi Avrupa'da büyük ekonomik krizler varken Türkiye çok başarılı bir ekonomik politikayı takip etti, yüzde dört büyüme gerçekleştirdi. Avrupa'nın en büyüyen ülkesi Türkiye oldu yüzde 4 ile. Türkiye'nin borçları yüzde 35'e düşürüldü gayri safi milli hasıla içerisinde. Avrupa'da yok böyle bir ülke. Borç bütçe açıklarına bakarsanız yüzde 1,2 gibi bir mali disiplinle ulaşılmış bir durum var. İşsizlik istihdama oranı yüzde 9 işsizlik var Türkiye'de, yine birçok Avrupa ülkelerine göre iyi. Ekonomi diğerlerinden daha iyi oldu. Bunun yanında çok temel bazı meselelerde açıkçası mesafe alındı. Türkiye'nin önemli sorunlarından birisi hepimiz biliyoruz ki 'Kürt Sorunuö; binlerce insan hayatını kaybetti, binlerce şehit verdiğimiz bir olay. Bu yıla baktığımızda artık konuşarak meseleleri halledebiliriz, sorunları çözebiliriz noktasına gelindi. Bu çok büyük bir olay. Türkiye'nin en büyük meselelerinden birisidir bu, Türkiye'nin beka meselesidir. Her eve neredeyse şehitler düşüyordu. Dolayısıyla burada bir konuşarak bu işi doğru Türkiye'nin birliği, bütünlüğü ve Türkiye'nin milli çıkarlarına zarar vermeyecek bir şekilde bunu halletme yönünde önemli bir gelişme oldu. Sonra diğer demokratikleşme konusunda da yine önemli adımlar atıldı 2013 yılında Türkiye'de. Baktığınızda kadınlara ta başından beri büyük ayrımcılık yaptık biz; giyiminden, kıyafetinden başka şeyinden dolayı. Böyle büyük bir mesele adeta kendi yurdunda kendisini garip eden insanların önündeki bu tip problemler aşıldı ve çok daha önemlisi bunları iktidar muhalefet beraber yaptılar. Muhalefetin sessiz desteği oldu burada. Dolayısıyla bazısının sesli bazısının sessiz ve nihayet bu konular, Türkiye'de kadın artık bu anlamda hayatın içinde rahatlıkla olabiliyor. Tabii ki birçok kadının hala başka sorunları var. Bunların hepsi çok daha temel meseleler."

"BU ÜLKENİN KAZANDIĞI İTİBARI KORUMAK HEPİMİZİN SORUMLULUĞU ALTINDADIR"

Genel değerlendirmesi çerçevesinde Cumhurbaşkanı Gül son olarak şunları söyledi: "Ama bu meseleleri gölgeleyen ve bu meselelerin değerini gölgeleyen az önce söylediğim olaylar oldu. İstanbul'da oldu. Bir çevre meselesi ile başlayan bir olay doğrusu çok farklı boyutlara gitti. Son iddialarda tabii ki Türkiye'nin gündeminde önemli bir mesele oldu. Ümit ederim ki 2014 yılı yeni bir başlangıç olur; çünkü unutmayalım ki Türkiye dünya ve Avrupa ile bütünleşmiş bir ülke. Yani hepimiz aynı geminin içerisindeyiz ve bu ülkenin kazandığı itibarı korumak hepimizin sorumluluğu altındadır ve hep beraber Türkiye'yi bu sıkıntılı bir ortamdan çıkartıp parlak bir geleceğe taşımamız gerekir. Belki böyle bir tur yapmış olalım hem dışarı hem içeri ile ilgili."

Cumhurbaşkanı Gül, 2013 yılı değerlendirmesinin ardından soruları cevapladı.

"ÇÖZÜMSÜZLÜK GİBİ BİR ŞEY GÖRMÜYORUM; TÜRKİYE'NİN ÇÖZÜLEMEYECEK MESELESİ YOKTUR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Çözümsüzlük gibi bir şey görmüyorum doğrusu, her şeyin çözülebileceğine inanıyorum. Demin söyledim, Türkiye Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başlamış bir ülke, kurumları belli, Türkiye kesinlikle on yıl önceki demokratik, hukuk standartlarından çok daha yukarıda bir ülke ve Türkiye kesinlikle kurumları bu anlamda çok daha çalışan bir ülke. ve bu anlamda Türkiye on yıl öncesine göre çok daha şeffaf bir ülke, herkes istediğini söyler, konuşur. Tabii ki sıkıntılar muhakkak ki var ben bunları söylerken bir pembe bir manzara çizme gayreti içerisinde değilim. Sıkıntılar noksanlıklar var ama on yıl önce ile mukayese ettiğimde bunları söyledim. Dolayısıyla Türkiye'nin çözülemeyecek meselesi olmadığı kanaatindeyim. Şimdi siz birkaç mesele sordunuz, ben Haziran'daki olaylarla bu son olayları birbirine paralel olarak görmüyorum, birbirinden ayrı meseleler bunlar. Diğer yandan da Kürt meselesinin konuşularak çözülmesi muhakkak ki Türkiye'nin birliğini ve bütünlüğünü hiçbir şekilde zedelemeyecek şekilde olması lazım, bu da demokratik standartların yükseltilmesi ile olacak bir şeydir. Herkesin farklılıklarını kabul etmek, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin eşit olduğunu kabul etmek; farklı Türkiye'nin gerçekleri vardır, bunları tanımak, dün korktuğumuz şeyleri bugün rahatlıkla konuşuyoruz. Öyle şeyler var ki bugün konuştuklarımızı on sene, yirmi sene önce konuştuğu için hapse girip de on sene, yirmi sene hapiste yatan insanlar var. Bugün bunları rahatlıkla konuşuyoruz, öyle mi? Şimdi o açıdan ben bu problemlerin hepsinin çözüleceğine inanıyorum."

"ANAYASA MAHKEMESİ'NİN VERDİĞİ SON KARARLAR MEMNUNİYET VERİCİ"

Cumhurbaşkanı Gül: 'Türkiye'de demokratik hukuk devletinde aslında kuvvetler ayrılığı prensibi vardır. Yasama-yürütme-yargı, hepsi de ayrı ayrı; ama bunların bir ahenk içerisinde olması gerekir ve hepsi de tabii ki kendi saygınlığını birinci derecede koruma sorumluluğu içerisindedir. Yürütmenin de yasamanın da yargının da. Tabii yasama ve yürütmeyle ilgili bir noktada hesap verebilirlik seçimlerdir. Seçim günü geldiğinde eğer bunlar işlerini iyi yapmazlarsa seçimlerle değiştirilebilirler. Yargı bu anlamda biraz daha farklıdır. Dolayısıyla yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi çok daha önemlidir. Onun için yargı önce kendi kurumları olarak kendi saygınlık ve tarafsızlıklarını hiç düşürmeyecek şekilde hareket etmeleri gerekir, önce bunun da altını çizmek isterim. ve bu bağlamda Anayasa Mahkemesi'nin son kararlarını doğrusu çok memnuniyet verici olarak görüyorum. Geçenlerde de açıkladım, en çok memnun olduğum şey bunun, oy birliği ile bu kararların alınmasıdır. Bir zamanların Anayasa Mahkemesi'nde herkesin farklı görüş, siyasi eğilimine göre kararlar aldığı dönemleri hatırlarsanız, bugün benim de atadığım üyeler başta olmak üzere hepsinin oy birliğiyle böyle bir kararı almaları Türkiye'de evrensel hukukun göz önüne alındığını gösteren bir Anayasa Mahkemesi olduğunu göstermektedir. O bakımdan gerek bugünkü gerek daha önceki kararları ben memnuniyetle karşıladım, bunlar daha önce de olabilirdi açık söyleyeyim. Bu anlamda bu iyi bir gelişme ama unutmayın ki bu, son karardan bir önceki karar, son mekanizmadan bir önceki mekanizmadır. Son mekanizma Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ondan önceki ama bundan önce yüksek yargı var, mahkemeler var, temyizler bunlar var. Bunların da doğrusu çok iyi çalışması gerekir ve bu mahkemelerin hepsi de çalışırken kesinlikle objektif, Anayasa, kanunlar ve şüphesiz ki uluslararası hukuku tanıdığımıza göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin içtihatları ve nihayetinde kendilerinin temiz vicdanlarına göre hareket etmeleri gerekir. Bunun dışında herhangi bir motivasyon, bunun dışında herhangi bir gerekçe, herhangi bir bağlantı, ideolojik, dini, siyasi olabilir, bunları kendileri mahfuz tutmaları lazım varsa bunlar. Ama kararlarını verirken az önce söylediğim kriterler içerisinde karar verdikleri takdirde Türkiye'yi çok yüceltirler ve insanların yargıya olan güveni sağlamlaşır. Bugün maalesef birçok sorunu görüyoruz değişik konularda. Bu gerek askerlerin yargılandığı mahkemeler ile ilgili olsun, davalar ile ilgili olsun, gerek son iddialar yolsuzluk davaları ile ilgili olsun, gerekse siyasi bu tip davalar ile ilgili olsun... Onun için kesinlikle su götürmez şekilde objektifliğini kaybetmeyecek kurum yargı kurumudur. Bunun altını özellikle çizmek isterim."

"MAHKEMELERE GÖLGE DÜŞMEMESİ LAZIM"

Cumhurbaşkanı Gül: "Tartışılıyor, konuşuluyor doğrusu. Şunu unutmayalım ki yanlışlıkların gideceği yer, bu idari konularda da olabilir, cezai konularda da olabilir, mahkemelerdir ve mahkemelerin verdiği karara itiraz mercileri vardır, yüksek mahkemelerdir. Şimdi buralara hiç gölge düşmemesi lazım ve açıkçası hiç tereddüt olmaması lazım. Eski bir tabir vardır, tabiri caizse, 'Şeriatın kestiği parmak acımazö derler. Herkesin nihayette bunu diyebilmesi lazım. Eğer bu denemiyorsa ve bu konuda eğer çeşitli davalarla ilgili sıkıntılar ortaya çıkıyorsa yani serzenişler varsa, o zaman demek ki daha dikkatli olunması gerekiyor demektir."

ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARI

Cumhurbaşkanı Gül: "Bu konuda da açıkçası büyük serzenişler var ki yanlışlar yapıldı diyelim. Bazısında biliyorsunuz yüksek temyiz safhası bitti, bazısında yargılama devam ediyor. Eğer bir toplumda, 'Kurunun yanında yaş da yandıö şeklinde bir algı oluşursa ve bu ciddi boyutlarda olursa bununla ilgili hukuki çalışmalar yapılabilir, nihayet bunlar konuşulabilir. Buna karar verecek olan tabii ki Parlamento'dur."

"BİR KİŞİ İÇİN BİLE YANLIŞ SÖZ KONUSU İSE BUNUN ÜZERİNE GİDİLİR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Takdir edersiniz ki ben o tip lafları kullanamam ve böyle bir şeye giremem. 'O bunu dedi, bu bunu dediö diyemem. Cumhurbaşkanı olarak ben ancak ilke ve prensipleri ortaya koyarım ve bu söylediğim çerçeve içerisinde böyle bir algı çok yoğun bir şekilde ortaya çıkarsa tabii ki herhangi bir kişi için bile yanlış, bir hata söz konusu ise bunun üzerine ciddi bir şekilde gidilir ve bununla ilgili bütün hukuki çalışmalar yapılabilir. Nitekim çeşitli çalışmalar da var. Barolar Birliği Başkanlığı geçen gün beni ziyaret etti. Onların ve başka kurumların çalışmaları var, ama bu dediğim gibi nihayet Parlamento'nun bileceği bir iştir. Muhakkak yanlış yapıldı, belki yapıldı diye kesin bir kanaat de veremezsiniz çünkü nihayet de yüksek yargı temyiz safhası da bitmiş bu işin. Şimdi bireysel başvuru safhası var. Ama ne dedim böyle bir algı dedim, böyle bir yoğun bir algı söz konusu olursa tabii ki bakılabilir."

"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ DEMOKRASİNİN TEMEL İLKELERİNDEN BİRİDİR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Şimdi çok daha önemli olan benim az önce söylediğim yargı ile ilgili genel ilke. Onu baştan unutmayalım. Eğer orada bir yanlışlık olursa bunların hepsi bugün o olur yarın o olur, ama bugüne geldiğimizde şunu söylemek isterim. Önce biz başkanlık sisteminde değiliz biliyorsunuz, parlamenter sistemdeyiz. Parlamenter sistemde işlerin nasıl yürüdüğü ortadadır. Cumhurbaşkanı olarak benim sorumluluğum da gayet açıktır. Bu çerçeve içerisinde ben gerek bugünkü yaşanan meseleler olur gerek başka, böyle sıcak konular ortaya çıktığında şüphesiz ki üstüme düşeni bütün gücümle yapıyorum. Bunun öncesinde bilinmesini isterim. Benim çalışmalarım aleni, açık, öyle değil ki. Benim görüşmelerim, hükümetle bir araya geldiğimde, Meclis Başkanı ile bir araya geldiğimde, mahkemelerin başkanları ile bir araya geldiğimde, bazen hepsini bir burada toplayıp Cumhurbaşkanı olduğum yıldan itibaren bunu yapıyorum. Tüm bunları konuşuyoruz, yani devlet organlarının ahenkli bir şekilde çalışması için ben, yetkim çerçevesinde gerekli dikkatleri çekiyorum, gerekli tavsiyeleri yapıyorum ve gerekli çalışmaları yapıyorum. Sağ olsun bütün kurumlar da bunlara önem veriyorlar. Onun ötesinde idare yani yürütme bir yanlış yapabilir, az önce söylediğiniz gibi, mesela işte 'İstanbul'daki o yönetmelik' diyorsunuz. Şimdi bu Anayasa'ya ve kanuna aykırıysa bunu test eden bir mekanizma var. Nitekim o gün Barolar Birliği müracat etti Danıştay'a, Danıştay bunun yasalara, Anayasa'ya uygun olup olmadığını karar vermekle ilgili bir yüksek mahkeme. Şimdi bunu çok işlek gördünüz, hatta basın mensuplarının Emniyet'e giriş çıkışları ile ilgili de yürütme bir karar verdi, o da Danıştay'a gitti onlar da baktılar yine kararını verdi bu konuda. Dolayısıyla mekanizma çalışıyor. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu biliyorsunuz bütün hakimlerin ve savcıların sicilini veren bir kurum, bir mahkeme değil. Bu anlamda doğrusu ben onların açıklamalarını doğru bulmadım. Çünkü Yüksek Mahkeme verecek kararı. Bir mahkemenin kararını hiç gölgelememek lazım. Mahkeme karar verecek, mahkemenin önüne gitmiş bir konu, hakimler kararı verecekler. O açıdan bu tip çekişmeler bunları çok açık bir şekilde dillendirmeler bunlar iyi şeyler değil. Bu konuda herkesin -Anayasal kurumlardır bütün bunlar- Anayasal kurumlar olarak görevleri neyse onu bilmesi gerekir ve bu çerçeve içerisinde dikkatli bir şekilde hareket etmesi gerekir. Tekrar söylüyorum, hukukun üstünlüğü demokrasinin temel ilkelerinden birisidir. Hukukun karşısında herkes eşittir ve mahkemelerin gayet bağımsız ve tarafsız bir şekilde karar vermelerini temin etmek de herkesin yine görevidir. Bu anlamda Sayın Meclis Başkanı'nın söylediği çok önemli, 138. Madde, Anayasa maddesi bu şaka değil, yönetmelik değil, Anayasa maddesi, okuduğunuzda gayet açık, ama adeta sanki yok gibi. Yine Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun gerek 112., gerekse 122. maddeleri bildiğim kadarıyla, adil yargılama ve soruşturmanın gizliliği esası; şimdi sanki bunlar hiç yokmuş gibi hareket ediliyor. Savcılar bir şey iddia edebilirler, çünkü onu yapmakla, varsa bir yanlış bir suç önce savcılara gider, onlar iddia edebilirler. Eskiden 'müddei umumiö deniyordu, yani iddia makamı, ama hakim değil onlar. Hakimler karar verecekler bir şey doğru mu yanlış mı' Bütün bu konularda eğer kurallara dikkat ederse herkes o zaman bu sorunlardan kurtuluruz. Tabii kurallara dikkat etmek demek hepimizin ilkeli olması demek, bugün de, yarın da, hangi olayla ilgili olursa olsun prensip ve ilkelere eğer riayet edilmeli."

"DEVLET İÇERİSİNDE AYRI YAPILANMALAR ASLA OLAMAZ"

Cumhurbaşkanı Gül: "Şimdi bakın, bir devlet içerisinde ayrı bir devlet olamaz. Devlet içerisinde ayrı yapılanmalar da asla olamaz. Devletin kurumlarında o ülkenin vatandaşı olan herkes eğer şartları yerine getiriyorsa çalışabilir. Bu Silahlı Kuvvetler olabilir, bu yargı olabilir, bu devletin diğer organları olabilir. Ama onlar Anayasa, kanunlar, o kurumların kendi kurallarına kesinlikle riayet edecek bir; ikincisi hiyerarşiye dikkat edecek, yani kurumları içerisinde. Herhangi bir ayrı bir dayanışma söz konusu olmayacak. ve kesinlikle şüphesiz ki bu hiyerarşi çerçevesinde ve anayasa, kanunlar çerçevesinde ancak emir alabilirler. Bunun dışında, kurumun dışında başka bir yerden talimat başka bir yere kurumun meselelerini taşıma gibi bir şey bu asla söz konusu olamaz. Bununla ilgili tabii ki iddialar araştırılır, bununla ilgili varsa ortaya çıkartılır ve kesinlikle müsaade edilmez. Bunu söyleyeyim. Tabii ki sivil toplum örgütleri olacaktır, değişik fikirler, siyasi partiler var, bütün buralarda da nasıl ekonomik konularda şeffaflık önemliyse bu tip konularda da şeffaflık tabii ki çok önemlidir. O açıdan hele hakimler yargı içerisinde böyle bir şeyi doğrusu varsa asla tahammül edilemez bunu söyleyeyim, ama peşinen de hiç kimseyi basında suçlayamazsınız. Ama bu tip iddialar araştırılır sonunda gereği muhakkak ki yapılır."

Cumhurbaşkanı Gül: "Tabii ki iyi niyetli olarak karşılarım hepsine de dikkat ederim, yani önem veririm. Nitekim Barolar Birliğinin çağrısı vardı, davet ettim geldiler anlattılar, çalışmanızı yapın gönderin ben de inceleteyim dedim. Bunun gibi diğer siyasilerden muhakak ki oluyor."

"DEVLETİN ORGANLARI ARASINDA AHENKLİ BİR ÇALIŞMA DÜZENİ İÇİN GAYRET SARF EDİYORUM"

Cumhurbaşkanı Gül: "Evet, Deniz Bey de görüşme talebini iletti ama hafta içinde burada görüşeceğiz kendisiyle. Muhakkak ki tecrübeli siyasetçiler görüşlerini söyleyeceklerdir. Cumhurbaşkanı olarak yine bu noktada devletin organları arasında ahenkli bir çalışma düzeninin ortaya çıkması konusunda gayret sarf etmek ve çalışmak tabii ki benim görevlerimden birisidir. Demin de söylediğim gibi ben bazen baş başa kabullerimde gerekli telkinlerimi, görüşlerimi yapıyorum değişik organlara. Gerektiğinde açıklamalarda da bulunuyorum. Meclis açılışında her sene yaptığım konuşmalarda önemli konulara dikkat çekiyorum. Burada yaptığımız toplantılarda meseleleri konuşuyoruz. Bu son olaylarla ilgili yapacağım şey nedir, mahkemelerin düzgün bir şekilde çalışması, yargıya herhangi bir müdahalenin olmaması, hükümetin üstüne düşenleri muhakkak ki en iyi şekilde yapmasıdır. Türkiye'de onun da koruyacağı önemli şeyler var; Türk ekonomisinin ve Türkiye'deki istikrarın bozulmasına tabii ki fırsat vermemesi gerekiyor. Bu anlamda paylaştığım şeyler oluyor Sayın Başbakan'la. Nihayet o da gereğini yapıyor. Son olaylar ile ilgili hükümet değişikliğini yaptı, benim de görüşlerimi aldı, ben de kendisine görüşlerimi söyledim. Bunlara itibar etti, yani bunun ötesinde Cumhurbaşkanı olarak benim yapmamı istediğiniz bir şey var mı?"

Cumhurbaşkaın Gül: "Az önce dedim, Türkiye'de parlamenter sistem var başkanlık sistemi yok. Bir zamanlar cumhurbaşkanlarının parlamenter sistemin ilkelerini aşan tavırları olduğunda Türkiye'de nelerin yaşandığını sözler bilirsiniz. Dolayısıyla benden yaptıklarından daha fazlasını bekleyenler aslında farklı bir belki sistemi tercih edebilirler, yani başkanlık sistemini tercih edebilirler. Ona da söyleyecek bir şeyim yok."

"HÜKÜMETİN KARŞISINA HERHANGİ BİR BAŞKA GRUBU KOYMAM, BÖYLE BİR DENGE KURMAM"

Cumhurbaşkanı Gül: 'Burada şunu söyleyeyim. Hükümetin karşısına ben ancak muhalefeti koyarım, yani bu tip konularda, bir hükümet vardır bir de karşısında muhalefet vardır. Ana muhalefetiyle, diğer muhalefetiyle muhalefet vardır. Hükümetin karşısına ben herhangi bir başka grubu koymam, böyle bir denge asla kurmam onu söyleyeyim. Şimdi olabilir demin söyledim, bunun ismini siz nasıl söylerseniz söyleyin, yani sivil toplum örgütleri şeklinde daha geniş olarak düşünürsek, bunların kimisinin çeşitli gücü olur, kimisinin farklı güçleri olabilir. Eğer sınırlarını aşan, demin söylediğim çerçeve içerisinde Anayasa, kanunlar, kurumların kendi kurallarını aşan, devletin çalışma sistemini tanımayıp da başka bir dayanışma içerisine giren herhangi bir faaliyet olursa tabii ki hükümetin görevi bunları ortaya çıkartmaktır. Ama bunlar bir hukuk düzeni içerisinde olur. Bütün bunlar da bir hukuk düzeni içerisinde olur. Burada Cumhurbaşkanı olarak ne yapabilirim ben, dolayısıyla kimsenin afaki konuşmaması gerekir. Ben ancak yeri geldiğinde herkesin, bazen de aleni olarak dikkatini çekerim. Söyleyeceğim şey de budur, işte şimdi de yaptığım gibi bu prensibi bu ilkeyi koyarım ortaya."

"TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİDİR; BİR YANLIŞ VARSA ONUNLA MÜCADELENİN YOLU YİNE HUKUKTUR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Şimdi bakın, devletin içerisinde bugün böyle bir iddia olabilir, dün başka türlü bir iddia olabilir. Tamamen farklı politik, inanç veya etnik şeyler olabilir. Prensip olarak bunların hiçbirine müsaade edilmez. Bunu söylüyorum. Hukuk ülkesi burası, bir yanlış varsa o yanlışla mücadelenin yolu da yine hukuk yoluyla olur. Eğer öyle olmazsa mahkemeler var. Alt mahkeme var, üst mahkeme var, diğeri var. O bakımdan burada ilkeli davranmak önemlidir. Tekrar söylüyorum Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes o kurumların şartlarını yerine getirebiliyorsa o kurumlarda çalışır. Kendi ayrı inancı olabilir, düşüncesi olabilir, siyasi eğilimi olabilir, farklı sivil toplum örgütlerine faal olabilir. Hatta bazı ülkeler var biliyorsunuz, Avrupa'da askerler, polisler bile gidip sendikalara üye oluyorlar. Ama bunlar tamamen dışarıda kalır. Devlet işi söz konusu olduğunda, kamu işi söz konusu olduğunda bunlar asla burada bir motivasyon oluşturmaz, burada herhangi bir şekilde dayanışma oluşturmaz, tek uyacağı şey Anayasa, kanunlar, kurallar ve kendi hiyerarşisidir. Bunun dışına çıkanlar varsa bireysel veya yapısal bir şekilde tabii ki bunlarla hukuk yoluyla hareket edilir yine, çünkü buralarda sübjektif de hareket edilebilir, asla buna müsaade edilmez bir hukuk devletinde. Bu yine hukuk yoluyla ispatlanır ve buna göre gereği neyse kanunlarımız çerçevesinde yapılır."

"PARLAMENTER SİSTEM TÜRKİYE'YE DAHA UYGUN, AMA ÇOĞUNLUK İSTERSE BAŞKANLIK SİSTEMİ DE OLABİLİR"

Cumhurbaşkanı Gül: 'Şimdi daha başka bir mevzuya geçtiniz, başkanlık sistemi mi, parlamenter sistem mi diyorsunuz bana' Bu konudaki görüşlerim bellidir. Doğrusu parlamenter sistemin Türkiye'ye daha uygun olduğu kanaatindeyim, bunu söyledim. Ama tabii ki eğer çoğunluk isterse başkanlık sistemi de olabilir. Çünkü başkanlık sistemi de demokratik bir sistemdir. Başkanlık sistemi anti demokratik değildir. Amerika Birleşik Devletleri başkanlıkla idare ediliyor. Bizim daha çok Avrupa tip bir demokrasi geleneğimiz olduğu için bunu söyledim. Başında belki öyle başlasaydık öylesi uygun olabilirdi. Ama bu farklı görüşlere de saygı duyarım ve başkanlık sisteminin de avantajları vardır. Yani onun da çok avantajları vardır, o bakımdan bunlar dahilinde konuştuk.

"YOLSUZLUKLARIN ÖNLENEBİLMESİ İÇİN KURALLARIN KORUNMASI GEREKİR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Şimdi önce yolsuzluklarla mücadele ve yolsuzlukta hiçbir tolerans tanımamak kesinlikle olması lazım. Herhangi bir şekilde yolsuzluk iddiası söz konusu olursa gayet açık bir şekilde muhakkak üstüne gitmek ve vicdanları tatmin edecek bir süreci muhakkak işletip ve neyse gerçekten yolsuzluk varsa onu ortaya çıkartmak yoksa da olmadığı konusunda ikna etmek gerekir. Bu konuda ben şuna çok inanıyorum: Bu konuda prensipler, kurallar çok önemli; yani demokrasi nedir, kuralları koyan bir nizamdır. Yolsuzlukların önlenebilmesi için de kuralların çok iyi şekilde korunması gerekir ki yolsuzluklar önlenebilsin, yoksa kurallar yeteri kadar iyi değilse herkesi yolsuzluk yapmaya azmettirir ortam. Yani açık söyleyeyim; ne dindarlık, ne milliyetçilik, ne vatanseverlik, ne solculuk, ne Marksizm, ne şu ne bu, eğer kurallar açıkça ortada değilse yolsuzlukları önleyemeyiz. Herkes bir şekilde kendisine bir şey çıkartır onun için kurallar çok önemli bu bağlamda ben bize yeni kuralların gerektiği kanaatindeyim. Yani yeni kuralların, aslında Avrupa Müktesebatını aktarırken bu konularla ilgili yapılandan daha çok şey olduğunu inanıyorum. İyi şeyler yapıldı, yolsuzlukla mücadele konusunda çok eski yıllarla mukayese ettiğinizde bir şeffaflık getirildi birçok konuda daha açıklık getirildi. Kanunlar düzenlendi. İşte çeşitli kurumlar oluşturuldu. Ama bunların yeterli olmadığı kanaatindeyim. Bu anlamda şüphesiz ki Sayıştay'ın önemi her zaman ortaya çıkıyor. Biliyorsunuz Sayıştay kanunun çıkartılması için çok telkinlerim açıkça oldu, çağrılarım oldu. Her ortamda Sayıştay'a önem verdim, bildiğim kadarıyla 150 yıllık bir kurum, ta Osmanlı döneminden gelen bir kurum, yeni icat edilmiş kurum da değil. Dolayısıyla yolsuzlukla ilgili herhangi bir iddia söz konusu olursa bunların sonuna kadar üstüne gidilmesi, gayet açık bir şekilde ne gerekiyorsa yapılması aslında birinci önceliktir herkes için, bunu bu kadar açık söyleyeyim, kim olursa olsun bu hepimiz için herkes için de geçerlidir. "

"SAVCININ BİLDİRİ DAĞITMASI DOĞRU DEĞİL"

Cumhurbaşkanı Gül: "Bunları görüyorum tabii ki, onun için söylüyorum, kamuoyunu ve vicdanları tatmin edecek şekilde muhakkak ki bunların sonuna kadar üstüne gidilmesi, süreçlerin işletilmesi ve netice neyse mahkemelerin buna karar vermesi gerekir. Ama bu konuların sağlam bir şekilde gidebilmesi için bu tip iddialar muhakkak ki hukuk prosedürlerini aksatmayacak şekilde yapılmalı, eğer buralarda başka bir motivasyonla bunlar yapıldığı intibası çıkarsa o zaman yolsuzluğun üstüne gitmek zayıflatılır. Yani meşruluk gider orada. Bir tarafta da bu tür iddialar var. O açıdan da yine savcının bildiri dağıtması, açıklama yapması, bunlar doğru şeyler değil bunu söyleyeyim."

"TÜRKİYE YETERİ KADAR AÇIK, HİÇBİR ŞEYİN ÜSTÜ ÖRTÜLEMEZ"

Cumhurbaşkanı Gül: "Olabilir bu, bunun doğru olup olmadığı muhakkak ki yine bu hukuk süreci içerisinde olacak. Bakın bazı tutuklamalar yapıldı savcılar oy birliğiyle yaptılar. Bazılarını tahliye ettiler. Yani süreç işliyor gördüğünüz gibi. Veyahut işte soruşturmanın önlenmesi ile ilgili yönetmelik çıkartıldı, kamuoyunda tenkit edildi. Danıştay bunu durdurdu. Şimdi buradan bir kaos ortamı çıkarmak ülkeye yazık olur. Hiçbir şeyin üstü örtülemez onu söyleyeyim, bugün Türkiye yeteri kadar açık, herkes her şeyi açıyor, konuşuyor ve yazıyor. Bugün olmazsa yarın söyler, saklanan bir şey varsa. Ama mahkemelerin görevi, savcıların görevi titiz bir şekilde bunu kuralları çerçevesi içerisinde yapıp ortaya çıkartmak, eğer kuralları çerçevesinde olmazsa o zaman akim kalır. Bir de başka türlü yanlışlıklarda olabilir."

"SORUŞTURMA SAFHASI KANUNLARA GÖRE GİZLİDİR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Böyle bir korku düzeni olamaz, onu söyleyeyim. Kim niye korkacak ki eğer bir yanlış varsa, yanlışı o zaman korkulur. Yanlışı olmayan korkmaması gerekir doğrusu. Ama şöyle bir şey olabilir korku, içinde düşünün ki bazen büyük yatırımcılar var, eğer kurallarına uygun olmayan bir şekilde bir suç atılırsa, şimdi siz düşünün. Dünya çapında faaliyet gösterenler var, bir sürü bankalarla finans kurumlarıyla ilişki içerisinde olanlar var. Birden bire herkesin itibarını yok edersiniz. Bunun için ben soruşturmaların sonuna kadar kanun gücü çerçevesi içerisinde, kuralları çerçevesi içerisinde bağımsız bir şekilde yapılırsa o zaman bu doğru neticeye ulaşır. ve ayrıca şu da çok önemli, Meclis Başkanı'nın söylediği şeyi unutmayın, soruşturma safhası kanunlara göre gizlidir. Bunu ben bugün söylüyorum bu dosyalarla ilgili, ama bunu daha önceki diğer dosyalarla ilgili, askerlerle ilgili veya gazetecilerle ilgili dosyalar söz konusu olduğunda da söylediğim için bugün güçlü söylüyorum bunu. Eğer o gün söylememiş olsaydım bugün belki bu kadar açıkçası güçlü söyleyemeyebilirdim. Soruşturma safhası gizli, çünkü savcı, hakim değildir. Bunlara herkesin dikkat etmesi lazım. Anayasa, kanunlar, kurallar bunlara azami dikkati gösterirse o zaman bu kaos da ortaya çıkmaz açıkçası. Ama tekrar söylüyorum, yolsuzluklar eğer bir şekilde üstü kapanırsa, bunlar zaten o kadar çok konuşulur ki o kadar çok şey toplumu çürütür. Onun için sonuna kadar bunların üstüne gitmek gerekir. Kamuoyunu tatmin edecek şekilde hepsinin üstüne gitmek gerekir ve ayrıca mevcut kanunlarımızı, mevcut kurallarımızı yolsuzluklara yine mahal vermeyecek şekilde tekrar gözden geçirip bunlarla ilgili yeni tedbirleri de getirmek gerekir. Yani bunu imardan tutunda başka konulara kadar, her şeye kadar bunlar eğer yapılabilirse daha dikkatli? Çünkü bazen o kadar çok inisiyatifler oluyor ki, bu inisiyatifleri yanlış kullananlar olabilir."

"HEPİMİZİN BİRİNCİ ÖNCELİĞİ EKONOMİNİN İYİ OLMASI"

Cumhurbaşkanı Gül: "Az önce söylemek istediğim şey bu. Şimdi unutmayın ki, hepimizin birinci önceliği ekonominin iyi olması. Yani eğer sizin bir borcunuz varsa, herhangi bir vatandaşın, sokaktaki vatandaşın bir borcu varsa, bu kurlardaki değişiklikler, faizlerdeki değişiklikler birdenbire 100 TL olan borcunu 150 TL yapıyor. Bunlar eskiden çok yaşandı. Onun için ekonomik istikrar her şeyin başında geliyor, ekonomik istikrarın bozulmaması önemli. Yine unutmayalım ki, Türkiye öyle bir ülke ki, dünyayla bütünleşmiş. Sermayenin dolaşımı ülkeler arasında serbest. Yani Türkiye'de herhangi bir kişinin diyelim bir işadamının 10 milyon Doları varsa yarın istediği anda bunu Almanya'daki bir bankaya götürebilir veya Londra'daki bir bankaya götürebilir. Bu sadece yabancılar için değil yerli de bunu yapabilir, daha büyüğünü de yapabilir. Böyle bir ortam varsa, böyle bir ortamda eğer ekonomide güvensizlik, istikrarsızlık, beklentilerde böyle bir kötüye gidiş, umutsuzluk söz konusu olursa, biz kendi gemimizi delmeye başlamış oluruz. Onun için herkesin doğrusu dikkatli olması gerekir. Herkesin bir sorumluluk duygusu içinde hareket etmesi gerekir. Unutmayalım ki Türkiye iş yatırımları alarak son 10 yıllık büyüme performansını gerçekleştirdi. Türkiye'nin kendi tasarrufları yeteri kadar Türkiye'nin büyümesine zemin olmuyor. Başkalarının tasarrufları Türkiye'ye gelecek, biz onları kullanacağız yatırım yapacağız ve Türkiye'yi büyüteceğiz, böyle oluyor. Bu bizim bir noksanlığımız. İşte böyle bir ortamda eğer bir ülkede güven zedelenirse bir ülkeye itimat azalırsa, bir ülkenin geleceği ile ilgili tereddütler olursa bu Türkiye'ye yapılabilecek en büyük yanlışlık olur. Onun için bunlara herkesin dikkat etmesi gerekir."

Cumhurbaşkanı Gül: "Devlet Denetleme Kurulu'nun şu anda gireceği bir iş değil bu. Şu anda mahkeme safhası görülüyor. Mahkemeler yerine Devlet Denetleme Kurulu giremez. Ama herhangi başka bir konu olur kurumlar içerisinde, Devlet Denetleme Kurulu da tabii ki girer, nasıl birçok konuda çalışma yaptıysa, onların bir çalışma usulü var. Kendilerine, 'Bugünkü konular sizin çalışmalarınıza giriyor mu, bir şey yapabilir misiniz" diye sordum açıkçası. 'Bu noktada, bizim teknik olarak yapabileceğimiz bir şey yok, mahkeme safhasının bağımsız bir şekilde çalışması gerekir' dediler."

"SURİYE'DEKİ TÜRKMENLERE YARDIM YAPMAK BOYNUMUZUN BORCUDUR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Türkiye'nin herhangi bir yerinde başka bir yerde, başka bir zamanda bu tip bir şey olsa böyle sır olamaz açıkçası. Ama hepimiz biliyoruz ki, Suriye'de neler oluyor, Suriye'de neler yaşanıyor. Türkiye için ne büyük bir tehdit var. Suriye'nin neredeyse yıkılmadık, yakılmadık yeri kalmadı ve Suriye'nin özellikle Türkiye sınırlarına yakın taraflarında da çok radikal unsurlar ortaya çıktı. Bütün bunlar bir tarafta, Suriye rejiminin havadan saldırıları ile gerçekleşen bir sürü acılar, diğer taraftan da tüm bu kontrolsüz artık radikal güçler. Bütün bunların arasında kalmış ve ezilen, bu kış kıyamette çok kötü şartlar altında kalan Suriye'de bir Türkmen grubu var. 'Bu iş nedir" diye sordum dün açıkçası. Suriye'deki Türkmenlere yardım yapmak, her bakımdan onların ezilmesini önlemek, onları çok kötü şartlar altında bırakmamak ve her türlü insani yardımı yapmak da doğrusu bizim borcumuzdur. Sadece Türkmenlere değil tabii ki, diğer bütün Suriyelilere. Bildiğiniz gibi 200 bin kişi çadırlarda yaşıyor, kamplarda yaşıyor. 300-400 bin kişi kendi imkanlarıyla en zor koşullarda yaşıyor. Bir kısmı da Suriye toprakları içinde kaçamamışlar, toprağını evini bırakmıyorlar. Bu tır meselesinin Suriye'deki Türkmenlere yardım götüren bir tır olduğunu söylediler. Bu çerçeve içerisinde bakmak gerekir. Muhakkak ki, yeri geldiğinde, çeşitli güvenlik sebeplerinden dolayı sır çerçevesi içine giren faaliyetler söz konusu olabilir, ama bütün bunların yasalar çerçevesinde olması gerekir, devlet güvenliğini ilgilendiren konular açısından diyorum. Ama o tırın ne olduğunu sordum ve bana da söylenen budur."

"SORUNLARIMIZI KENDİ İÇİMİZDE KONUŞARAK HALLETMEMİZ GEREKİR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Türkiye'nin en önemli konularından birisinin bu olduğunu Türkiye'yi yöneten herkes her dönemde görmüştür açıkçası. Ama kimi cesaret etmiştir, kimi cesaret edememiştir. Ama daha önceki yıllardaki bu konuyla ilgili konuşmaları hatırlarsanız, öyle günler olur ki konjonktür çok daha zor dönemler gelir, onun için bu konuları kendi içimizde başkalarını hiç karıştırmadan konuşarak halletmemiz gerekir. ve yolu da en gelişmiş ülkelerin demokratik standartlarını ilke almak ve bu çerçevede hareket etmek, Türkiye'nin birliğine asla zarar vermeyecek bir yeni çerçevede bu konuları çözmek gerekir demiştim ve hep bunu savundum. Bu yönde hareket eden hükümeti de daima destekledim gerçekten. Gelinen noktada tabii ki büyük problemler, büyük zorluklar var. Özellikle de dış konjonktür bugün tabii ki iyi değil, onun için işte meseleleri geciktirmenin hiç faydası yoktur. Bugün nereden bakarsanız bakın gerek Irak'ta, gerekse Suriye'de bütün bu yaşananlar aslında dezavantajdır bu konuda. Keşke bu meseleler çok daha önce halledilmiş olsaydı. Bütün bu zorluklar içerisinde yine ilgili kurumlar ve ilgililer, hükümet şüphesiz ki bu konuda çalışmalarını yürütüyor. Zorluklar var tabii ki, kırılganlıklarda var. Ama herkes kan dökülmemesinin önemini kavramış vaziyette, bu önemlidir."

GENEL AF TARTIŞMASI

Cumhurbaşkanı Gül: "Genel olarak af kelimesini kullanmak tehlikeli bir şeydir bunu söylemek isterim. Bunlar bir kez ağıza alınır ondan sonra bu işlerin nerelere gideceği belli olmaz. Toplumun da bu konudaki şeyleri ayrıdır. Yani bildiğim kadarıyla şu anda benim bildiğim en azından hükümet tarafından böyle bir çalışma görmedim."

"BİR VATANDAŞIMIZIN BAŞINA BİR ŞEY GELMİŞSE BUNU ORTAYA ÇIKARMAK DEVLETİN GÖREVİDİR"

Cumhurbaşkanı Gül: 'Böyle bir şey söz konusu olamaz tabii; herhalde siz de hatırlayacaksınız ben Cumhurbaşkanı olarak Meclis'te, hayatını kaybeden bütün bu gençler için üzüntülerimi ve ailelerine başsağlığı diledim, yani bunu Meclis'te yaptığım konuşmada söyledim. Kim olursa olsun, Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan hatta Türkiye sınırları içinde olup da vatandaşımız olmayan insanlara bile tabii ki biz sahip çıkmak zorundayız, başına herhangi bir iş geldiyse bunun muhakkak ortaya çıkartılması herkesin görevidir, devletin görevidir. Hiçbir şey bugün artık meçhul kalamaz." Hele bu kadar her tarafta kameraların olduğu, her tarafta birçok teknolojinin geliştiği bir şeyde görüyorsunuz sonunda çıkıyor. Eminim ki, bu olay nasıl oldu, o da ortaya çıkacaktır. Bu konuyla ilgili, ben bu tip konularla ilgili hassasiyetimi daima korurum açıkçası. Bu veya buna benzer bize gelen çeşitli olaylar var gerçekten çok üzücü. Bunlarla ilgili takibatların düzgün yapılmasıyla ilgili gerekli yerlere talimatları da hep veririm. Ben daha önce de söyledim, gelişmiş ülkelerin problemleri var, gelişmemiş ülkelerin problemleri var. Ben başında o olayları gelişmiş bir ülkenin problemlerine benzettim, çevre olayı olarak. İşte New York'ta, Paris'te, Frankfurt'ta da bu tip olaylar olur dedim. Hatta şunu da herkes görmeli ki dedim, Türkiye de bu noktaya 10 sene içerisinde taşındı. 10 sene önce Türkiye'de faili meçhul cinayetler ile ilgili toplantılar yapılırdı, yürüyüşler yapılırdı, cenazeler kaldırılırdı, yazarların, çizerlerin, önemli insanların cenazelerini kaldırmak için insanlar sokağa çıkardı. Bu ölümler dursun diye sokağa çıkardı veya işsiz olan insanlar sokaklara dökülürlerdi. Öyle bir Türkiye'nin problemlerinden kurtulup, Türkiye başka bir platforma taşındı ve kalkınmış ülkelerin meselelerine benzer meseleler yaşamaya başladık dedim. Sonra tabii ki olaylar başka mecralara döküldü, döndü ve bir sürü illegalite devreye girdi. Ama bildiğim kadarıyla davalar devam ediyor bununla ilgili."

"OBJEKTİF KURALLAR NEYSE TAM İŞLETİLMELİ"

Cumhurbaşkanı Gül: "Bunlar tabii ki, Türkiye'nin resmini bozar. Bu tip şeyler, yani bize yakışmaz açıkçası. Bununla ilgili tekrar dikkat çekerim. Bu toplumun bir kesimi ile böyle şikayetler öbür kesimi ile ilgili başka türlü şikayetler. Buralarda gayet tabii objektif kurallar neyse tam işletilmeli. Hiçbir toplumun kesimi kendisini dışlanmış veya kendisini ikinci sınıf görmemeli ve böyle bir muameleye kesinlikle tabi tutulmasına doğrusu karşıyım, müsaade etmem ve bunların varsa hepsinin düzeltilmesi gerekir."

TÜRKİYE'NİN DIŞ POLİTİKASI

Cumhurbaşkanı Gül: "Haklısınız doğrusu, bu yönde bizim yeni bir atılım yapmamız gerektiğini inanıyorum. Baştan Avrupa Birliği ile bu müzakere sürecimizi tekrar canlandırmamız gerekir. Biliyorsunuz burada en çok tıkayıcı unsur Fransa'nın politikasıydı ama Fransa'daki seçimlerde Cumhurbaşkanı değişikliğinden sonra yeni Cumhurbaşkanı doğrusu o pozisyonu Fransa da değiştirdi tamamen. Ben kendisiyle, Hollande ile iki kez uzun görüşme yaptım ve neticede kendisini de Türkiye'ye davet ettim. İşte yakında Türkiye'ye gelecek, uzun yıllardan sonra gelecek. Dışarıdan ziyade biz kendi içimize bakmamız gerekir ve şu yine bir gerçek ki Türkiye'nin son 10 yıllık başarılarının altında bizim özellikle Avrupa Birliği doğrultusunda yaptığımız köklü reformların çok büyük katkısı vardı. Avrupa Birliği'ne sonra tam üye olunur olunmaz bu ayrı bir konu ama önemli olan Avrupa Birliği'ne mensup herhangi bir ülke gibi gelişmiş demokrasisi, hukuku ve ekonomisi olan bir ülke olmaktır. Aynı Norveç gibi, hatta şunu da dillendiriyorum ben, belki Türk halkı sonunda Norveç gibi olmayı tercih edecektir ama o noktaya gelmek için bu reformlara hız vermek gerekir, nihayette hukukun üstünlüğü dediğimiz, demokrasi dediğimiz, check-balance sistemleri dediğimiz konular Avrupa'da da kolay ortaya çıkmadı biliyorsunuz. Avrupa'da çok büyük acılar yaşandı faşizm, komünizm, krallıklar nihayetinde 2. Dünya Harbi'nde 50 milyon insanın ölmesi ve neticede anladılar ki herkesin mutlu yaşayabilmesi müreffeh yaşayabilmesi için böyle bir demokratik hukuk devletini gerçekleştirmek şart. Bizim de doğrusu yolumuz budur. O açıdan buna tekrar bir önem vermek gerekir, bu doğrultuda pozitif bir enerji oluşturmak gerekir. Dünyanın her tarafında doğrusu Türkiye ile ilgili çok güzel şeyler söylendi, yazıldı. Her gittiğimiz yerde çok büyük itibar gördük açıkçası ben Cumhurbaşkanı olarak Amerika'dan Avrupa'ya kadar nereye gittiysem olağanüstü itibar gördüm, eminim ki Sayın Başbakan gittiğinde o da aynı şekilde itibarı hep gördü. Dolayısıyla bizim bu dünyayla ilişkilerimizi herhangi bir şekilde zayıflatmamızın hiçbir izahı söz konusu olamaz. Görüntü, dediğiniz gibi böyle bir görüntü ortaya çıkıyor, bunu muhakkak giderecek bir şekilde yeni belki bir atılım, söylem, aslında belki söylem çok daha önemli çünkü hepsiyle müttefiklik ilişkisi içerisindeyiz. O açıdan belki söylemi bu yönde biraz daha güçlü yaparsak eminim ki bu söylediğiniz görüntü de ortadan gider. "

HSYK'NIN YAPISINA YÖNELİK ADIMLAR

Cumhurbaşkanı Gül: "Doğrusu böyle bir çalışma var mı yok mu bilmiyorum ama bugünkü bu düzenlemeler yapılırken o zaman işte Avrupa Birliği ile de yakın çalışma, işbirliği içerisinde hep yapılmıştı ama bir değişiklik ihtiyacı ile ilgili veya bununla ilgili bir düzenlemeden doğrusu haberim yok, yani olabilir, önce ne yapılacak ona bakmak gerekir."

Cumhurbaşkanı Gül: "Şimdi ona bir şey söyleyemem. Yani yapılmış olan şey yapılan vakti ile şeyle de işbirliği içerisinde yapılmıştı ve epeyce AB kriterlerine uygun bir şekilde gerçekleşmişti. Ama 'temel kriterleri bozmamak şartı ile bir düzenleme yapılamazö diye de bir şeyde diyemem doğrusu."

Cumhurbaşkanı Gül: "Detayını bilmeden bir şey söylemek istemem doğrusu, çünkü bütünü bir görmem gerekir. Çünkü buralar tabii hassas, önemli kurumlar gerçekten, deminden beri bakın farklı farklı sebeplerden dolayı yargıdan şikayet edildi. Bir taraftan işte demin söylediğiniz Gezi meseleleri ile ilgili söylendi, öbür taraftan işte yolsuzluk iddialarının başka bir şekilde ortaya çıkartıldığı ile ilgili iddialar var, öbür taraftan bakıyoruz askerlerin çeşitli şeyleri var. Dolayısıyla çok dikkat etmemiz ve onun için ben en çok korumaya mazhar veya mecbur olduğumuz kurum yargıdır. Hukukun gerçekten üstünlüğünü ve yargının verdiği kararların vicdanlarda yer edebilmesi için herkesin titizlikle yargı kurumlarını koruması gerekir ama en baştan da kendileri buna tabii ki dikkat etmeleri gerekir. Buralarda eğer itimatsızlık söz konusu olursa o zaman ciddi problem ortaya çıkar. "

"YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE TARAFSIZLIĞI HER ŞEYİN BAŞINDA GELİR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Evet ben vakti ile söylemiştim hatırlarsanız. Yüce Divan'da yargılanması gerekir diye kendi görüşümü söylemiştim ama nihayetinde hukukçu değilim ben."

Cumhurbaşkanı Gül : "Şimdi ben onun için yargı mensupları ve yargı kurumları kurum olarak onların çok daha hassas çok daha dikkatli olmaları gerektiğinin altını hep bunun için çiziyorum. Yani bu tip algılamaların ortaya çıkmaması için çiziyorum, eğer farklı bir açıdan bakıyorsanız beni yanlış anlayabilirsiniz. Diyebilirsiniz ki 'Acaba Cumhurbaşkanı şöyle bir şeyi korumak mı istiyor, acaba şunu dillendirilmesinden rahatsız mı oluyorö gibi bakılabilir ama deminden beri söylediğim ilkeli bir bazda baktığınız da prensipli bir şekilde baktığınız da altını özellikle hep çiziyorum, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı her şeyin başında gelir: Bunun hem kararını verirken hem kendi kararını verme süreci içerisinde ki çalışma davranışları açısından onun için Sayın Meclis Başkanının söylediği Anayasa maddesi, CMUK diye bilinen ceza muhakemeleri kanununun ilgili maddeleri bütün bunlara herkesin titizlikle riayet etmesi şarttır. Eğer edilmezse bugün birisi şikayet eder ama yarın bir bakarsınız başkası şikayet eder, bugün birinin ya bunda ne var diye savunduğu konu yarın gelir kendisinin şikayet konusu haline dönüşür onun için herkesin hepimizin ilkeli ve prensipli olmamız gerekir. Fikrimiz, düşüncemiz, inançlarımız, siyasi görüşlerimiz ne olursa olsun hukuk söz konusu yargı söz konusu olduğunda bunları bir kenara bırakıp bizi bağlayan yasalara göre hareket etmemiz gerekir ve edilmesi gerekir."

"GÜNÜ GELİR HER ŞEY NASIL YAPILACAK, NE OLACAK BAKILIR"

Cumhurbaşkanı Gül: "Ben size bir ambargo koymadım sorularınıza açıkça da söyledim."

Cumhurbaşkanı Gül: "Bu konuyla ilgili de hani Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili de, bütün bazı olayları falan onlara bağlayanlarda çok. Bütün Cumhurbaşkanlığı seçimleri Türkiye'de hep çok sancılı, kavgalı oldu diye çok konuşulur, yazılır. Gerçekten de öyle oldu bana kadar yani benim seçimime kadar öyle oldu. Yaşananları, olanları bitenleri biliyoruz ama ondan sonra birçok şey değişti. Kurallar gayet açık ve net bir şekilde ortaya kondu. İşte anayasa değişikliği yapıldı ve nihayetinde halkın oyuyla nasıl seçileceği Cumhurbaşkanı'nın belli yani işte 367 mi olacak, şu kadar mı olacak, bu kadar mı olacak şeklinde şeyleri bir tarafa gitmiş oldu. Tarihi de belli her şey de belli 30 Ağustos'la aslında bu takvim başlıyor. Bu süre içerisinde Yüksek Seçim Kurulu ilan edecek, takvimini yapacak işte adaylar ortaya çıkacak, sonra ve ona göre eminim ki hiçbir problem yaşanmadan Türkiye bu sefer seçimini yapacak. Siz de takdir edersiniz yani şu anda benim bu konuyla ilgili bir şey söylemem için erken bunlar hepimiz için erken bu konular. Ama şunu söylemek isterim, bu çerçeve içerisinde Türkiye'ye herhangi bir siyasi risk primini kimse koymasın bunu söyledim. Bunlar oturulur konuşulur. Günü gelir her şey nasıl yapılacak, ne olacak bakılır."

Cumhurbaşkanı Gül: "Şimdi ben bu kadar söylemiş olurum bununla ilgili bir herhangi böyle bir açıkçası konuşulmuş, yazılmış, çizilmiş böyle şeylerin hiç birisi söz konusu değildir. Onları da herkesin bilmesini isterim. Hep beraber bu memleket hepimizin, hep beraber bu ülkeyi daha iyi günlere taşımak için hepimizin tabi ki çırpınması gerekir. Demin söyledim, memleketimizin kıymetini bilmemiz lazım. Şöyle bir haritaya baktığınızda demin konuşmamızın, röportajın, bu programın başında söylediğim şey o bir ufuk turu yaparken söylediğim, bakın İslam Dünyası'na şöyle bir bakın yani bölgemize Ortadoğu'ya bir bakın İran'ın dünya ile kopuk olan hali ve kendi içindeki büyük ekonomik sıkıntıları, çok büyük sıkıntıları olan bir ülke. Irak'ın büyük meselelerine bakın 10 bin kişi ölmüş, nereye gideceği belirsiz. Suriye'nin içinde yaşadığı durum ne kadar herkesi kahrediyor. Herkese ne kadar çok gözyaşı döktürüyor. Yine bölgemizin ve İslam Dünyası'nın en büyük ülkelerinden biri olan Mısır'ın içinde bulunduğu hal yani nereye gidecek bu şekilde. Avrupa'ya geldiğiniz de ekonomik problemler. Böyle bir durumda Türkiye doğrusu bu son konuştuğumuz ve Haziran'da olan olayları şöyle bir kenara alırsanız Türkiye'nin başarılarını gölgelememek gerekir ve Türkiye'yi daha ileriye beraber taşımamız gerekir. Bunu için de herkesin mutlu olmasını önce söylerim. Herkesin konjoktörel günlük şeylerle değil daha stratejik daha Türkiye'yi gerçekten geleceğe taşıyacak, bütün vatandaşlarımızı mutlu edecek, Türk insanını çok daha refaha ulaştıracak, Türkiye'nin köklü sorunları olan demin konuştuğumuz Kürt meselesi başta olmak üzere diğer sorunlarda hep olumlu yönde gelişmeleri sağlayacak, hep stratejik konulara yönelmemiz gerekir. Ayrıca tabii bu yıl yerel seçimler olacak, mahalli seçimler olacak. Bütün bunları da Cumhurbaşkanlığı'ndan sonra genel seçimler olacak. İki yıl içinde 3 seçim yapacağız. Türkiye bütün bunları bu demokratik yapısı içerisinde gayet düzgün bir şekilde geçireceğine inanıyorum ve tekrar söyleyeceğim bu memleketin kıymetini önce hepimizin bilmesi gerekir. Dışarıda olup bitenleri görerek memleketin iyiliği için yapıcı bir şekilde herkesin gece gündüz çalışması gerekir."

Kaynak: Demirören Haber Ajansı / Güncel

Avrupa Birliği Habertürk Suriye Politika Güncel Haberler

Bakmadan Geçme

27-28 Nisan Konya'da elektrik kesintisi yaşanacak ilçeler! (GÜNCEL) MEDAŞ Konya elektrik kesintisi ne zaman bitecek? 27-28 Nisan İstanbul elektrik kesintisi! ELEKTRİKLER NE ZAMAN GELECEK? İstanbul'da elektrik kesintisi! 27-28 Nisan 2024 Antalya elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Antalya'da elektrikler ne zaman gelecek? 27-28 Nisan Gaziantep elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Gaziantep'te elektrikler ne zaman gelecek? Gaziantep'te elektrik kesintisi! 27-28 Nisan Manisa elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Manisa'da elektrik ne zaman gelecek? Manisa'da elektrik kesintisi! 27 Nisan 2024 Resmi Gazete ATAMA KARARLARI! Bugünün kararları neler? 27 Nisan Resmi Gazete yayımlandı! 32266 sayılı Resmi Gazete atamalar listesi! 27 Nisan 2024 Sayısal Loto çekiliş sonuçları açıklandı mı? Sayısal Loto sonuçları saat kaçta açıklanacak? Sayısal Loto CANLI izle! Son Depremler! Bugün İstanbul'da deprem mi oldu? 27 Nisan AFAD ve Kandilli deprem listesi! 27 Nisan Ankara'da, İzmir'de deprem mi oldu? 27-28 Nisan İzmir GEDİZ elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! İzmir'de elektrik ne zaman gelecek? İzmir'de elektrik kesintisi! 27-28 Nisan Ankara elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER! Ankara'da elektrikler ne zaman gelecek? Ankara'da elektrik kesintisi! 27-28 Nisan Adana elektrik kesintisi! GÜNCEL KESİNTİLER Adana'da elektrikler ne zaman gelecek? Adana'da elektrik kesintisi! Kral Charles öldü mü, sağlık durumu nasıl? Cenaze planları güncellendi Arda Güler maçı hangi kanalda 26 Nisan Cuma? 28 Nisan Pazar 2024 Günlük Burç Yorumları! AŞK, EVLİLİK, SAĞLIK, KARİYER burç yorumları! 28 Nisan burç yorumları nedir? 26-27 Nisan Akaryakıt Fiyatları: Benzine ve motorine indirim veya zam var mı?
title