Haberler

CHP TBMM Grup Toplantısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Demokrasilerde ana kural: Seçimle gelen seçimle gider. Ama seçimle gelen, 'Ben hukukun üstündeyim, her istediğimi yaparım' diyemez. 'Ben savcıya, hakime gitmem, ifade vermem' diyemez. Gidecekti, ifadesini verecek, savunmasını yapacaktı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Demokrasilerde ana kural: Seçimle gelen seçimle gider. Ama seçimle gelen, 'Ben hukukun üstündeyim, her istediğimi yaparım' diyemez. 'Ben savcıya, hakime gitmem, ifade vermem' diyemez. Gidecekti, ifadesini verecek, savunmasını yapacaktı. Hiç kimsenin yargılamanın dışındadır diye bir ayrıcalığı yoktur Türkiye'de." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısına Cumhuriyet Gazetesi ile geldi. Gazeteyi izleyicilerden birine veren Kılıçdaroğlu, daha sonra haftalık değerlendirme konuşmasına geçti.

Geçen hafta merhum Bülent Ecevit'i vefatının 10 yılında andıklarını hatırlatan Kılıçdaroğlu, kendisine bir kez daha Allah'tan rahmet diledi. Ecevit'in bütün hayalinin "Ne ezen, ne ezilen, insanca hakça bir düzen" olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bugün bu sloganın öneminin daha iyi anlaşıldığını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, vatandaşlara "Gelin el birliği ile ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzeni el birliği ile kuralım." diye seslendi.

"Türkiye nasıl oldu da ezen ve ezilenlerin ülkesi oldu?" diye soran Kılıçdaroğlu, normalda her grup toplantısında, işsizliğin, ekonominin, sanatın ve kültürün konuşulması gerektiğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Ama bunların hiçbirisinden söz etmiyoruz. Dolar almış başını gidiyor, söz etmiyoruz, 17 milyon yoksul, 6 milyon işsiz var söz etmiyoruz. Gencecik fidan gibi çocuklar işsiz, bunlardan söz etmiyoruz. Hepimizin kafasında 'Ne olacak bu Türkiye'nin hali' kaygısı var. Çünkü insanların bugüne dair, geleceğe dair de güveni yok. Ben de şunu çok açık ve net söylüyorum: Asla umutsuz olma kardeşim. Ne olursa olsun, bil ki bu ülkenin birliğini, dirliğini ve bütünlüğünü, vatanını ve bayrağını savunan CHP var, undan kesinlikle emin olmanı istiyorum. Şu Türkiye'nin geldiği hale bakın. Başbakan çıkmış bölünme tehdidinden söz ediyor. 'Başkanlık gelmezse Türkiye bölünür' diyor. Seni oraya Türkiye'yi böl diye mi oturttuk biz? Sen nasıl bu lafı edersin. Söyledim cevap veremiyor. Bu lafı eden bir kişi başbakanlık koltuğunda oturamaz. Bu lafı eden bölücülerin taşeronluğuna soyunmuş kişidir. Bu kadar açık, net söylüyorum."

Başbakan Yıldırım'ın, yetkilerine ve koltuğuna sahip çıkamadığını da iddia eden Kılıçdaroğlu, "Yetkilerini başkasına kullandırtmayacaksın, 'Ben başbakanım son söz bana aittir' diyeceksin. Yoksa başbakanlık yapamazsın." diye konuştu.

"Bu ülkede can güvenliği yok"

Kapı çaldığında herkesin kaygıyla kapıyı açtığını savunan Kılıçdaroğlu, ülkede can ve mal güvenliğinin olmadığını öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, "Bu ülkede basın özgürlüğü yoktur, kişi dokunulmazlığı yoktur. Otobüste bile tekme atabilirsin. Bir kesimi alkışlıyor, bir kesimi 'Bu nedir' diyor. Bu kadar ayrışma hayra alamet değildir. Toplantı ve gösteri yapma hakkı yok. En önemlisi devleti devlet yapan adalet yok. Böyle bir Türkiye ile karşı karşıyayız. O nedenle işimiz zor." değerlendirmesini yaptı.

Kendilerinin taşıdığı kaygıları bütün dünyanın da taşıdığını ileri süren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin hızla dünyadan izole olduğunu öne sürdü.

"Peki biz Cumhuriyet'i niye kurduk?" diyen Kılıçdaroğlu, "Uygar dünyanın bir parçası olmak için. Ama bugün Türkiye bu dünyanın dışında. Gittikçe Kuzey Kore'ye benziyoruz. Orada da bir diktatör var, bütün dünyadan soyutlanmış şekilde kendi dünyalarında yaşıyor. Bu çok tehlikeli bir gelişmedir." iddiasında bulundu.

İktidarın, "Herkes bize düşman dediğini" aktaran Kılıçdaroğlu, "Ben merak ediyorum BM'de mi bize düşman?" diye sordu. Türkiye'nin üyesi olduğu BM'nin "Türkiye'deki gelişmelerden endişe duyuyoruz" şeklinde açıklama yaptığını ifade eden Kılıçdaroğlu, bunların sansür nedeniyle buradaki gazetelerde yazılmadığını savundu.

İktidarın kendisini BM'ye ihbar ettiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin BM yetkilisinin Siyasi Haklar Uluslararı Sözleşmesi'ne çekince koyduğunu söyledi.

Böyle bir tablonun Türkiye'ye yakışmadığını belirten Kılıçdaroğlu, bunların aşılması halinde Türkiye'yi büyütme azminin ortaya koyulabileceğini bildirdi.

Hapishanelerde 2002'de 60 bin tutuklu ve hükümlü bulunduğunu şimdi ise bunun 4 kat artarak, 17 Ağustos 2016 itibarıyla 214 bine ulaştığını belirten Kılıçdaroğlu, 10 kişilik koğuşta 30 kişinin kaldığını, mahkumların sırayla yatttığını ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Allah aşkına bütün vatandaşlarıma sesleniyorum: Ne ezen, ne ezilen insanca hakça bir düzen bugün Türkiye'de var mı, yok mu? Bunun öğrencisi hapiste, binlerce suçsuz insan var hapiste sorgusuz, sualsiz yatıyor. 241 gazeteci hapiste. Dünyada en çok gazeteci tutuklayan ülke Türkiye. Er, erbaş hapiste. Türkiye'yi bu hale kim getirdi? Onlara kalsa 'Türkiye'yi bu hale CHP getirdi' diyecekler. Kendileri çalıp oynuyorlar, bir aksaklık olunca da 'CHP niye itiraz ediyor?' Bir yerde haksızlık varsa ben zalime mi sahip çıkacağım, mağdura mı? Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır, onlar dilsiz şeytandır. Biz her zaman mağdurun yanında, zalimin karşısında olacağız."

"Bunları her yerde anlatın"

İktidarın "üç terör örgütüne destek vererek, yardım ve yataklık yaparak" ülkeyi bu hale getirdiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, bunları tek tek sayacağını söyledi.

Salondakilere, "Bunları her yerde anlatın" diyen Kılıçdaroğlu, "Eğer zulümden yana değilseniz, mazlumlardan, dürüstlerden yanaysanız, bunları anlatmak hepimizin ortak görevidir." ifadesini kullandı.

CHP'nin Belediye Başkanları Toplantısı'nda uzun bir konuşma yaptığını ancak konuşmasının bir cümlesinin seçildiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu açıklamaları yaptı:

"Seçimle gelen seçimle gider diye bir cümle kullandım. Bu havuz medyası ve onların ekibi blok halde, 'Vay efendim sen bunu nasıl söylersin.' Şunu söylememi bekliyordunuz, 'Seçimle gelen darbeyle gider' bunu mu deseydim? Biz 15 Temmuz'a niye karşı çıktık? Seçimle gelen darbeyle gitmesin, seçimle gelen seçimle gitsin, halkın iradesiyle gitsin. Bunun için söyledik. Ama onların kafası ters çalışıyor, neden? Saraya bağımlı beyinleri, oradan aldıkları talimat üzerine gereğini yapıyorlar. Yine söylüyorum; Demokrasilerde ana kural; seçimle gelen seçimle gider. Ama seçimle gelen, 'Ben hukukun üstündeyim, her istediğimi yaparım' diyemez. 'Ben savcıya, hakime gitmem, ifade vermem' diyemez. Gidecekti, ifadesini verecek, savunmasını yapacaktı. Hiç kimsenin yargılamanın dışındadır diye bir ayrıcalığı yoktur Türkiye'de."

Kılıçdaroğlu, kendisinin de pek çok davada yargılandığını ancak gidip hakkını savunduğunu belirterek, "Eğer yargı taraflı davranırsa hep beraber eleştiririz. Ama yargıdan kaçılmayacaktır. Bazı çevreler bizi suçluyor 'Niye dokunulmazlıkları kaldırdınız.' Kürsü dokunulmazlığı hariç bütün dokunulmazlıkların kalkması lazım. Böylece AKP'nin içindeki ByLock'çuların da ortaya çıkması lazım." diye konuştu.

"Kandil'e gönderen kim"

Bunları dile getirince, "Bu tutuklanan milletvekilleri Kandili'n uzantısı" dendiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Allah aşkına bunları Kandil'e gönderen kim? TBMM tutanaklarını açıp okusunlar. Orada konuşuluyor, 'Kandil'e gittik bizi aradılar, sonucunu bize bildirin' diyorlar. Sizden icazet alıp Kandil'e gitmedi mi bunlar? İmralı'ya kim gitti? Bunlar Hükümetin gözetiminde gitmediler mi? Masaları kurmadılar mı? Bu kadar yüzsüzlüğü ben hayatımda ilk kez görüyorum." diye konuştu.

Her zaman hukukun üstünlüğünü savunduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, hüküm kesinleşmese bir milletvekilinin tutuklanmasını doğru bulmadıklarını bildirdi. Anayasa Mahkemesinin bir kararında 19'uncu ve 67'nci maddeye atıfta bulunularak, "Bir milletvekili görevdeyken tutuklanırsa temsil yetkisi elinden alınır, bu ihlal sayılır" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, devleti yöneten insanların duygularına hakim olması gerektiğini vurguladı.

"Bunun hesabını sormazsam namerdim"

Devletin öç alma duygusuyla yönetilemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"İmralı'ya siz gönderdiniz. 2010'da çıktı dönemin başbakanı 'Biz PKK ile görüşmedik, görüştüğümüzü söyleyenler şerefsizdir.' dedi. 2012 aynı kişi, 'PKK ile görüşen arkadaşı ben gönderdim, sıkıntısı olan bana söylesin.' Şimdi bunu kazaen bir CHP'li söylese ne olurdu? İmralı ve Kandil arasında da mekik dokudular bu arkadaşlar. Hükümetin tekliflerini götürdüler İmralı ile Kandil arasında. Oslo'da masayı biz mi kurduk? Kimdi bunlar? Bunları görevlendiren kimdi? Bu PKK'ya yardım ve yataklık yapanlar bunlar değil mi? Onlara meşruiyet kazandıran bunlar değil mi? Bizi suçluyorlar. İki kanattan saldırı alıyoruz, bir PKK, bir AKP çünkü ikisi de iş birliği yapıyor. Açık ve net söylüyorum. Size bir fotoğraf göstereceğim, bakın şu fotoğrafa 'Dolmabahçe Mutabakatı.' Üç kişi serbest, diğerleri hapiste. Bunlar CHP milletvekili mi? Kim bunları Dolmabahçe'ye gönderdi? 'Oturup anlaşma yapın' dedi. Önce bunun hesabını vereceksiniz siz, bunun hesabını sormazsam namerdim."

Hükümetin, şehirler PKK tarafından silah deposu haline dönüştürülürken sessiz kaldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, "Nusaybin'de kamyonun üzerinden Kalaşnikof dağıtıldı. PKK vergi daireleri, mahkemeler kurdu, askerlik şubeleri kurdu... Kim vardı iktidarda? Bizi suçluyorlar şimdi 'PKK'ya destek veriyorsunuz' diye. Benim söylediklerim yanlışsa destek veriyoruz. Benim söylediklerimin her kelimesi doğruysa bunun hesabını siz vereceksiniz, vermezseniz namertsiniz." diye konuştu.

"Habur'da bu ülkenin hakimlerini, savcılarını terör örgütünün ayağına kim gönderdi?" diye soran Kılıçdaroğlu, iktidarın yaptıklarıyla terör örgütüne meşruiyet kazandırdığını ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, "İtiraz eden bizdik. Şimdi suçlanan kim? Yine biziz. Allah akıl fikir versin, vallahi bunların yatacak yeri yok. Şavşat'tan Ardanuş'a giderken PKK saldırdı. Bir er hayatını kaybetti. Sizi PKK kucaklıyor, bize saldırı düzenliyor. Nasıl oluyor bu düzen? İçtiğiniz su ayrı gitmiyor. Yeri gelince de kime saldıracağız? 'CHP'ye saldıracağız.' Neden? CHP doğruları söylüyor. Doğruları söylemeye devam edeceğiz." değerlendirmesini yaptı.

"AB'ye aykırı bu"

Kılıçdaroğlu, Belçika'da bir mahkemenin PKK terör örgütüne ilişkin aldığı karara da tepki gösterdi.

Bugün grup konuşmalarında Başbakan Binali Yıldırım ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den bir şeyler söylemelerini beklediğini ancak bir açıklama gelmediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Belçika'da bir mahkeme karar verdi. Diyor ki 2010 yılında açılan dava sonuçlandı. 'PKK örgütü değildir, silahlı bir örgüttür' diyor. Buradan Belçika hükümetine, bu kararı veren mahkemeye seslenmek istiyorum; 30 bin kişinin hayatına mal oldu bu terör. Küçük çocuklar bebekler, günahsız kadınlar, siviller... 30 bin kişi hayatını kaybetti. Belçika'da bırakın 30 bin kişiyi 10 kişi ölseydi, siz nasıl bir karar alırdınız. Sizde vicdan, adalet yok mu? Siz nasıl bir terör örgütüne, 'Terör örgütü değil de silahlı bir örgüttür' dersiniz. AB'ye aykırı bu. Birlik PKK'yı terör örgütü olarak görüyor. Ses çıkaramıyorlar korkularından, kim ses çıkarıyor? Yürekli bir şekilde ses çıkaran yine CHP."

(Sürecek)

Kaynak: AA / Politika

Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye PKK Politika Güncel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title