TÜM KATEGORİLER
Başbakan Davutoğlu Canlı Yayında
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye, bırakın herhangi birinin terk etmeyi düşündüğü, milyonlarca insanın sığınacak bir yer aradığında sığınak olarak gördüğü bir yer. En çok mülteciyi biz barındırıyoruz.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, " Türkiye, bırakın herhangi birinin terk etmeyi düşündüğü, milyonlarca insanın sığınacak bir yer aradığında sığınak olarak gördüğü bir yer. En çok mülteciyi biz barındırıyoruz. Neden bu insanlar başka ülkeye gitmiyorlar da Türkiye'ye geliyor" dedi.
TRT'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Davutoğlu, kimsenin düşüncesi, ideolojisi, etnisitesi ve mezhebi dolayısıyla tahkir edilemeyeceğini ve ayrımcılığa tabi tutulamayacağını vurgulayarak bunun psikolojik ortamının sağlanması gerektiğini vurguladı.
Ekonomik ve siyasal olarak çok dalgalı bir dünyada yaşandığını, birçok ülkede bunun nasıl yıkıcı etkiler oluşturduğunu gördüklerini anlatan Davutoğlu, "Hepimizin bu dalgalar karşısında sığınacağı tek yer bu ülke. 'Ülkeyi terk etmeyi düşünüyorum' diyenler olduğunu söylediniz. Kimse onlar, onlarla konuşmayı arzu ederim. Türkiye, bırakın herhangi birinin terk etmeyi düşündüğü, milyonlarca insanın sığınacak bir yer aradığında sığınak olarak gördüğü bir yer. En çok mülteciyi biz barındırıyoruz. Neden bu insanlar başka ülkeye gitmiyorlar da Türkiye'ye geliyor. Türkiye, demek ki huzur ve güvenlik veren bir ülke. Herhangi bir şikayeti varsa kimsenin kendisine dönük olarak özel bir ayrımcılığa muhatap olduğuna dair, buna da bakarız" ifadesini kullandı.
İnsan hak ve özgürlüklerinden taviz vermeyeceklerini vurgulayan Davutoğlu, "Kimse geleceğiyle ilgili bir kaygı duymamalı. Her kesimle konuşmaya hazırız. Bu anlamda hiçbir sınırımız, kırmızı çizgimiz, önyargımız yok" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, 7 Haziran'dan sonraki terör olayları ile Suruç ve Ankara'daki saldırıların ardından siyasi liderlere yaptığı ortak deklarasyon çağrısına cevap alamadığını hatırlattı.
Terörle mücadeleye karşı ortak bir çağrıda bulunulabileceğini dile getiren Davutoğlu, "Yeni Anayasa da dahil olmak üzere her konuyu rahat bir ortamda konuşabiliriz. Önyargılarla siyasal sistem tartışması yapılamaz. Önyargılarla anayasa tartışması yapılamaz. Anayasa nihai kertede bütün toplumun üzerinde ittifak etmesi gereken bir husus. Hep birlikte bunu yapacağız. Bizim anayasamız bu. Hani ana nasıl birdir ve paylaşılamaz, bu anlamda anayasa da yasaların anası olarak herkese hitap etmek durumunda" değerlendirmesinde bulundu.
-"O zaman 'Hayır' dediğim anayasa halen yürürlükte"
Davutoğlu, 12 Eylül Anayasası 1982'de oylamaya sunulduğunda özellikle sandığa gittiğini ve "Hayır" oyu kullandığını belirterek şunları kaydetti:
"Fakat nasıl bir 'Hayır' oyuydu biliyor musunuz? İnce ve şeffaf bir zarfta, kopkoyu bir kahverengi, koyduğunuz anda oyunuzun rengi zaten belli oluyordu. O Anayasa, ben şu an Başbakanım, o zaman 'Hayır' dediğim anayasa halen yürürlükte. Ben bunu içime sindiremiyorum. Eminim CHP, MHP Genel Başkanları da HDP Eş Genel Başkanları da 12 Eylül Anayasasını içine sindirmiş değiller. O anayasa CHP'yi kapatmıştı, o anayasa MHP'nin fikri ve siyasi önderi olarak Alparslan Türkeş'i hapse atmıştı. O anayasanın getirdiği ortamda Kürt vatandaşlarımızın çok temel hakkı gözardı edilmişti. Her partinin hitap ettiği kitle açısından bu anayasanın miadı dolmuş olması lazım. Niye konuşamıyoruz. Kısa dönemli önyargılar, uzun dönemli ve felsefi açılımı olabilecek nitelikli tartışmaların önünü kesiyor. Derinlemesine girildiğinde vatandaşlık kavramı dahil olmak üzere aşamayacağımız bir sorun yok. Önce bunun sakin bir şekilde konuşulmasını sağlayacak ortamı temin etmek lazım."
Bu noktada yeni ve yoğun sert tartışmalar yerine icraat üzerine yoğunlaşacaklarını bildiren Davutoğlu, hükümeti kurduktan sonra olumlu cevap alması halinde yeni anayasa da dahil olmak üzere tüm konuları rahatlıkla konuşacak şekilde muhalefet liderleriyle bir araya gelmeyi planladığını belirtti.
Başbakan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Oturalım, konuşalım. Çok net ifade ediyorum, 1. Meclis dışında, o olağanüstü şartlarda oluşan ve gerçekten çok saygın ve temsil kabiliyeti yüksek bir meclisti, şu anki Meclis, temsil kabiliyeti en yüksek meclistir. Yüzde 85 katılım ve her kesimden. 7 Haziran seçimleri de öyleydi ama şu anki elimizdeki meclis temsil kabiliyeti çok yüksek bir meclis. Gelin, bu temsil kabiliyetiyle yeni bir ufuk açalım ülkeye. Şahsi hesaplarımızı bir kenara koyalım, kimsenin şahsi düşüncesini de engel görmeksizin, bunları tartışalım. Kastettiğim şey, sadece reaktif olarak tansiyon düşürme değil proaktif ve aktif olarak ülkenin geleceğini birlikte konuşabileceğimiz sakin bir ortamı sağlamak."
"Sadece AK Parti'ye karşı değil siyasetin doğasına karşı yapılar"
Türkiye dışında ne kadar yoğun propaganda yapıldığını gördüklerini belirten Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Halen Türkiye'deki seçimleri istediği gibi çıkmadığı, seçimleri gölgede bırakmak isteyenleri de görüyoruz. Halen vesayet çabasıyla bürokrasi üzerinden 'Acaba siyasileri kıskaca alır mıyız' diye çalışan paralel yapı da dahil bir çok yapıları da görüyoruz. Bunlar sadece AK Parti'ye karşı değil, siyasetin doğasına karşı olan yapılar. Onlara karşı da Kılıçdaroğlu'nun bazı söylemlerinde 'her türlü vesayete karşı tutum göstereceklerini' ifade etmeleri, bunlar olumlu gelişmeler. Mesele şu veya bu yapı, paralel yapı, yarın başka bir yapı. Siyaset olarak biz dört parti şunu desek, 'Bu ülkede ister 27 Mayıs, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta olduğu gibi askerin içerisinde bir kesim, ister 17-25 Aralık'ta veya başka durumlarda olduğu gibi bürokrasiye sızarak olsun hiç kimsenin siyaset kurumunun sorumluluğunda olan alana girmesine izin vermeyeceğiz.' Tüm siyasi partiler, halk önünde hesap vermeye hazırız ama halk önünde hesap vermeyecek hiç bir paralel yapı, ister bu KCK olsun, HDP, belediyeler açısından söylüyorum. Yani belediye başkanı mı sorumlu, KCK mı, ister paralel devlet yapısı şeklinde olsun, ister Ergenekon gibi başka yapılar veya vaktinde Milli Birlik Komitesi gibi. Bunların hepsine karşı biz siyaset kurumunu koruyacağız. 12 Eylül'de eğer o günün siyasi liderleri net tavır alsalardı, 12 Eylül olmazdı. 28 Şubat'ta eğer siyasi liderler seçilen bir hükümeti devirmenin arkasından gelecek parsayı toplamak yerine 'Hayır biz siyasi rekabet ederiz yeneriz, yeniliriz ama bu siyasi rekabettir. Başkasını bu işe karıştırmayız hele hele herkesi kuşatması ve güvenlik vermesi gereken TSK bu işin dışındadır' deselerdi 28 Şubat yaşanmazdı."
Yolsuzluklar veya başka konularda şikayetlerin olması durumunda her şeyin tartışılabileceğini dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Ama bir kumpas şeklinde, Türk siyasi hayatını yönetmeye kalkacak bir yapı hangi cihetten olursa olsun, ister seküler, laik bir devrim, darbe olsun, ister dini istismar ederek gelen bir cemaat olsun, hangisi olursa olsun 'Biz her türlü siyasi görüşe sahip siyasi liderler bunlara karşı omuz omuzayız' deme cesaretini göstermemiz lazım. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda hepimizin aynı hassasiyeti göstermesi lazım. 'Yargı bana dokunmuyorsa iyidir, bana dokunduğu zaman zararlıdır, tarafsızlığını kaybediyor' dediğinde olmaz. Önümüzdeki dönem için üzerinde en fazla üzerinde durmayı arzu ettiğim husus, böyle bir mutabakatla yargı kurumunun bütün siyasi tartışmaların dışına çıkması ve 'tuzun kokması' denilen olayın yaşanmaması. Bunun olması için de tüm bir reform anlayışının, yeni bir anayasa da dahil olmak üzere ele alınabilmesi lazım."
(Sürecek)
