Baro Sığınmacıların Hakkını İstedi
Şanlıurfa Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Üyesi Esra Yurum, sığınmacılar için kalıcı bir hukuki düzenlemenin yapılmasını istedi.
Türkiye'deki sığınmacıların barınma, sağlık ve ekonomik gibi birçok haktan yoksun olduğunu belirten Şanlıurfa Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Üyesi Esra Yurum, sığınmacılar için kalıcı bir hukuki düzenlemenin yapılması gerektiğini kaydetti.
Son yıllarda özellikle Suriye'deki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan insanların sayısında önemli oranda artış yaşandı. Türkiye'de yaklaşık 2 milyon Suriyeli'nin olduğu düşünülüyor. Suriye'den gelenlerin en yoğun yaşadığı illerin başında ise Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis ve Hatay gibi iller geliyor.
Son olarak Tel Abyad sınır kapısının da YPG güçleri tarafından alınmasıyla son 10 gün içerisinde Türkiye'ye sığınanlara 23 bin sığınmacı daha eklendi.
Yaşanan bu sığınmacı akınına ve sığınmacıların Türkiye'deki çalışma, barınma, eğitim ve sağlık gibi haklardan yararlanmada ciddi sıkıntılar yaşadığına dikkat çeken Şanlıurfa Barosu Mülteci Hakları Komisyonu Üyesi Esra Yurum Türkiye'nin 'Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi'ne koymuş olduğu coğrafi çekinceyi kaldırması gerektiğini söyledi. Konuyla ilgili Şanlıurfa Barosunda açıklama yapan Yurum, "Son yıllarda komşu ülkelerimizde özellikle yanıbaşımızda yer alan komşumuz Suriye topraklarında sadece insan yaşamını değil insanlığa dair bütün değerleri ayaklar altına alan ve bunu çoğunlukla kontrolsüz güç ve şiddete dayalı olarak gerçekleştirmeye çalışan 'IŞİD' terör örgütü savaş suçu işleyerek tüm dünya ülkeleri açısından uzun vadede ulusal ve uluslararası hukuk bazında büyük tehlike arz etmekte ve uluslararası mücadeleyi zorunlu kılmaktadır" dedi.
YURUM: EKONOMİK VE SOSYAL ETKİ DEVAM ETMEKTEDİR
Suriye'den gelen sığınmacıların özellikle Urfa'da ekonomik ve sosyal bir etki bıraktığına dikkati çeken Yurum, mültecilerin kalıcı hukuki statüden yoksun olmaları nedeniyle birçok haklardan mahrum olduklarını söyledi. Yurum, "Yaklaşık olarak bir yıldır süren ve ülkemizi ekonomik,sosyal,demografik açıdan büyük bir yük altına koyan özellikle ilimizde Suruç ilçe sınırında yer alan Suriye'nin Kobani bölgesinde IŞİD'in işgali sonrası ilimize kitlesel bir mülteci akını yaşanmıştır. Şu an işgaller Kobani'de sona ermiş ve halkın çoğunluğu geri dönmüş olsa da ilimizde ekonomik ve sosyal etkileri hala devam etmektedir. Özellikle de ilimizde kalan mültecilerin kalıcı bir hukuki statüden yoksun olmaları nedeniyle ulusal ve uluslararası hukukta temel insan hakları olarak addedilen çalışma, barınma, eğitim ve sağlık gibi haklardan yararlanmada ciddi sıkıntılar yaşayan mülteciler hem ülkemiz vatandaşları hem de mültecilerin kendi açısından psikolojik rahatsızlıkları yaygın hale getirmiştir Bunun önüne geçilebilmesi için öncelikle Türkiye'nin mültecilerin anayasası sayılan 1951 tarihli 'Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi' ne koymuş olduğu coğrafi çekinceyi kaldırması gerekliliği doğmuştur. Aksi takdirde ise Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunun 62 ve 63 maddelerinde düzenlenen 'şartlı mülteci, ikincil koruma' statülerinden uygun olanların mülteciler için tanınmasını ve böylelikle çalışma hayatına erişimleri ile ülkemize uyumları için adımlar atılması gerekmektedir" diye konuştu.
'TEMEL İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAKTAN YOKSUN BIRAKILDILAR'
Tel Abyad sınır kapısında YPG ile IŞİD arasında yaşanan çatışmalar sonrası sınırda yaşananları gözlemek ve bunu rapor haline getirmek için çalışma yürüten Şanlıurfa Barosu Mülteci Hakları Merkezi'nin sığınmacılarla yaptığı görüşmelere de değinen Yurum, "15.06.2015tarihinde Akçakale Tel Abyad sınır kapısında YPG ile IŞİD arasında yaşanan çatışmalardan kaynaklı sivil halkın sınır kapısına yığılması üzerine yaşanan mülteci sorununu gözlemlemek ve raporlaştırmak amacıyla Şanlıurfa Barosu Mülteci Hakları Merkezi olarak Akçakale Tel Abyad sınırına gidilip kendileriyle görüşülen mülteciler Akçakale sınırına sığınmalarına IŞİD'in şiddet ve tehdidini neden göstermişlerdir. Akçakale sınırına alınan sığınmacıların yüzde 90 Arap asıllı yüzde 10 Türkmen asıllı oldukları belirtilmiştir. Kayıt işi tamamlanan mülteciler Suruç, Nusaybin, Derik, Harran kampları olmak üzere 4 farklı kamplara gönderilmiştir. Arap asıllı mülteciler farklı kampa, Türkmen asıllı olanlar ise farklı kampa gönderilmiştir. 03.06.2015 tarihinden 16.06. 2015 tarihine kadar toplam 23 bin 250 mültecinin resmi giriş yaptığı AFAD tarafından belirlenmiştir. 15.06.2015 ile 16.06.2015 tarihleri arasında 8 bin mülteci sınırdan içeri alınmıştır. Sınırdan giriş yapan mültecilerin yığılması neticesinde kadın, yaşlı, çocuk engellilerinde içinde bulunduğu binlerce insan temel ihtiyaçlarını karşılamaktan yoksun bırakılmış, zorlayıcı hava koşulları altında uzun süre bekletilmişlerdir" diye kaydetti.
'SORUN TÜM BOYUTLARIYLA ELE ALINMALI'
"Sınırlarımızda devam edeceği öngörülen IŞİD tehdidi anlaşılan o dur ki, önümüzdeki günlerde de ülkemize belli kitleler halinde mülteci girişine neden olacaktır" diyen Yurum, sözlerini şöyle tamlamadı: "Uzun vadede ülkemiz açısından devam edeceğini öngördüğümüz sığınmacı girişleri neticesinde göç ve iltica alanında Türkiye'nin insan ticaretini engelleme ve cezalandırma konusunda yasal düzenlemeler yapması mağdurların etkin destekle korunmasını sağlaması gerekmektedir. Ayrıca en önemlisi mültecilerin gerekli yasal düzenlemeler yapılarak kalıcı bir hukuki statüye sahip olmaları sağlanmalıdır.Şanlıurfa Barosu Mülteci Hakları Merkezi olarak uzun vadede sürecek olan ülkemizdeki mülteci sorunun insan hakları ve tüm boyutlarıyla ele alınmasında ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasında takipçi ve destekçi olacağımızı belirtiriz." Yurum'un düzenlediği basın açıklamasına Şanlıurfa Barosu Başkanı Hikmet Delebe ile Şanlıurfa Eski Barosu Başkanı Ali Fuat Bucak ve bazı avukatlar da katıldı.
(Kaynak: Gazeteipekyol)