2015 Yılı Bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonu'nda

Avrupa Birliği (AB) Bakanı Volkan Bozkır,  "Türkiye ile Avrupa Birliği'nin birlikteliğinin bugünkü aşamada taşıdığı anlam Avrupa Projesinin geleceği açısından büyük bir koz teşkil etmektedir" dedi.

Bozkır, bakanlığının 2015 yılı bütçesinin TBMM Plan ve Bütçe komisyonundaki görüşmelerinde, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde atılan adımlar, ayrılan fonların kullanım alanları ve izlenen politikalar hakkındaki değerlendirmelerini paylaştı.

Avrupa Birliği açısından 2014 yılının yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirmenin mümkün olduğunu belirten Bozkır, "AB açısından 2014 yılının özelliğini yalnızca yeni bir Avrupa Parlamentosu, yeni bir AB Komisyonu, yeni bir Yüksek Temsilci ve AB Zirvesi'nin yeni bir başkanının işbaşı yapmasında değil, bunun ötesinde önem taşıdığını idrak etmeliyiz" diye konuştu.

Avrupa'nın kendi Projesini ve temel önceliklerini geçmiş tecrübelerinden çıkardığı dersler ve son 10 yıldır yaşadığı çoklu krizlerden hareketle masaya yatırdığını hatırlatan Bozkır, küresel ve bölgesel sınamaları Avrupa Projesinin belki de tarihinde karşılaştığı tüm sınamalardan farklı unsurları içinde barındırdığını ifade etti. "Fırsatlar farklı, tehditler farklıdır. Fırsatların değerlendirilmesi için ortaya konulacak irade her zamankinden daha güçlü olmalıdır. Tehditlerin üstesinden gelmek için Birliğin kendi kimliğini tazelemesi, ortaklıklarını güçlendirmesi elzemdir. Genişleme sürecinin yepyeni değerini tartma ihtiyacı kaçınılmazdır" diyen Bozkır, AB'nin daha derin küresel konum için kolları sıvamak zorunda olduğuna dikkati çekti.

-"Güçlü bir Türkiye, güçlü bir Avrupa Birliği görmek istiyoruz"

Bozkır, Türkiye'nin baştan beri temel iradesini güçlü bir Avrupa Projesinden yana kullandığını belirterek şöyle devam etti:

" Avrupa Birliği'ne tam üyelik tercihimiz konjonktürel değil, kalıcı ve stratejik bir yaklaşımın ürünüdür. Bu tercih aynı zamanda Avrupa Projesinin siyasi anlamına güç kazandıran ve geniş bir coğrafyada istikrar, refah ve huzura hizmet eden insan odaklı bir anlayışın sonucudur. Avrupa Birliği'ne katılım sürecimizi stratejik bir hedef kılan en önemli özellik, öncelikle ortak sahiplenme duygusuyla ve birlikte çalışma, birlikte yaşama anlayışıyla evrensel değerler zemininde bir barış coğrafyası yaratmaktır. Güçlü bir Türkiye, güçlü bir Avrupa Birliği görmek istiyoruz. Türkiye ile Avrupa Birliği'nin birlikteliğinin bugünkü aşamada taşıdığı anlam Avrupa Projesinin geleceği açısından büyük bir koz teşkil etmektedir. Yılların emeğiyle, yılların birikimiyle kat edilen mesafe, süreçteki tüm iniş çıkışlara, ortaya çıkarılan tüm sıkıntılara karşın çok iyi değerlendirilebilecek bir zemini de sağlamaktadır."

AB'nin ABD ile sürdürmekte olduğu Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTİP) müzakerelerinin AB'nin küresel konumu açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Bozkır, G-20 Dönem Başkanlığı üstlenen Türkiye'nin günümüzde transatlantik bağ içindeki ayrıcalıklı konumunun, Gümrük Birliği dahil AB ile ulaştığı entegrasyon düzeyi, geleceğe yönelik bu gibi büyük projeler için güçlü bir katma değer getirecek nitelikte olduğunu kaydetti.

Türkiye'nin konumu farklı olduğunu, katılım sürecimizin başarılı şekilde sonuca götürülmesinin yaratacağı etkinin de farklı olacağını söyleyen Bozkır, Türkiye'nin istikrarsızlıklarla dolu bir coğrafyada istikrar adası olduğunu belirtti.

Tarihin ve coğrafyanın belirlediği bu gerçekleri dikkate alarak Avrupa Birliğine tam üyelik hedefi doğrultusunda anayasa işlevi görecek, "Türkiye'nin Yeni Avrupa Birliği Stratejisini" hazırladıklarını dile getiren Bozkır, şunları söyledi:

"Reform, dönüşüm ve iletişim kilit kavramları üzerinde yükselen strateji, siyasi reform süreci, katılım sürecinde sosyo-ekonomik dönüşüm ve AB iletişim stratejisi olmak üzere üç boyuttan oluşmaktadır. Stratejimizin ilk boyutu siyasi reform süreci ve bu süreçte gerçekleşen çalışmaları kapsamaktadır. Siyasi reformlar sadece katılım müzakerelerinin başlaması açısından değil, müzakerelerin seyri açısından da belirleyicidir. Türkiye, siyasi reformlar alanında her geçen gün çıtayı daha yukarıya çeken ve geleceğin inşasında demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasını esas alan bir duruş sergilemektedir."

Reform Eylem Grubu

Bozkır, AB Stratejisi çerçevesinde Reform İzleme Grubunu (RİG), Reform Eylem Grubu (REG) olarak yeniden yapılandırdıklarını belirterek, 2003'ten bu yana siyasi reformları üst düzeyde takip ettiklerini ve bugüne kadar 30 defa gerçekleştirilen RİG toplantılarının, Avrupa Birliği katılım sürecinin, ülke içindeki en önemli platformlarından biri olduğunu hatırlattı.

Esas itibariyle, 12 Eylül döneminin izlerini silmeye yönelik kapsamlı bir çalışmanın yanı sıra, AİHM Kararları ve Uluslararası Raporlar ışığında Türkiye'de ifade özgürlüğü açısından gözden geçirilmesi gerektiği düşünülen mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesi amacıyla iki paket hazırlanması kararlaştırıldığını belirten Bozkır, önem verdikleri bu paketin Ocak ayında İstanbul'da toplanacak ikinci REG toplantısında, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanmasının öngörüldüğünü söyledi.

İki aşamalı AB'ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planını hazırladıklarını kaydeden Bozkır, "Türkiye bugün AB müktesebatına uyum konusunda önemli bir aşamaya gelmiştir. Bu nedenle yeni AB Stratejimizde mevzuat çalışmalarına paralel olarak özellikle uygulama ve idari kapasite konusundaki eksikliklerimiz üzerine yoğunlaştık" ifadelerini kullandı.

Eylem Planı'nın birinci aşamasında yer alan düzenlemelerin önemli bir bölümü esasen Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş durumda olduğunu, planda yer alanda diğer yasa taslaklarının hazırlanarak Meclise sunulacağını belirten Bakan Bozkır, bunların yasalaşmasının zamanlaması tabiatıyla Meclisin takdirine bağlı olacağını ifade etti.

Sivil topluma daha fazla fon

Bozkır, stratejilerinin diğer boyutunu AB İletişim Stratejisinin oluşturduğunu, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde özellikle iletişim boyutunda etkin bir hamle yapmasının önemli olduğunu kaydetti.

"İletişim Stratejimiz, ülkemize ilişkin algının olgu ile örtüşmesini sağlamaya yönelik somut projelerle hayata geçirilecektir" diyen Bozkır, bu nedenle Katılım Öncesi Avrupa Birliği Mali Yardımının 2014-2020 döneminde önceki dönemlerle kıyasla sivil topluma daha fazla fon ayrılmasını sağladıklarını söyledi.

Yaklaşık 180 milyon Avro tutarında kaynağın sivil toplumun ve sivil toplum diyaloğunun güçlendirilmesi için kullandırılmasını öngördüklerini belirten Bozkır, "İletişim stratejimizin en önemli unsurunu temsil edecek STK'ların arkamızda güçlü bir rüzgar oluşturacağına inanıyor ve güveniyoruz" dedi.

Bakan Bozkır, göreve başladığı günden bu yana 4 kez Brüksel'i ziyaret ettiğini ve 1 Kasım tarihinde göreve başlayan AB Komisyonu'nun 12 komsiyon üyesiyle bizzat görüştüğünü, Strazburg ve Brüksel'de Avrupa Parlamentosu Başkanı ve Grup Başkanlarıyla bir araya geldiğini, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve Venedik Komisyonu Başkanı ile görüştüğünü, Almanya, Fransa, Lüksemburg, Norveç ve Portekiz'e resmi ziyaretler gerçekleştirdiğini ve Cumhurbaşkanı'na refakaten Estonya ve Letonya'yı ziyaret ettiğini söyledi.

Türkiye'de halihazırda faal 103 bin dernek bulunduğunu, bu çeşitliliğin demokrasinin geldiği nokta bakımından iftihar edilecek bir durum olduğunu belirten Bozkır, Türkiye'de demokrasinin gelişmesiyle STK'ların sayısının da arttığını, bu çeşitliliğin Cumhuriyet tarihinin en üst noktasında bulunduğunu ve bu durumun iftihar edilecek bir konu olduğunu ifade etti.

Sivil toplum kuruluşlarının geniş katılımıyla 26 Kasım'da İstanbul'da yapılacak "Sivil Toplum ile Diyalog" toplantısına değinen Bozkır, 600 STK'dan bin 500 kişinin bu toplantıya katılacağını söyledi.

- TBMM

Avrupa Birliği Volkan Bozkır İstanbul Türkiye Politika Güncel Haberler