Tuncay Özkan, İzmirli Gazetecilerle Buluştu
Yaklaşık 6 yıl tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi'nden 10 Mart'ta çıkan Gazeteci Tuncay Özkan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret etti.
Yaklaşık 6 yıl tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi'nden 10 Mart'ta çıkan Gazeteci Tuncay Özkan, İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret etti. Özkan, kendisini cezaevinde sık sık ziyaret eden meslektaşlarına "Size, 'Bademler çağlaya durduğunda geleceğim' demiştim, geldim. Sözümü tuttum. Yaşıyorsam cezaevinden çıkabildiysem bu aşk sayesindedir" dedi.
Altı yıl önce Ergenekon Davası'ndan tutuklanan ve 10 Mart'ta cezaevinden tahliye olan Gazeteci Tuncay Özkan, kendisini cezaevinde sık sık ziyaret eden duruşmalarına katılan İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel'i makamında ziyaret etti. Sertel, eşi Duygu Dikmenoğlu ile kendisini ziyaret eden Özkan'a, "Onu yıkan tek şey ailesine, kızına eşine olan hasretiydi. O hasret bitti. Tuncay için çok güzel ve önemli yıllar başlayacak. Çok önemli bir süreci başı dik geçirdi. Gazeteciler adına çok teşekkür ediyorum. Gazeteciler nasıl direnir, nasıl mücadele eder bunu gösterdiler. Bu ülkeyi kendi çıkarları uğruna villalar, boğazda yalılar uğruna bu ülkenin menfaatlerini hak ve özgürlüklerini satanlara inat gazetecilerin namusu adına örnek oldular. Biraz geciktiler ama sağlam geldiler" dedi.
'İLKER BAŞBUĞ GIPTA ETTİ'
Gazeteci Tuncay Özkan, eşi Dikmenoğlu ve Sertel'in ellerini tutarak yaptığı konuşmada, zorlu günlerinde meslektaşlarının verdiğini desteğe dikkat çekmti. Özkan, cezaevindeki eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bile bu desteği kıskandığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Vefa ve direnç örneği gösteren İzmir Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret temek benim için büyük görev. Bütün meslekler tek tek dökülürken Türkiye'de ayakta kalan ve halka bilgi aktarmak inançlarını savunmak için dik duran İGC'ydi. Gazetecilik Türkiye'de ağır saldırılar altında. Hiçbir meslek grubu böyle bir saldırıya karşı durabilecek güçte değil. (Sertel'in ellerini gösterekek) Stresten avuçları yara olduğunda avuçlarının tamamı yaralıyken gelip cezaevinde benim avuçlarımı kontrol ediyordu. Bu çok önemli bir şeydir. İnançla azimle bu dosyaları okumak, orada yatan insanların etrafında adeta koruma duvarı örnek kolay değil. Bu ülkenin eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bana 'Sizi kıskanıyorum. Bizim meslek örgütlerimiz ayakta kalamadılar. Sizin arkadaşlarınız size destek oluyor. Hem kıskanıyorum hem gıpta ile bakıyorum. Beni de ziyaret etsinler. Topluma duyuracaklarım var' dedi. O duruşma salonlarında nasıl yargılama yapılmadığını orada hiçbir şekilde adaletin bulunmadığını bütün dünyaya gösteren anlatan Atilla Sertel'dir."
'TÜRKİYE ÇÖL OLDU VE ONLARI YUTTU'
Özkan, altı yıl boyunca hakimlere suçunun ne olduğunu sorduğunu ve "Sen biliyorsun, anlat biz de öğrenelim" yanıtı aldığını belirterek, kendisini yargılayan mahkemenin bütün üyelerinin sürüldüğünü hatırlattı. Özkan, "Beni tutukladığı gün kendisine 'Benim gibi muhalifleri susturursanız Türkiye çöl olur' dedim. Türkiye çöl oldu ve onları yuttu" dedi.
'BADEMLERİ YEDİM'
Tuncay Özkan, İzmir'e özlemini şu sözlerle ifade etti:
"Birbirimize sevgimizi aktarmasak bu acı, dayanılacak gibi bir şey değil. İzmir'in beni kucatlamasına aşkla karşılık veriyorum. "Bademler çağlaya durduğunda geleceğim' demiştim geldim. Sözümü tuttum. Yaşıyorsam cezaevinden çıkabildiysem bu aşk sayesindedir. Akşam Duygu'nun ailesini Bergama'da ziyarete gittik. Yenikent'te bademlerimizi yedik" dedi.
'KİMSENİN GÜVENLİĞİ YOK'
Tuncay Özkan, Türk toplumunda dengeyi gazetecilerin sağladığını belirterek şöyle konuştu:
"Biz bu karanlığı yenmezsek bu karanlık adaletimizi, hukukumuzu, canımızı elimizden alacak bu kadar net. Hiç kimsenin güvenliği yok. Düşünen okuyan yazan herkes için tehlike var. Benim evime girdiler arama yaptılar. Kağıt kalem buldular ama mahkemede mühimmat çıktığını iddia ettiler. Ruhsatlı silahıma "örgütün silahı' dediler. Cezayı verirken cumhuriyet mitinglerinden ve gazetecilik faaliyetlerinden dolayı ceza verdiler. Cumhuriyet mitinglerinden dolayı ağırlaştırılmış müebbet verdiler. Susurluk Raporu'nu yayınladığım için dokuz yıl verdiler. Silivri'de konuşulanlar kahvehanede konuşulmuyorlar. Toplumun bir dengesi var. O terazide dengeyi sağlayan şey benim mesleğim ve meslek kuruluşlarımdır. Düşünce, ifade ve insanların nefes alma özgürlüğü varsa gazetecilik meslek örgtülerinin verdiği mücadele sorasındadır." - İzmir