Haberler

Türkiye'de "Adalet Arayışı"

Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr."Kadınlar ve çocuklar yargıya erişim konusunda çok ciddi engellerle karşı karşıya" dedi."ön yargılara" sahip olduğunu söyledi.

Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Gündüz,

"Kadınlar ve çocuklar yargıya erişim konusunda çok ciddi engellerle karşı karşıya" dedi.

Gündüz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de çoğu vatandaşın yargıya başvurma konusunda yeterli bilgisinin olmadığını, ayrıca yanlış bilgiye ya da

"ön yargılara" sahip olduğunu söyledi.

Bunun nedeninin, yargıyla ilgili bilgi eksikliğinden kaynaklandığını ifade eden Gündüz, Türkiye'de "yargıda bilgiye erişim" konusunda son 10 yıl içerisinde çok ciddi gelişmeler kaydedildiğini bildirdi.

Gündüz, kendisinin sosyoloji profesörü olmasına rağmen yargı hakkında bir çok şeyi bilmediğini belirterek, şunları söyledi:

"Benim kardeşim avukat, bir konuda bilgi sorduğumda 'ağabey internetten şu siteye gir, karşına çıkar' diyor. Eskiden böyle değildi. Avukat, Yargıtay'daki bir dosyayı takip etmek ve incelemek için çantayı alıp Ankara'ya giderdi. Şimdi şakır şakır sanal ortada bilgilere ulaşılabiliyor. Bunlar çok önemli ve güzel gelişmeler. Fakat daha genele bakınca, bunlar adalete erişimle ilgi sadece sürecin kolaylaştırılmasıdır. Bu elbette önemli bir avantaj, ama asıl olan, toplumsal yapının buna uygun bir forma kavuşturulması için yapılacak çabalardır.

Örneğin, kadınlar ve çocuklar yargıya erişim konusunda çok ciddi engellerle karşı karşıya. Öyle ya da böyle, tacize uğramış bir kadının kendi gönlü ve rızasıyla gidip yargıya başvurma oranı nedir, çok merak ediyorum. ya da yargıya başvurma ehliyetine sahip, yani 18 yaş ve sonrasından en azından 25 yaşına kadar olanların yargıya kendiliğinden başvurması, 'benim sorunumu hukuksal yargı çözsün' diyen gençlerin oranı beni epey bir merak içerisinde bırakıyor."

-Kanunların değişimi-

İkinci önemli konunun, yürürlükteki kanunların ve mevzuatın, zamana ve toplumlara göre sürekli değişimi olduğunu ifade eden Gündüz, şöyle devam etti:

"Kanunlar değişebilir ancak, bu değişim bir merkezde toplanmıyor. Yargıtay kararlarına ilişkin bazı avukatlar, 'Yargıtay'ın şu kararı var, hakim bunu bilmiyordu. Ben kararı verdim ve işi hallettim' diyebiliyor. Yani iş halletmek gibi bakılıyor. Toplumda da böyle bakılıyor. Avukat ya da yargıcın en iyisi dahi, nihayetinde 'adaleti dağıtmak'tan yana değil. O an için huzurda bulunanların rıza gösterebilecekleri bir sonuç aranıyor. Adaletten anlaşılan budur.

Türkiye'de benim arzu ettim temel şey şu. Çok eskilerde ilkokul 4'te bile

'temel yurttaşlık' dersi vardı. Bana göre temel hukuk bilgisi konusunda da bir el kitabı olmalı ve ilköğretimde zorunlu tutulmalı. Çünkü vatandaşlar hakkını arama sürecinde bilgi eksikliğinden dolayı müdahil olamıyor. Haksızlığa uğramışsın, hakkını ara... Ama o 'mahkemeye gidersem beni asarlar' diye düşünüyor."

-Yargıya güven-

Yargıya güven sorunun, sadece yargılama sürecinin uzun olması ya da verilen kararların doğruluğuyla sınırlı olmadığını, bir de "aracı kişi ve kurumlar"ın bulunduğunu belirten Gündüz, "Benim çocukluğumda, doğum yerim olan Gölbaşı'da

'Nevzat amca' diye bir dava takipçisi vardı. ve bu Nevzat amca her şeyi biliyordu. Tüm hakim ve savcılar onun sofrasından kalkmazdı. Ben görmedim ama öyle deniliyordu. Şimdi öğreniyorum ki hukukçuların ciddi etik kuralları var ve çok iyi uyuyorlar. Ama bu önyargı henüz toplumda değişmiş değil. Türkiye'de hak arayanların birinci ölçütü, tutacakları avukatın hakim veya savcıları tanıyıp tanımadığıdır" dedi.

Türkiye'de "kamu vicdanı" konusunda tartışmalar olduğunu belirten Gündüz, şöyle devam etti:

"Türkiye'de meydana gelen herhangi bir eyleme ilişkin yürürlükte yasa maddesi bulunulurken, bunlarla ilgili farklı değerlendirmeler yapılabiliyor. Değerlendirmeler, zamana, farklı toplum katmanlarına, farklı siyasal anlayışlara dayalı olarak farklı biçimde yapılıyor ve bu anlayış maalesef geniş halk kitlelerinde çok ciddi bir önyargı oluşturmakta ve kamu vicdanı zedelenmekte.

Yaşanan bu durumun sonucu olarak, dava takipçileri gibi 'alternatif çözüm aktörleri' ortaya çıkıyor. Bunların ortadan kaldırılması için, yargının güçlendirilmesi şart. Adalet binalarının ihtişamlı yapılması, maaş ve çalışma ortamının iyileştirilmesi ve vatandaşın yargıya başvurusunda rahat koşulların sağlanması, vatandaşın hak aramaya yönelmesinde çok önemli. Biliyoruz ki kurum ve kuruluşların her alanında haklar ihlal ediliyor, adaletsizlikler oluyor. Devletin geçmişten günümüze ve muhtemelen de gelecekte en önemli görevi adaleti dağıtmaktır. Güçlü bir hukuksal yargı sürecine erişim ortamı ve koşulları sağlanırsa, muhtemeldir ki tüm topluma en büyük iyilik yapılmış olur."

- ADANA

Kaynak: AA / Yerel

Yerel Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title