Temizöz Davasında Dinlenen Hanefi Avcı: JİTEM'in Üç Olayına Şahit Oldum

Duruşmanın öğleden sonraki oturumunda savunma yapan sanık Tamer Atak, suçunun korucu olup PKK ile mücadele etmek olduğunu belirterek, "Koruculuk suç ise niye elimize silah verdiniz. Hala niye koruculuk yaptırıyorsunuz. Ben bu insanların faili değilim. Bizi fail göstermeniz kan davalarının başlamasına neden olur, binlerce insan ölür" dedi.

Sanık Adem Yakin de, "Özgürlüğüm elimden alındı. Günü geldiğinde özgürlüğümün gün gün hesabının soracağım" dedi.

'KAHRAMAN GENÇ SAVCI'

Sanık Kamil Atak ise, faili meçhul cinayetlerle bir bağlantısının bulunmadığını savundu. Devletin kendisini 'faili meçhul' cinayetlere kurban ettiğini ileri süren Atak, şöyle dedi:

"Ortada böyle bir suç var ise dönemin asayiş komutanları, bölge valileri ve kaymakamlarını da yargılayın. Genç kahraman savcıya sesleniyorum. İstanbul'da bir savcı, itirafçının birine, 'Kamil Atak'ın oğlu hakkında ifade ver, senin Yargıtay'daki dosyanı düşüreyim' demiş. Bunu araştırın. Bu şekilde yargılanmak hukuksuzluktur. Başkan sen az adam değilsin. Güneydoğu'nun kahramanısın, bana da sahip çık. Bu devlet beni itirafçı Hıdır Altuğ ile yan yana getirmekle öldürdü. Benim ne alakam olur Hıdır ile, bizim bu tür kişilerle işimiz olmaz. "

TEMİZÖZ: TARİH SORGULAYACAK

Sanık emekli albay Cemal Temizöz de hakkındaki gasp iddialarına yanıt verdi. Hiçbir zaman vatandaşın bir kuruşuna tenezzül etmediğini belirten Temizöz, "Ben birliğini Cizre'deki yoksul insanlarla paylaşan bir komutanım. Bunu Cizre halkı iyi bilir" dedi.

Yargılandığı Balyoz davasına da değinen Temizöz, iki dava arasında benzerlik olduğunu belirterek Siirt Emniyet Müdürü Recep Güven'in, Ergenekon ve kendi davalarında yönlendirici olduğunu savundu. Temizöz şöyle konuştu:

"Recep Güven'in rölünü anlak için diğer davalara bakmak gerekli. Recep Güven de zatan gurbete işçi gönderir gibi gizli tanığı Ankara'dan Diyarbakır'a göndermiş, başka bir şey yapmamış. Recep Güven'in Hıdır Altuğ'u hazırlamadaki esas rolünü daha iyi anlayabilmek için diğer davalardaki benzer rollerine bir göz atmak gerekiyor. Şura (Cemaatin karar organı) Ergenekon operasyonunun yapılabilmesi için benim görevden alınmamı şart olduğunu kanaat getirmişler... Ben bu kanaata 2007 yılında vardım. Sabri Uzun'un ifade özetindeki illegal yapılanmanın başındaki kişilerden birisi Recep Güven'dir. Bunun da izini kaybettirmek için teamüllerden önce terfi ettirilerek Siirt İl Emniyet Müdürlüğü'ne atandırıldığı görünüyor. Söylediklerine bir anlam katacağı için Sabri Uzun'un mülkiye müfettişlerine verdiği ifadesinin özetini savunmama ekliyorum. Sayın Başkan, Recep Güven'in bu davayla ilgili rolü ve fonksiyonu hakkında bir tereddüt kaldı mı? İş sadece ifade ettikleri gibi Recep Güven'in Ali İhsan Kaya'nın ofisine sık sık gelip giderek, patronunun bile ameliyatlarından (4 kez beyin ameliyatı) sonra da düzelmediğini, unutkanlığının devam ettiğini, mahallede 6-7 yaşındaki çocuklarla oynadığını gözlemlediği ve gizli tanık yapılan Hıdır Altuğ'un Ankara'dan Diyarbakır'a kendi durumunu araştırması için gönderilmesi meselesi değildir. Artık tezgah açığa çıkmıştır. Şimdi esas mesele mahkeme heyetinin bu tezgahı anlama meselesidir. Daha sonra da sanki düşmanımın düşmanı dostumdur mantığıyla, terörle mücadelede sembol olmuş bizleri, bu davanın avukatlığını üstlenen 14. 07. 2011 tarihinde bölgede demokratik özerkliğini ilan eden çevrelerin kucağına atarak linç ettir. Düşmanımın düşmanı dostumdur diyenler kimdir? diye sorulacak olursa Recep Güven'in mensubu olduğu çevrenin ya elemanları yada yönlendirdikleridir, diyebiliriz. Böyle olmasa 2006 yılında Diyarbakır'da bir patlama ile ilgili olarak gözaltına alınan Hikmet Topal'ın basına da yansıyan 88 sayfalık ifadesinde, TEM Şubede işkence ve baskı ile şahsımı da bu olaya nasıl bulaştırmak için çok uğraştıklarını neyle izah edeceğiz? Demokratik özerklik gibi ayrışmanın fitilini ateşlemiştir. Başta özel yetkili mahkemeler olmak üzere her kesimimin katkısının olduğunu düşünüyorum. Demokratik özerkliğin kök saldığında halen kamuoyunda tartışmalı olan mahkemenizin ne adla yargılama yapacağını doğrusu çok merak ediyorum. "

Temizöz, "Tarihin bir gün bu olan biteni sorgulayacağını ve yazacağını değerlendiriyorum" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aynı soyadı taşıyan bir yakınım, Diyarbakır'da kredi kartı ile alışveriş yapamıyor. Bölgede savunmasız askerler kurşunlanıyor, kaçırılıyor. Memur ve işçiler kaçırılıyor, iş makinaları yakılıyor. Yol kontrolleri yapan terör örgütü geçen araçlara, 'Kürdistan'a hoşgeldiniz' diyor. Bu seviyeye gelmelerine, bu davanın ivme kazandırdığını hukuk adına tarihi bir rolü üstlendiğini söyleyebiliriz. Biz de İngiltere'de olduğu gibi Türkiye'de de hakimler var demeyi çok arzu ediyoruz. Bu sözün elbette yüzyıllardan beri gelen kökleşmiş hukuk ve hukuk adına duyulan bir güvenceden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ancak şimdi hukuk adına vereceğim örnekler ve benzetmede bu güvencenin nerede olduğunu takdirlerinize sunarak soruyorum. Malumunuz, İstanbul 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde kamuoyunda Balyoz adıyla bilinen bir davada da tutuklu olarak yargılanıyorum. İstanbul'da polis, Cumhuriyet Savcıları ve mahkemenin uyguladığı, Diyarbakır'daki yargılanma ile benzerlik göstermiyor mu? Orada sahte üretilen bir CD içerisindeki yanlış ve yanıltıcı bilgilere istinaden yapılan suçlamalar, burada ise tehdit ve şantajla elde edildiği anlaşılan gizli tanıklar ve toplama tanıklar ile yapımıyor mu? Bu yapılanlar, gerçek hukuktan ziyade kafalardaki hukukun uygulandığını göstermiyor mu'Özel yetkili demek hukuku özel bir yetki ile askıya mı almak demektir?"

Temizöz, adil yargılamayı etkilemeye yönelik polisler, İHD yöneticileri ve Cumhuriyet Savcıları hakkında yaptıkları suç duyurularının dikkate alınmadığını belirterek, şöyle dedi:

"Sadece gerçek hukukun uygulanmasını istediğimizden, en azından bildiğinizi bilerek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20. 10. 2010 tarihinde aldığı bir kararı yine de hatırlatmak istiyorum. Bu kararı savunmama da ekliyorum. Karar bu haliyle mahkemenizin gördüğü davayı da işaret etmektedir. 15-16 yıl sonra korku sendromu gerekçe gösterilerek, tek bir merkezden yönetildiği anlaşılan çelişkilerle dolu ifadelerin hangisi gerçek anlamda inandırıcı ve kuşkusuzdur. Hangi suç aletini buldunuz? Balistik incelemelerde ortaya çıkan sonuç aleyhimize mi? Kazılarda çıkanlar insan kemiği mi? Adli tıp merkezinde yapılan incelemede ölüm sebebi kuşkulu mu bulundu? Hepsine verecek hayırdır. Bunu heyetiniz de biliyor. Bilinen bir şey daha var ki o da Recep Güven faktörüdür. Nietzsche'nin 'en kaba söz, en kaba mektup bile susmaktan daha bir iyi daha bir cesur şekilde, daha bir dürüstçedir' dediği gibi ben de bazı gerçekleri dürüstçe açıklayarak tekrardan mahkemenize hatırlatmak istedim. Taktir mahkemenizindir. "

Sanık avukatlarının tahliyeye ilişkin taleplerini dinleyen mahkeme heyeti verdiği kısa bir saatlik aranın ardından, 6 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma 16 Eylül'e ertelendi. - Diyarbakır

Politika Güncel Haberler