Uzmanlardan Arnavutköy'deki Mavi Göl için "korunabilirdi" eleştirisi

Arnavutköy'de bulunan Mavi Göl'ün rehabilitasyon çalışması kapsamında hafriyatla doldurularak yok edilmesinin yanlış olduğunu ifade eden uzmanlar, yapılması gerekenin gölün rekreasyon alanı ilan edilip doğal haliyle korunması ve yeşil alan olarak halkın kullanımına sunulması olduğunu belirtti.
Arnavutköy'de bulunan Mavi Göl'ün rehabilitasyon çalışması kapsamında hafriyatla doldurularak yok edilmesinin yanlış olduğunu ifade eden uzmanlar, yapılması gerekenin gölün rekreasyon alanı ilan edilip doğal haliyle korunması ve yeşil alan olarak halkın kullanımına sunulması olduğunu belirtti.
Arnavutköy'deki Mavi Göl'ün İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından yürütülen rehabilitasyon çalışmasının ardından yok olmasının doğru olmadığını, gölün korunarak yaşam alanı olarak düzenlenmesi gerektiğini açıkladı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından, Bolluca ve Mavigöl mahallelerinin sınırında bulunan Mavi Göl ve çevresinde yürütülen rehabilitasyon çalışması kapsamında bölgeye binlerce kamyon hafriyat toprağı döküldü.
Yapılan döküm işlemleri sonucunda gölün su dengesi bozulurken, göldeki suyun yerini çamur tabakası aldı. Göl tabanının balçığa döndüğü alanda, balıkların da oksijensiz kalarak öldüğü görüntülendi.
AA muhabiri, Mavi Göl'ün yok edilmesine neden olan rehabilitasyon çalışmasını ve korunması için neler yapılması gerektiğini uzmanlara sordu.
"Normalde bu tip ortamlar rekreasyon alanı olarak ilan edilir, doğal haliyle korunur"
Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Mavi Göl'ün olduğu bölgede 40 yıl önce maden ocağı bulunduğunu, daha sonra bu bölgenin terk edilmesiyle burada yağmur sularının birikmesi sonucunda kendiliğinde yapay bir göl oluştuğunu anlattı.
Bölgedeki gölün zamanla ciddi bir şekilde yükseldiğini, 300 dönümlük bir alanı kapsadığını, bazı yerlerinde derinliğin 50 metre olduğunu kaydeden Öztürk, bu verilerle gölün yaklaşık 15 milyon metreküp su hacmine sahip olduğunu kaydetti.
Gölün çevrede ekolojik dengeyi, balık popülasyonunu koruyan, kendi doğal sularıyla beslenen bir göl olduğunu dile getiren Öztürk, "Ama bu göl doldurularak ekolojik denge bozuldu. Gölün çevresindeki ekolojik denge bozulunca, oluşan kirlilikten dolayı önce oksijensizlik hüküm sürdü, sonra bataklık haline dönüştü, sonra da tamamen kurutularak yok edildi." dedi.
Öztürk, bu tip göller ile özellikle İstanbul gibi su kıtlığının doruk noktaya ulaştığı, kuraklığın pik yaptığı, sıcaklıkla beraber buharlaşmanın aşırı derecede yükseldiği bir şehirde her damla suyun mutlaka koruma altına alınması gerektiğini vurguladı.
Mavi Göl'le ilgili yapılması gereken çalışmaya değinen Öztürk, "Normalde bu tip ortamlar rekreasyon alanı olarak ilan edilir, doğal haliyle korunur. Çevresi yeşil alan olarak düzenlendikten sonra insanların kolayca ulaşacağı, piknik yapacağı alanlara dönüştürülebilirdi. Böylece küçük çaplı da olsa bölgedeki su ihtiyacının sağlanmasına yardımcı olurdu." değerlendirmesini yaptı.
"Yarın orayı yeşillendirmeye, ağaçlandırmaya kalktığınız zaman orada çoğu ağaçlar kurur"
Prof. Dr. Öztürk, İBB'nin, gölün bulunduğu alanın hafriyat toprağıyla doldurulduktan sonra bölgenin ağaçlandırılacağı yönündeki açıklamasına ilişkin konuşarak, şunları söyledi:
"Göl eğer doldurulacaksa hafriyat toprağı dökemezsiniz. Bitkisel toprak dökmeniz lazımdı. Çünkü yarın orayı yeşillendirmeye, ağaçlandırmaya kalktığınız zaman çoğu ağaç kurur. Yani betonun, taşın üzerine, organik maddesi olmayan toprağın içerisine ağaçlandırma yapamazsınız. Çeşitli yerlerde ağaçlandırma, bitkilendirme yapılıyor. Bitkilendirme yapılan yerde toprak karbon bakımından aşırı fakir. Karbon bakımından fakir olan toprağı bitkilendiremezsiniz, yeşillendiremezsiniz. Yeşillendirmeye kalkarsınız o hafriyatı kaldırmanız lazım. Kaldırdıktan sonra da yeniden bitkisel toprak dediğimiz organik karbon miktarı çok yüksek toprakla orayı desteklemeniz lazım. Aksi durumda burası özellikle kış aylarında ve enverziyonlu günlerde ciddi hava kirliliğinin yoğun olduğu bir bölge haline dönüşür. Bu da ayrı bir felaket."
Haliç'in de 1990'lı yıllarda doldurulmasının gündeme geldiğini ve o dönemde İBB'de Çevre Dairesi Başkanı olarak görev yaptığını anlatan Öztürk, Haliç'teki ekosistemi canlandırmak için dip çamurunu tarattıklarını ve burayı temizleyerek doldurmaktan, bataklık ve koku kirliliğine sebep olmaktan kurtardıklarını dile getirdi.
"Kuşların, balıkların ya da insanların temel ihtiyaçlarını karşıladığı alanları kaybediyoruz"
Yüksek Mimar Serkan Akın, 1990'lı yıllardan önce İstanbul'da ısınma ihtiyacı için kömürün kullanıldığını ve şu anda Mavi Göl'ün yer aldığı bölgelerde kömür madenlerinin, ocaklarının bulunduğunu kaydetti.
İthal kömür temin edilmeye başlanınca ve kentte doğal gaz yaygınlaşınca açık maden alanlarının ne olacağı konusunun da tartışılmaya açıldığını anlatan Akın, şehirdeki nüfusun artması, betonarme yapı ve kentleşme baskısı ile imar ve rantın artmasıyla dikey mimarinin ortaya çıktığını, bunun da inşaat kazılarında çıkan hafriyatın artmasına neden olduğunu söyledi.
Akın, inşaatlardan çıkan hafriyatların uzaklaştırılması sorununun da İstanbul'da uzun yıllardır tartışıldığını aktararak, "Çıkan hafriyatlar bir şekilde uzaklaştırılmak zorunda. Burada ekonomik olması için en kısa, en kolay yere dökülmesi gerekiyor. Bu da vahşi depolamayı, vahşi döküm alanlarını ortaya çıkarıyor ki işte şu an gündemimizde olan Arnavutköy'deki Mavi Göl dediğimiz yer de bu baskıdan nasibini almış durumda." diye konuştu.
Mavi Göl'ün bulunduğu yerde kömür ocaklarının taşınmasının ardından döküm ve depolama alanlarından dolayı oluşan kesitlerde kendiliğinden bir gölet oluştuğunu kaydeden Akın, "O gölet büyük ihtimalle planlarda, haritalarda, mevzuatta karşılığı olmayan bir durumdaydı. Orada tarihi bir göl, baraj, bent olmadığı için ülkemizde maalesef bürokratik işleyişteki yavaşlık, eksiklik, hata ve politik tavırlardan dolayı bu bölge hızlı ve kontrolsüz bir şekilde dolduruluyor. Dolayısıyla da vicdansız, duyarsız, ilgisiz, alakasız birileri, bu işleri çok kolaylıkla kötü bir şekilde yönetip yapabiliyor." ifadelerini kullandı.
Akın, gölette yapılması gereken çalışmaya değinerek, şunları kaydetti:
"Yapılması gereken bu bölgelerin bir şekilde mevzuatla, planla, hukukla, resmi işlemlerle kayıt altına alınıp onaylanıp, halkın rekreatif, yeşil alan, günlük kullanım ve peyzaj ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi. Biz bir kötülüğün giderilmesi hususunda bir arada hareket etmeye çok alışkın bir toplum değiliz. Dolayısıyla atı alan Üsküdar'ı geçiyor ve kaybediyoruz. Bu tür yeşil doğal gölet alanlarını, kuşların, balıkların ya da insanların günlük, temel ihtiyaçlarını karşıladığı alanları kaybetmiş oluyoruz. Bu noktada mücadele etmek, üzerine gitmek, duyarlı olmak lazım."






















