Meşk Iıı. Sergisi, Küçükçekmece Cksm'de Açıldı

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, "Bugün özgün kimliğimizle AB içerisinde bizi temsil eden en önemli zenginliklerimizden biri hat sanatıdır" dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış, "Bugün özgün kimliğimizle AB içerisinde bizi temsil eden en önemli
zenginliklerimizden biri hat sanatıdır" dedi.
Hat, tezhip, minyatür, kaat'ı, çini ve ebru sanatçılarını buluşturan "Meşk
III. Sergisi", Küçükçekmece Belediyesi Cennet Kültür ve Sanat Merkezi (CKSM)
Sergi Salonu'nda, Bağış, AK Parti İstanbul Milletvekili Harun Karaca ve
Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay'ın da katıldığı törenle açıldı.
Egemen Bağış, burada yaptığı konuşmada, geçen yıl da serginin açılışına
katıldıklarını belirterek, üçüncüsü düzenlenen sergi için Küçükçekmece Belediye
Başkanı Yeniay ve sanatçıları tebrik etti.
Musikiden hat sanatına kadar geleneksel estetiğin doğasını şekillendiren
"meşk eylemenin", aynı zamanda usta-çırak ilişkisi etrafında örülen toplum
ahlakının aynası olduğunu kaydeden Bağış, şunları söyledi:
"Hattatların çoğunlukla meşk ettiği bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber,
'İlmi yazarak, meşk ederek öğrenin' buyuruyor. Yine Efendimiz, 'Size hüsn-i hattı
(güzel yazıyı) tavsiye ederim, zira o, rızkın anahtarıdır. Evlatlarınıza yazıyı
öğreterek ikramda bulunun. O en mühim işlerdendir' buyuruyor. Hz. Ali ise 'Hat
sanatının sırrı hocanın parmaklarında gizlidir' diyor. Eskiler, 'kalem efendisi'
derdi; Allah onları incelikleriyle bahtiyar kılsın. Meşk, hattatları,
bestecileri, icracıları ve icra üsluplarını bir arada tutan, sanat alanlarının
tümü için hem estetik hem toplumsal bir harç görevini yerine getirmiştir. Bu
bakımdan kültür tarihimiz açısından büyük önem taşır."
"Meşkin", denemek, araştırmak, en iyiyi elde etme arayışı ve sabretmek
olduğunu ifade eden Bağış, "En önemlisi de meşk, denerken, öğrenirken, en iyiyi
ararken bizi ruh köklerimizin derinliğine götüren bir çabadır. Bu çaba bize
medeniyet tasavvurumuzun genetik kodlarını veriyor. Bu çaba bizi medeniyetimizin
derinliklerine, kendine özgü zenginliklerine götürüyor. O yüzden bu sergiyi
önemsiyor ve ramazan ayının da mesajlarıyla bütünleşmesinin manevi iklimimize
farklı bir zenginlik kattığına inanıyorum" diye konuştu.
-"İstanbul, hat sanatının da merkezi"-
"Kur'an-ı Kerim, Mekke'de nazil olmuş, Kahire'de okunmuş ve İstanbul'da
yazılmıştır" şeklindeki sözü hatırlatan Bağış, şöyle devam etti:
"Gerçekten de İstanbul, tarih boyunca farklı kültürlerin merkezi olduğu
gibi yazının ve hat sanatının da merkezi olmuş, böyle derin bir geleneği temsil
etmiştir. Hattatlarımızın yüreğinden ve hünerli ellerinden süzülüp ortaya çıkan o
muazzam eserler bugün de Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine
çıkma hedefinde bizlere ilham veriyor. Bildiğiniz gibi 'Oku' emriyle başlayan
kutsal kitabımız, o emrin hemen ardından 'O sana yazmayı öğretendir' ayetiyle
devam eder. İşte yazıya bu kadar önem veren bir inancı paylaşıyoruz. Biz 'Kalem
kılıçtan keskindir' anlayışını özümsemiş, 'Söz uçar yazı kalır' ilkesini temel
almış bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu medeniyeti zengin kılan en önemli
unsurlardan biri de hat sanatıdır. Şu bakımdan da ben hat sanatımızı özellikle
önemsiyorum. Zira bugün özgün kimliğimizle AB içerisinde bizi temsil eden en
önemli zenginliklerimizden biri hat sanatıdır. Dünyanın en meşhur ressamlarından
Picasso'nun, 'Benim resimde varmak istediğim son noktayı İslam yazı sanatı çoktan
bulmuş" diyor. Dünyanın en ünlü sanatçılarını dahi kendisine hayran bırakacak
böyle derin ve özlü bir sanatı nesilden nesle aktarmak gibi bir sorumluluğumuz
var."
-"Türkiye'yi kendi özüne, kendi değerlerine döndürmek..."
AB süreciyle birlikte Türkiye'yi kendi özüne, kendi değerlerine döndürmek
için de "meşk ettiklerini" kaydeden Bağış, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'nin üye olduğu bir AB'nin, dünya tarihine yazılmış en önemli barış
projelerinden biri olacağına inanıyorum. Burada bir anekdotu da sizlerle
paylaşmak istiyorum; Hatırlarsanız ABD Başkanı Obama, Türkiye'ye geldiğinde,
Türkiye-ABD dostluğunu anlatırken tarihi bir vesikayı paylaştı. Kendilerinin
kurucu babaları George Washington için diktikleri anıtın yapımına dünyanın her
tarafından destek geldiğini ve bu desteklerden, bu armağanlardan birinin de
İstanbul'dan geldiğini hatırlattı. O armağan neydi biliyor musunuz değerli
dostlar? O armağan, Sultan Abdülmecid'in mermer levhaya işlenmiş tuğrasıydı ve o
levhada devrin en büyük hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin elinden şu
yazıyordu; Levhanın gönderildiği tarih, dikkatinizi çekiyorum, 1853... Yani
bundan 159 yıl önce ABD'ye hat sanatıyla verdiğimiz mesaj şuydu: 'Washington'da
dikilen bu yüksek taşa, dostluğun devamını göstermek maksadıyla Abdülmecid Han'ın
temiz adı yazıldı'. Bugün o levhanın üzerindeki hat, halen Türkiye-ABD dostluğuna
yön vermeye devam ediyor. Sadece Türkiye-ABD dostluğuna değil, ABD'de yaşayan
Türklere de bu levhanın büyük bir güç verdiğini bilmenizi isterim. İşte hat
sanatı bizlere böyle büyük bir armağan, böyle eşsiz bir mirası da bırakmış.
Elbette bir hattat kadar zengin bir ruh zenginliğine, böyle engin ve hünerli bir
sanat kabiliyetine sahip olduğumuzu iddia edemem ama şunu özellikle belirtmek
isterim ki, bir hattat hassasiyeti ve özeniyle 9,5 yıl önce milletimizin bize
emanet ettiği o diviti dikkatle kullanıyor, Türkiye'yi baştan başa yeni
şaheserlerle donatmanın mücadelesini veriyoruz. Milletimize hizmet için hep en
iyiyi, en yeniyi, mükemmeli hedefliyor, bunun için meşk ediyoruz."
Bağış, sözlerini, "Allah hepimize 'Elif' gibi bir hayat yazıp, 'Vav'
vuslatıyla yürümeyi nasip eylesin" diyerek tamamladı.
Türkiye'nin yanı sıra İran, Azerbaycan, Irak, Suriye ve Türkmenistan gibi
ülkelerden sanatçıların eserlerinden oluşan sergi, 30 Temmuz'a kadar
görülebilecek.
Muhabir: Etem Geylan
Yayıncı: Erdal Turanlı - ISTANBUL





















