Barış İçin Bilim Uluslararası Konferansı

Avrupa Birliği Bakanı Bağış, "Kimileri, ağzımızla kuş tutsak da AB içinde hak ettiğimiz karşılığın verilmemesi için elinden gelen istismarı ortaya koyacak" dedi.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen
Bağış, "Kimileri, ağzımızla kuş tutsak da Avrupa Birliği (AB) içinde hak
ettiğimiz karşılığın verilmemesi için elinden gelen istismarı ortaya koyacak.
Bunun farkındayız. Onlar, gelecek nesilleri ya da Avrupa kıtasının çıkarlarını
değil, gelecek seçimleri düşünen dar vizyonlu siyasiler" dedi.
İtalyan Umberto Veronesi Vakfı tarafından 2009 yılında hayata geçirilen
"Barış İçin Bilim Uluslararası Konferansı", vakfın Türkiye temsilcisi Dida
Kaymaz'ın girişimi ve başkanı olduğu Kansersiz Yaşam Derneği'nin işbirliğiyle
Haliç Kongre ve Kültür Merkezi'nde başladı.
Egemen Bağış, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, bilimin gerçekten de
barış için olması gerektiğini, bilimin meyveleri olan buluşların genelde
insanlığın faydası için tasavvur edildiğini ancak uzak ve yakın tarihe
bakıldığında, bilimin zalimlerin ellerinde insanlığın felaketine de yol açtığının
görüldüğünü söyledi.
İnsanlığın ortak sorumluluğunun bunu engellemek olduğunu ifade eden Bağış,
"Bunu Hiroşima'da, Çernobil'de insanlık gördü. Kendi halkına karşı kimyasal
silah kullanan zalim liderlerin davranışlarını da gördü. Ne acıdır Suriye'de
kendi halkını bombalayan, kendi şehirlerini taratan liderler var. Kimileri
dünyada bir lokma ekmeğe, bir yudum suya ihtiyaç duyarken bir yandan da muazzam
bir lüks içerisinde yaşayan kitleler var. Somali'de, Arakan'da görüyoruz bu
uçurumun nelere yol açtığını" diye konuştu. Böyle bir toplantıda tartışılacak
konuların Türkiye için de önemli olduğunu düşündüğünü belirten Bağış, konuşmasını
şöyle sürdürdü:
"Bu konferansın tarihinin de çok farklı bir barış sürecine denk gelmesi de
anlamlıdır. Bugün 3 Ekim. Türkiye'nin benim sorumluluğumda şu anda yürüyen AB
müzakerelerinin başlama tarihi. Bundan 7 yıl evvel Lüksemburg'ta saatlerin
durdurulması gibi bir kavramla, Türkiye AB ile müzakerelerine başlamıştır. Ne
zaman? İlk başvuruyu yaptıktan tam 46 yıl sonra. Anlatmaya çalıştığım, o çarpık
zihniyetin bilimi barış için kullanmak yerine, ön yargılar için, barışı
engellemek için kullanmanın örneklerinden birisi de Türkiye'nin AB sürecidir.
Neden? Çünkü AB'nin kendisi bir barış projesidir. AB kıtasal bir barış projesi
olarak, Avrupa kıtasında yüzyıllarca savaşmış milletlerin bir daha savaşmamasını
sağlamış çok önemli bir projedir. Ama Türkiye'nin katılımı, o kıtasal projeyi
küreselleştirecek bir süreçtir. Bunu göremeyen çevrelerin, Türkiye'nin geldiği
noktayı göremeyen tutulmuş akılların bize yaşattığı sıkıntıları hep beraber
görüyoruz. Ama biz hiç bir şekilde de onların yarattığı bu sorunların etkisinde
kalıp kendi reformlarımızı yavaşlatmıyoruz."
Bağış, son 7 yıl içinde Türkiye'nin nereden nereye geldiğine herkesin
şahitlik ettiğini, Türkiye'nin 7 yıl öncesine kıyasla çok daha demokratik,
şeffaf, müreffeh, saygın ve özgüvene sahip bir ülke haline geldiğini anlatarak,
şöyle devam etti:
"Bunda AB müzakere sürecimizin, AB yolunda atılan reform adımlarının çok
büyük etkisi var. Bugün Mısır, Tunus, Libya ve bölgemizdeki farklı ülkelerde
insanlar Türkiye'yi kendileri için bir ilham kaynağı olarak görüyorlarsa, bizim
büyük barış projesi yolunda attığımız adımların sayesindedir. Çünkü Türkiye'ye
baktıkları zaman, Türkiye'yi bir çok ortak noktalarımıza rağmen o ülkelerden
farklı kılan en önemli özelliğimiz AB müktesebatı çerçevesinde attığımız
demokratikleşme ve reform adımlarıdır. O insanlar da hayatını riske atarken,
Türkiye'deki gibi çocuklarının iyi eğitim almasını, iyi sağlık hizmeti almasını,
serbest pazar ekonomisinin gelişmesini, insan haklarının evrensel standartlara
yükselmesini, sivil toplumun, kadının toplumdaki yerinin, insanların yaşam
standardının yükselmesini arzu ediyorlar."
Bütün dirençlere rağmen müzakereleri yürütme konusunda kararlı olduklarını
ifade eden Bağış, "Bu konuda Türkiye'deki reformların ve AB sürecinin en büyük
teminatı hükümetimizdir. Sayın Başbakanımızın önderliğinde devam eden
çalışmalardır" dedi.
-"Ağzımızla kuş tutsak da"-
İngiltere'nin uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı'nı yapan Jack Straw'ın bir
kitap yayınladığını, Türkiye'deki bazı muhalif çevrelerin yeniden eksen kayması
tartışmalarını gündeme getirdikleri bu süreçte Straw'ın kaleme aldığı bazı
cümleleri çok anlamlı bulduğunu dile getiren Bağış, Straw'ın şu cümlelerini
aktardı:
"(Bugün hala AK Parti'yi 'İslamcı' olarak etiketlemeyi sevenler için kafa
karıştıran çelişki şu; geleneksel Batılı ekonomik testlere göre, Erdoğan'ın
hükümeti gelmiş geçmiş en başarılı savaş sonrası Türk hükümeti. Hasta adam artık
iyileşti. Ekonomik güçle birlikte diplomatik güç de geldi. 33 müzakere
başlığının, 17'si engellenmiş durumda. Hiç bir aday ülkeye böyle
davranılmamıştır. Acil sorun Kıbrıs'tır. Bu sorun, Fransa, Almanya ve İngiltere
tek ses olursa çözülebilir. Türkiye'nin AB üyeliğinin engellenmesinin arkasındaki
asıl tatsız neden, Müslüman bir ülke olmasıdır. Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı
Nicolas Sarkozy, 'Avrupa'nın kendisine sınır çizmesi gerektiğini' söylediğinde,
coğrafi sınırları kastetmemişti. Öyle olsaydı, Malta veya Güney Kıbrıs'ın
alınmaması gerekirdi. Kastettiği dini sınırlardı. Tüm bunda kaybedecek olan
AB'dir. Türkiye değil. Türkiye'nin AB'ye duyduğu ihtiyaçtan çok, AB'nin
Türkiye'ye şu anda ihtiyacı vardır.)"
Bu ifadelerin son derece cesur, doğru ve hakkaniyet içeren tespitler
olduğunu vurgulayan Bağış, Straw'ın bu ifadelerinin Türkiye'nin kaybedilmesinin
Avrupa için ne kadar önemli olduğunu, çok net bir şekilde ortaya koyduğunu
kaydetti.
Egemen Bağış, "Kimileri, ağzımızla kuş tutsak da AB içinde hak ettiğimiz
karşılığın verilmemesi için elinden gelen istismarı ortaya koyacak. Bunun
farkındayız. Onlar gelecek nesilleri ya da Avrupa kıtasının çıkarlarını değil,
gelecek seçimleri düşünen dar vizyonlu siyasiler. Ama buna rağmen biz kendi
reformlarımızı ortaya koyacağız. AK Parti'nin 4. Olağan Genel Kurulu'nda 63
sayfalık bir manifesto yayınlandı. O manifesto maddeleri incelendiğinde,
Türkiye'nin önümüzdeki dönemde de reform kararlılığının devam edeceğini çok net
bir şekilde ortaya koymaktadır" diye konuştu.
Bilimin evrensel olması, hiç bir dine, coğrafyaya, ırka göre değişmemesi
gerektiğini vurgulayan Bağış, "Kimileri bir takım iddialarla ki en çok mücadele
ettiğimiz konulardan bir tanesidir İslamofobi... Sanki bilimin gelişmesinin
önünde İslam bir engelmiş gibi bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Bu son derece
yanlış, son derece çarpık bir zihniyettir. Çünkü İslam'ın ilk 600 yılında bilimin
gelişmesine her zaman İslam öncülük etmiştir. Bürokratik oligarşiden bu topraklar
her dönem çok çekmiştir. Bundan sonra çekmemesi için AB standartlarında, bilimi
ve yaşam standartlarını yakalamak için her zamanki gibi çok çalışacağız" dedi.
Muhabir: Çiğdem Pala
Yayıncı: Sibel Ertürk Kurtoğlu - ISTANBUL























