Ak Parti Sözcüsü Çelik'ten "Ensarioğlu ile Fidan Arasında Çekişme Var" İddialarına Yanıt: "Sdg Konusunda Parti ile Kabine Arasında Görüş Ayrılığı Yok"

Güncelleme:
Facebook'da Paylaş Twitter'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş Google News'de Paylaş

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, SDG’ye ilişkin değerlendirmelerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu siyasi iradenin hem parti hem de kabine tarafından eksiksiz şekilde takip edildiğini vurguladı ve bakanlar arasında ya da parti ile hükümet arasında görüş ayrılığı bulunmadığını söyledi. Çelik, AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun bazı açıklamalarının, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır” sözlerine karşılık olarak yorumlanmasına itiraz etti ve “Ensarioğlu'nun söz konusu ifadeleri herhangi bir bakanı kastederek söylemediğini açıkladığını” aktardı.

(ANKARA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısının ardından yaptığı açıklamada, SDG'ye ilişkin değerlendirmelerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu siyasi iradenin hem parti hem de kabine tarafından eksiksiz şekilde takip edildiğini vurguladı ve bakanlar arasında ya da parti ile hükümet arasında görüş ayrılığı bulunmadığını söyledi. Çelik, AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'nun bazı açıklamalarının, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır" sözlerine karşılık olarak yorumlanmasına itiraz etti ve "Ensarioğlu'nun söz konusu ifadeleri herhangi bir bakanı kastederek söylemediğini açıkladığını" aktardı.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MYK) toplantısına başkanlık etti. Yaklaşık bir buçuk saat süren toplantıdan sonra AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Ömer Çelik, toplantıda görüşülen konulara ilişkin basın açıklaması yaptı.

Çelik, şöyle konuştu:

"Tabii yılın sonuna gelirken en önemli gelişmelerden bir tanesi, Meclis'teki Komisyonumuzun 'Terörsüz Türkiye' çerçevesinde çalışan, çalışmalarını yürüten Komisyonumuzun çok önemli bir aşamayı tamamlamış olması. Bugün gelinen noktada, artık raporlar yazılmış; siyasi partiler tarafından raporlar teslim edilmiştir. Gerçekten Türkiye'nin demokrasi birikimini yüce Meclis'in Türkiye'nin meseleleri hakkındaki yüksek dirayetini ortaya koyan bir çalışma yapıldı.

Bu komisyona dönük eleştiriler de oldu. Bunlar, birtakım asılsız suçlamalar ya da hakaretler barındırmıyorsa onları da dikkate alıyoruz. Asılsız suçlamaların, hakaretlerin parlamenter meşruiyet içerisinde bir yeri yok. Ama parlamenter siyaset demek, zaten bu farklı görüşleri bir araya getirerek, değerlendirerek buradan bir sonuç çıkarmaya çalışmak demek. Kuşkusuz, partilerin raporları arasında farklılıklar var. Ama zaten parlamento çalışmasının esası budur. Burada farklı birtakım düşüncelerden diyalektik bir süreçle bir sonuç çıkarmaya çalışılacaktır.

"'Terörsüz Türkiye' ile 'terörsüz bölgenin' ayrılmaz bir birliktelik ifade ediyor"

Cumhur İttifakı üyeleri olarak, hem biz hem MHP'nin verdiği raporda ortaya koyulan ilkeler, ortaktır, benzerdir. Yaklaşımlar ve değerlendirmeler konusunda büyük bir oranda uyum vardır. Bu, Cumhur İttifakı açısından da böylesine büyük bir meselenin çözümü için Türkiye'yi 'terörsüz' günlere ve bağlantılı olarak, bölgemizi 'terörsüz' bir ortama kavuşturmak için takip edilen bir iradedir. Burada en önemli konu, 'Terörsüz Türkiye' ile 'terörsüz bölgenin' ayrılmaz bir birliktelik ifade ettiğini bir kere daha ifade ediyoruz. Türkiye, çok uzun yıllar boyunca terörle mücadele etti; terör konusunda büyük bedeller ödedi. Ama şehitlerimizin büyük fedakarlıklarıyla, gazilerimizin eşsiz fedakarlıklarıyla terörün amacına ulaşması engellendi.

Dünyanın başka bu tip olaylarla ilgili çalışmalarda etnik kavgalar, mezhebsel kavgalar ya da ırk kavgaları üzerinden çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Ama Türkiye'de bir ırk kavgası, bir etnik kavga, bir mezhebsel kavga söz konusu olmamıştır. Tam tersine Türk'ün ve Kürt'ün ebedi kardeşliğine terör musallatı olmuştur. Terörün, Türk'ün ve Kürt'ün ebedi kardeşliğini bozmaya dönük, milletimiz arasında nifak oluşturmaya dönük hamleleri her seferinde iki yönden boşa çıkarılmıştır. Birincisi, güvenlik güçlerimizin eşsiz fedakarlıkları ve dirayetli duruşlarıyla terörün bu hedeflerine ulaşması engellenmiştir. İkincisi de milletimizin eşsiz basireti ve ferasetiyle hiçbir şekilde vatandaşlarımızın her zaman söylediğim gibi 'Adları ne olursa olsun hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir' bilincinden ayrılmayan bir millet feraseti ve millet basiretiyle bu meselelere yaklaşılmıştır.

"Önümüzdeki dönemde atılacak adımlar, bir sürü konuyu son derece kolaylaştıracaktır"

Önümüzdeki dönemde, silahların bırakılması konusunda, silahların yakılması konusunda atılacak adımlar terör örgütünün feshinin fiili olarak görülebildiği, fiili olarak tespit ve teyit edilebildiği birtakım raporların ortaya çıkması, gözlemlerin ortaya çıkması bir sürü konuyu son derece kolaylaştıracaktır. Bu, aynı zamanda bu Komisyondan ortaya çıkan tavsiyelerin önerilerin de Meclis'te hukuki sürece dönüşmesi konusunu da kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla burada kilit nokta, fesih konusunun bir retorik olmaktan öte fiili bir durum haline geleceği silah bırakma, silah yakma, silahları teslim etme dediğimiz sürecin devam etmesidir. Bu, entegre olarak terörsüz bölge dediğimiz süreçle de yakından alakalıdır.

"'Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak' ilkesi etrafında ebedi kardeşliğimize, geleceğe yürüyeceğiz"

Burada demokratikleşme ile ilgili pek çok gündem maddesi konuşuluyor. Dolayısıyla 'Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak' ilkesi etrafında ebedi kardeşliğimize, birlikteliğimize sahip çıkarak kaderleşme, vatandaşlık ilkeleri çerçevesinde geleceğe yürüyeceğiz. Esas olan toplumsal merkeze bakmaktır. Toplumsal merkezin bu meseleleri yönetecek değerlerine odaklanmaktır. Aynı zamanda da her zaman söylediğim gibi 'odağımızı kaybetmeyelim.' Odağımız, PKK terör örgütünün feshi ve bunun gerçekleşmesi için silahların yakılması, bırakılmasıdır. Bütün bu çalışmaların neticesi olarak Terörsüz Türkiye ve terörsüz bölge hedefine ulaşmayı ümit ediyoruz. Bundan sonraki çalışmalarımızı bu çerçevede değerlendireceğiz. Arkadaşlarımız, ilgili komisyona raporların teslim edilmesinden sonraki yeni dönemle ilgili çalışmalarını yapmaya başladılar."

"17-25 Aralık süreci, FETÖ tarafından gerçekleştirilen bir 'yargı darbesi' girişimi"

Çelik, 17-25 Aralık sürecinin Türkiye'nin milli ve ulusal egemenliğine yönelik, FETÖ tarafından gerçekleştirilen bir "yargı darbesi" girişimi olduğunu belirterek, bu sürecin 15 Temmuz darbe girişimine giden yolun taşlarını döşediğini söyledi. Söz konusu girişimlerin Türkiye'nin milli egemenliğini gasp ederek yabancı odaklara devretmeyi amaçladığının daha net görüldüğünü ifade eden Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu kararlı ve tereddütsüz iradenin hem 17-25 Aralık'ta hem de 15 Temmuz gecesi bu saldırıları bertaraf ettiğini vurguladı. Çelik, 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz'a uzanan dönemin tüm boyutlarıyla değerlendirilmesinin, milli egemenliği korumak ve benzer tehditlere karşı her zaman hazırlıklı olmak açısından büyük önem taşıdığını kaydetti.

"Cumhurbaşkanımızın da mesaisinin birinci gündem maddesi Gazze'dir"

Gazze konusuna da değinen Çelik, Şu açıklamalarda bulundu:

"Gazez şu ana kadar yüzde 58'i fiilen işgal altında. Burada tabii birtakım hatlar oluşturulmuştu. Bunlardan bir tanesi sarı hattır. Aslında sarı hat, ateşkes için gerekli askeri önlemlerden bir tanesi olarak ortaya konulmuştu. Ama şimdi İsrail Genel Kurmay Başkanı'nın 'Sarı hat yeni sınırdır' demesi aslında ateşkesin tam zıddına bir açıklamadır. Ateşkese hizmet eden değil, tam tersine sarı hattı ilhak olarak konumlandıran bir açıklamadır ki bu ateşkesin bütün mekanizmalarına ve ateşkese ulaşmak için işletilmesi gereken yol haritasının bütün dinamiklerine aykırıdır. Sarı hat başta olmak üzere aslında geçici bir askeri önlem olduğunu ve bunların ateşkese ulaşmak için orada gerçekleştirildiğini unutmamak gerekir. Gazze ile ilgili olarak bütün çalışmalarımıza en yoğun şekilde devam ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın da mesaisinin birinci gündem maddesi Gazze'dir. Gazzeli kardeşlerimiz şimdiye kadar bütün insanlığa ders veren büyük bir onur ve haysiyet mücadelesi verdiler."

"Hiçbir bakanın, Cumhurbaşkanı'nın iradesi dışında bir söylem, ya da faaliyeti söz konusu olamaz"

Ömer Çelik, basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çelik, AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'nun bazı açıklamalarının, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın "SDG, ilgili aktörlerin sabrının tükenmekte olduğunu anlamalıdır" sözlerine karşılık olarak yorumlanmasına ilişkin soruya, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu siyasi iradenin hem kabine hem de parti tarafından eksiksiz şekilde takip edildiğini vurgulayarak" yanıt verdi. "SDG konusunda bakanlar arasında ya da parti ile kabine arasında herhangi bir görüş ayrılığı bulunmadığını" belirten Çelik, "hiçbir bakanın Cumhurbaşkanı'nın iradesi dışında bir söylem ya da faaliyetinin söz konusu olmadığını" ifade etti.

Türkiye'nin dış politika ve güvenlik konularında izlediği çizginin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında yapılan güvenlik ve değerlendirme toplantılarında ele alındığını aktaran Çelik, "Tüm süreçlerin stratejik ayrıntılarıyla değerlendirildiğini ve verilen talimatların ilgili kurumlarca yerine getirildiğini" söyledi. Bu çerçevede, farklı tonlarda yapılan açıklamaların bir görüş ayrılığı anlamına gelmediğini vurgulayan Çelik, "Galip Ensarioğlu'nun da söz konusu ifadeleri herhangi bir bakanı kastederek söylemediğini açıkladığını" kayda geçirdi.

"10 Mart Mutabakatı'na uyulması halinde SDG, hem Türkiye hem de Suriye için bir tehdit olmaktan çıkacak"

SDG'ye ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Çelik, SDG'nin Suriye'de PKK terör örgütünün bir uzantısı olduğunu ve Türkiye için bir tehdit oluşturduğunu dile getirdi. Türkiye'nin hedefinin "terörsüz Türkiye" ve "terörsüz bölge" olduğunu belirten Çelik, bu hedeflerin Suriye'nin toprak bütünlüğü, tek ordu ve ulusal birlik ilkeleriyle çelişmediğini ifade etti.

Çelik, "10 Mart Mutabakatı'na uyulması halinde SDG'nin hem Türkiye hem de Suriye için bir tehdit olmaktan çıkacağını" belirterek, "Mutabakatın Suriye'deki Kürtlerin haklarının tanınması ve Suriye'nin ayrılmaz bir parçası olduklarının vurgulanması açısından güçlü hükümler içerdiğini" söyledi. Terör örgütlerinin hiçbir etnik grubun kazanımı olarak gösterilemeyeceğini ifade eden Çelik, sürecin sabote edilmesine yönelik yaklaşımlara karşı dikkatli olunması gerektiğini kaydetti.

Sahadaki duruma ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Çelik, bazı mağaraların boşaltılmasını olumlu karşıladıklarını, ancak Rakka ve Deyrizor'da yeni tahkimatların da gözlemlendiğini belirtti. Türkiye'nin bu süreçte "stratejik sabır"la hareket ettiğini vurgulayan Çelik, devletin tüm kurumlarının sahadaki gelişmeleri eş zamanlı ve bütüncül bir bakış açısıyla takip ettiğini söyledi. Dışişleri Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı arasında herhangi bir çelişki bulunduğu yönündeki değerlendirmelerin doğru olmadığını sözlerine ekledi.

"Türkiye'nin arzusu, bölgede tüm halkların kardeşçe, barış ve refah içinde yaşadığı bir gelecek olması"

Çelik, bir ülkede iki ordu ya da iki silahlı gücün olamayacağını vurgulayarak, bunun iç savaşa yol açacağını söyledi. Böyle bir senaryoda Arapların, Türkmenlerin, Kürtlerin ve farklı inanç gruplarının tamamının kaybedeceğini belirten Çelik, Türkiye'nin arzusunun bölgede tüm halkların kardeşçe, barış ve refah içinde yaşadığı bir gelecek olduğunu ifade etti.

10 Mart Mutabakatı'nın uygulanmasının doğru yol haritası olduğunu kaydeden Çelik, mutabakatın bloklar halinde uygulanmasının "ordu içinde yeni bir ordu" anlamına geleceğini ve bunun kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Hiçbir terör örgütünün varlığının bir kazanım olamayacağını vurgulayan Çelik, "Tek Suriye, tek ordu" ilkesi çerçevesinde Türkmen, Arap ve Kürtlerin temsil edildiği kapsayıcı bir hükümet ve anayasal vatandaşlık temelinde eşitliğin sağlanması gerektiğini söyledi.

Çelik, silahlı yapıların tehdit ve terör örgütü kimliğinden çıkması ve 10 Mart Mutabakatı'na uyulması çağrısında bulunarak, Türkiye'nin bölgeye yönelik yaklaşımının vekalet savaşları ve terör örgütleri değil, kardeşlik siyaseti olduğunu ifade etti.

"Türkiye, askeri ve diğer alanlardaki her zaman hazır"

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in "Her türlü gelişmeye karşı planımız hazır" açıklaması ve 10 Mart Mutabakatı'na uyulmaması halinde bir operasyon olup olmayacağına ilişkin soruya yanıt veren Çelik, "Türkiye'nin askeri ve diğer alanlardaki tüm hazırlıklarının her zaman hazır olduğunu" vurguladı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başkomutan olarak vereceği emir doğrultusunda herhangi bir beklemeye gerek kalmadan harekete geçebilecek kapasiteye sahip olduğunu belirten Çelik, esas hedeflerinin askeri operasyona gerek kalmaması olduğunu ifade etti.

"Ordu içinde ordu, devlet içinde devlet anlayışı, Suriye'ye ve özellikle bölgedeki Kürtlere yapılabilecek en büyük kötülük"

Çelik, SDG'nin silah bırakmaması yönünde teşvik edilmesinin ve "ordu içinde ordu, devlet içinde devlet" anlayışının desteklenmesinin Suriye'ye ve özellikle bölgedeki Kürtlere yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri olduğunu söyledi. Türkiye'nin 10 Mart Mutabakatı'nın maddelerinin hızla hayata geçirilmesini istediğini belirten Çelik, bu sürecin uzatılmasının kabul edilemez olduğunu dile getirdi. Nihai hedefin Türk, Kürt, Arap ve Türkmenlerin terörsüz bir bölgede refah ve barış içinde yaşaması olduğunu vurguladı.

DEM Parti'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan görüşme talebine ilişkin soruyu da yanıtlayan Çelik, henüz bu konuda belirlenmiş bir takvim olmadığını söyledi. AK Parti ile DEM Parti arasındaki görüşmenin nezaket çerçevesinde geçtiğini aktaran Çelik, ortaklaşılan ve ayrışılan noktaların açık şekilde dile getirildiğini, siyasi diyalogların önemli olduğunu ifade etti.

Çelik, İshak Şan'a yapılan saldırıyı "barbarlık ve vandallık" olarak nitelendirdi

TBMM'de bütçe görüşmeleri sırasında yaşanan gerginlikler ve AK Parti milletvekili İshak Şan'a yönelik saldırıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Çelik, fiziki şiddetin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğini vurguladı. İshak Şan'a yapılan saldırıyı "barbarlık ve vandallık" olarak niteleyen Çelik, bu eylemi en güçlü şekilde kınadıklarını belirtti. Saldırıyı gerçekleştiren kişi hakkında CHP'nin de gerekli disiplin sürecini işletmesinin önemli olduğunu söyleyen Çelik, Meclis'in itibarının korunmasının tüm milletvekillerinin ortak sorumluluğu olduğunu ifade etti.

"Atatürk'ün adı, siyasi tartışmalarda yanlış politikaları örtmek için kullanılmaması gerek"

CHP'den gelen "Atatürk düşmanlığı" suçlamalarına da değinen Çelik, "Atatürk'ün adının siyasi tartışmalarda yanlış politikaları örtmek için kullanılmaması gerektiğini" söyledi. CHP'nin Atatürk'ün vasiyetiyle ilgili İş Bankası hisseleri konusundaki tutumunu hatırlatan Çelik, Atatürk'ün vasiyetine uzun yıllar uyulmadığını ve bunun mahkeme kararlarıyla gündeme geldiğini savundu.

Kaynak: ANKA / Güncel
title