Haberler

Doğu Karadeniz'de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı Tehdidi

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi'ne Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı (KKKA) nedeniyle son 1 ay içinde 35 kene vakası başvururken, son 1 haftada 9 vakanın birden gelmesinin Temmuz ayında bu hastalığın daha da hız kazanacağının habercisi olduğu belirtildi.

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan KTÜ Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde kene vakaları nedeniyle hastanelerine Gümüşhane, Giresun'un kırsal kesimi, Rize kırsal kesimi ve Artvin illerini kapsayan alanlardan hastaların geldiğini söyledi. Prof. Dr. İftihar Köksal, KKKA hastalarının kendileri dışında diğer üniversite hastanelerine yakın olan yerlerde Erzurum Atatürk Üniversitesi'ne, yine özellikle Giresun kırsalının Sivas'a komşu olan kazalarından da Sivas'taki üniversiteye hastaların gittiğini hatırlattı. Coğrafi olarak bakıldığında Kelkit Vadisi'nin hastalığın hem ilk çıktığı, hem de çok yoğun olarak görüldüğü bir alan olduğunu kaydeden Prof. Dr. Köksal "Bunun dışında, yine sulak alanlar, bilindiği gibi Kızılırmak Vadisi yine hastalığın görüldüğü bir diğer alandır. Bölgemizi ilgilendiren bir diğer alan da Çoruh Vadisi'dir. Hastalığın yaygın olarak görüldüğü alanlar bu kesimde, hastalar bu bölgelerden gelmektedir.

Trabzon'un içinden veya sahil kesiminden ise vaka olmadığını söyleyebiliriz. Buradan gelen münferit vakaların da araştırdığımız zaman mutlaka yaylayla ilişkisi olduğu, yaylaya gittiği veya orada hayvan teması olduğu bizim tarafımızdan tespit edilmiş durumdadır" dedi.

Kendilerine gelen kene vakalarının ortak özelliğinin tümünün üzerinden, kendisi veya sağlık kuruluşu tarafından kene çıkarılmış olması olduğunu vurgulayan Köksal "Yani kene tarafından ısırılmış olmak KKKA hastalığını edinmek bakımından son derece önemli bir yoldur. Baktığımız zaman 2002 yılından önce KKKA olarak bildiğimiz bu hastalığın yörede olmadığını görüyoruz. Bugünkü verilerimizle bu saptamaları, bu belirtileri veren hastaların başvurmadığını bilebiliyoruz. 2002 yılında ilk vakalar çıktığı zaman tabi ki KKKA hastalığı olduğunu bilmiyorduk. Çünkü, Türkiye'nin alışık olmadığı bir hastalıktı. Daha sonra bu hastalığın KKKA hastalığı olduğu anlaşıldı. Bize gelip müracaat eden vakalar 2003 yılının yaz ayında oldu. Hatta Gümüşhane yöresinden daha çok bu tür hastalar geldiği için hastalık o zaman 'Gümüşhane hastalığı' diye adlandırıldı. Bunların daha sonra KKKA hastalığı olduğunu anladık" diye konuştu.

Prof. Dr. İftihar Köksal, geçen yıllar içerisinde hastalığın artarak devam ettiğini ve hastanelerine 2002-2007 yılları arasında 140 civarında vaka geldiğini söyledi. Bu sene ise henüz haziran ayının yeni bitmiş olmasına rağmen, 29 vakanın sadece kendi kliniklerine geldiğini ifade eden Köksal, "Üç çocuğun, çocuk hastalıkları kliniğine başvurduğunu biliyoruz. Bir de bizim dışımızdaki kliniklere 2 hasta başvurmuştur. Yani, hastanemize başvuran kene vakası sayısı 35'dir. Hastalık mevsimsel özellik taşıdığından dolayı ve bu sene havaların biraz serin gitmesinden dolayı Mayıs ayında vaka gelmedi. Haziran ayında, haziranın birinci yarısında tek tük vaka gelirken, özellikle Haziran'ın son haftasında 9 vakanın birden gelmesi, temmuz ayında bu hastalığın çok daha fazla hız kazanacağının habercisidir. Nitekim içerisinde bulunduğumuz son birkaç günde Gümüşhane'den defalarca telefon geldi. Yeni hastalar da o bölgeden hastanemize intikal etmek üzere" şeklinde konuştu.

"KENELER BU VİRÜSÜN SADECE TAŞIYICILARI" "KKKA hastalığının etkeni bir virüstür. Keneler bu virüsün sadece taşıyıcıları ve aracılarıdır" diyen Prof. Dr. İftihar Köksal, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Göçmen kuşlar bu virüsün yayılmasında önemli rol oynamaktadır. Hastalık ilk olarak Kırım ve Kongo bölgesinde görüldüğü için ismini buradan almıştır. Dikkat edilirse, Türkiye Kırım ve Kongo arasında, göçmen kuşların göç yolları üzerinde bulunan bir ülkedir. Hastalığın da özellikle vadi kesiminde yer bulması, burada göçmen kuşların mola vermesi ve yaşam koşullarının virüsün üremesi bakımından uygun olması, hastalığın bu kesimlerden çıkmasında kaynaklanmıştır. Diğer bir olasılık ise sınırlarda kaçak hayvan ticareti veya göçüdür. Çünkü, büyük baş hayvanlarda da, küçükbaş hayvanlarda da kene bol miktarda vardır. Hatta vatandaşlara sorduğumuz zaman, bu keneler hayvanlarımızda eskiden beri hep var, biz bunlarla yaşamaya alışığız deyip önemsemeyebilmektedirler. İnsanlara hastalık taşıyan bu virüslerin tabi ki büyükbaş hayvanlarda ve kuşlarda hastalık yapmadığı için, hastalık farkedilmemiş, ne zaman ki insanlara keneler tarafından bulaştırılmış, o zaman hastalık kendini göstermiştir".

Hastalıkla mücadele için yörede yoğun bir eğitim çalışması yaptıklarını kaydeden Prof. Dr. İftihar Köksal, şunları söyledi:

"Özellikle hastalığın yoğun olarak görüldüğü Gümüşhane ve Giresun illerinde eğitim çalışmalarını yapıyoruz. Eğitim sırasında bastırılmış olan broşürlerle hem bizim, hem de Sağlık Bakanlığı'nın çok yoğun bir eğitim sistemi olduğunu ifade etmek istiyorum. Özellikle köyde yaşayan vatandaşların pazara ve şehir merkezlerine indikleri zaman hem Gümüşhane'de, hem de Giresun'da hastalığı tanıtmak için anonslar yapılmaktadır. Bizlerin tarafından, oradaki yerel sağlık mensupları tarafından yoğun bir eğitim çalışması yapılmaktadır. Aslında vatandaşların çoğu biliyor. Tabii ki bilmeyenler de var. Uyarılarda yapılıyor ancak bütün bunlara rağmen maalesef vakaları görebilmekteyiz. Bunun en önemli nedeni duyarsızlık. Hala keneyi kendileri çıkarıp, bir sağlık kuruluşuna başvurmayanlar var. Bir takım belirtiler olmasına rağmen başvurmayanlar var. KKKA hastalığında en önemli ve hayat kurtarıcı şey ise bir an önce kişilerin kendilerindeki belirtileri hisseder hissetmez acilen sağlık kuruluşlarına başvurmaları gerekiyor. Mutlaka testlerinin yapılması lazım. Bu bir kere çok önemli bir konu. Erken başvuru çok önemli. Bunun dışında hastalığın bizim bölgemizi ilgilendiren önemli bir noktası, piknik alanları çok fazla. Biz sahil kesimi var, bir de yaylalar var. Sahil kesiminde enfekte vaka olmadığını belirtmek isterim. Sahil kesiminde pikniğe giden kişilerin endişe etmesine gerek yok. Ama kırsal kesime, yaylalara, dağlara gidenlerin bir takım önlemler alması gerekmektedir. Bu da pantolonlarının paçalarını çorap içine sokmaları veya külotlu çorap giymeleridir. Çünkü çizme giymek sorunu çözmüyor. Çizmenin içine girip de ısırabiliyorlar. Mutlaka yayladan veya kırsaldan döndükten sonra kene muayenesi yapılmalı. Vücudun her yerini, özellikle saçlı bölgeler de dahil olmak üzere, her yerin kontrol edilmesi lazım. Keneler uçamaz, daldan düşmez. Mutlaka yerden insana gelir. Bu nedenle alt bölgeler çok önemli. Eğer elle yerden bir şey toplanacaksa, eldiven giyilmesi, uzun kollu giysiler giyilmesi ve eldivenlerin yukarı doğru çekilmesi alınacak önlemler arasındadır." Prof. Dr. İftihar Köksal, KKKA hastalığıyla ilgili Sağlık Bakanlığı'nın çok iyi bir düzenleme yaparak bir danışma kurulu oluşturduğunu ve bu kurulda infeksiyon hastalıkları uzmanları, mikrobiyologlar, biyologlar, halk sağlığı uzmanları ve çocuk hastalıkları uzmanlarının görev yaptığını söyledi. Türkiye'nin kene florasının da çıkartıldığını hatırlatan Köksal "Kenelerdeki enfeksiyon edici virüs tipleri, çünkü aynı virüs olmasına rağmen birkaç tip olabilmektedir. Risk haritalarının çıkarılması, alınacak önlemler, hastalıklara yapılacak tedavi yaklaşımları gibi değişik konuları ele alan bir komisyon var. Şu anda ayrıca bir kriz merkezi oluşturmaya gerek olmadığını düşünüyoruz. Çünkü, biz burada sağlık müdürlükleri ile koordineli olarak çalışmaktayız. Herkes işini bilerek yapmakta, bunun dışında bir kriz merkezi oluşturulması gerektiğini düşünmüyorum" dedi.

"KKKA HASTALIĞI TEDAVİSİNDE FARKLI BİR YOL İZLİYORUZ" KKKA hastalığı tedavisinde "Rigabirim" denilen ilacın uzun yıllardan beri konuşula geldiğini belirten Prof. Dr. İftihar Köksal, hastalığın tedavisi hakkında şunları söyledi:

"Fakat, biz kendi klinik deneyimlerimizde bu ilacın çok etkili olmadığını düşünerek geçen sene bir 'randemizasyon' dediğimiz, tıp dilinde bir hastaya verip, bir hastaya vermeyerek bir araştırma yaptığımızda Rigabirim verdiklerimizle vermediklerimiz arasında klinik olarak hiçbir fark olmadığını gördük. Bu yıl da 29 vakamızın hiçbirine Rigabirim vermedik. Hakikaten bu hastaların klinik seyrinde verilen veya verilmeyen çok farklı olmadığını gördük. Fakat burada önemli olan bir nokta, bu hastaların sağlık kuruluşuna çok erken başvurmaları gerekiyor. Hastalık esas olarak, hani birtakım şikayetlerle, yüksek ateşle, bulantı, kusma, ishal, eklem ve kas ağrısı gibi belirtilerle geliyor ama, esas hastaların göremediği problem, bu hastaların trombosit sayılarının çok düşmesine bağlı olarak kanama olmasıdır. Bu durumda her yeri kanayabilir. Beyni kanayabilir, karın içi kanayabilir, akciğeri kanayabilir, mide kanaması şeklinde olabilir veya cilt altına kanayabilir. Trombosit sayılarının düşmesi, kanamaya yol açan önemli bir etkendir. Bu sebeple destek tedavisi çok önemlidir. Hastaların klinik gidişlerinde bu trombositlerin düşüş seyrine göre nereye gidebileceğini anlıyoruz. Mutlaka destek tedavisi olarak Trombosit verilmektedir. Bu hastalarımızın klinik iyileşmesinin ve Trombositlerinin normal düzeye erişmesinin biraz daha iyi olduğunu gözlemlemiş bulunmaktayız. Esas tedaviyi destek tedavisi oluşturmaktadır. Bugün için spesifik olarak etkene yönelik herhangi bir tedavisi yoktur".

Öte yandan, Gümüşhane'den KTÜ Farabi Hastanesi'ne sevk edilen hastalardan Alaattin S., hastalığa bir hafta önce yakalandığını ifade ederek "Farabi Hastanesine Gümüşhane'den geldim. Hastalığa geçen salı günü yakalandım. İlk belirtileri tırpan biçerken hissettim. Birden durdum ve daha çalışamadım. Vücudum buz kesti. Dondum ve birden bacaklarım ağrımaya başladı. Başka da bir şey hissetmedim. Kene beni ısırmadı, üzerimde gezerken gördüm, kendi elimle aldım. Şu an kendimi çok iyi hissediyorum. Burada yapılan tedaviden çok memnunum" diyerek doktorlara teşekkür etti.

(ÖS-BK-HE-Y)

Kaynak: İhlas Haber Ajansı / Güncel

Haberler

500
Yazılan yorumlar hiçbir şekilde Haberler.com’un görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır. Yorumlar, yazan kişiyi bağlayıcı niteliktedir.
title