Yazar Ömer Lekesiz "Babıali Enderun Sohbetleri"nde Endülüs'ü anlattı Açıklaması

Yazar ve eleştirmen Ömer Lekesiz, Müslümanlar'ın kendileri dışındaki din mensuplarıyla bir arada yaşamanın nasıl mümkün olabileceğine dair ilk gayretleri Endülüs'te gösterdiğini ve ilk defa burada başarılı olduğunu söyledi.Lekesiz, Cağaloğlu'ndaki Yeni Dünya Vakfı'nda, moderatörlüğünü Nurettin Taşkesen'in üstlendiği "Babıali Enderun Sohbetleri" kapsamında düzenlenen "Bugünkü Bakışla Endülüs'ün Hikayesi" etkinliğine konuk oldu.İber Yarımadası'nda kurulan Endülüs'ün 8 yüzyılı kapsayan bir tarihi olduğuna işaret eden Lekesiz, "Endülüs İslam Devleti dediğimiz devlet, yekpare uzun yıllar bir arada olmuş bir devlet biçiminde değil. Zaman zaman sayıları elliye yaklaşan beyliklere ayrılmak suretiyle, nifakın diz boyu olduğu ve en azından yüz yıl boyunca karmaşa, siyasi belirsizliğin yaşandığı bir yer olmasına rağmen yine de bir toplumu ifade ettiği için onların hepsine bu adı veriyoruz." diye konuştu.Endülüs Emevi Devleti Dönemi'nde ise yekpare bir İslam hakimiyetinden bahsedilebileceğini söyleyen Lekesiz, "Bir şehirleşme, medeniyet meselesi var ama daha da ilginç yanı bunun altında üç dini bir arada bulundurarak hükümran olma var. Yani dünya üzerinde ilk defa Müslümanlar kendileri dışındaki din mensuplarıyla bir arada yaşamanın nasıl mümkün olabileceğine dair ilk gayretleri burada göstermiş ve ilk defa da burada başarılı olmuşlar." değerlendirmesinde bulundu."Endülüs, isimsiz Müslümanların oluşturduğu bir medeniyet"Lekesiz, dönemin ulemasının, geleceği Müslüman nazarıyla fehmedebildiği için Müslümanların bundan sonraki yaşantıda çok dinli ve milletli bir yapıyı yönetmek zorunda olduklarını hissederek, İslam zihniyetini buna uygun biçimde yeniden yorumladıklarını aktardı.Bu duruma "vahdetivücut" dendiğinin altını çizen Lekesiz, şöyle devam etti: "Bu o kadar etkili bir felsefe biçimi ki sadece kendi zamanını değil, 6 yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nu taşıyan bir özelliğe de sahip. Yani eğer bu insanlar vahdetivücut anlayışını zihniyet olarak yapılandırmamış olsaydı, Osmanlı İmparatorluğu ne kurulabilecek ne de 6 yüzyıl hükümran olabilecekti. Çünkü dini manada, inanç ve dünyaya bakış manasında tutarlı bir fikri zemine oturmuyorsanız hakimiyetiniz de çok kısa süreli olacaktır. Bunun zihni yapılanması, Osmanlı öncesinde de vardır. O nedenle Osmanlı meseleleri çok daha kalıcı bir haldedir."Ömer Lekesiz, Endülüs'ün fethinden bahseden bütün tarih kitaplarında Musa bin Nusayr ve Tarık bin Ziyad'dan çok az bahsedildiğine dikkati çekerek, "Oysa ki Endülüs dediğimiz şeyin mayası, Endülüs fikriyatının doğuşu, Musa bin Nusayr ve Tarık bin Ziyad demek. Onların hikayeleri niye yok? Endülüs daha ilk iki fatihinden başlamak üzere, diğer padişahlar da dahil, isimsiz Müslümanların oluşturduğu bir medeniyet. Bu bakımdan diğer medeniyetlerin tamamından büyük bir farklılık arz eder. Endülüs'ün en fazla bilinenleri bilim adamları. Orada verilen şehitlerin de künyesi yoktur. Endülüs'ün kaderi bilinmezlik ve hikayesizlik üzerine inşa edilmiş bir kaderdir." ifadelerini kullandı."Geçtiğiniz yerlerde, Müslüman gözyaşı olduğunu görüyorsunuz"Endülüs'e üç kere gittiğini belirten Lekesiz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim açımdan en çarpıcı yer, Granada'dan da önce Kurtuba'ydı. Çünkü Kurtuba'nın hem şehir mimarisi hem Batı medeniyetine olan katkıları önemli hem de Medinetüzzehra gibi özel bir yapılanma. Bütün kütüphaneyi, camiyi, askeri eğitimleri içine alan bir yapılanmayı kurmuş olması nedeniyle harika bir yer. Orayla ilgili 2. Hakem'in adını özellikle zikretmek durumundayım. Batılılar tarafından da hakkı teslim edilen isimlerden bir tanesi, Endülüs Emevileri'nin en güçlü hükümdarı. En büyük özelliklerinden biri, onun zamanında Kurtuba şehri bugün bizim İstanbul'u aydınlattığımız derecede kandillerle aydınlatılan bir şehir halinde. Avrupalılar merak edip bakıyorlar bir şehir nasıl aydınlatılabilir diye. Bundan da önemlisi 80 bin cildi aşkın, hatta bazı rivayetlerde 150 bine ulaştığı söylenen kitapların yer aldığı bir kütüphane kurmuş. Aynı zamanda da o kütüphaneyi ilim, irfan yönünden destekleyecek Kurtuba Ulu Camisi'ni yapmış."Lekesiz, varlığı bilinen değerlerin yokluğuyla Endülüs'te karşılaşmanın kendisini gerçekten hüzünlendirdiğini dile getirerek, "Orada bulunduğunuz sürece sizi hikayeleriyle uyutmayan bir yer. En son 1600'de Müslümanlar oradan çıkartılırken Müslümanların derhal saray önünde toplanması isteniyor. 350'ye yakın erkek ve çocuk orada toplanıyor. Onlara 'Siz önden yürüyün. Artık burayı terk etmek zorundasınız. Kadınlarınız 3 gün kalsın, evlerini ve kıymetli eşyalarını toplasın. Onları da sizin arkanızdan göndereceğiz.' diyorlar. 350 kişiden sadece 25'i sahile ulaşabiliyor. Kadınlardan kimse ulaşamıyor." dedi.Bölgenin bugün çok güzel ve turistik bir yer olduğunu anlatan Lekesiz, "Müslümansanız, o uçurumların altına indiğinizde çığlık duyuyorsunuz. Endülüs'ün beni sarsan tarafı bu. Her yerine sinmiş. Geçtiğiniz, yürüdüğünüz yerlerde, bir Müslüman izi, Müslüman gözyaşı olduğunu görüyorsunuz. Bu yanıyla Endülüs, insanın içine işleyen bir yer. Ben bu duyguyu ne Hindistan'da ne Özbekistan'da ne de başka bir yerde yaşadım." değerlendirmesini yaptı.Lekesiz, programın sonunda katılımcılarla hatıra fotoğrafı çektirdi.

Yazar Ömer Lekesiz "Babıali Enderun Sohbetleri"nde Endülüs'ü anlattı Açıklaması

Güncel Haberler

Yazar ve eleştirmen Ömer Lekesiz, Müslümanlar'ın kendileri dışındaki din mensuplarıyla bir arada yaşamanın nasıl mümkün olabileceğine dair ilk gayretleri Endülüs'te gösterdiğini ve ilk defa burada başarılı olduğunu söyledi.

Ömer Lekesiz, Osmanlı, Endülüs, Güncel, Haberler