Günümüz dünyasında iletişim kurmak adeta bir ışık hızıyla yarış yapmak gibi görünüyor. Parmaklarımız akıllı telefon ekranları üzerinde çılgınca hareket ederken, dünyanın en zengin dillerinden biri olan Türkçemiz bu dijital fırtınanın ortasında ne kadar sağlam durabiliyor? Dijitalleşme, dilimiz için bir ilerleme aracı mı, yoksa kimliğimiz için bir tehdit mi?
Hızlı düşün, anlık yaz!
Sosyal medya, e-posta ve anlık mesajlaşma uygulamaları, hayatımızı kolaylaştırdı; ancak bu hızın bir bedeli var. Dilin kuralları önemsizleşti. İmla kuralları lüks, noktalama işaretleri ise gereksiz birer zaman kaybı olarak görülüyor. "Merhaba" yerine "slm", "ne haber" yerine "nbr", "tamam" yerine "ok" veya sadece "tmm"... Bu kısaltmalar zinciri, sadece yazışma dilini yıpratmakla kalmıyor, düşünce yapımızı da sığlaştırıyor. Sürekli kısaltmalarla ve eksik cümlelerle iletişim kuran bir nesil, dilin o derin ve zengin ifade gücünden ne kadar faydalanabilir? Dijitalde başlayan bu özensiz kullanım, hızla günlük konuşma diline sızıyor ve dilin ortak anlaşılabilirlik zeminine zarar veriyor.
Dijitalleştik, peki ya dilimiz?
Ayrıca dijitalleşme, beraberinde yoğun bir yabancı terminoloji akınını da getirdi. Teknoloji, yazılım, oyun, pazarlama... Hangi alana baksak, İngilizce terimler adeta ana dilimizle rekabet ediyor: "influencer", "story", "post", "swipe up", "streaming"... Elbette, bilimin ve teknolojinin evrensel dilinden tamamen kaçınmak mümkün değil. Ancak, Türkçe karşılığı olan kelimeleri bile bile yabancı dilde kullanmak, dilimizin kendi kendine yetme gücüne vurulan bir darbedir. Türkçenin gücü, kendi kavramlarını yaratma yeteneğinde yatar. Bu gücü kullanmak yerine, yabancı kelimelerin istilasına izin vermek, milli kimliğimizin önemli bir parçasını gönüllü olarak terk etmek anlamına gelebilir.
Peki, bu olumsuz tablo kaçınılmaz bir son mu?
Elbette hayır. Dijitalleşme, aynı zamanda Türkçeyi yüceltmek için devasa bir fırsat sunar. Bu süreci tersine çevirmek, bilinçli eylemlerle mümkündür. Kurumlar, medya kuruluşları ve uzmanlar yazım ve dil bilgisi kurallarına hassasiyet göstererek dijital alanda doğru kullanım normunu belirlemelidir. Ayrıca, Türk Dil Kurumu'nun (TDK) dijital kaynakları, yazım ve imla kılavuzları bir tık uzağımızdadır; bu araçları kullanarak anlık doğrulama yapmak, hepimizin sorumluluğudur. En önemlisi dijital platformlarda zengin, özenli ve güçlü bir Türkçe ile içerik üretmek, genç nesillere dilin sadece bir iletişim aracı değil; aynı zamanda bir sanat ve ifade gücü olduğunu da gösterecektir.
Dilimizi korumak, bir kanun meselesi değil; bir kültür ve bilinç meselesidir. Klavyelerimizdeki her tuş vuruşu tercihimizi ortaya koyar. Türkçeyi, kısaltmaların ve yabancı kelimelerin sığ denizinde boğmak yerine, dijital çağın sunduğu olanaklarla besleyerek geleceğe taşımak hepimizin ortak borcudur.









