Arnavutluk siyaseti, yakın zamanda tarihe geçecek bir adım attı: Başbakan Edi Rama, kabinesine yapay zekâ destekli sanal bir "bakan" atadı. Adı Diella… Arnavutçada "güneş ışığı" anlamına geliyor. Görevi ise oldukça mühim bir mesele olan kamu ihalelerini yönetmek.
"Kamu İhalelerinden Sorumlu Bakan" Bir Yapay Zeka!
İlk bakışta bu karar, "yolsuzlukla mücadelede devrim" gibi görünüyor. Yıllardır kamu ihaleleriyle anılan skandalların önüne geçmek için tarafsız, dijital bir gözlemciye yetki devri umut verici olabilir. Geleneksel Arnavut kıyafetleriyle simgeleştirilen Diella, ihale dosyalarını tek tek inceleyecek, liyakate bakacak ve sonuçları kamuoyuna açık hale getirecek. Kağıt üzerinde her şey şeffaflık vaat ediyor.
Yapay Zeka Tarafsız Olabilir mi?
Fakat asıl soruyu sormadan geçemeyiz: Bir yapay zekâ "tarafsız" olabilir mi? Onu tasarlayan, eğiten ve yetkiyi devreden yine insanlar. Dolayısıyla Diella'nın aldığı her kararın ardında, görünmez bir biçimde insan eli var. Burada etik mesele karşımıza çıkıyor. Şeffaflık iddiası gerçekten şeffaflığın kendisi mi, yoksa teknoloji aracılığıyla yeniden üretilmiş bir "kontrol" biçimi mi?
Politik Strateji
Üstelik yapay zekânın yönetim mekanizmalarına girmesi sadece teknik bir yenilik değil; aynı zamanda politik bir tercih. İnsanların yerine algoritmalar geçtiğinde hesap verilebilirlik kimde olacak? Bir ihale tartışmaya açıldığında suçlanan kim olacak? Diella mı, yoksa onu sahneye süren siyasetçiler mi?
Özetle...
Bu tablo bize, yapay zekânın yalnızca sıradan vatandaşın hayatını kolaylaştıran bir araç olmadığını, aynı zamanda zenginlerin, siyasetin ve güç sahiplerinin elinde yeni bir iktidar aracına dönüşebileceğini hatırlatıyor. Eğer algoritmaların "doğruluğu" sorgulanmazsa, bu kez yolsuzluk değil ama "dijital mutlakiyetçilik"le karşı karşıya kalabiliriz.
Diella, "güneş ışığı" olarak tanıtıldı. Belki gerçekten bir aydınlanma dönemi başlatabilir. Ancak aynı ışığın altında gölgelerin de daha keskin görüneceğini unutmamak gerek.
Teknolojinin etik sınırlarını tartışmadan atılan her adım bizi şeffaflığa değil, görünmez zincirlere götürebilir.









