29 Ekimler, bu topraklar için sadece bir takvim yaprağını işaret etmiyor. Bugün, bir milletin yeniden doğuşunun ve kendi kaderini tayin etme azminin 102. yıl dönümü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "en büyük eserim" dediği Türkiye Cumhuriyeti, bir asrı aşkın süredir coğrafyamızın en güçlü ve en dinamik çınarı olarak ayakta duruyor. 29 Ekim 1923, sadece bir yönetim şeklinin ilanı değil; esaretten kurtulmuş, küllerinden doğmuş bir milletin bağımsızlık, adalet ve çağdaşlık sözleşmesidir.
Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir
Cumhuriyet, kökleri binlerce yıllık devlet geleneğimize dayanan, ancak yüzünü tamamen geleceğe dönen büyük bir devrimdir. O günlerde, yokluk ve yoksulluk içinde kurulan bu genç devletin en büyük sermayesi, Anadolu insanının sarsılmaz inancıydı. Başta Büyük Önder Atatürk olmak üzere, bu vizyonu hayata geçiren kurucu kadrolar, egemenliği tek bir zümreye değil, kayıtsız şartsız millete teslim etti. Cumhuriyet, bu yönüyle, modern Türk tarihinin en kıymetli hazinesi ve vazgeçilmez teminatıdır.
102 yıllık süre zarfında Türkiye, siyasi çalkantılar, ekonomik zorluklar ve içeriden-dışarıdan gelen pek çok tehditle mücadele etti. Ama her defasında, kuruluş felsefesinin sağlamlığı sayesinde ayakta kalmayı başardı. Sağlıkta, eğitimde, sanayide ve teknolojide kat edilen mesafe muazzamdır. Bugün 85 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye, bölgesinde söz sahibi, küresel aktör olma yolunda kararlı adımlar atan güçlü bir ülkedir.
Gençliğe Bırakılan Emanet: Yükseltmek ve Yaşatmak
Ancak Cumhuriyet Bayramı, sadece geçmişi anma günü değildir; aynı zamanda geleceğe dair bir vizyon yenileme günüdür. Atatürk, bu büyük emaneti gençliğe teslim ederken, onlara sadece koruma görevi vermemiştir. Gençler bu kıymetli emaneti aynı zamanda yükseltme ve yaşatma sorumluluğunu da yüklenmiştir.
Bugünün gençleri olarak bizler, Cumhuriyet'i dijital çağın gerekleriyle donatmak, bilimde, sanatta ve teknolojide dünyayla rekabet eder hale getirmek zorundayız. Demokrasiyi daha da derinleştirmek, adaleti her alanda tesis etmek ve bireysel özgürlükleri güvence altına almak, 102. yılda omuzlarımızdaki en büyük görevdir.
Cumhuriyet, statik bir yönetim biçimi değil, sürekli kendini yenileyen, eleştiriye ve gelişime açık dinamik bir felsefedir. O, farklılıklarımızı zenginliğimiz olarak gören, eşit vatandaşlık bilincini temel alan ve her bireyin yeteneği doğrultusunda yükselebileceği çağdaş bir medeniyet projesidir.
Yaşasın Cumhuriyet
102 yıllık bu görkemli mirasın bilinciyle, bugün bayraklarımızla, marşlarımızla meydanları doldururken; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, canlarını feda eden tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyoruz.
Unutmayalım ki, Cumhuriyetimizin ilelebet payidar kalması, yalnızca güçlü ordularla değil, aynı zamanda güçlü bir milli bilinçle, sağlam bir bilim ve sanat aşkıyla mümkündür.
Büyük coşku ve gururla: Yaşasın Cumhuriyet!









