Yeşim Mutlu

Gastronomi Festivalleri tanıtım mı, yoksa sadece yük mü?

17.10.2025 11:05
Haber Detay Image

Türkiye'de gastronomi festivallerinin artık her köşe başında yapılır hale geldi. Bir bakıyorsunuz, şehrin tanıtımı için düzenlenen bu organizasyonlar, ekonomik bir yükten öteye geçemiyor; yöresel lezzetler unutulmuş, turizmciler sahneye davet edilmemiş. Gelin birlikte bakalım: Bu festivaller neden çoğu zaman amaçlarına ulaşamıyor?

Son yıllarda, bölgesel, ulusal ve hatta uluslararası çapta gastronomi festivallerinin sayısında ciddi bir artış gözlemleniyor. Bu festivaller yalnızca bir eğlence aracı değil; yerel halkın kültürel alışkanlıklarını besleyen, bir destinasyonun turizm potansiyelini görünür kılan etkinlikler. Artık gastronomi festivalleri, şehirlerin ve bölgelerin turizm stratejisinde giderek daha kritik bir rol üstleniyor.

Doğru kurgulandığında festivaller, sadece damakları değil, bir bölgenin kimliğini, kültürel hafızasını ve ekonomik canlılığını da besliyor. Katılımcılar yerel gastronomi değerleri hakkında daha bilinçleniyor, konaklama ve ulaşım hizmetlerini kullanıyor ve etkinlik mekânları ile turistik bölgeler hareketleniyor. Böylece gastronomi festivalleri, bölge turizminin canlanmasında doğrudan etkili bir araç hâline geliyor.

Ama işlerin göründüğü kadar sorunsuz olmadığını unutmamak gerekiyor. Planlanmamış etkinlikler kültürel yapıyı zedeleyebilir, trafik, gürültü ve atık sorunları ortaya çıkabilir; hatta bazı durumlarda çevredeki yapılara zarar verebilir. Bu yüzden festivalleri düzenleyen kurumlar ve belediyeler planlamayı ciddiyetle ele almak zorunda.

Türkiye'nin hemen her bölgesinde yerel ürün ağırlıklı festivaller düzenleniyor. 2019-2020 döneminde yapılan bir taramada 88 festival tespit edilmiş; çoğu bahar ve yaz aylarına denk geliyor, etkinlikler ise yerel ürünleri tanıtmak ve bölge halkını kaynaştırmak üzerine yoğunlaşıyor. ( Kaynak Seçim, 2020 ) Ancak süreklilik hâlâ sorun: Bir yıl yapılan festival, sonraki yıllarda unutulabiliyor ve turist çekme potansiyeli yeterince değerlendirilemiyor.

Oysa gastronomi festivalleri, yalnızca yemek sunmakla kalmayıp, bir bölgenin doğal güzelliklerini, tarihi dokusunu ve kültürel mirasını öne çıkarma fırsatı da sunuyor. İyi planlanmış bir festival, hem yerel kimliği güçlendiriyor hem de turizme uzun vadeli katkı sağlıyor. Bilinçli organizasyon ve bilgi paylaşımıyla Türkiye'nin gastronomi festivalleri çok daha etkili ve sürdürülebilir hâle getirilebilir.

Safranbolu Turizm İşletmecileri Derneği Başkanı ve TÜRSAB Gastronomi Turizmi İhtisas Başkan Yardımcısı Şebnem Urgancıoğlu ile Türkiye'de gastronomi festivallerinin bugünkü durumuna beraber göz atıyoruz.

Türkiye'de gastronomi festivallerinin bugünkü durumu nedir?

Türkiye'de gastronomi festivalleri artık adeta bir enflasyon yaşamış durumda. Her yerde bir festival var, ama çoğu sadece şehri tanıtma amaçlı ve turizme doğrudan katkı sağlamıyor. Sonuç olarak hem ekonomik açıdan yük oluyor hem de kültürel miras gerektiği gibi yaşatılmıyor.

Bu festivallerin en temel sorunları nelerdir?

Öncelikle süreçlere turizmcilerin dahil edilmemesi büyük bir eksiklik. Bunun dışında ekonomik yükler, yanlış kurgular ve yöreye özgü olmayan yemeklerin öne çıkarılması gibi sorunlar var. Popüler şovlar sosyal medyada birkaç video paylaşımıyla bitiyor; asıl kültürel değerler ise gölgede kalıyor.

Bu festivallerin başarılı olabilmesi için neler yapılmalı?

Öncelikle yerel şefler ve üreticiler sürece dahil edilmeli, geleneksel reçeteler gün yüzüne çıkarılmalı. Ayrıca turizmciler, özellikle seyahat acenteleri ve turist rehberleri, festivallerin her aşamasında yer almalı. Çünkü ürünü alıcıya ulaştıran satıcıyı tanımak ve ona güven vermek çok önemli.

Turizmcilerin sürece dahil edilmesinin özel bir önemi var mı?

Kesinlikle. Satışı gerçekleştirecek olan acenteler, sürdürülebilir olmayan veya tanıtımı yapılamayacak bir ürünü sahnelemek istemezler. Dolayısıyla gastronomide de sürdürülebilirlik ve bölgenin hikayesini anlatabilmek ancak bu işbirliğiyle mümkün olur.

Gastronominin kültürel önemi nedir?

Gastronomi somut olmayan bir kültürel mirastır ve kültürü anlatmanın en etkili yollarından biridir. Bu yüzden festivallerin doğru kurgulanması, hem kültürel mirası yaşatır hem de turizme katma değer sağlar.

Türk Mutfağı Haftası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Fikir olarak güzel ama yurtiçinde bir haftaya sığdırılması verimsiz. Türk mutfağı o kadar zengin ki, tüm şehirlerin lezzetlerini bir haftada deneyimlemek mümkün değil. İnsanlar sadece kendi şehirlerindeki organizasyonlara katılabiliyor, farklı bölgelerin yemeklerini tatma şansı kayboluyor.

Türk mutfağını daha etkili tanıtmanın bir yolu var mı?

Tabii ki, devlet planlamasında illerin yemek zenginliğine göre 81 il 52 haftaya yayılsa harika olur. Kış turizmi yapan bölgelerde yaz dönemine denk getirilirse düşük sezon hareketlenir, acenteler planlı şekilde yeni gastronomi ürünlerini tanıtabilir ve satabilir. Böylece vatandaşlar farklı yörelerin lezzetlerini deneyimleyip kültürünü öğrenme fırsatı bulur.

Şebnem Urgancıoğlu ile yaptığımız sohbetten sonra görünen o ki, bu festivalleri verimli hâle getirmek için süreklilik şart. Planlama sürecine turizmciler, yerel üreticiler ve kültür aktörleri dahil edilmeli; yalnızca yemek değil, bölgenin hikâyesi, kültürel dokusu ve doğal güzellikleri de festivale taşınmalı. Festival programları hem yerel halka hem de ziyaretçilere hitap etmeli, erişilebilirlik ve sürdürülebilirlik göz önünde bulundurulmalı. Bilgi paylaşımı ve iyi uygulamaların aktarılmasıyla her festival, kısa süreli bir etkinlik olmaktan çıkarak uzun vadeli turizm ve kültür stratejisinin bir parçası hâline gelebilir.

Sonuçta gastronomi festivalleri doğru planlandığında sadece yemek değil; hikâye, kimlik ve unutulmaz bir deneyim sunar. Türk mutfağı bu potansiyeli fazlasıyla taşıyor, sahneyi doğru kurmak yeterli.

Yazarın Tüm Yazıları

title