Şerivan Demir

Tatlı mı istiyorsun, yoksa sevgi mi? – Duygusal yeme beynimizi nasıl kandırıyor?

20.10.2025 12:34
Haber Detay Image

Yemek mi, Duygu mu? Beynimizin Bize Oynadığı Küçük Oyunlar

"Canım tatlı çekti."

"Bir şey yesem rahatlayacağım."

Bu cümleleri hemen hepimiz kurarız. Peki o an gerçekten aç mıyız, yoksa beynimiz duygularımızı mı bastırmaya çalışıyor?

Duygusal yeme davranışı, fiziksel açlıktan çok psikolojik açlıkla ilgilidir. Stres, yalnızlık, değersizlik hissi, bazen de sıkıntı… Beynimiz bu duygularla baş edemediğinde kısa süreli bir haz arar. İşte o noktada ödül sistemi devreye girer.

Beynin küçük ama etkili oyunu

Kimi stres anında iştahını tamamen kaybeder, kimi de eline aldığı çikolatayı bitirmeden rahatlayamaz. Peki bu fark neden kaynaklanır?

Aslında cevabı sadece iradede değil, beynimizin derinliklerinde gizli.

Duygusal yeme, fizyolojik açlıktan farklı olarak, duygusal boşlukları doldurmak için ortaya çıkan bir davranıştır. Beyin stres, kaygı veya yalnızlık gibi durumlarda "ödül" arayışına girer. Bu noktada amigdala, yani duygusal alarm sistemi devreye girer; stres hormonlarını (özellikle kortizol ve adrenalin) yükseltir. Buna karşılık prefrontal korteks, yani karar verme merkezi, baskılanır. Böylece kişi "şu anda yememeliyim" demek yerine otomatik bir biçimde uzanır o bisküvi paketine.

Bu davranış kısa süreli bir dopamin artışı yaratır; kişi rahatlar, ancak sonrasında suçluluk duygusu başlar. Beyin bunu "ödül alındı" olarak kodladığı için bir sonraki stres anında aynı yolu izler. Böylece ödül–suçluluk–yeme döngüsü oluşur.

Zamanla kişi, duygularını tanımlamak yerine yeme davranışıyla düzenlemeye başlar. "Canım tatlı çekti" cümlesi aslında çoğu zaman "Kendimi kötü hissediyorum, bir şeyle yatıştırmam lazım" anlamına gelir.

Bazı araştırmalar, özellikle yalnızlık veya değersizlik hissinde karbonhidratlı ve şekerli gıdalara yönelimin arttığını; stresli anlarda ise daha tuzlu ve gevrek yiyeceklerin tercih edildiğini gösteriyor. Çünkü her biri beyinde farklı duygusal bölgeyi uyarıyor — biri sakinleştiriyor, diğeri kontrol hissini geri veriyor.

Duygu ve Kişilikte Ne Gibi Değişimler Olur

Duygusal yeme, çoğu zaman suçluluk ve özdeğer kaybı ile birlikte seyreder. Kişi yedikçe pişman olur, pişman oldukça tekrar yer. Bu da beynin öğrenme döngüsünü pekiştirir. Ancak güzel haber şu: bu döngü değişebilir.

Beyin, özellikle prefrontal korteksin yeniden aktifleşmesiyle, yeni davranış modellerini öğrenebilir. Farkındalık çalışmaları burada devreye girer. Kişi, açlıkla duygusal boşluğu ayırt etmeyi öğrendiğinde, davranışı da yavaş yavaş dönüşmeye başlar.

Yani mesele "diyet listesi" değil, duygusal düzenleme becerisidir.

Yeme davranışı; bastırılan öfke, yalnızlık, değersizlik veya sevgi ihtiyacının görünür bir biçimidir. Bu yüzden sadece "az ye" demek çözüm olmaz. Asıl soru şudur:

?? Gerçekten aç mısın, yoksa bir duygunu doyurmaya mı çalışıyorsun?

Kadın ve Erkek Beyninin Kilo Verme Süreci

Kadınlarda bu süreç genellikle daha yoğundur. Çünkü hormonal değişimler (özellikle östrojen ve progesteron dalgalanmaları) beyindeki duygu merkezlerini daha hassas hale getirir. Bu nedenle stres ve yorgunluk, erkeklerdeki kadar kolay bastırılamaz. Kadın beyni bu durumda "tatlıyla teselli" mekanizmasını daha sık çalıştırır. Buda erkeklerin kilo verme ve diyete bağlı kalma noktasında motive eden bir durum oluyor.

Çevrenin etkisi düşündüğünüzden daha büyük

"Biraz kilo mu aldın?"

"Senin bu kadar zayıflamana gerek yok."

Bu gibi yorumlar, duygusal yeme davranışını pekiştirebilir. Sosyal çevre eleştirel olduğunda, kişi farkında olmadan kendini yeme yoluyla yatıştırır.

Yani bazen o çikolata değil, çevrenin sözü yedirir.

Peki bu döngü kırılabilir mi?

Evet, beyin plastiktir — yani değişebilir.

Farkındalık (mindful eating) çalışmalarıyla kişi artık "neden yiyorum?" sorusunu sormayı öğrenir. Küçük bir yürüyüş, nefes egzersizi, müzik dinlemek veya duygusal bir günlük tutmak bile beynin dopamin kaynağını değiştirebilir.

Böylece tatlıdan gelen geçici ödülün yerini, kontrol hissinin verdiği kalıcı tatmin alır.

Elbette bu döngüyü kırmak yalnızca iradeyle değil, bilimsel yöntemlerle mümkündür.

Bilişsel Davranışçı Terapi, Farkındalık Temelli Terapi ve Duygu Odaklı Terapi teknikleri; kişinin yeme davranışının altındaki duygusal kökleri anlamasına ve dönüştürmesine yardımcı olur — tabii ki bir uzman psikolog eşliğinde.

Unutmayın, mesele yemeyi tamamen kontrol altına almak değil; duygularla sağlıklı bağ kurmayı öğrenmektir.

Çünkü bazen doymayan mide değil, kalptir.

Yazarın Tüm Yazıları

title