Güzellik anlayışı, tıpkı moda gibi zamanla değişir. Bir dönem ince kaşlar modayken, başka bir dönemde kalın ve dolgun kaşlar beğenilir. Bugün ise estetik uygulamalar, artık neredeyse gündelik hayatın bir parçası haline geldi. Sosyal medya, televizyon ve reklamlar aracılığıyla bize sunulan "ideal görünüm", çoğu zaman hepimizi etkiliyor.
Ancak bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Herkesin dış görünüşünü değiştirdiği bir dünyada, doğallığı savunmak bir geri kalmışlık mı, yoksa bir duruş mu?
Toplum, biz farkında olmasak da güzellik konusunda beklentiler oluşturuyor. İnsanların görünüşüne göre yargılandığı, hatta bazen değer gördüğü bir ortamda yaşıyoruz. Böyle bir düzende, kendi halini bozmadan yaşamaya çalışmak hem zor hem de kıymetli bir davranış olabilir.
Doğallık ve estetik içinizdeki dengeyle doğrudan ilişkili
Doğal kalmak, bazıları için geçmişe bağlılık gibi algılanabilir. Oysa aslında bu bir seçimdir. Herkesin benzer göründüğü bir ortamda, kendi özünü koruyabilmek ciddi bir özgüven ister. Bu da kişinin iç dünyasındaki dengeyle doğrudan ilişkilidir.
Estetik işlemlerin artmasında sadece bireysel tercihler değil, toplumsal baskılar da etkilidir. Dizilerde, reklamlarda, sosyal medya hesaplarında karşımıza çıkan pürüzsüz yüzler ve kusursuz bedenler, gerçeklik algımızı sarsabiliyor. Bu görüntülere alışan zihin, doğallığı yadırgamaya başlayabiliyor.
Doğallık tek biçimli bir kavram değildir
Kimi insan, hiçbir müdahalede bulunmadan yaşamayı doğal kabul eder. Kimisi ise sadece kendine özgü çizgileriyle barışık olmayı yeterli görür. Yani güzellik anlayışı kişiden kişiye değişir.
Herkesin dışarıdan müdahalelerle şekillendiği bir ortamda, kendini olduğu gibi kabul etmek bir içsel güç göstergesidir. Dış görünüşten önce, insanın kendiyle olan ilişkisi önemlidir. Güzelliği yalnızca aynada aramak, çoğu zaman bizi yanıltabilir.
Sonuç olarak, estetik anlayışın hızla değiştiği bir çağda yaşıyoruz. Doğal kalmak ya da küçük dokunuşlarla değişmek kişisel bir tercihtir. Ancak bu tercihin gerçekten bize ait olması gerekir. Çünkü asıl mesele nasıl göründüğümüz değil, nasıl hissettiğimizdir.
