İş hayatında çalışanların ve işletmelerin uyması gereken bazı ahlaki, dini ve etik ilkeler bulunmaktadır. Bir işletmenin tüm faaliyetlerinde hak, hukuk ve etik değerlere uygun davranması, ticari ahlakın temel gereğidir. Bu noktada, yalnızca yasalara uymak yeterli değildir; ticari hayatın sürdürülebilirliği için vicdani ve ahlaki sorumluluklara da riayet edilmelidir.
Ticari faaliyetleri belli kurallar çerçevesinde yürütmek hem ekonomik düzenin hem de sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsurudur. Hangi sektörde faaliyet gösterirse göstersin, işletmelerin çalışanları, tedarikçileri, müşterileri ve devlet nezdinde güven oluşturabilmeleri için ticari ahlak ilkelerine ve dini kurallara uygun davranmaları şarttır. Etik değerlere bağlı şirketler, uzun vadede hem mali hem de hukuki risklerini en aza indirirler.
Ticari ahlaka sahip işletmeler, her durumda tutarlı davranır, sözlerinden dönmez ve tüm paydaşlarının gözünde sürdürülebilir güven oluştururlar. Buna karşılık, ticari ahlaktan yoksun işletmeler çevrelerine zarar verir, müşterileriyle, tedarikçileriyle ve yasalarla sürekli sorun yaşar, bu nedenle kalıcı başarıyı yakalayamazlar.
Örneğin; bir işletme müşterisiyle ürün fiyatı, teslim tarihi ve lojistik koşulları konusunda anlaşma yaptığı halde, üretim sürecinde karar değiştirip bu şartların dışına çıkarsa, kimse bu firmaya tekrar güvenmez. Böyle bir işletme, güvenini kaybederek kısa sürede piyasadan silinir.
Ticarette dürüstlük ve hassasiyet göstermek, yalnızca etik bir gereklilik değil, aynı zamanda dini bir sorumluluktur. Bu ilkelere uymamak, kişiyi ve işletmeyi haram ve kul hakkı ile karşı karşıya bırakır. Örneğin, ödeyemeyeceği kadar çek düzenleyen bir işletme, çeklerini karşılayamadığında piyasada dengeyi bozar, başkalarının hakkına girer ve sonuçta ahlaki olduğu kadar ticari itibarını da kaybeder. Bu tür işletmelerin ömrü kısa olur ve sürdürülebilir bir başarı elde edemezler. Bunun yanında ticari hayatta "lafı senettir" şeklindeki insanların ve işletmelerin başarıyı yakaladıklarını görüyoruz.
Ticari ahlak; ortakların birbirlerine, çalışanlarına, müşterilerine ve tedarikçilerine karşı tutumlarını, alış ve satışlardaki dürüstlüğü, alacak tahsilindeki adaleti vb. daha birçok konuyu kapsar. Kısacası, bir işletmenin tüm ilişkilerinde sergilediği etik davranış biçimi, onun ticari ahlakını tanımlar.
Sonuç olarak; zenginleşme ve büyüme arzusuyla başkalarının hakkını yemek, piyasa dengesini bozmak ya da dürüstlükten sapmak hem toplumsal düzeni hem de işletmenin kendi geleceğini zedeler. Bu durum insanların, işletme sahiplerinin hem bu dünyadaki ticari yapılarını olumsuz etkiler, hem de öteki dünyalarında zarar hanelerinin artmasına neden olur. Bu nedenle her işletme, kendi ticaret anlayışını ahlaki ve dini değerlere dayalı bir çerçevede belirlemeli ve "asla" taviz vermem dediği bu kurallara sadık kalmalıdır.









