Günümüzde değişim hem bireysel, hem de kurumsal anlamda kaçınılmaz hale geldi. Ayakta kalmak ve rekabet gücünü sürdürmek isteyen işletmeler, kendilerini sürekli yenilemek zorundadır. Bu değişim süreci, işletmelerin dijitalleşmesinden ürün geliştirmeye, pazarlama yöntemlerinden insan kaynakları politikalarına kadar pek çok alanı kapsamaktadır.
20 yıl önce dijital araçları en iyi şekilde kullanan bir kişi veya şirket bile, bugün değişime ayak uydurmazsa rekabette geriye düşebilir. Fiziksel yöntemlerle iş yapan bir işletme, dijitalleşme sürecini kaçırdığında verimsizlik, müşteri kaybı ve kârlılıkta ciddi düşüşler yaşar. Bu nedenle işletmeler, değişimi geçici iş değil, sonsuza kadar sürecek bir yolculuk olarak görmelidir.
Değişimin Getirdikleri ve Sıkıntıları
Değişim; yenilikçi fikirler, teknolojik yatırımlar, müşteri beklentilerine hızlı cevap verme becerisi ve ürün/hizmet kalitesini artırma fırsatları getirir. Ancak beraberinde bazı tehlikeleri de barındırır. Eğer değişim süreci sadece şekilsel bir dönüşüm olarak görülürse, "…mış gibi hareket edilirse" işletmelerin temel değerleri aşınabilir. Çalışanlar motivasyonunu kaybedebilir, şirketin toplumdaki itibarı zedelenebilir ve kurumsallaşma işletmede zemin bulamayabilir.
Özellikle bazı işletme sahipleri, inovasyona yatırım yapmaktan kaçınarak değişime tek başına yön vermeye çalışır. Bu durum, ortak akıldan uzaklaşıp süreçlerin tıkanmasına sebep olur. Oysa değişim süreçleri, paylaşılan vizyon ve katılımcı bir yönetim anlayışıyla yürütülmelidir. Bu şekilde işletmenin vizyonu, patronların vizyonunu da aşacak ve işletmenin büyümesi hızlanacaktır.
Neler Değişmemeli?
Kurumsallaşma ve değişim sürecinde şirket sahipleri ile yöneticilerin öncülük etmesi şarttır. Ancak bazı temel konularda asla taviz verilmemelidir. İşletmelerin uzun vadede sürdürülebilir başarısı, bu değerlerin korunmasına bağlıdır.
Temel İnançlar: Her işletmenin kuruluşunda bir hikâye, bir inanç ve bir amaç vardır. Ortaklar ne için bir araya gelmişse o amaçtan uzaklaşılmamalıdır. Bu inançlar, zaman içinde şirketin kimliğini oluşturur. Değişim süreci ne kadar kapsamlı olursa olsun, bu inançların korunması gerekir.
Aile şirketi olarak kurulan bir işletmenin müşteriyi aileden biri gibi görmek anlayışı, yoksulları gözetme amacı, hayır hasenatta bulunma inancı gibi güzel davranışları büyüme ve profesyonelleşme süreçlerinde kaybolmamalıdır.
Ahlaki Kurallar: Değişim ne getirirse getirsin, etik ilkelerden taviz verilmemelidir. İş görüşmesinde konuşulan şartlara sadık kalmak, dürüstlük ve şeffaflıktan uzaklaşmamak, hatalardan ders çıkarıp aynı hataları tekrarlamamak gibi ahlaki kuralların başında gelir.
Kriz dönemlerinde maliyetleri düşürmek için kaliteden ödün vermek, tedarikçilerin ödemelerini ötelemek veya ödememek, çalışanların haklarından bir kısmını kısmak gibi bazı durumlar kısa vadede kazanç gibi görünebilir, ancak uzun vadede müşteri güvenini zedeler.
Kurumlar da insanlar gibi ideallerle yaşar. Bu idealler, çalışanların ve yöneticilerin motivasyonunu besleyen yol göstericilerdir. Sektöründe en güvenilir marka olmak ideali, nesiller boyunca korunmalı ve her stratejiye rehberlik etmelidir.
Temel Değerler: Kurumların başarısında en kritik rol oynayan unsurlar, ortak akılla belirlenen ve uygulamada taviz verilmeyen değerlerdir.
Adalet, güvenilirlik, yardımlaşma, müşteri odaklılık gibi değerler sadece duvarda yazılı kalmamalı, günlük iş süreçlerinde uygulanmalıdır.
Bu değerler; şirketin itibarını güçlendirir, çalışan bağlılığını artırır ve sürdürülebilir başarıyı destekler. Bir işletmenin çeki, senedi veya ödeme sözü sektördeki firmalar tarafından tereddütsüz kabul ediliyorsa, bu durum o firmanın güvenilirlikte ve başarı yolunda önemli bir mesafe katettiğinin göstergesidir.
İşletmelerin kurumsallaşma sürecinde değişime açık olması, yenilikçi fikirleri uygulamaya koyması ve sürekli kendini yenilemesi kaçınılmazdır. Ancak değişim sürecinde; dürüstlük, güvenilirlik, adalet, etik kurallar, idealler ve temel inançlar korunmalıdır. Çünkü bu değerler işletmeyi var eden ruhu oluşturur.
Unutulmamalıdır ki, kurumsallaşma sadece süreçlerin standartlaşması değil, değerlerin nesilden nesile aktarılmasıdır. Değişim sayesinde güçlenen, ama değerlerini koruyan işletmeler kalıcı olur ve gelecek nesillere güçlü bir miras bırakır.









