Dünya, gözlerinin önünde yaşanan bir zulme tanıklık ediyor. İsrail'in işgal ve saldırıları artık sıradan bir çatışma değil; sistematik bir vahşet, adeta bir soykırım boyutuna ulaşmış durumda. Her gün yeni bir trajedi, her gün yeni bir yıkım… Çocuklar, kadınlar, yaşlılar; en savunmasız olanlar, İsrail bombalarının hedefi haline geliyor. Bir annenin kucağında evladını kaybettiği, bir babanın enkaz altındaki çocuğunun cansız bedenine elini uzattığı, yaşlıların son nefesini gökyüzünden yağan bombaların gölgesinde verdiği bir coğrafya düşünün. İşte bu coğrafyanın adı Filistin'dir, bu acının adı Gazze'dir.
Ancak asıl büyük acı, yalnızca bombaların yıktığı evler değil; bu zulme karşı dünya liderlerinin içine düştüğü utanç verici sessizliktir. Mazlumun kanı oluk oluk akarken, Batı başkentlerinde en fazla birkaç göstermelik "endişe" açıklaması yapılmakta, ardından vahşet adeta normalleştirilerek gündemin diğer maddeleri arasına gömülmektedir. Batı dünyasının ikiyüzlülüğü, bugün bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortadadır. Demokrasi ve insan hakları söylemlerini dillerinden düşürmeyen bu güçler, sıra Filistin'e geldiğinde üç maymunu oynamakta, mazluma değil zalime kol kanat germektedir.
Daha da acısı, İslam dünyasının sessizliğidir. Kur'an-ı Kerim bize "Zulme rıza zulümdür" derken, Resulullah (S.A.V.) "Zulme engel olun, aksi halde zalim de mazlum da helak olur" buyurmuşken, bugün İslam ülkelerinin yöneticileri suskunluklarıyla bu vahşetin ortağı haline gelmektedir. Yalnızca birkaç kınama cümlesiyle vicdanlarını rahatlatmaya çalışan bu liderler, aslında İsrail'in zulmünü perdeleyen, onu meşrulaştıran bir duruş sergilemektedir.
Özellikle Arap dünyasının idarecilerine seslenmek gerekir: Sizler halklarınızın vicdanını susturamazsınız. Çünkü Müslüman halklar, Gazze'de dökülen kanın farkında, Mescid-i Aksa'nın çığlığını duymakta ve yüreği yanmaktadır. Fakat siz, kendi saraylarınızın ihtişamında, kendi iktidarlarınızın hesaplarıyla meşgulken Filistinli çocuklar birer birer toprağa düşmektedir. Yarın Allah'ın huzuruna çıktığınızda bu zulme karşı suskunluğunuzun, bu ihanete varan kayıtsızlığınızın hesabını veremeyeceksiniz. Tarih kitaplarında ise adınız "satılmış yöneticiler" olarak anılacak, nefretle yad edileceksiniz.
Oysa bugün İslam dünyasının yapması gereken bellidir: Tek yürek olup zalime karşı sesini yükseltmek, diplomatik gücüyle, ekonomik yaptırımlarıyla, hatta gerekirse askerî caydırıcılığıyla mazlumun yanında saf tutmaktır. Ne yazık ki bunun yerine çoğu yönetici koltuklarının derdine düşmüş, bazıları ise Batı'nın ve Amerika'nın gölgesinde "itaatkâr" bir duruşu tercih etmiştir. İşte bu, yalnızca Filistin davasına değil, bütün İslam ümmetine ihanettir.
Şu unutulmamalıdır: Gazze'de dökülen her kan, yalnızca Filistin'in değil bütün insanlığın sınavıdır. Bir çocuğun parçalanmış bedeni karşısında sessiz kalan herkes, hangi makamda olursa olsun, zulmün ortağıdır. Ve bu ortaklığın bedeli, yalnızca tarih önünde değil, Allah'ın huzurunda da ağır olacaktır.
Ey yöneticiler! Ey ümmetin başında olanlar! Bugün sessiz kalırsanız, yarın evlatlarınıza bırakacağınız tek miras utanç olacaktır. Allah'ın huzuruna çıktığınızda ise, mazlumun ahı boynunuzda, yetimin kanı ellerinizde olacaktır.
Dünya fanidir, makamlar geçicidir, saraylar bir gün boşalacaktır. Ama zulme sessiz kalanların ismi tarihin kara sayfalarına yazılacak ve orada ebediyen kalacaktır. Filistin'in çığlığı, insanlığın vicdanını sarsmaya devam edecek, mazlumların duası bir gün zalimin ve ona sessiz kalanların saltanatını yıkacaktır.
Bugün bize düşen, açıkça ve net bir şekilde haykırmaktır:









