Okan Geçgel

Tutuklu gazeteci Can Taşkın’ın mektubu ve Nevşehir’in vicdanına düşen sorular

14.11.2025 11:47
Haber Detay Image

Tutuklu gazeteci ve TİGAD Nevşehir İl Temsilcisi Can Taşkın, cezaevinden bir mektup gönderdi. Bu mektup CT Haber'deki köşesinde yayınlandı ve aslında hepimizi derinden düşündürmesi gereken bir tablo ortaya koydu. Çünkü o satırlarda yalnızca bir gazetecinin sitemi değil, Nevşehir'in geleceğine dair duyduğu endişe de vardı.

Can Taşkın mektubunda, belki de mesleği bırakabileceğinin sinyalini veriyor. Yıllardır kalemini yalnızca kamu adına kullanan, mesleğini "yaşam biçimi" olarak gören bir gazetecinin bu noktaya gelmiş olması hepimiz için alarm niteliğindedir. Mektubunda şöyle diyor:

"Malumunuz bayadır köşe yazısı yazmadım. Tabi bu bundan sonraki zamanda hep yazacağım anlamına da gelmiyor. Belki de son yaşananlar gazetecilik mesleğini bana bırakmam gerektiğini biraz olsun gösterdi. Çok sevdiğim ve adeta yaşamım olan bu meslekte yaptıklarım bu kent için fazla belki de eksik bile olabilir… Bir büyüğüm zamanında bana demişti ki; Nevşehir için bir şeyler yapmak doğru değil, bu kentte cebini dolduracaksın."

Ben yazının tamamını aktaracak değilim; gerisi Nevşehir'in kendi iç meselesidir. Okumak isteyenler CT Haber'e girip Can Taşkın'ın son yazısını okuyabilirler. Ancak benim asıl altını çizmek istediğim başka bir konu var.

Mektubu yayımlandıktan sonra, Can Taşkın'ın eşi bana ulaşarak çok üzücü bir bilgi verdi. İddiasına göre mektuptan hemen sonra Can'ın koğuşu değiştirildi ve o gece betonda yatırıldı. Burada yalnızca eşinin anlattıklarını aktarıyorum; "kesin böyledir" demiyorum. Fakat eğer doğruysa, bir gazeteciye bir yazısından ötürü yapılan bu muamele kabul edilemez ve durum gerçekten vahimdir.

Ne olmuştu, hepiniz hatırlıyorsunuz…

1 Eylül'de Can Taşkın gözaltına alındı. Evi onlarca polis tarafından basıldı, sanki azılı bir suçluymuş gibi ters kelepçeyle götürüldü ve ardından tutuklandı. Tutuklanma gerekçesi ise yazdığı bir yazıydı. Öyle bir yazı ki, şehirde herkesin konuştuğu, herkesin bildiği bir konuyu köşesine taşımıştı sadece.

Dahası, tüm itirazlara rağmen tutukluluğu devam etti. 28. gününde mahkeme tahliye kararı verdi ancak savcılığın itirazıyla yeniden tutuklama kararı çıktı.

Bu süreçte akıl almaz gelişmeler yaşandı: İş yeri sahibi ifadeye çağrıldı, personel sorgulandı, farklı sorularla adeta bir baskı iklimi oluşturuldu. Bir gazetecinin yazdığı bir yazı yüzünden hem kendisinin hem çevresinin bu kadar sıkıştırılması, bu kadar sindirilmek istenmesi kamu vicdanında derin bir yara açmıştır.

Ben bu sürecin makul bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum. Bir gazetecinin tutukluluğunun bu kadar ısrarla sürdürülebilmesini de aklım almıyor. Bu nedenle meseleyi kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.

Can mektubunda "Belki gazeteciliği bırakabilirim" diyor. Bu cümle aslında her şeyi özetliyor.

Bir gazeteciyi, yalnızca mesleğini yaptığı için, kalemiyle konuştuğu için, doğru bildiğini yazdığı için bu kadar baskıya maruz bırakmak; hangi demokratik değere, hangi hukuk anlayışına, hangi vicdana sığar?

Gazetecilik bir suç değildir. Olmamalıdır.

Ve bir kentin geleceği, özgür kalemlerin susturulmasına değil; onların yazdıklarından ders çıkarılmasına bağlıdır.

Ben bu yazıyı, Can Taşkın'ın kaleminin susmaya zorlandığı bir dönemin not düşmesi olarak görüyorum. Umarım bu ses, Nevşehir'in vicdanında yankı bulur.

Kalın Sağlıcakla…

Yazarın Tüm Yazıları

title