Türkiye'de muhalefet anlayışı, maalesef yıllar içinde eleştiriden çok yıkıcılığa, hakikatten çok yalana yaslanır hale geldi. Son günlerde koparılan "Erdoğan Trump'la görüşmek için 300 Boeing uçağı aldı" yaygarası bunun en çarpıcı örneğidir.
Bakın kardeşim, muhalefet yapabilirsiniz. Hatta yapılmalıdır da. Ama muhalefet dediğiniz şey namuslu, şerefli, ilkeli olmalı. Gerçekleri çarpıtarak, toplumu yanıltarak, sırf Erdoğan'a vurabilmek için uydurma senaryolar kurarak siyaset yapılmaz. Hakikat bir kenara bırakıldı mı, o muhalefet benim gözümde çöptür, hiçtir.
Biraz araştıran herkes bilir ki Türk Hava Yolları (THY) yaklaşık iki yıldır 600 uçaklık dev bir filo alımına hazırlanıyor. Bu planın 300'ü Airbus'tan alınmış durumda, diğer 300'ü de Boeing'ten alınacak. Yani mesele dün ortaya çıkmadı, gizli kapaklı değil. İki yıldır konuşulan bir süreç bu.
Ama bugün öyle bir hava estiriliyor ki, sanki Erdoğan Trump'la görüşmek için bir gecede 300 uçak siparişi vermiş! Bu apaçık yalan. Üstelik Boeing firması iki yıldır Türkiye'ye teslimat takvimi vermekte ayak sürüyor. CHP'nin önemli isimlerinden Oğuz Kağan Salıcı bile iki yıl önce "Bu uçaklar gerekli mi?" diye soran bir paylaşım yapmıştı. Yani konuyu bizzat onlar gündeme getirmişti. Bugün çıkıp bunun üzerinden Erdoğan'a çamur atmaya çalışmak sahtekârlıktan başka bir şey değil.
Trump'ın huyu bilinir. Amerika bir mal satıyorsa, bir ürün ihraç ediyorsa bunun üzerinden siyasi prim elde etmeye çalışır. "Ben yaptım, ben verdim" diye hava atar. Bu onun mizacı. Ama Türkiye'deki muhalif odaklar işi ters yüz edip "Erdoğan Trump'tan randevu kapmak için uçak aldı" masalı anlatıyor. İki gündür muhalefeti izliyorum; ya gerçekten körler ya da bile isteye sahtekârlar. Çünkü THY'nin sitesine giren herkes bu alımın ayrıntılarını görebilir.
Bu işin bir başka boyutu daha var: Muhalefet, böyle algı operasyonlarıyla aslında Erdoğan'ı değil, Türkiye'yi yıpratıyor. Türkiye'nin dış politikada attığı adımları, dünya sahnesindeki gücünü itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Erdoğan'ın güçlü liderliği sayesinde Türkiye bugün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda dünya liderleri tarafından ayakta alkışlanıyor, ikili görüşmelerde masanın en saygın aktörlerinden biri oluyor. Trump bile defalarca "Türkiye'nin gücü Erdoğan'ın liderliğinden geliyor" demişken içerideki muhalefet hâlâ gerçekleri görmezden geliyor.
Sormak lazım: Bu tavır kime hizmet ediyor? Muhalefetin amacı sadece Erdoğan'ı yıpratmak mı, yoksa Türkiye'nin dünyadaki saygınlığını da sıfırlamak mı? Çünkü bu tarz ucuz hamlelerin uluslararası kamuoyunda Türkiye'ye zarar verdiği açık.
Türkiye, güçlü ve iddialı bir ülke. Ama içerideki bu kör Erdoğan düşmanlığı yüzünden, dışarıya zayıf bir imaj verilmek isteniyor. İşte asıl tehlike burada. Muhalefet, kendi iç kısır çekişmelerinde ülkenin çıkarlarını hiçe sayıyor.
Benim çağrım açık: Muhalefet olun, eleştirin, yanlışları söyleyin ama bunu namuslu yapın. Milletin gözünün içine baka baka yalan söylemeyin. Sırf Erdoğan nefreti uğruna ülkenin itibarını ayaklar altına almayın. Bu millet artık algı oyunlarına tok.
Muhaliflik de bir onur ister, bir şeref ister. Ama bugünkü muhalefetin yaptığı şey, siyaseti kirletmek, toplumu yanıltmak, ülkeyi zayıflatmaktır. Bunun adı muhalefet değil, ihanetin kapısını aralamaktır.









